22 Aralık 2020 Salı

22 Aralık 2020 Salı 18:00 ŞİİE VE TÜRKÜ...............................................Aklın evinde hırthış

Aklın evinde hırtış 

Âşık Veysel’i hiç şüphesiz hepimiz biliyoruz. O zamanımızın âşıklarından. Ama o sadece saz çalıp söyleyen bir halk şâiri değil. Eğitim almamış, gözlerini çocuk yaşta kaybetmiş, doğup-büyüdüğü köyün dışına çok az çıkmış birisi. Felsefe okuduğunu ya da bildiğini de duymadık. 


Âşık demek, gönlünü geçici sevgilerden arındırıp, oraya sadece Hakk’ın aşkını yerleştirmiş olan değil midir? Aşağıdaki şiirini okursanız onun gerçekten hem aşık hem de arif biri olduğunu anlayabilirsiniz. 

 

Gezerken aklımın evine vardım/Akıl gitmiş fikir evde yoğ idi/Üslubum takındım usula sordum/Akılın evinde hırthış çoğ'idi

Akıl bezirgandır gezer getirir/Müvazene onu tartar oturur/Zihin çeker ambarına götürür/Fikir onda hükmü cari bey idi

Baktım ki gayrete durmaz çalışır/Tamah onu görür güler yılışır/Kanaatla tamah durmaz sürtüşür/Tamah bilmem kimden almış öğüdü

Sehavet tamaha vurunca yıktı/Hırs meydana bir velvele bıraktı/Sabır hırsın duluğuna bir çaktı/Kin ve kibir ele aldı ağıdı

Baktım ki yalan geldi dikildi/Gerçek geldi yalan kaçtı sıkıldı/Ararken gerçekle yalanı buldu/Hele görsen onda seyir çoğ idi

Yalanı görünce bereket kaçtı/Vicdan ile yalan bir kavralaştı/Vicdan yalanları çiğnedi geçti/Her ana doğurmaz böyle yiğidi

Fikir geldi düzenledi o şarı/Döğe döğe barıştırdı onları/Kahretti yalanı kovdu dışarı/Pişmemişti daha yalan çiğ idi

Bunların hepsi mevcut Veysel'de/Yoktur diyeceğim emare elde/Çamuruma karışmıştır temelde/Sabır bunun cümlesine bağ idi (Aşık Veysel Şatıroğlu)

Bu şiiri ilk kez geçen yıl bir televizyon mülakatında Eski Diyanet işleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez hocadan duydum. Çok ilgimi çekti. Tamamını bulmak ve bu yazıyı çıkarmak bu güne nasipmiş. Şiir teşhis sanatıyla dolu. Malum aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden zayıf olanın, nitelikçe daha güçlü olana benzetilme sanatına “teşbih” deniyor. İnsan dışındaki varlıklara ya da kavramlara insan kişiliği kazandırma sanatına ise kişileştirme manasında “teşhis” adı veriliyor.  

Yani akıl, fikir ve usul kişiselleştirilmiş. Meselâ akıl bizim içimizde değil mi? O halde Âşık Veysel neden gezerken diye başlayıp aklın evine vardığından söz ediyor? Çünkü aklımız ve mana varlığımızın evi bedenimizdir. Dünyevi varlığımız bir han ya da misafirhane ise konuğu da bizleriz. Veysel bu yüzden kendine dışarıdan bir ziyaret yapıyor, aklının ve manasının evine uğruyor şiirinde. Ama gördüğü şey çokça “hırthış” olduğu. Hırtış; Kullanılmış, işe yaramaz şeyler anlamında bir kelime.

Akıl, “tutmak ve sımsıkı kavramak” demek. Diyet veya zekât vermek anlamında da “akıl” kökünden gelen kelimeler kullanılıyor. Demek ki akıl, aynı zamanda sahip olunan varlığın borcunu ödemeye yarayan bir nimettir. Çünkü vergi nimetten, kazançtan, varlıktan dolayı verilir. Bu manasıyla da “din” kelimesiyle benzerdir. Çünkü “din” kelimesi de Arapçada bir anlamıyla “borç” demektir. Nitekim “aklı olmayanın dini de olmaz.” (Savaş Ş. Barkçin- Kalbin Aklı)

Birinci kıtada “Akıl gitmiş, fikir evde yoğ idi” deyince aklın evinde fikrin de yaşadığı dolaylı olarak ifade edilmiş. Ama Veysel aklı ve fikri evinde bulamıyor. Fakat bunu gayet ince bir şekilde söylüyor. Şiirde gayret, tamah, kanaat kavramları da var. Üçü de niyet ve hareket ile dolayısıyla ahlak ile ilgili. Ve bilindiği gibi ahlak, niyet ve hareket üzerine bina edilen bir alan.

Hayırlı işlerin ortaya çıkması için üç şeyin yan yana olması gerekiyor. İyi niyet, iyi kabiliyet, iyi gayret. İşte Veysel şiirinin özünde “niyet hay’r akıbet hay’r” diyen ariflerden. Şiirde niyet ve eylem olmadığı zaman şerre yol açan kötülüklerle mücadele anlatılıyor.

İkinci dörtlükte yine bir teşhis var. Bu kez akıl bir bezirgana benzetilmiş. Muvâzene onu dengede tutarken zihin de çekip ambarına götürüyor. Fikirse o evde hükmü geçerli bey konumunda. Harika bir teşhis, doğru bir ilişki.

Üçüncü kıtada Veysel; gayretin çalışmasını, tamahla kanaatın sürtüşmesini anlatıyor. Tamah azgınlığının dışardan yönlendirildiğini ifade ediyor. Dördüncü kıtadaki “Sehavet” Cömert olmak, parayı, malı hayırlı ve iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almak demek. Sehavet tamahı alt ediyor ama gürültüsü hırstan geliyor. Bir velvele, bir patırtı ve bağırışma kopuyor evde. Bu defa da evdeki mücadele sabır ile hırs arasında başlıyor. Sabır hırsın şakak ile çene arasındaki yanına, yanağına vurunca bu defa da kin ve kibir başlıyor vaveylaya.

Beşinci kıtada yalan çıkıyor meydana. Ama o da gerçekle karşılaşınca mumu ancak yatsıya kadar yanabiliyor. Veysel dışardan yalanla gerçeğin karşılaşmasını ibretle izliyor. Altıncı kıtada seyir devam ediyor: Yalanı gören bereket kaçıyor, bu defa vicdanla yalan  kavralaşıyor ama vicdan yalanı ezip geçiyor. Veysel “Her ana doğurmaz böyle yiğidi” deyişiyle vicdanın bu galibiyetini kutluyor.

7.nci kıtada nihayet “Fikir” geliyor eve. Döve döve düzene koyuyor ve barış getiriyor oraya. Yalan hala çiğliğini sürdüre dursun, kahredilip kovuluyor sonunda.

Veysel son dörtlükte sözü şahsına getirip aslında bütün bu mücadelenin bizatihi kendisinde sürdüğünü, hepsinin onda mevcut olduğunu söylüyor. Çünkü deliller ortada, yok diyemez ki. Birbiriyle mücadele eden bütün bu kavramlar yaradılışında var. Tamah, hırs, kin ve kibir ile savaşın ancak sabır bağıyla bağlanıp kontrol edilebildiğini açıklıyor.

İşte, 47 yıl önce 1973 yılında vefat eden büyük halk ozanı Âşık Veysel’in bu sekiz kıtalık şiiri gönlüme öyle dokundu ki kendimi onu yazmaktan alakoyamadım. Allah rahmet etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder