3 Nisan 2021 Cumartesi

03 Nisan 2021 19:00 Cumartesi CORONA GÜNLERİ.............................El-Hakîm/Kunut duası I-El-Vedûd /Kunut duası II

El-Hakîm/Kunut duası I

Bugün üç ayların 49.ncusu, Corona günlerinin de 386.ncısı. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir esmayı anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam ediyorum.

Sırada Esma ül Hüsnanın kırkdokuzuncusu“El-Hakîm' var. Yine Vitr namazı üçüncü rekatında tekbir alındıktan sonra okunan Kunut duası I" ile ilerliyoruz.

EL-HAKÎM: الحكيم Sözlükte “iyileştirmek amacıyla menetmek, düzeltmek, hükmetmek” anlamına gelen hükm masdarından sıfat olup “hüküm ve hikmet sahibi” demekmiş. Sözlük açısından hikmete verilebilecek çeşitli mânalara paralel olarak hakîmin anlamı da zenginleşmekte. Kelimenin kökünde bulunan temel mânadan hareketle hakîmi “kendisini gerçek dışı bilgilerden ve nefsânî arzulardan alıkoyan, düşünce istikametine ve davranış selâmetine sahip bulunan kimse” diye tanımlamak mümkün. [1]

Kelime Allah’a nisbet edilince “bütün sözleri ve fiilleri adalete, ilme ve teenniye (hilm) uygun olan” mânasını kazanıyor. [2] Âlimler, zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilen hikmette ilim ve amelde yani fiilde erginliğin doruk noktasında bulunmayı temel anlam olarak kabul etmişler. Buna göre hakîmin bir mânası “bütün nesneleri ve olayları en üstün ilimle bilen”, diğeri de “bütün tabiat nesnelerini âhenkli, sağlam ve sanatkârane yaratıp sürdüren” şeklinde ifade edilebilir.

Hakîm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de doksan yedi yerde geçiyormuş. Bunlardan beşi Kur’an’a nisbet edilmekte ve “lehinize veya aleyhinize hükmeden” yahut “hiçbir çelişkisi ve tutarsızlığı bulunmayan” mânasına gelmekte. Bir âyette de Kur’an’ın indirildiği “mübarek bir gece”de tesbit edilen her işin (emr) sıfatı durumunda. Doksan bir âyetteki hakîm ismiyle on yerde geçen hikmet kelimesi Allah’a izâfe edilmekte (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥkm” md.).

Kur’an’da Allah’ın ismi olarak yer alan hakîm kelimesi hiçbir âyette tek başına geçmemiş, birçok âyette “yenilmeyen yegâne galip” mânasındaki azîz ismiyle, yine birçok âyette “hakkıyla bilen” anlamındaki alîm ve buna yakın mânalar içeren habîr ve vâsi‘ ile, ayrıca “izzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce” anlamındaki alî, “övülmeye lâyık” demek olan hamîd ve “kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden” mânasındaki tevvâb ile birlikte kullanılmış.

Doksan dokuz esmâ-i hüsnâ listesinde yer alan bu isimlerin hakîm ile beraber ve genellikle ondan önce kullanılırken terkip halinde daima âyetlerin son kelimelerini oluşturdukları görülmekte. Azîz isminin, daha ziyade ulûhiyyetin yüceltilmesini gerektiren tenzîhî niteleme durumunda ve dilediğini icra eden fiilî vasıflandırmalarda, alîm ile ona yakın mânaları ifade eden isimlerin ise nesne ve olayların iç yüzüne vâkıf olmaya bağlı anlatım ve muhtevalarda tekrarlandığı, diğer yardımcı isimlerin de kategorilerine uygun kompozisyonlarda bulunduğu müşahede edilmekte.

Hakîm doksan dokuz ismi ihtiva eden hadis rivayetinde yer almış, [3] ayrıca hikmet kelimesi çeşitli hadislerde Allah’a izâfe edilmiş. [4] [5]  

'O' emirleri, kelamı ve bütün işleri hikmetli, her şeyi inceliğiyle bilen, bu bilgisine göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olan, Hüküm ve hikmet sahibi, gerekenleri en güzel ve faydalı şekilde yapan, her iş emrinde olan, Her şeyi hikmetle yapan ve hikmeti bütün kâinatı kaplamış olan, her şeyi ölçülü, hikmetle yaratan, nizam ve intizamla donatan" demek.

KUNUT DUASI I: القنوت Kunut duaları, Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazının son rekatında rükudan önce tekbir alınarak okunan iki dua. Kulların Allah’tan (c.c.) neyi nasıl isteyecekleri hususunda Müslümanlara yol gösteriyor. Kunut duaları Hanefi mezhebine göre Vitir namazında okunuyor. Şafiiler ilaveten sabah namazında da okuyorlar. Bunlar Hadisle sabit sayılmış.

İlki "Allâhumme innâ nesteînuke"   نَسْتَعِينُكَ إِنَّااَللَّهُمَّ   "Allahım! Senden yardım isteriz!" diye başlıyor.


"All
âhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik. Ve nu'minu bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyke ve nusni aleykel-hayra kullehu neşkuruke ve lâ nekfuruke ve nahleu ve netruku men yefcuruk"

"Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız."

Vitir namazının vakti ve fazileti hakkında da Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: "Allah size bir namazı ziyâde kıldı ki, o namaz sizin hakkınızda kırmızı tüylü develerden daha hayırlıdır. İşte o namaz vitir namazıdır. O namazı yatsı ile şafağın atışı arasında verdi."[6]

Vitir namazının 3. rekâtında Fatiha suresi ve zammı sure okunduktan sonra tekbir alarak “Allahü Ekber” eller kaldırılıyor ve tekrar bağlanıyor. Ardından kunut duaları okunuyor. Ancak ondan sonra normal rüku ve secdeler yapılıyor.

Yani kunut duaları okunmadan önce tekbir almak gerekiyor. İmam-ı A’zam’a göre Vitir namazında tekbir (kunut tekbiri) almak vacip. Cemaat sırasında Kunut tekbirinin eller kaldırılıp sesli olarak alınmasının gerekliliği sağır ve kör gibi özürlü kimselere tekbir alındığını bildirmek içinmiş. Kunut tekbirinden önce okunanlar Kuran’dan, sonrakilerle birbirinden ayrılması lazım. Çünkü Kunut duaları Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve sellem) Efendimizden rivayet edilen birer dua.

[1] (Ebü’l-Bekā, s. 380; İbnü’l-Cevzî, s. 260-261)

[2] (Halîl b. Ahmed, III, 66-67)

[3] (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10)

[4] (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “ḥkm” md.)

[5] Kaynak https://islamansiklopedisi.org.tr/hakim--esma-i-husna

[6] (Ebû Dâvûd Vitir 1; Tirmizi) 

El-Vedûd/Kunut duası II

Bugün üç ayların 50.ncisi, Corona günlerinin de 387.ncisi. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir “esma”yı anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam ediyorum.

Sırada Esma ül Hüsna’nın ellincisi “El-Vedûd’' var. Yine Vitr namazı üçüncü rekatında tekbir alındıktan sonra okunan “Kunut duası II" ile ilerliyoruz.

EL-VEDÛD: الودود Sözlükte “sevmek, muhabbet etmek” anlamındaki vüdd kökünden türemiş mübalağa bildiren bir sıfat olan vedûd “çok seven, çok sevilen” demekmiş. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “sâlih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen” mânasına geliyor.

Kur’ân-ı Kerîm’de vedûd ismi esmâ-i hüsnâdan olan rahîm ve gafûr isimleriyle birlikte iki âyette geçmiş. (Hûd 11/90; el-Burûc 85/14).

Ayrıca vüd kavramı fiilî sıfatların kuruluşunda Allah’a nisbet edilmekte. Bu âyetlerin birinde Cenâb-ı Hakk’ın iman edip sâlih amel işleyenler için gönüllerde sevgi yaratacağı ifade edilmekte (Meryem 19/96). Râgıb el-İsfahânî’nin belirttiği gibi bu âyet, “Sen yeryüzündeki her şeyi versen yine de müminlerin gönüllerini birleştiremezsin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırmıştır” meâlindeki âyetin (el-Enfâl 8/63) tefsiri mahiyetinde.

Allah Teâlâ Hz. Peygamber’e de ilâhî tebliğ karşılığında yakınlık ve barış sevgisinden başka bir bedel istemediğini ilân etmesini emretmiş (eş-Şûrâ 42/23).

Vedûd ismi Tirmizî’ye ve İbn Mâce’ye ait esmâ-i hüsnâ listelerinde bulunmakta,[1] ayrıca hadis kaynaklarında Resûl-i Ekrem’in teheccüd namazında okuduğu uzun duaların birinde, “Allahım! Sen rahîmsin, vedûdsün, dilediğini yapansın” niyazı yer almakta. [2]

Vüd kavramının geçtiği rivayetlerden biri şöyle: “Bana karşı ileri derecede sevgi besleyen ümmetimden öyleleri vardır ki içlerinden biri aile halkı ve serveti pahasına da olsa beni görmeyi tercih edecektir” [3]

Âlimler genellikle vedûdün etimolojisi ve Kur’an’daki kullanımı çerçevesindeki yorumlarla yetinmişler. İbn Fûrek’in Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’ye atfen naklettiğine göre vedûd, “taati ve ibadeti müminler ve âriflerce sevilen, kullarını hakkı ayakta tutmaları için sevip kendilerini muvaffak kılan” anlamına geliyor. Mâtürîdî ise vedûdü “her şey ve her iyilik O’ndan geldiği için sevilmeye lâyık olan, kendisine tevessül edip yaklaşanı seven” şeklinde yorumlamış.[4]

'O' çok seven ve çok sevilen, çok şefkatli, muhabbetli, sâlih ve iyi kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızasına erdiren, İyilik yapanı seven, iyilik eden insanlara ihsan eden, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegâne lâyık olan, Sevgi ve dostluk hissini yaratan, yarattığı mahlûkatı sevdiği gibi aynı zamanda da o kullarının hayrını isteyen, sonsuz sevgiye layık olan, sevgi ve sevilmeye hakikaten tek layık olan" manasına geliyor.

KUNUT DUASI II:   اَللّٰهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ   İkinci kunut duası “Allâhumme iyyâke na'budu” ile başlıyor. "Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz” manasında.


“Allâhumme iyyâke na'budu ve leke nusalli ve nescudu ve ileyke nes'a ve nahfidu nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilkuffâri mulhiıg”

"Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır."

Bunlar Peygamber Efendimize indirilmiş bir dua olmamasına karşın, o nübüvvetinden sonra vahye dayalı olan hareketleri ve öğretileri ile ümmetine her zaman yol göstermiş. Nitekim Peygamber Efendimiz'in (S.a.v.) değişik zamanlarda ve farklı namazlarda farklı farklı kunut duaları okuduğuna dair hadisler rivayet edilmiş. Biri şöyle:

"Peygamberimiz (a.s.m.) Miraç'ta, Sidre-i Mühteha'ya çıktı, bir rekât namaz kıldı. Buna bir rekât da kendisi ilâve etti. Namaz iki rekât oldu. Cenab-ı Hak kendisine bir rekât daha kılmasını emretti. Böylece namaz, akşam namazı gibi vitir [tek] oldu. İşte Peygamberimiz üçüncü rekâtı kılacağı sırada İlâhî rahmet ve nur tecelli etti. Peygamberimiz o nur içinde kaldı. Ve kendinden geçmiş vaziyette elleri çözüldü. Hemen Cebrail (a.s.) geldi, Peygamberimizin üzerine Kevser suyundan döktü. Böylece Peygamberimiz kendine geldi, ellerini kaldırarak tekbir aldı ve kunut dualarını okudu. Kunut duasında Cehennemden ve Cehennem ehlinden Allah'a sığındı.”[5],

Şafiî ve Maliki mezhebine göre, kunut duaları, sabah namazının farzında rüku ile secde arasında kıyam halinde okunuyor. Hanefi mezhebine göre, kunut dualarının farz namazlarda geçici bir süre için okunduğu ve daha sonra kaldırıldığı, sadece vitir namazında okunacağı belirtilmiş.

Bu yüzden Hanefîlere göre, vitir namazının üçüncü rekâtında kunût yapmak vacip. Kunûtta tekbir alınır ve kunut duaları olarak bilinen “Allahümme innâ neste’înuke” ve “Allahümme iyyâke na’büdü” duaları okunur. [6] Bu duaları bilmeyen kimse ezberlemeye gayret eder; ancak ezberleyinceye kadar “Rabbenâ âtinâ” duasını okur veya üç defa “Allahümmeğfir lî” demekle yetinir. Vitir namazı tek kılınsa da cemaatla kılınsa da her ikisinde de imam ve cemaat kunut dualarını içinden okurlar.

Şâfiî ve Mâlikîlere göre ise, sabah namazının ikinci rekâtında, rükûdan sonra kunût yapılır. Sabah namazında kunût yapmak Şâfiîlere göre sünnet, Mâlikîlere göre ise müstehap. Şâfiî veya Mâlikî mezhebine mensup imamın arkasında sabah namazı kılan Hanefî bir kimse, dilerse kunût duasına katılır, dilerse sessizce bekler. [7]

Hanefilerde Vitir namazında kunût duasını okumak vacip olduğundan terki veya tehirinden dolayı sehiv secdesi yapmak gerekiyor. [8] Vitir namazını kılmakta olan bir kimse, unutarak ya da yanılarak kunût duasını okumadan rükûya giderse, bu kimse namazına devam eder ve sonunda sehiv secdesi yapar. Ancak bu kişi, rükûdan kalktıktan sonra kunut duasını okursa, sonrasında tekrar rükû yapmadan secdeye gider ve yine namazın sonunda sehiv secdesi yapar.[9]


[1] (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10)

[2] (Tirmizî, “Daʿavât”, 30)

[3] (Müsned, V, 156, 170; Müslim, “Cennet”, 12).

[4] Kaynak <https://islamansiklopedisi.org.tr/vedud>

[5] (Ebû Dâvûd Vitir 1; Tirmizi)

[6] (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, III, 245; Tahâvî, Şerhu me‘âni’l-âsâr, I, 249; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 442).

[7] (Merğînânî, el-Hidâye, II, 32,33).

[8] (Haddâd, el-Cevhera, I, 92)

[9] (Kâsânî, Bedâî’, I, 274; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 141) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder