Sonsöz: “VEDA”
“Susurluk için ne
yapabiliriz?” sorusuyla başlayan ve ‘Bir Stratejik Plan Önerisi’
olarak şekillenen çalışmamız Rabbime hamd olsun ki artık sonuçlanmış bulunuyor.
Bildiğiniz gibi iki yıldır devam eden bu süreç; ‘Neredeyiz?, Nereye ulaşmak
istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl
değerlendiririz?’ şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap
arayarak gelişti. Neticede ortaya çıkan
vizyon öngörümüz Susurluğun 2023-28 döneminde yükselmesini arzu ettiğimiz
seviyeyi, strateji ve hedeflerse o noktaya nasıl ulaşabileceğimizi gösteriyor.
Böylece, '2023-28
dönemi beş yıllık orta vadeli, Bölgesel bir stratejik alt plân'
önerimizle halen bulunulan nokta ile ulaşılmak istenen durum arasındaki yol
tarif edilmiş oldu. ANCAK, BU YOLUN YÜRÜNEBİLMESİ İÇİN ELBETTE Kİ ÖNERİMİZİN RESMİ BİR
BELGEYE DÖNÜŞMESİ GEREKİYOR. Ardından da gelecek için aynı vizyona
inanmak, belirlenmiş stratejileri bilinçli bir şekilde uygulamak. Şimdi sizlere
bu konudaki ‘son sözlerimi’
yazıyorum. BU AYNI ZAMANDA BİR ‘VEDA’ YAZISI. Zira bugünden sonra Susurluk’la ilgili yazmayı düşünmüyorum. Belki
yıldan yıla 5 Eylül kurtuluş günlerinde olabilir. Ancak, Susurluk’tan gelen
haberler beni bu yaşımda heyecanlandıracak kadar olumlu olursa tekrar niye
olmasın? ŞİMDİ LÜTFEN KENDİNİZİ 5 EYLÜL 2027’DE FARZ EDİN. KURTULUŞ TÖRENİNDE
KÜRSÜDE KONUŞAN BELEDİYE BAŞKANI AŞAĞIDAKİ KONUŞMAYI YAPIYOR. Heyecanlanmaz
mıydınız? Ben duysam hislenir, belki de ağlardım. Hala Susurluk için o gün
belki gelir umudundayım. İşte beklediğim kurtuluş konuşması:
“Sayın Kaymakamım, değerli misafirler, sevgili
Susurluklular. Bugün Susurluğun kurtuluşunun 105.nci yılı. Hatırlıyorum, dört sene önce bir araya geldiğimizde moralimiz pek iyi değildi. Geleceğe
dair umudumuzu yitirmiş gibiydik. Şevksiz ve isteksiz başladığımız Stratejik
Plan yolculuğunun bize yeni ufuklar açabileceğinden açıkçası şüpheliydik.
Yarınımızın ne olacağını, nereye gittiğimizi bilmez durumdaydık. Buna rağmen
yüzümüzü geleceğe çevirip harekete geçtik. “AYAĞA
KALK SUSURLUK! GELECEK ELLERİNDE!” diyerek çağrımızı Susurluğa
duyurduk. “BİSMİLLAH” diyerek başladığımız o yürüyüş işte bizi bu günlere
eriştirdi. Allaha hamd olsun. Önce elimizde ne olup olmadığını gözden geçirdik.
Sonra da ne yapabileceğimizi. Kâğıt üzerinde aldığımız her mesafe cesaretimizi
arttırdı. Bir avuç insan davranıp yürümeye devam ettik. ÇOK
ZORLUK ÇEKTİK, ÖZELLİKLE DE BİRLİK BERABERLİĞİ SAĞLAMA NOKTASINDA. Ama şurası bir gerçek ki lokomotif nereye
giderse vagonlar da oraya gidiyor. Sonunda başardık; Kaymakamımızın
liderliğinde, Ticaret Sanayi odası Borsa, Siyasi partiler, Sivil toplum
kuruluşları ve bir avuç gönüllü Kent Konseyinde bir araya geldik. Sonunda, geç
te olsa bir plan yapabildik. Çok iyi hatırlıyorum, Cumhuriyetimizin 100.
Yılında YİNE BÖYLE BİR 5 EYLÜL GÜNÜ STRATEJİK PLANIMIZ ELEKTRONİK ORTAMDA
YAYINLANMIŞTI. Bugün planımızın 4.üncü uygulama yılı. Ülkemiz 2023 hedeflerini
geride bıraktı, 2053 vizyonuna odaklanmış durumda. Çok çalıştık, Rabbim de
önümüzü açtı. Önce Üniversite kampüsümüze
kavuştuk. Şimdi iki fakülte 2 yüksekokulumuz var. Yakında bir de Türk müziği
konservatuvarımız olacak inşallah. Deremiz Susurluk boyunca ıslah edilip yüksek
taş duvarlarla kontrol altına alındı. Susurluğu boydan boya kat eden atık su
kolektörümüz artık deremizin kirlenmesini engelliyor. Çocuklarımız, gençlerimiz
eskiden olduğu gibi bu derede yüzebiliyor, balık tutabiliyorlar. Geçtiğimiz yıl
eski panayır yerinden fabrika altına kadar dere boyu tümüyle kamulaştırılarak
bölgenin en güzel millet parklarından birine sahip olduk. Çok yakında koca
derede sandallarla gezinti yapabileceğiz. Yörsan ve Şeker fabrikası halkımızın
elini taşın altına koyması ve yeni yatırımcılar sayesinde adeta küllerinden
yeniden doğuyor. Bu arada İstanbul sanayisinden bir gurup yatırımcı
Ömerköy’deki OSB’mizi hayata geçirmek üzereler. Sağ olsun Büyükşehir’imiz alt yapısını
yaptı, şimdi sıra 3 fabrika 4 tesis olmak üzere 2000 kişilik yeni istihdam
kapısının açılmasına geldi. Plana göre 2029 yılında OSB’miz tam kapasite
çalışmaya başlayacak inşallah. Şimdiden Endüstri Meslek Lisemiz ve Meslek
Yüksek Okulumuz iş garantisi ile onlara eleman yetiştirmeye çalışıyor. Susurluk
inançla istedi, çalıştı, Cenab ı Allah da veriyor çok şükür. Bakınız
Bandırma’dan bu yöne doğru yatırımcı akışı yaşadık son üç yıl içinde.
Okçugöl-Yahyaköy arasında kurulan lojistik bölge de bu süreçte ortaya çıktı. Şu
anda orada en az 1500 kişi istihdam edilmiş durumda. Tepelerimiz, boş
yamaçlarımız daha fazla rüzgârgülü ve güneş paneliyle donandı. Üç yıldan beri
kendi elektriğimizi kendimiz üretip kullanır olduk. Sadece bu sektörün
Susurluğa yıllık katkısı 200 milyar lira. Kepekler ve Yıldız’daki jeotermal su
kaynağının konutların ısınmasında kullanılması için proje çalışmaları son
aşamada. 5 pilot köyümüzde uygulanan biyoenerji üretim tesisleri, artan
hayvancılık faaliyetleri sayesinde o köylerin gaz ihtiyacını karşılayabilir
duruma geldi. Demirkapı civarındaki bor rezervi, önce vatana kadar devam eden
Sultançayır taşı ve Çatal dağdan çıkarılan granit kaynağımız için şu ana kadar
5 tesis ve işletme ruhsat almış durumda. İki yıl içinde üretim başlamış olacak.
Size bir müjde daha vereyim; sağ olsun Sayın Cumhurbaşkanımız Susurluğa bir
yüksek teknoloji tesisi söz verdi. Onun da yer seçimi ve planları yapılıyor şu
anda. BÜTÜN BU YOĞUN SÜREÇ
İÇİNDE BİZİM YAPTIĞIMIZ İSE “STRATEJİK PLAN ÇERÇEVESİNDE SUSURLUĞUN DEĞİŞİM VE
DÖNÜŞÜMÜNE ÇALIŞMAK” OLDU. Değerlerimize bağlı kalarak ve ilkeli davranarak “Planlı
kalkınmayı başaran, gelişmiş bir Susurluk” vizyonumuza ulaşmaya gayret ettik.
Bu yolculuk sırasında Susurluk nüfusu ilk üç yıl içinde 50 bini aştı.
Köylerimiz her geçen gün büyük şehirlerden dönüş yapan insanlarla şenleniyor.
Dışarda yaşayan Susurluklu yetişmiş insan gücümüz de yavaş yavaş geri dönüp
kalkınmamıza destek verir hale geldi. Girişimci gençlerimizin tarım ve
hayvancılık sektöründeki çabaları nihayet ürün vermeye başladı. Sera
ürünlerimiz, yaş meyve ve sebzemiz kurulan soğuk hava ve paketleme tesisleri
vasıtasıyla anında pazar bulup değeriyle işlem görebiliyor. Dondurulmuş ve kuru
gıda ürünlerimiz artık dış pazarlarda. Gençlerimiz ve kadınlarımız internet
üzerinden satış yapmanın bilincine vardı. Bu alanda oluşan yeni Pazar payı ve
katma değer Susurluk ekonomisine adeta bir sıçrama yaptırmış durumda.
Susurluğumuz, içerdiği doğal güzellikler, termal ve butik tarzı konaklama
tesisleriyle her geçen gün daha fazla turist ağırlıyor. İki yıl önce
başlattığımız “Kendin topla, kendin pişir, kendin ye” sloganlı kampanyamız için
değişik illerden tur teklifleri alıyoruz. Şu sıralarda Belediye olarak bu
misafirleri taleplerine göre köylerimizde gezdirecek, ağırlayacak ve
eğlendirecek kombin çalışmalarla meşgulüz. BURASI SUSURLUK. BURASI İYİ VE GÜZEL
İNSANLARIN YAŞADIĞI YER. İNSANA DEĞER VERİLEN, ŞEHRİNİN ÖZENLE KORUNUP
GELİŞTİRİLDİĞİ, AMA İLLA Kİ ‘ÖNCE
VATAN!’ DENİLEN YER. Misafirperverliğimiz herkese, her
yolcuya yetecek cömertlikte. Buraya gelen misafir tabi ki meşhur köpüklü
ayranımızı içecek, tabi ki özel peynirli tostumuzu yiyecek. Mümkünse kuzu
kokorecimizden tadacak. Yeter mi, hayır. Buradan geçen her yolcu bizim için
aziz birer misafirdir. Elbette dinlenecek, gezecek, yiyecek, içecek. Ama
giderken de bagajı; etimiz sucuğumuzla, lorumuz peynirimizle, domatesimiz
biberimizle, fasulyemiz nohutumuzla dolacak. Kadınlarımızın göz nuru el
işlerini de Susurluk hatırası olarak yanlarında götürecekler. Buradan
ayrıldıklarında kalpleri bizde kalacak. “BİR GÜN YİNE MUTLAKA” diyerek
gidecekler. Planımız çerçevesinde son üç yıl içinde kentsel dönüşüm
hazırlıklarımızı tamamladık. Öyle zannediyorum ki önümüzdeki plan dönemi
sonunda nüfusumuz 70 bin dolayında olacak. Bu sebeple, sadece artan nüfusa yeni
konut alanları açmak değil, şehrimizin alt ve üst yapısını da muhtemel bir
deprem afeti karşısında sağlam bir yapıya kavuşturmayı amaçlıyoruz. İşimiz çok,
yolumuz uzun. Nefesimizi ve enerjimizi iyi ayarlamamız gerekiyor. Şehrin yol,
su, kanalizasyon, doğalgaz ve diğer temel hizmetlerini en az 100 bin nüfusa
göre planlayıp yenilemeliyiz. Susurluk kendi nüfusunun da üstünde bir kentsel
hizmet kapasitesine sahip olmalı. Yolcu misafirlerimiz hariç şu anda sadece
üniversite öğrencisi olarak aramızda 2500 genç yaşıyor. Bunların da barınma,
sosyal ve manevi yönden ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışıyoruz. Bu güne
kadar iki yurt yapıldı, millet parkında gezinti yerleri ve kafelerde vakit
geçirebiliyorlar. Allah nasip ederse en az 10 bin eserlik güzel bir şehir
kütüphanesi planlanıyor. Muhtemelen 2029 yılında Millet parkında hizmete
açılabilecek. Aynı binada bölgenin en büyük kongre ve konferans salonu da
olacak. 17 Eylül üniversitemizin ve Hukuk fakültemizin de katkısıyla 2030’dan
itibaren ulusal ve uluslararası Hukuk kongrelerinin burada, yani “HUKUK VE
ADALETİN KALBİ SUSURLUK”ta yapılmasını istiyoruz. Sayın Kaymakamım, değerli
misafirler. Sizlere çaylak mesire yeri, Gürece göleti ve Çataldağ’ı içeren
Doğal Milli Park projesinden bahsetmek isterdim. Nostaljik tahta masa sandalye
ve at arabası imalatından, sevgili süpürge imalatçısı kardeşlerimiz için açılacak
olan atölye-satış yerinden de. Ancak heyecanımı mazur görün burada noktayı
koymam gerekiyor. Yalnız size son bir müjdeyi de vermeden edemeyeceğim.
Biliyorsunuz eski 5 Eylül ilkokulunun yerine çok güzel, sağlam bir okul
yapıldı. Eski inebey binası da korumaya alınmıştı. Uzun süren çabalar sonucu bu
binanın da Susurluğun tek ve özel etnografya müzesi olarak değerlendirilmesi
onaylandı. Şimdi kendini bu işe vakfetmiş çok değerli bir hocamızın da
desteğiyle obje toplanmasına başlandı. İnşallah önümüzdeki yıl onu da Susurluk
kültürüne kazandırmış olacağız. Bugün 5 Eylül, kurtuluşumuz kutlu olsun.
Kurtuluş savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ü ve aziz şehitlerimizi şükran ve minnetle anıyoruz. Onlar
kurtuluşumuzu canlarını ortaya koyarak sağladılar. ANCAK HER NESLİN KURTULUŞ
MÜCADELESİ FARKLI. BİZİM DE SUSURLUĞUMUZU GERİ KALMAKTAN KURTARMA VE KALKINMA
MÜCADELEMİZ SÜRÜYOR. ÇOK ŞEYLER BAŞARDIK, HAMD OLSUN. FAKAT YÜRÜYÜŞÜMÜZ DEVAM
EDİYOR. Şairin dediği gibi “SEN BİR
DEVSİN/YÜKÜ AĞIRDIR DEVİN/ KALK AYAĞA, DİMDİK DOĞRUL VE SEVİN!”diyor hepinize saygılar sunuyorum.”
Evet, keşke bu konuşmayı ben de kulaklarımla duyabilsem. Memleketime olan vefa borcumu ödediğimi düşünüyorum. Bu Susurluğa 22 sene sonra ikinci seslenişim. Duymuyor, anlamıyor, destek vermiyorsa yapacak bir şey yok. “Bir şeyler yapmak lazım” demekle o ‘bir şeyler’ kendiliğinden olmuyor. Bu noktada SİYASET YAPTIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİME SESLENMEK İSTİYORUM: “Siyaset yukardakilerin söylemlerini aşağıda tekrar etmek, icraatlarını sahiplenmek, fotoğraf çektirmek değildir. İcraat dediğiniz şey zaten kısa vadeli, bütçeye bağlı en çok üç yıllık öngörülmüş işlerdir. Siz olmasanız da birilerinin seçilmek için, hizmet adına yapmak durumunda olduğu şeyler. Sürekli sızlanmak, şikayetlenmek ve çene yarıştırmanın da bir yararı yok. Bunlar siyaset değil düpedüz politika yapmaktır. Siz de onların teşkilatı olmuş oluyorsunuz. Bakış açınızı bir Belediye Başkanlığı meselesinin ötesine taşımanız gerekiyor. SUSURLUĞUN İÇİNDE OLDUĞU DURUM BELEDİYE BAŞKANI OLMADAN ÇÖZÜLEMEZ! BU DOĞRU, AMA ONU ÇOK AMA ÇOK AŞAN BİR KONUDUR. Öte yandan siyaset denilen şey ufuk ister, vizyon ister, liderlik ister, adanmışlık ve olağanüstü çaba ister. Dava dediğiniz şey seçim kazanmakla sınırlı değildir. Ezelden gelip ebede uzanan, gelir geçer-yanar döner olmayan, istikamet üzere yürünecek bir yoldur. Elbette politika vazifelerinizi de yerine getirin ama, ASIL O DAVA SİYASETİNE İHTİYAÇ VAR. Susurluğun geleceğinin temellerini atmanız, önünü açmanız, hedeflerinizi Susurluğa ve sizden yukardakilere de benimsetmeniz bekleniyor. Bu konuda iktidar muhalefet demeden birlik olmanız isteniyor. Ufkunuzu üç yılın ötesine taşırsanız muhaliflerinizle bile anlaşabilirsiniz. Çünkü kavga bugündedir, tartışmalar çok çok 2-3 yıllık bir perspektif içinde döner. Herkes için ortak vizyonunuzu, kararlılığınızı, inancınızı önce siz ortaya koyun ki değer verilsin. Birileri aranızı ayırmak istese de siz aksine toparlayıcı olun, istikametinizi ve saflarınızı bozmayın. O yüzden “vıdı vıdılara kapılmadan” GELECEĞE ODAKLANMAYA, ‘besmele’ ile çıkıp yol almaya gayret etmeniz gerekiyor. “Oyuna oynaşa” dalıp oyalanmamalısınız. Hiç olmazsa bunu başarabileceğinize inanmak istiyorum.”