28 Mayıs 2019 Salı

28 Mayıs 2019 Salı 15:00 İİTİAksaray'da................................................Saraç İshak

Saraç İshak
8.10.1975, Meçhule Mektuplar II

"Sevgili Meçhul !..

Birinci mektubumda epey hisli ve romantikmişim. Fazlaca hayal kurmuşum. Gençliğimin seneleri akıp giderken ben derslerimin, fikri mücadelenin, aile problemlerimin hatta malî krizlerin içinde sallanıp duruyorum. 

Şartlarım öyle tuzak kurmuş ki bana evlenmek fikrini bile açmam sakıncalı. Hatta yasak. Öte yandan benliğim, ruhum fıtratı icabı seni ve sevgini arıyor. Ancak gündelik şaka ve konuşmalarla bu hasreti dindirmek bir parçacık mümkün.

Aslında korkuyorum. Seni bulamayacağımdan, bulsam da sevmeyeceğimden korkuyorum. Pek iyi değilim. Arkadaşlarım cemiyet adamı olduğumu söylüyorlar. Korkarım zaaflarım beni bu yola itiyor. Hissi dünyamdaki boşluk, güvensizlik beni içtimaî hayatta ciddi, ağırbaşlı, tartarak söz söyleyen bir adama dönüştürdü. 

Belki ihtiraslıyım. Fakat yine de ürkekliğimden kurtulamıyorum. Senin eksikliğini duymamın belli başlı sebebi de bu olsa gerek. Sen ruhumda hissettiğim yaraların şifası, şahsiyetimin desteği olacaksın. Ama ne zaman ? Başkalarına söylediğim gibi okul bitecek, staj yapacağım, sonra bir meslek, ev, mobilya vs. vs. vs….

Ah ! Bilmiş olsam ki on sene bile olsa sana kavuşacağım. O zaman belki daha rahat olurdum. Sana ulaşabilmek için seneleri yutar, zamanı kulaçlardım sabırla. Fakat herhalde böyle boşlukta, yalnız sallanıp durmadım.

İstanbul'da gezerken karşılaştığım yüzlerde, bedenlerde, ellerde, hatta gözlerde bile seni arıyorum. Bana kızmamalısın. Belki bir ümit karşılaşırız diye geçiriyorum içimden. Bazen iliklerime kadar işleyen güzeller görmedim değil. Ama şu an hiç birini hatırlamadığım gerçeği de ortada.

Bazen delicesine arzular şimşek gibi çakıyorlar kafamda. Sana ihanet, ulu Rabbime karşı da günahkâr noktasına geliyorum. Ama şükür ki halâ tertemizim. Bu noktayı aşmak bir adım kadar kolay, ya gerisi…Sana kirli çıkmak görünüşte olmasa bile ruhumun derinliklerinde mazideki o çirkin yarayı taşımak… Hayır, hayır ! İstemiyorum. Yüce Rabbimin de yardımıyla nefsimi yeneceğim ve yalnız sana ait olarak çıkacağım."

Yukardaki satırları bitirdikten sonra biraz durakladığım sırada gözlerim masamdaki gazeteye takıldı. Orada evli bir çift kan uyuşmazlığı dolayısıyla bir doktora mektup yazıyorlar ve çocuklarının doğduktan sonra öldüğünü bu durumda ne yapmaları gerektiğini soruyorlar. 

"Gerçi bizim evliliğimiz için bu kötü ihtimali düşünmek bile istemem ama ya çocuklar ?..Onların acısı içime çöreklendi kaldı işte. Sen de seversin değil mi çocukları ? Hele de bizim, ikimizin olursa. Kanıyla, canıyla bizden, ikimizden bir çocuk. Bu ne tatlı bir duygu ya Rabbim ! Sevgimizin mahsulü o küçücük canlar, çocuklar, çocuklarımız…"

29.10.1975, Beyazıt

Geçen bir aylık süre zarfında neler oldu ?
Durumum ne halde ?
İlersi için yapılacak şeyler neler ?
Hadiselerin yorum ve kritiği…

Arada yazdığım bir iki şey dışında bir aydan fazla bir süredir geleneksel muhasebemizi yapmamışız. Epey şey oldu, toparlayabilirsek ne alâ.

Sınavlar bitti. İstatistik biraz zorladı ama genelde iyi geçti. 12 ekimde seçimler vardı. Bir ara bunun için Susurluğa gittim. Orada ilk kürsü konuşmamı bile yaptım. Üstelik tam bir buçuk saat. Gecikmeli de olsa geldi ve ben hocayı takdim ettim. On dakikalık bir konuşmaydı ama onun için toplananları memnun etmişti. Aklımda kalan bana gülümseyerek elini uzatması ve konuşmasına başlarken 'susığırlıklı kardeşlerim' diye hitap etmesiydi. Herhalde bir dil sürçmesi olmalıydı. (*)

Susurluk'tan büyük umutlarla döndük. Bütün Türkiye'den de iyi sonuçlar bekliyorduk. Moralimiz iyiydi. Bayramı İstanbul'da ders çalışarak geçirdim. Ayın 9'unda Medeni Hukuk imtihanına girdim. Çok şükür bu defa iyi geçti. Allah'ın izniyle kalmam artık.

12 Ekim günü ben de sandık kurulunda üye idim. Koca Mustafa paşa 516 numaralı sandıkta vazife almıştım. Başkalarının seçmen kartlarıyla oy kullananlar yüzünden günümüz çok olaylı geçti. Sonunda oylar sayıldı ve bize sadece üç oy çıktı. Moralim bozulur gibi oldu ama bu sadece bir sandık sonucuydu. Türkiye için ölçü değildi tabi.  Ama o akşam ilk sonuçlar gelmeye başlayınca büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. İlerleme değil gerileme vardı sanki.

Nihayet sonuçlar kesinleşti. Bingöl ve Diyarbakır'dan iki senatör kazanmıştık. Ana genelde %8 oy 73 seçimlerine göre %4 bir düşüş demekti. Anlaşılan senato seçimi olması sebebiyle seçmen iki büyük partiye oy vermişti. DP tamamen silinmişti. MHP'de çok cüz'i bir artış gözleniyordu. Böylece 12 Ekim seçimleri siyasi hayatımıza yeni ve değişik bir boyut getirmişti.

Bu yıl yurtta kalmaya hazırlanırken Susurluk'tan yeni bir arkadaş babasıyla çıkıp geldi. Ev arıyorlardı. Ben de onlara kapıldım ve nihayet Beyazıt'ta bir apartman dairesi kiraladık. Aylık kirası 1000 lira idi. Geniş üç odası ve bir salonu olan güzel bir daireydi. Üç kişiye birer oda.

Ama evi düzmek lazımdı. Haydi bu sefer eşya için kalktık Susurluğa gittik. Oysa oradan getirdiğimiz eşya ancak birazı için ve mutfağa yetmişti.

Artık imtihanlarım bitti. MTTB'ye arada sırada gidiyorum. Evdeki işler bitmedi. Bir sürü eksik var. Yaptığımız masraflar da beni yeni borçlara soktu. Yurtta birlikte kalmayı düşündüğümüz arkadaşlarla da ayrılmıştım. Onlar da bir yerlere gittiler, dağıldık.

Yeni ve farklı bir dönemin eşiğindeydim.
----------------------
(*) Çok zaman sonra Susurluğun eskiden adının Susığırlık olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmış ve o günü hatırlamıştım.

31.10.1975, Beyazıt Saraç İshak

Evet, verdiğim bir gün aradan sonra yine beraberiz. Nerde kalmıştık ?..Ha, evet: ilk madde bitmişti. Yani bir aylık hadiselerin özetini yapmıştık. Şimdi sıra ikinci maddede: Şu anda ne durumdayım ?

Şu anda amcaoğlum Ziya ile ortak kullandığımız odadayız. Ziya da ben de bir şeyler yazıyoruz. O ders çalışıyor, bu konuda bayağı hızlı. İnşallah bu heves sonra da devam eder. Ben de yatağımın üzerine uzanmış defterime bu satırları yazıyorum. Ortada küçük aygaz tüpüne koyduğumuz demlikte çayımız fokurduyor. Şimdilik sobamız yok ama tüpün verdiği sıcaklık küçük odayı ısıtmaya yetiyor.

Soba dedim de aklıma geldi, gaz sobası mı, kömür veya odun sobası mı olacak hala belli değil. Yani hangisi bizim için daha kullanışlı olur karar veremedik. İrfan Susurluk'tan bir tane gaz sobası getirmiş ama onun da boruları alınmadı henüz.

Evet, evin tek eksiği soba değil elbette. Daha bir çok eksiğimiz var. Güzel bir daire olduğu için öyle üstünkörü döşemek de olmuyor. Öte yandan masa ve askı gibi temel şeyleri bile alamadık. Ani olarak gelişen bu ev meselesi ve peşinden sökün eden masraflar zaten kritik olan mali durumumu daha da bozmuş durumda. Aralık ayına kadar (-) bütçeyle yani borçla idare edeceğim. İnşallah aralık ayında üç yerden para almayı umuyorum. Böylece zevahiri kurtarabilirim yoksa bu gidiş kötü.

Bu sene MTTB'de vazifem Eğitim Müdür yardımcılığı. Sabah 8.30'dan akşam 10.30'a kadar mesaide olacağım. Şimdilik günde 3-4 saat duruyorum. İnşallah bu yıl faal bir müdürlükte, faydalı bir çok tecrübe kazanırım. Pazartesi günü okulum da başlıyor. Sanıyorum bu sene çok az devam edebileceğim. 

Öncelikli meselem ev konusunu bir düzene sokmak. Sonra da mali durumumu dengeli bir şekilde yürütebilmek. Dernek ve okul arkadaşlarımla bu sene en iyi şekilde beraber olmak istiyorum. Sinema kulübüyle de ilişkilerimi geliştirmeliyim.

MSP şu sıralarda günün konusu halinde. Seçimlerden hemen sonra kendi bünyesinde bir dizi toplantı yaptılar. Bu toplantılarda alınan dış ve iç politika kararları günlerdir kamuoyunda ve basında değişik tartışmalara sebep oluyor. Hükümet ortaklarına ve özellikle AP'ne 12 maddelik bir mektup verdiler. Bu mektubun gayesi hükümet protokolünde olup da uygulanmayan -veya bilerek uygulanmayan-önemli meseleler. Sonuç olarak MSP hızlı girdi bu döneme, bakalım hadiseler neler gösterecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder