Gördüğümüz,
düşündüğünüz şey 'o' mudur ? Ya baktığınız açıya, bulunduğumuz hale göre
değişiyorsa ? Ya görmek istediğimiz şeyi görüyorsak ?
Dünyaya bile yalan
dünya denmiş. Zaman hale göre bazen uzun, bazen kısacık gelir. Bir dakika sana
göre farklı bana göre daha farklı. Neye göre yaşıyoruz ?
Dünya dönüyor, güneş sistemi dönüyor. Samanyolu ve galaksiler hep
hareket halinde. Kainat bile bir saniye önceki konumda
değil. Neredeyiz ?
Konuştuğumuz, doğru sandığımız herşey o
kadar da güvenli olmayabilir.
'Göreceli' hallere dikkat etmeli.
Bilim insanlarına göre; bir yıldızın ışık
yılı olarak uzaklığı neyse, onun o kadar yıl önceki halini görüyormuşuz.
Çünkü ışığın hızı sınırlı ve bize ulaşması
için belli bir zaman geçmesi gerekiyor. Örneğin ışık 9.5 trilyon kilometrelik
bir mesafeyi, tam 1 yılda katediyor. yani bir ışık yılında.
Buradan anlıyoruz ki ışık yılı terimi zaman
değil, bir uzaklık birimi.
Şimdi sıkı durun: Bize en yakın yıldız
olan Proxima Centauri yaklaşık 40 trilyon kilometre uzakta olduğuna göre, onun
4,2 yıl önceki halini görüyoruz demektir. Yıldızın uzaklığı arttıkça, daha da
eski zamanlara ait görüntüsünü görüyoruz.
Şaşırtıcı değil mi ? Ama gerçek.
Çıplak gözle gördüğümüz yıldızların çok
azı birkaç bin ışık yılından daha uzak mesafede. Şu an evet, onların
geçmişlerini görüyoruz ama, gördüğümüz “x yıl öncesi” o yıldızın ömür sürecinde
bir anlam ifade etmeyecek kadar kısa.
Evet, görece kibirlenen insanoğlu için
hal-i perişanlığını düşündüren şeyler bunlar.
Hani kur'anda; 'Sonra tekrar tekrar bak;
bakışların âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir. MULK suresi 4.ayet' deniyor
ya, aynen öyle.
Einstein'a göre eğer
çok hızlı bir şekilde seyahat ederseniz zaman sizin için diğer insanlara göre
daha yavaş akmaya başlar.
Yalnızca kolunuzdaki
saat değil, size ve çevrenize ait olan her şey yavaşlayacak. İlginçtir ki, siz
bunu farketmeyeceksiniz. Fakat sizi gözlemleyen herkes tarafından farkedilecek.
Mesela 20
yaşındaki ikizlerden biri uzay aracına binsin ve ışık hızının %90'ı bir hızda
uzaya gitsin. Diğer kardeşi bizimle dünyada kalsın ve
kardeşinin dönmesini beklesin.
20 ışık yılı ötedeki bir sistemde
araştırma yapan kardeş kendi saatiyle 19 yıl sonra geri dönsün.
Ne olacak ?
Uzaya gidenin saati dünya saatinin
yalnızca %44'ü hızında işlemiş olacak. Yani dünyada geçen her 100 saniyede onun
için yalnızca 44 saniye geçmiş olacak.
Sonuç olarak uzaydan dönen ikiz kardeş
39 yaşında iken, kardeşini 64 yaşında görecek..
Olmaz demeyin adına ikizler paradoksu denilen
bilimsel gerçek bu.
Einstein, teorisini ortaya atarken, ışık
hızının evrensel bir sabit olduğunu bir gerçeklik olarak kabul etti.
Buna göre bizim için bu yolculuk ışık hızının %90’ı bir hızla 20 ışık yılı
mesafenin 44 yılda kat edilmesini gerektirir. Yani bu olayda dünyadaki bizler
için zaman 44 yıl geçmişken ışık hızının %90’ı bir hızla giden kardeş için
zaman, gama çarpanı kadar yavaş akmış olmaktadır. Dolayısıyla onun için zaman ancak 44/2.3=19 yıl geçmiştir.
Einstein’ın hesaplamalarına göre,
gözlemcinin hızı arttığında zaman yavaşlamakta ve mekan (hareketin yönüne göre)
büzülmektedir.
Böylece ışık hızına göre değişim
gösteren bu kavramların, kişiye göre farklılık göstererek mutlak olmadıkları
doğrulanmış oluyor.
İşte ikizler paradoksu örneğinde
görelilik kuramı böyle bir şey.
Zaman nasıl oluyor da farklı kişiler için farklı şekilde akabiliyor ?
Varsayalım ki bir kişi hızla giden bir trende
ilerliyor. Giderken de elindeki topu havaya atıp yakalıyor. Ona göre; top dik bir şekilde havaya çıkıp
aşağıya aynı şekilde inmektedir. Öyle mi ?
Hayır işte. Bu olayı sabit bir şekilde
dışarıdan izleyebilen bir başkası, topun dik bir şekilde değil de bir kavis çizerek indiğini görüyor. Çünkü
karşısındaki kişi trenle birlikte ilerlemekte. O yüzden, topu da ilerliyor
olarak görüyor.
Yani hareketli olan tarafsanız, zaman sabit
olana göre daha uzun sürüyor.
Bir başka biçimde ifade edersek durgun olan hareketli olana göre daha yaşlanmış
durumda.
İşte bu olaya izafiyet teorisine göre zaman genişlemesi adı veriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder