29 Nisan 2021 Perşembe

29 Nisan 2021 21:00 Salı CORONA GÜNLERİ.........................................El-Evvel/Ahkaf Sûresi-El-Âhir/Kehf Sûresi

El-Evvel/Ahkaf Sûresi

Bugün üç ayların 75, ramazanın 16.ncü günü. Ramazan ayının ortasında, ilk on günlük "Rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri içindeyiz. Rabbim hakkınca değerlendirip bu aydan arınmış olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Corona günlerinin de 412.ncisini geride bıraktık. Salgınla mücadele kapsamındaki tedbirler, aşı süreci ve son vaka bilgileriyle ilgili Corona notlarımı yazının sonunda görüp okuyabilirsiniz.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir esmayı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın yetmişbeşincisi “El-Evvel" var. Ayrıca içinde bir insanoğlu duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Ahkaf sûresi" ile ilerliyoruz.

EL-EVVEL: الأوّل “İlk” mânasına gelen evvel kelimesinin kökü hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş. Kur’ân-ı Kerîm’de Hadîd sûresinin 3. âyetinde âhir ile birlikte Allah’a nisbet ediliyor. Bu âyetteki konumuna göre evvel “varlığının başlangıcı olmayan”, âhir de “varlığının sonu bulunmayan” demekmiş.

Kelâm, felsefe ve tasavvuf literatüründe evvel-âhir yerine aynı anlamda kadîm-bâkī, ezelî-ebedî terimleriyle lem yezel - lâ yezâl tâbirleri de kullanılıyor. Kur’an’da Hadîd sûresinde yer alan evvel isminden başka birçok âyette yaratmayı başlatma, devam ettirme ve yenileme fiilleri, ayrıca göklerle yerin ve aralarındaki her şeyin yani kâinatın icat edilişi de Allah’a izâfe ediliyor [1].

Yaratmayı ilkin başlatan ve onu sürdüren, bütün nesne ve olaylarıyla birlikte tabiatı meydana getiren varlığın kendisi elbette yaratılmış olamaz. Buna göre söz konusu âyetler Allah’ın, varlığı zâtının gereği olup (vâcibü’l-vücûd) başkalarını icat eden bir evvel olduğunu vurgular. İhlâs sûresinde geçen samed ile (112/2) birçok âyette tekrarlanan ganî isimleri de Allah’ın her şeyden müstağni olduğunu ifade ederek evvel isminin mânasını pekiştirmekte.

Evvel ismi doksan dokuz esmâ-i hüsnâ hadislerinde de yer almış [2].[3]

'O' her şeyden önce var olan, ilk, varlığının başlangıcı olmayan, her şeyden önce var olup kendisinden önce hiçbir varlık bulunmayan, varlığı öncesiz olan, varlığının zamansal başı olmayan, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı olan" demek.

AHKAF SÛRESI: الْاَحْقَافِسُورَةُ  Bu sûre adını 21. âyette geçen Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârların oluşturduğu ahkâf denilen kum tepelerinden alıyor. 66.ncı sırada Mekke'de inmiş.

35 âyet.Hâ-mîm ile başlayan diğer sûrelerdeki gibi bunun da başında Kur’ân-ı Kerîm’e dikkat çekilmekte; bu kitabı, sonsuz güç ve hikmet sahibi Allah’ın vahyettiği kesin ve açık bir ifadeyle açıklanmakta. Araya diğer konular girmekle beraber sûre boyunca bu temanın işlenmesine devam edilmekte, daha önce de ilâhî kitapların geldiği, bunları tebliğ eden peygamberlere karşı, son peygambere yapılan şeylerin yapıldığı bildirilmekte, çeşitli delillerle Kur’an’ın Allah kelâmı olduğu ispat edilmektedir.

Surenin 13. ayetinde "…"Rabbimiz Allah'tır!" deyip, sonra da istikamet üzere dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır" deniyor. Devamında "Onlar cennet ehlidirler. Yaptıklarına karşılık olmak üzere orada ebedî kalacaklardır. İşte onlar cennet ehlidirler. Orada ebedî kalacak olanlardır, yapmış olduklarının karşılığı olarak" (14)müjdesi var.

Ahkaf Sûresi: 15. Âyet:

Bir sonraki ayette insandan söz ediliyor: 

Bismillâhirrahmânirrahîm, “Ve vassaynâ-l-insâne bivâlideyhi ihsânâ(en)(s) hamelet-hu ummuhu kurhen ve vada’at-hu kurhâ(en)(s) ve hamluhu ve fisâluhu śelâśûne şehrâ(an)(c) hattâ iżâ beleġa eşuddehu ve beleġa erba’îne seneten kâle:

"Biz insana anne ve babasına ihsanla, iyi davranmasını tavsiye ettik. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet o güçlü erginlik çağına erip, kırk yaşına varınca der ki:

“…Rabbi evzi’nî en eşkura ni’meteke-lletî en’amte ‘aleyye ve ’alâ vâlideyye ve-en a’mele sâlihan terdâhu ve aslih lî fîżurriyyetî(s) innî tubtu ileyke ve-innî mine-lmuslimîn”(Ahkâf sûresi, 15. ayet)

“...Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.”

"Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım." (15) [4]

"İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: “Rabbim! Bana ve anne babama lutfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!” [5] 

"Biz insana, anne babasına iyilik emesini tavsiye ettik. Çünkü annesi, onu karnında sıkıntıyla taşıdı ve sıkıntıyla doğurdu; hamileliği ve sütten kesmesi de yaklaşık otuz ay sürdü. Nihayet insan yetişkinlik çağına girip de kırk yaşına vardığında: "Rabb'im Şahsıma, anneme ve babama lütfettiğin nimetlerine şükretmem ve razı olacağın salih işler yapmam için bana imkan bahşet! Benim soyumu da salih insanlar yap. Muhakkak ki ben, sana yöneldim ve kesinlikle sana boyun eğenlerdenim" dedi." (15) [6]

Kur'an'da öğretilen bu güzel duadan sonra yine bir müjde ve güvence var: "İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaad olunan dosdoğru bir vaaddir."(16)


[1] (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḫalḳ” md.)

[2] (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10)

[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 319

El-Âhir/Kehf Sûresi

Bugün üç ayların 76, ramazanın 17.ncü günü. Ramazan ayının ilk on günlük "Rahmet" günlerinden sonra ikinci on günlük "Bağışlanma" günleri içindeyiz. 

Corona günlerinin de 413.ncüsünü geride bıraktık. Rabbim bu aydan arınmış ve hastalıktan korunmuş olarak çıkabilmeyi nasip etsin.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir esmayı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın yetmişaltıncısı “El-Âhir" var. Ayrıca içinde Ashâb-ı Kehfin yaptığı bir dua ile insana tavsiye edilmiş bir başka dua bulunan Kur'an ı Kerimin "Kehf sûresi" ile ilerliyoruz.

EL-ÂHİR: الآخر “Son” mânasına gelen âhir, esmâ-i hüsnâdan biri olarak Kur’an’da bir âyette geçmiş ve “ilk” mânasındaki evvel ile birlikte Allah’a nisbet edilmiş [1]. Âhir kelimesi, “Allahım! Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur” [2] anlamındaki sözlerle başlayan Hz. Peygamber’in bir münâcâtında da esmâ-i hüsnâdan biri olarak kullanılmış.

“İlk”, varlığın (vücûd) ve dolayısıyla zamanın geriye doğru, “son” ise ileriye doğru uzanmasıdır. Bu kavramlar Allah’a nisbet edildiğinde evvel “varlığının başlangıcı olmayan” yani “ezelî olan”, âhir de “varlığının sonu olmayan” yani “ebedî” mânasına geliyor. Esmâ-i hüsnâdan olan bâkī de âhire yakın bir anlam taşımakta. Evvel ve âhirin bu karşılıklı mânaları sebebiyledir ki bunlar tek başlarına değil ikisi birlikte Allah’a nisbet ediliyor ve her iki isim de Allah’ın selbî sıfatları içinde yer alıyor.[3]

'O' her şey helak olduktan sonra da varlığı devam eden, Son, her şeyden sonra varlığı ebedi olarak devam edecek olan, varlığının sonu sonrası olmayan, Varlığı sonrasız olan, varlığının zamansal sonu olmayan, Bâki ve Ebedî olan" demek.

KEHF SÛRESI: الْكَهْفِ  سُورَةُ 110 âyetten oluşuyor. Mushafın 18.nci suresi. 69.ncu sırada Mekke'de nâzil olmuş. Ancak, 28. âyetin Medine'de nâzil olduğu rivayeti de var. Ashâb-ı Kehf mağara arkadaşları demek.Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf ” kelimesinden almış. Kehf, mağara demek. Sûre de temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevî hâlleri, ayrıca Hz. Mûsâ ile Zülkarneyn konu edilmekte.

Surenin 9. ayetinde "Resulüm! Yoksa sen Ashab-ı Kehf’i ve Rakîm’i, bizim şaşılacak âyet (mucize) lerimizden mi sandın?" diye soruluyor. Ardından o güne kadar pek bilinmeyen Ashab ı kehf ile ilgili bilgiler veriliyor.

"Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve…."(10) Aşağıda verilen şu duayı etmişlerdi:

Kehf Sûresi: 10. Âyet:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "..R
abbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ raşedâ."(Kehf sûresi, 10. ayet)

“...Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.”

"Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi." ﴾10﴿ [4]

"O gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster! demişlerdi. [5]

"O halde dinle! O yiğit gençler, mağaraya sığındı ve “Rabbimiz! Katından bize bir rahmet ihsan et, durumumuza uygun bir çıkış yolu göster! diye, dua ettiler." [6]

Kehf sûresinin 22. ayetinde "Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir. diyecekler. Beştir, altıncıları köpekleridir. diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır. “Yedidir, sekizincisi köpekleridir. diyecekler. De ki: Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır.” Onun için, onlar hakkında ortaya konulandan fazlası ile bir münâkaşa yapma ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma."

Ardından "Hiçbir şey için: “Ben bunu yarın yapacağım” deme. (23) "Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşaallah demedikçe)…" (24) uyarısı geliyor. Ayetin devamında "..Bunu unuttuğun zaman Rabbini an ve:…" sonra da aşağıda verildiği üzere şöyle denmesi öğütleniyor:

Kehf sûresi, 23-24. ayet:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "Vel
â tekûlenne lişey-in innî fâ’ilun żâlike ġadâ. İllâ en yeşâeallâhu veżkur rabbeke iżâ nesîte vekul ‘asâ en yehdiyeni "Rabbî li-akrabe min hâżâ raşedâ". (Kehf sûresi, 23-24. ayet)

"Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakit Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir." de.

"Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve "Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır" de." (24)[7]

Allah izin verirse demeden hiçbir şey için, Ben yarın şu işi yapacağım.” deme! Bunu unuttuğun zaman Rabb'ini zikret ve; “Umarım ki Rabb'im bana bu işten daha uygun olanı gösterir ve muvaffak kılar!" de." [8]

Sakın ha! Hiçbir şey için "İnşallah" demeden: Allah izin verirse demeden hiçbir şey için, Şu işi yarın yapacağım”  deme! Unuttuğun takdirde rabbini an ve “Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir de. [9]


[1] (bk. el-Hadîd 57/3)

[2] (Müslim, “Ẕikir”, 61; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109)

[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 345

[9] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 349 

CORONA NOTLARI:

412 günlük Türkiye'deki corona vakaları seyrine baktığımızda esas itibariyle bariz üç zirve görüyoruz.

İlki geçen yıl 26 Mart (1.196) ile 26 Mayıs (948)  arasında idi. Tam iki ay sürdü bu kabarma ve 16 Nisandaki 4.801 sayısı bu dönemde gerçekleşen ilk zirve oldu.

İkincisi 16 Kasım (3.316) 24 Ocak (5.277) arasında yaşandı. O da aşağı yukarı iki aylık bir dönemdi. Zirve noktası 8 Aralıkta 33.198 olarak gerçekleşti.

Üçüncü kabarma /veya dalga 25 Ocak (5.642) ile başladı 16 Nisanda 63.082 noktasını gördü ve yeniden düşüşe geçti. Dün 28 Nisan itibariyle 40.444'e gerilemiş durumda. Şu ana kadar üç ayı geride bıraktık. Henüz bitmiş de değil. Hem süre hem vaka sayıları hem de artış hızı bakımından en ciddi kabarmayı yaşıyoruz.

Bu güne kadar geçen 412 günlük süreçte vefatlar açısından 4 ana kabarmadan söz edebiliriz. Bunlar; 29 Mart (23)-17 Haziran (17) arası 1 ay, 12 Ağustos (18)-11 Ekim (59) arası 2 ay, 16 Ekim (73)-15 Mart (63) arası 5 ay ve 20 Marttan (95) sonra başlayan 4.ncü kabarma. Şu ana kadar 1 aydan fazla sürdü.

Vefatlarda ilk zirve geçen yıl 19 Nisanda (127) görüldü. İkincisi 24 Eylülde (74) yaşandı. Üçüncü kabarmanın zirvesi 28 Aralıkta (257) olmuştu. İçinde bulunduğumuz kabarmanın sayıları hepsini gölgede bırakmış durumda. 21 Nisanda 362 zirvesi yaşandı. Ancak şu anda bir düşüş gözlemleniyor. 28 Nisanda 341 oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder