
Bölgesel
plânlar
Susurluk için bir ‘stratejik plân’ yapılması kuşkusuz iç
ve dış dinamiklerin dikkate alınıp değerlendirmesini de gerektiriyor. İç
değerlendirme ‘güçlü ve zayıf’ yanların ele alınıp gözden geçirilmesiyle
ilgilidir. Bu değerlendirme güçlü yönlerin nasıl daha güçlü hale
getirilebileceğini, zayıf yanların ise nasıl onarılıp güçlendirilebileceğinin
yolunu açar. Dış çevrenin analiz edilmesi ise karşı karşıya olunan ‘fırsat ve
tehditleri’ görme ve tanımamıza yardımcı olur.
Doğal olarak da tehditlerin
zararlı etkilerinden nasıl korunabileceğimizi ve fırsatlardan nasıl
yararlanabileceğimizi düşündürür. Etrafta ne olup bittiğini görmek, olabilecek
risklerin farkında olmak ve nasıl bir süreç içinde olduğumuzu bilmek yola
çıkmak için zorunlu hususlardır. Böyle bir bakış açısı aynı zamanda risklere
karşı korunabilmenin, tehditlerin nasıl olup da fırsata dönüştürebileceğinin,
zayıf yönlerin bile nasıl güçlü bir yan haline getirilebileceğinin de şifrelerini
verir.
“Susurluk için ne yapılabilir?” sorusuna cevap bulmak
elbette ki işkembe-i Kübra’dan atmakla olmayacaktır. Meselâ Stratejik plân hiç
te kolay bir çözüm yolu değildir. Zaman, emek ister, en çok da adanmışlık,
inanmışlık ister. Ancak başarılırsa gelecek 10-20 yıl için geçerli bir vizyon ve
uygulama stratejileri ortaya çıkacaktır. Bu arada ‘Amerika’yı yeniden
keşfetmeye’ de gerek yoktur. Bunun için başımızı kaldırıp birazcık etrafımıza
bakmak yeter. Meselâ, böyle bir plân çalışması için içinde yer aldığımız Güney
Marmara Kalkınma ajansını bilmeden, dikkate almadan, ondan yararlanmadan yola
çıkılamaz. Zira bölge olarak Balıkesir ve Çanakkale illerini içine alan Güney
Marmara Kalkınma ajansı Susurluk için de değerlendirilmesi gereken bir fırsat
olarak görünüyor. Halen Güney Marmara Bölgesi için 2010-2013 ve 2014-2023
yıllarını kapsayan iki Bölge Plânı yapılmış. Bu plânlar da Balıkesir ve Çanakkale
illerindeki kamu ve özel çeşitli kesimlerin katkıları ile hazırlanmış. O
belgelerde Susurluk nasıl yer alıyor, Susurluğa nasıl bir gelecek öngörülmüş
bilmek gerek.
Öncelikle Kalkınma ajansları olgusunu anlamaya çalışalım.
Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla 1989
yılından itibaren ilk kalkınma projeleri GAP, DOKAP (Doğu Karadeniz Kalkınma
Programı), DAKAP (Doğu Anadolu Kalkınma Programı) ve ZBK
(Zonguldak-Bartın-Karabük) kalkınma programları gibi projeler DPT
koordinasyonunda hayata geçirilmeye başlandı. Ancak merkezden yapılan plânlamanın
yeterince verimli sonuçlar vermemesi sonucu gelişmiş ülke deneyimlerinden de
yararlanılarak, yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya bir kalkınma
politikasının geliştirilmesinin önemi anlaşıldı. Bu sebeple 2006 yılında 5449
sayılı kanun ile kurulan kalkınma ajansı sayısı bugüne kadar tüm Türkiye’de
26'yı buldu. Böylece AB üyelik sürecinde Türkiye'de bölgeler arası gelir ve
gelişmişlik farklarının azaltılması politikaları kapsamında, yeni bir yaklaşım,
yöntem ve kurumsal örgütlenme modeline geçildi. Doğal olarak bu yeni bölgesel
kalkınma modeli AB ülkelerinin bu konudaki deneyimlerine dayanıyor.
Kalkınma Ajansları bölgeler arası eşitsizliklerin
azaltılması ve bölgesel kalkınmanın sağlanması için Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı koordinasyonunda çalışan özerk kamu kuruluşları. Başında bir yönetim
kurulu ve Genel sekreter var. Bunlar doğrudan yatırım yapan uygulayıcı
kuruluşlar değil. Asıl görevleri kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları
arasında işbirliğini destekleyerek yerel potansiyelin açığa çıkmasını sağlamak
olarak özetlenebilir. Amaç, yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle
bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası
ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak. Avrupa Birliği istatistikî
sınıflandırma birimleri ile uyumlu olacak şekilde Türkiye; 12 Düzey 1 Bölge ve
26 Düzey 2 Bölgesine ayrılmış. 5449 sayılı Kanun gereğince kurulan 26 Kalkınma
Ajansı Düzey 2 Bölge esasıyla çalışıyor.
|
|
Kalkınma Ajanslarının görevleri 15.7.2018 tarih ve 4 nolu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde düzenlenmiş. Bu görevlerden bazıları şöyle: “Yerel yönetimlerin plânlama çalışmalarına
teknik destek sağlamak. Bölge plân ve programlarına uygun olarak bölgenin
kırsal ve yerel kalkınma ile ilgili kapasitesinin geliştirilmesine katkıda
bulunmak ve bu kapsamdaki projelere destek sağlamak. Bölgesel gelişme
hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak kamu kesimi, özel kesim ve sivil
toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek. Bölgesel gelişmeye
yönelik Ajansa tahsis edilen iç ve dış kaynaklı fonları, bölge plân ve
programlarına uygun olarak kullanmak veya kullandırmak. Bölgenin kaynak ve
imkânlarını tespit etmeye, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırmaya ve
rekabet gücünü artırmaya yönelik araştırmalar yapmak, yaptırmak, başka kişi,
kurum ve kuruluşların yaptığı araştırmaları desteklemek. Bölgenin iş ve yatırım
imkânlarının, ilgili kuruluşlarla işbirliği halinde ulusal ve uluslararası
düzeyde tanıtımını yapmak veya yaptırmak. Türkiye’nin katıldığı ikili veya çok
taraflı uluslararası programlara ilişkin faaliyetlerin bölgede tanıtımını
yapmak ve bu programlar kapsamında proje geliştirilmesine katkı sağlamak.”
Burada bizi ilgilendiren Güney Marmara Kalkınma Ajansının faaliyetleri ve
ajansla ilgili diğer hususlar kendisine ait internet sitesinden öğrenilebilir.
Kalkınma Ajanslarının
ortaya koyduğu Bölge Plânları, o bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı
sağlamak amacıyla, bölgenin konumu göz önüne alınarak ulusal düzeyde üretilen
politika, plân, strateji, koordinasyon ve yönlendirme belgeleri oluyor. Amaç ve
önceliklere vardıracak ölçülebilir hedeflere yönelik strateji, proje ve
faaliyetleri içeriyor. Bu suretle bölgesel kaynak ve potansiyelin, ilgili tüm
kesimlerin işbirliği ile yerinde kullanılabilmesi ve bölgesel gelişmenin sürdürülebilirliğinin
sağlanması amaçlanıyor. Bunun için faaliyetler arasında ve yerel düzeyde yer
alan kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi
gerekiyor. Kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği
ile bölgesel program ve projelerin oluşturulabilmesi daha kolay. Bu çerçevede
hazırlanacak bir bölge Plânı, bölgenin sosyo-ekonomik ve fiziksel durumunun
değerlendirilmesi, bölgedeki mevcut sektörlerin değerlendirilmesi, bölge içi
alt bölgelerin değerlendirilmesi, bölgenin Güçlü yanlar, Zayıf yanlar,
Fırsatlar ve Tehditler analizinin yapılması, yereldekilerin talep ve
ihtiyaçlarının belirlenmesiyle başlıyor. Buradan yola çıkılarak çözümler
üretilmesi, amaç, hedef ve stratejilerin ortaya konarak bölgenin gelişmesinin
programlanması sağlanıyor. Görüldüğü üzere buradaki yaklaşım da 5018 sayılı
yasada çerçevesi çizilen ‘stratejik yönetim’ ve ‘stratejik plân’ yöntemi.
Konuyla ilgili
bilgi ve açıklamalarımıza gelecek haftalarda da devam edeceğiz. Benzer plânlama
çalışması örneklerine de yer vereceğiz. Gelecek haftaki yazımız Allah’ın
izniyle önerdiğimiz stratejik plân çalışması için ‘Ne, Niçin, Nerede, Nasıl ve
Kim?’ sorularının cevaplandırılması konusunda olacaktır. Bu arada aynı hafta 25
Şubatta mübarek üç aylara girmiş olacağız. Takip eden Perşembe gününü Cumaya
bağlayan akşam da Regaib kandili.
Şimdiden tebrik eder, yüce Rabbimden hakkımızda hayır ve esenlikler
dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder