23 Haziran 2020 Salı

24 Haziran 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı167...............................Güçlü ve Zayıf yanlar(VII)

Güçlü ve Zayıf yanlar(VII)
Bu hafta Susurluğun "KONUM"veNÜFUS” açısından güçlü/zayıf yönlerini ele alacağız. Daha önce Whatsapp grubumuzda yapılan tarama çalışmasında Susurluk için KONUM bakımından “Güçlü yönler”; “İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyük merkezlere yakınlık”,“Beldemizin diğer ilçelerle karşılaştırıldığında nispeten daha bakir olması” ve “İstanbul sanayisinden ilçemize kayacak olanlar için oldukça uygun bir konum” şeklinde belirlenmişti. Yine aynı çalışmada Susurluk için NÜFUS alanında “Güçlü yön” ise; Henüz çok yaşlanmamış bir nüfus olarak tespit edilmişti. Bu faktörler bugün de halen mevcut. Ancak, orta vadede de Susurluğun gelişmesini olumlu etkileyebileceği düşünülen avantajlar.
İlçemiz coğrafi konum olarak Türkiye’nin ekonomik hareketliliğinin en yüksek olduğu Marmara Bölgesi’nde yer aldığı gibi Marmara Denizi’ne de çok yakın bulunuyor. Haritaya bakacak olursanız körfeze dönük Balıkesir ilinin başına denk gelen bölgesinde küçük bir armuta benzeyen Susurluk ilçesini görebilirsiniz. İlçe toprakları ilin kuzey doğusunda, deniz seviyesinden ortalama 63 m. rakımda, fazla yüksek olmayan engebeli bir araziden oluşuyor. Kuzeyde Bandırma ve Manyas, doğusunda M.Kemal Paşa, Güneyinde Kepsut, batısında Balıkesir ili ve Balya ile çevrili. Doğu kesiminde Çataldağ (1336 m), batı yönünde ise Keltepe (881 m) yükseltileri arasında, doğudan Simav çayı olarak gelen Susurluk deresinin oluşturduğu vadi üzerinde konuşlu. Dere ilçe merkezini bölerek kuzeye doğru Yahyaköy, Göbel, Kepekler ve Beylikköy’e doğru ilerliyor ve buralarda son derece verimli ova toprakları içinden Karacabey’e geçiyor. Bir adı da Kocadere olan bu bereket kaynağı çay Marmara Denizine dökülen en büyük ırmak. 
 Susurluk bilindiği gibi İstanbul, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlere yakın. Aynı zamanda Çanakkale-Bursa-Bandırma-Balıkesir gibi gelişmiş merkezler ortasında yer alıyor. İlaveten yol üstü ve güçlü bir ulaşım ağı arasında. Susurluk ilçesi bu konumundan dolayı öncelikle “İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyük merkezlere yakınlık” açısından avantajlı bir noktada. Kendi bölgesini olduğu kadar Ege bölgesini ve İç Anadolu’yu da Marmara denizine, böylece İstanbul’a, Tekirdağ’a ve dış dünyaya bağlayan bir geçiş koridorunda bulunuyor. Çok yakınımızda, Bandırma’daki deniz ulaşımı ve ulaşıma bağlı taşımacılık ile bu ulaşımın tetiklediği sektörler zaten bölgemizin mekânsal gelişim eğilimlerini önemli ölçüde etkilemekte. İlçemiz bu ortamda Marmara Bölgesi’ni Ege ve İç Anadolu Bölgelerine bağlayan kara ve demir yollarına sahip. Karayolu, otoyol ve demiryolundan oluşan bu kombine ulaşım altyapısı Susurluk topraklarında güçlü bir ağ oluşturuyor. Mevcut ağ bir bakıma mal ve hizmet akımlarının geçiş yaptığı, yönetildiği ve yönlendirildiği bir altyapı anlamına da geliyor. Böylece İstanbul, İzmir ve Bursa gibi önemli merkezlerin karşılıklı etkileşimi Susurluk üzerinde hissediliyor diyebiliriz. Çevresindeki önemli turizm, ticaret ve sanayi merkezlerini birbirine bağlayan konum kendisine çok güçlü bir pozisyon sağlıyor. Söz konusu merkezler tarım ve hayvancılık ürünlerimiz için büyük pazarlar olduğu kadar, aynı zamanda hizmetler ve sanayi sektörlerinde de uzmanlaşmış bölgeler. Bu yüzden ilçemizin sahip olduğu konum lojistik sektörü için de büyük bir önem taşıyor ve bu avantaj orta vadede de devam edecek. 
Böyle bir konuma sahip olmasına rağmen ilçemiz, çevresindeki Bandırma, M.Kemal Paşa ve Gönen gibi diğer komşu ilçelerle karşılaştırıldığında nispeten daha geride kalmış görünüyor. Susurluğun ne yazık ki fark atacak tarihi, turistik ve kültürel manada renkli bir geçmişi yok. Arkeolojik yada sanatsal eserlere de malik değil, bu nedenle Turizm yok gibi. Ayrıca ilçe sınırları dahilinde uluslararası çapta büyük sanayi tesisleri ve ticari yatırımlar da bulunmuyor. Ekonomik olarak bazı sanayi tesislerine sahipse de bunlar daha ziyade orta ve küçük ölçekte işletmeler. 
    Nüfus açısından da Susurluğun durumu pek iç açıcı değil. 1970’de nüfus 39.951 iken 2000’e kadar artarak 43.107’ye ulaşmış. Ancak, sonrasında sürekli azalarak 39 binin altına düşmüş. Yani bir anlamda bugün Susurluk 1965’de 39.763 olan nüfusunun da altına inmiş görünüyor. Bütün bunlar bazıları olumsuz, bazıları ikaz işaretleri veren göstergeler. Bu durumda “Beldemizin diğer ilçelerle karşılaştırıldığında nispeten daha bakir olması” acaba orta vadede kendisi için bir avantaja dönüşebilir mi? Bir başka açıdan daha ‘el değmemiş, kapağı açılmamış bir Susurluk’ tan söz ediyor olabilir miyiz? 
     Evet, çünkü Susurluk’ta kilometre kare başına 36,6 kişi yaşıyor.  Karşılaştırmak için bu yoğunluğun Türkiye ortalamasının 104, Balıkesir ili ortalamasının da 84 kişi olduğunu not edelim. Son olarak konu ile ilgili bir iş adamının; “Balıkesir gizli kalmış bir hazine” ifadesini sahip olduğumuz değerler, el değmemiş bir doğa, sanayi ve lojistik yatırımlarına uygun araziler, jeotermal, rüzgâr ve biyoenerji potansiyeli nedeniyle Susurluk için niye düşünmeyelim ki? En azından daha yolun başında olmak bundan sonrası için akıllıca değerlendirebileceğimiz pek çok seçim şansımızın olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar bence arada-derede kalmış olmamızı ‘güçlü’ bir avantaja dönüştürüyor.
Burası İstanbul, Bursa, İzmir üçgeninin tam ortasında bir nokta. Özellikle Çanakkale-Balıkesir Bölgesel Planı kapsamında ve iki ana aksta gelişen otoyolların odağında yer alıyor. Buna hızlı tren projesi ve demiryolu aksı da ilave edildiğinde Susurluğun gayet stratejik bir konuma sahip olduğu açık. Her sektörden yatırıma müsait geniş bir arazi varlığımız var. Söz konusu avantajları yöremizi “İstanbul sanayisinden ilçemize kayacak olanlar için oldukça uygun bir konum”a yükseltiyor. Susurluk İlçemiz ulaşım ağı bakımında önemli bir konumda yer aldığı gibi yeni yapılan İstanbul-İzmir Otoban yolunun da üzerinde. Böylece kuzeyinde ve güneyinde yer alan iki önemli ve yoğun ticaret ağına da eş değer uzaklıkta. İlaveten karayolu ile Bandırma’ya 55 km, Bursa’ya 108 km ve Balıkesir İl Merkezine 45 km yakınlıkta. Mevcut ulaşım araçları her daim çalışıyor. Bu bağlamda ilçemizde ulaşım ağı bakımından hiçbir sorun olmadığı gibi, yeni yatırımların gelmesi açısından da talebi karşılayacak düzeyde yer mevcut. Önemli ulaşım güzergâhları üzerinde yer alması, İstanbul, Bursa ve İzmir gibi metropollerin kesişim noktasında bulunması, gelişmiş iç pazarlara ve Bandırma limanı üzerinden de Avrupa’ya ulaşım imkânı bulunması ilçemizi tercih edecek sanayi kuruluşları için değerlendirilmesi gereken son derece cazip bir ortam.  Kaldı ki otoyolla birlikte birçok tarlanın birileri tarafından satın alınması, İstanbul’u terk etmeyi düşünen bazı sanayicilerin Susurluk OSB’si için girişimde bulunmaları tesadüf değil. Alternatif lojistik bir merkez olması ile ilgili düşünceler de bu yüzden.
Susurluğun NÜFUS açısından “Güçlü yön”ü; Henüz çok yaşlanmamış bir nüfus olarak görünüyor. İlçemizin nüfusu 2019 yılına göre 38.704. Bu nüfusun, 19.128’ erkek (%49,4) ve 19.576’sı kadından (%50,58) oluşuyor. 2000’li yılların başında 43 bin civarında imiş. 2007’de 42.726’ya, 2010’da 41.504’e, 2014’de 39.929’a, 2019’da da 38.704’e düşmüş. Elimizdeki istatistiki verilere göre Nüfus artış hızı dalgalanmakla birlikte son on yılda %0’ın altında yani eksi görünüyor. 2008’de -%0,46, 2013’de -%0,37, 2018’de -%0,26 ve 2019’da da -%0,91 imiş. Sorunu anlamak için Bandırma ilçesindeki nüfus artışının binde 12,25 olduğunu belirtmek gerek. Yine 2019 verilerine göre Susurluk nüfusunun %24,28’i yaşlı, %27,61’i genç ve %48,11’i ise orta yaşta. Orta vadede bu yaşlanma tablosu sıkıntı çıkarmaz, ancak yaşlı nüfus genç nüfusu geçmek üzere. Şimdilik Susurluk henüz çok yaşlanmamış bir nüfusa sahip. Bu avantajın gerek ekonomik gerekse sosyal açılardan değerli olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Yaşayan dört kişiden biri genç, diğeri yaşlı kalan ikisi de orta yaşta görünüyor. Tablonun 1-2-1 olması şu anda güçlü gibi görünen bu konunun uzun vadede zayıfa dönmesine de sebep olabilir. Bu da hem sosyal hem de ekonomik anlamda ilave sorun yaratacaktır.
Yapılan tarama çalışması ve katkılar sonucu “KONUM“ sektöründe tespit edilen “Zayıf yan”ımız; “Deniz ve sahil sınırının olmaması” olarak belirlenmişti. Kuşkusuz denize sahili olan ve liman sahibi yerleşim yerleri tarihten bu yana gelişmişler. Bandırma’nın büyümesi de büyük ölçüde bu sebepten. Mesela deniz sahili bulunan körfez ilçelerimiz Edremit, Burhaniye ve Ayvalığın Turizm açısından gelişmiş olması da aynı nedenle olmuş. Susurluğumuz bu açıdan pek talihli değil. Ancak, bölgemizin denize açılan kapısı durumundaki Bandırma limanına olan uzaklığının sadece 55 km. olması, bölge ulaşımının karayolu, otoyol ve demir yolu ile ilçemiz üzerinden sağlanması bu zayıf yönümüzü hafifletiyor. Stratejik bakış açısıyla zayıf yönlerin güçlü hale dönüşüp dönüşmeyeceğine bakmak gerekir. Bu açıdan deniz ve sahil sınırı konusunda çözümü olmayana takılmamak,  mümkün olana odaklanmak daha akıllıca olacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder