6 Mayıs 2020 Çarşamba

06 Mayıs 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı160..................................Fırsat ve tehditler (V)

Fırsat ve tehditler (V)

Dünyada tarım alanları giderek verimsizleşiyor ve azalıyor. Gıda fiyatları son yıllarda yüzde 50’nin üzerinde bir artış gösterdi. Artan dünya nüfusu, küresel ısınma ve gıda fiyatlarındaki anormal artış gelecekte de büyük sıkıntılara gebe. Bu yüzden yaşanmakta olan değişim son dönemde tarım sektörüne odaklanmayı kaçınılmaz kıldı. Yapılan hesaplamalara göre 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9,2 Milyara ulaşacağı öngörülmüş. O zaman bu nüfusun %70’inin kentlerde yaşıyor olması bekleniyor. Bu bağlamda küresel gıda talebindeki artışın da yaklaşık % 70’lere varacağı tahmin ediliyor. Daha fazla kalori tüketimi ve beslenme değişiklikleri; Kaliteli ve çok daha fazla protein, 2 kat daha fazla süt, 1,5 kat daha fazla tahıl ve 2 kat daha fazla et ürünü anlamına geliyor.
Böylesi bir ortamda Türkiye sahip olduğu imkânlar ile TARIM VE HAYVANCILIK sektör yatırımcıları için çok önemli FIRSATLAR sunmakta. 2012 yılında başlatılan ve Ekonomi Bakanlığı’nca uygulanan yeni teşvik sistemi ile gıda, tarım ve hayvancılık sektörlerindeki hem yerli hem de yabancı yatırımlara ivme kazandırılması öngörülmüş. Örneğin dünyada %25- %35 olan kurumlar vergisi ülkemizde %20 olarak uygulanıyor. Bu yatırım yapacak kurumsal markalar için teşvik edici önemli bir avantaj. Ülkemiz zaten gelişmiş bir tarım ve gıda sektörüne sahip. 2015 yılında ilk 500’de 106 şirket, ikinci 500’de 97 şirket ve ilk 1000 şirket içinde de 203 şirket tarım ve gıda sektöründe faaliyet gösteriyordu. Yine 2015 verilerine göre 29,6 milyonu aşkın gencimiz var. Yani nüfusumuzun yaklaşık %35-36’sı genç. Bunlar şayet gerekli eğitim, destek ve motivasyon sağlanırsa nitelikli ve rekabetçi bir işgücü potansiyeli demek. Ayrıca Tarım sektöründe işgücü maliyetleri karşılaştırıldığında orta doğu ülkeleri hariç Avrupa ve dünya ortalamasından nisbi olarak %70-%80 daha düşük. Ülkemizde son yıllarda bu sektörde avantajlı ve karlı bir teşvik sistemi uygulanıyor. Buğday ve yem bitkileri tüm havzalarda destekleniyor. Desteklemelerde Bürokrasi azaltıldı; Tek Başvuru, yılda iki kez ödeme sistemi getirildi. Girdilerde Mazotta %50, Gübrede %40 destek var. Gübrede kdv sıfırlandı %18 kdv kalktı, Tarım kredi gübre fiyatlarını %23 düşürdü. Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeline geçildi. Bu model ile ihtiyaçların yerli üretimle karşılanması ve ihracat potansiyelinin artırılması hedefleniyor. Türkiye’nin değişik illerinde Mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri ve Damızlık koç-teke üretim merkezleri planlandı. Ayrıca Tarım Bakanlığınca Milli tarım kapsamında daha birçok çalışma yürütülmekte. Son yıllarda giderek artan elektronik satış ve pazarlama uygulamaları da ilçemizin mutlaka değerlendirmesi gereken diğer fırsatlar arasında.
Ülkemiz dünyada, en büyük 10 meyve-sebze üreticisi arasında. Ekolojik ortam, sözleşmeli üretim, gıda işleme sektörüne kolay pazarlama ve ihracat imkânları ile Türkiye meyve sebze sektöründe 49 Milyon ton üretim ve 2 Milyar $ ihracat ile dünyada; Sebze üretiminde 4.ncü,  Meyve üretiminde ise 6.ncı Sırada. Bu bağlamda Türkiye 64 Milyar $’lık yaş; 7,2 Milyar $’lık Kurutulmuş, Dondurulmuş ve İşlenmiş meyve-sebze pazarının tam ortasında yer alıyor. Gelişen bölgesel ticaret nedeniyle Meyve Ve Sebze Sektörü çok hızlı büyümekte.  Artan iç talep ve Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi büyük pazarlara yakınlık gibi avantajlara sahibiz. Ayrıca gelişmiş bir meyve sebze işleme endüstrimiz var. Bu da yatırımcılar için önemli fırsatlar sunuyor.
Türkiye’de son yıllarda hayvancılık sektörü de artan talepler doğrultusunda yatırım yapmak için oldukça cazip hale geldi. Zira sektörde ciddi yatırım teşvikleri var. Kaldı ki hali hazırda büyük ve giderek de büyümekte olan bir et ve süt ürünleri pazarımız var. Bu bağlamda birçok önemli dış pazara da yakınız. Öte yandan hammaddesini hayvancılıktan sağlayan şekerleme, dondurma, dondurulmuş gıda gibi sektörlerin de hayvancılık ürünlerindeki talebi artırması bekleniyor. Ayrıca Türkiye; Kümes hayvancılığı sektöründe artan yerel ve bölgesel talep artışından faydalanıyor. Bu alanda İhracatta güçlü bir büyüme potansiyeli mevcut. Meselâ ‘Helal gıda’ trendi yatırımcılarımız için büyük bir fırsat. Öte yandan birleşmeler ve satın almalar yoluyla da sektörde cazip yatırım fırsatları söz konusu.
Ülkede modern seracılığın giderek daha da büyümesi bekleniyor. Bu alanda teknoloji kullanımı arttıkça verimlilik de yükselecek. Seracılık ülkemizin tarım sektöründeki iddialı hedefleri arasında. Bu kapsamda seracılık için de cazip teşvikler var. Öte yandan Dünya Organik Gıda Pazarı değeri 2014 Yılında 80 Milyar $ iken her yıl ortalama % 10,5 artışla büyümekte. Organik tarımda gerçekleşen hızlı büyüme ve geleceğe yönelik büyüme beklentileri Türkiye için önemli bir başka fırsat alanı. Bu bağlamda da özellikle gıda ve içecek sektörleri ile öne çıkmış durumdayız. 

2015 verilerine göre Türkiye’de; 515 Bin ha alanda organik tarım yapılıyor. 197çeşit ürünle 1,82 Milyon ton organik üretim kapasitesine sahibiz. Organik tarıma uygun yeterli toprak, teknik alt yapı, AB mevzuatına uyumlu mevzuat, AB pazarlarına yakınlık ve bu alana sağlanan destekler bu alanda son derece teşvik edici fırsatlar. 
İlçemiz ulaşım ağı bakımından çok önemli bir konumda. İstanbul-İzmir otobanı, tren ve karayolu varlığı ile ticaret ağının yoğun olduğu bu illere eş değer uzaklıkta.  Ayrıca karayolu olarak Bandırma ya 55 km Balıkesir İl Merkezine 45 km mesafede yer alıyor. Bu bağlamda konumu itibariyle İstanbul İzmir Bursa gibi büyük Pazar ve tüketim merkezlerine yakınlığımız ve ulaşım imkânlarımız tarım ve hayvancılık sektörü için önemli bir avantaj. Gelişmiş bir ulaşım ağı içindeyiz ve alternatifimiz çok. Tarımsal Pazarlama Sistemi ve örgütlenmede sorunlar olmakla birlikte talebi karşılayacak düzeyde yer mevcut. Kaldı ki arazi toplulaştırmaları da hızlandırılmış durumda. Halen uygulanan birçok tarımsal destekleme var ve il genelinde sözleşmeli üretim modeli başarıyla uygulanıyor.  Dünyada ve Türkiye’de Organik gıda pazarının büyümesi ilçemiz için de değerlendirilmesi gereken bir fırsat. Organik tarım için uygun arazilerimiz var ve bu alanda yüksek bir potansiyel bulunuyor. Bu durum tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği için de söz konusu.
Ülkedeki Ziraat fakültelerinin sayıları her geçen gün artmakta. Bu manada ülke genelinde 40 üniversitenin ziraat fakültesi var. Bunlardan 4 tanesi daha henüz öğrenci alımına başlamamış durumda. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi de onlardan biri. Susurluk’ta bir ziraat fakültesi olması hem ilçemiz hem de bölgemiz için büyük bir ihtiyaç. Bu konuda başta Ticaret odası ve Borsası olmak üzere şehrimizin her türlü desteği vereceğini ümit ediyorum. Şayet amaç tarım ve hayvancılığı geliştirerek üreticilerimize destek olmak ise herkes elini taşın altına koyacaktır. Verilere bakılırsa tarımda üreten nüfus giderek azalıyor. Bu nedenle stratejik değeri olan tarım ve hayvancılık sektörünün iyileştirilmeye, geliştirilmeye ve desteklenmeye ihtiyacı var. Bölgemiz Ziraat Fakültesi ile Üniversite sektör işbirliği imkânı bağlamında, tarım ve hayvancılığın gelişimine katkı sağlayacak bir pilot bölge olmaya çok uygun. Çünkü Ziraat Fakülteleri için gerekli olan; araştırma uygulama çiftlikleri, araştırma istasyonları için gerekli araziler ve yöre halkının geçim kaynağı durumundaki aktif bir tarım ve hayvancılık faaliyetimiz var. Bunlar öğrenim görecek öğrenci ve akademik kadro için de uygun ortamlar. Bu tarihi bir fırsat. Umuyoruz ki mevcut Meslek Yüksek Okulu ve Ziraat fakültesiyle ilçemizdeki tarım ve hayvancılık üretimi daha da geliştirilebilecek.
TARIM VE HAYVANCILIK alanında önümüzdeki dönemde ilçemiz için tehdit oluşturabilecek bazı riskler de var tabi ki. Bunların en başında Sanayi, enerji ve lojistik yatırımlarının plansız gerçekleşmesiyle tarım arazilerinin amaç dışı kullanılma riski geliyor. Özellikle meralarda kaçak yapılaşma ve mera dışı amaçlarla kullanım mera hayvancılığını sona erdirmek üzere. Zaman zaman artan Sığır ithalatı da yerli hayvancılığımız için bir başka tehdit. Oldukça verimli ve sulanabilir topraklara sahibiz. Ancak Yanlış sulama ve gübre kullanımı tekniklerinden dolayı toprakta tuzlanma riski de büyüyor. Hava, toprak ve sularda meydana gelen kirlenmeler tarım ve hayvancılıkta da ciddi sorun. Kuraklık, Maliyetlerin yüksek olması, Bitki ve hayvan hastalıkları, İnsanları etkileyen salgın hastalıklar ve Satış yapılan piyasalardaki taleplerin düşmesi de diğer riskler. En nihayet çalışacak insan gücünün azalması, özellikle de köylerde azalan üretici nüfus ve yaşlanma faktörü geleneksel tarım ve hayvancılığımızı yok etmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder