1 Mayıs 2018 Salı

1 Mayıs 2018 Salı 11:00 GÜLÜMSETEN KELİMELER..................Şaştım aşı, Ataklama,Kıtıpiyos,Sümdüklenmek

Şaştım aşı

Sabah uyandığımda mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Kahvaltı tabağıma konan akıtma (ya da krep) bana biraz değişik geldi. Sordum: 'Hanım bu ne böyle ?' 

'Şaştım aşı' dedi gülerek. Hiç duymamıştım 'O da neymiş' dedim. Anlattı: Evde ekmek yokmuş. Beni de sabah sabah göndermek istememiş. Evdeki un, yumurta, peynir kırığı, maydonoz ve zeytinyağı malzemesinden alelacele akıtma yapmış işte.

Şaştım aşını yedik yemesine ama bana ilginç biraz da komik geldi, paylaşmak istedim. Bizim hanıma özgü aile arasında bilinen o meşhur atadan, neneden, kayınvalidelerden kalma kelimelerden biri zannettim. Sözlükte bir anlamı olacağını sanmıyordum. 

Ne olur ne olmaz diye 'google" dedeye sordum. O ne ! Bizim şaştım aşı anadolu'da epey yaygınmış meğer. 

Anlamı;Çaresizliğin,fakirliğin,yokluğun,bazen de imkansızlıkların ortaya çıkardığı her neviden aşın (yemek) halk ağzı ile adı imiş.

İnternette çorbadan, sıcak yemeğe, sebzelisinden etlisine kadar birçok çeşidinin tarifi de var hem de.

En ilginci de hikayesi. 

Uşağın ilçe olduğu yıllar. İlçeye genç, dinamik ve halkına değer veren bir kaymakam gelmiş. 

Genç Kaymakam bir köyü denetlemeye ve orada yaşayan insanlarla tanışmaya gitmiş. O zaman ulaşım araçları olmadığından at sırtında bütün gün dolaşmış. Köyde işi bitmiş. Ancak, akşam olmuş Kaymakam Bey ve maiyetinin de karnı acıkmıştır. Nerede yemek yiyeceklerini bilememişler. 

Genç kaymakam, “Atımızı sürelim. At hangi kapıda durursa orada Tanrı misafiri olalım” demiş. 

At, çok eski yıkılmak üzere olan tek katlı eski bir evin önünde durmuş. Kapıyı çalmışlar. Kapıyı nur yüzlü beli bükülmüş yaşlı bir kadıncağız açmış ve misafirleri içeri buyur etmiş.

Genç Kaymakam: 'Anacığım ben Uşak’ın yeni kaymakamıyım. Köyünüze geldim karnımız aç. Sana Tanrı misafiri olduk. Allah ne verdiyse karnımızı doyurur musun” demiş.

İhtiyar Kadın: 'Ne demek evladım. Siz soluklanın hele. Şimdi hazır olur” diyerek yemek hazırlamaya koyulmuş. 

Demiş demesine ya elinde ne var ki neyi hazırlayacak? Ama o bir Anadolu kadını. Adı bile Ana- dolu. Tanrı misafirini aç gönderecek değil a. 

Evde kalan, birkaç domates, patates, biber, kabak hepsini doğrayıp, komşudan ödünç aldığı tere yağı ile ocakta kavuruvermiş. Öyle de güzel olmuş ki kaymakam ve maiyeti bu yemeği yemeye doyamamışlar. Neredeyse parmaklarını yiyecekler. 

Kaymakam dayanamamış sormuş: 'Anacığım eline sağlık. Ne güzel yemek yapmışsın. Bu yemeğin adı ne? Gidince eşime söyleyeyim. O da aynısını yapsın'. 

'Bu yemeğin adı, şaştım aşı kaymakam bey oğlum' 

'Allah Allah hiç böyle bir yemek adı duymamıştım” diyen Kaymakam hayretini gizleyememiş. 

Yılların kocalttığı yaşlı kadıncağız; 'Ey! Dert görmeyesice, daha büyük mevkilere gelip halkın derdine ilaç olasıca aslan Kaymakam oğlum. Sen kapıyı açıp, ‘karnım aç’ deyince elim ayağıma dolaştı. Evde de bir şey yoktu. 

Ne yapayım, ne yapayım? derken gözüme bir köşede kalan, bir domates, iki patates, bir kabak, bir patlıcan iki biber ilişti. Şaşkınlıkla onları kavurup önünüze getiriverdim. Ondan sebep yaptığım bu yemeğe de “şaştım aşı” dedim gari” demiş.

Anadolu'nun bütün neneleri, anneleri, gelinleri, yarleri, bacıları ve kızçeleri dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.

Ataklama

Bir süredir bizim hanımın ağzından çıkan ilginç bazı sözcükleri not alıyorum. Bunların önemli bir kısmı atasözüne benzer kafiyeli deyimler. 

Bazıları ancak cümle içinde kullanıldığında anlaşılabilen eskilerden kalmış sözcükler. "Ataklama" da bunlardan biri. 

'Ataklama gitmek' yaptığım araştırmaya göre; panik halinde kaçmak, bırakıp kaçıp gitmek, kontrolsüzce düşe kalka sıvışmak anlamındaymış.

Galiba geriye (kaçmaya) doğru yapılan atak olarak düşünmek gerekiyor. 

Fethiye'de kullanılıyormuş. Hanım bu sözcüğü ailesinden miras alıp kullandığına göre Balıkesir Susurluk Bandırma bölgesinde de kullanılıyor diyebiliriz. Belki başka yörelerde de kullanılıyordur. En azından yakın geçmişte halk dilinde kullanılmış olmalı.

Neden bilmem bir insanın düşe kalka kaçması bana komik gelir. Filmlerde ve TV'lerde yapılan şaka programlarında bol bol kullanılan bir sahnedir bu 'ataklama kaçmalar.'

Kelimenin kendisi de zaten komik. Öyle değil mi ?

'Kıtıpiyos' benim bildiğim 'cimri' anlamında kullanılıyor. Mesela eşim bu kelimeyi genellikle 'yukarıdan sıkıp, aşağıdan yalamak' deyimiyle birlikte anar. 

Çeşitli yörelerde şive farkıyla 'gıptiyoz, gıtipiyoz vb.' şeklinde de taleffuz edilen bir çeşit argo sözcük bu.

Ancak yaptığım araştırma bu kullanımın halk dilinde bir anlam kayması sonucu oluştuğunu düşündürdü. 

Sözlüklerde daha çok 'kıytırık' anlamında 'değersiz, değeri olmayan veya değeri çok az olan, önemsiz, kıymetsiz, naçiz, bayağı, kötü, basit' şeklinde açıklanıyor.

Hatta bu kelimeye 'kıtırpiyoz' biçimiyle ahmet hamdi tanpınar'ın hayatı üstüne yapıştırılmış bir sıfat olarak da rastladım. Giyimine önem vermeyen anlamında.

Sevan Nişanyan'ın 'Kelimebaz' kitabında kelimenin kökeninin eski Mısırlılara kadar gittiği iddia ediliyor. 

Gerçekten de kelimenin Mısırlı demek olan 'Kiptios' la bir benzerliği var. Zira Rumca Egyptos Mısır, Egyptios Mısırlı demek. 

Bu kelime telaffuzda 'Kiptios' oluyormuş.

'Fellik fellik' deyimi sözlüklerde 'telaşla, heyecanla, koşarak, koşuşturarak' şeklinde geçiyor. Aslı Çağatay türkçesinde 'fellek fellek' imiş. Anadolu türkçesinde 'fellik fellik' biçimini almış.

Genellikle 'aramak' fiiliyle birlikte kullanıldığı anlaşılıyor. Telaşla, hareketli bir şekilde, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramayı anlatmak için.

Mesela: 'Fellik fellik seni arıyor' , 'Fellik fellik çocuğunu arıyor' , 'Her yeri fellik fellik aradım ama bıçağı bulamadım' şeklinde.

Nedense bu 'fellik fellik' hali dışardan bakan için her zaman bir gülümseme duygusu uyandırır. Telaş, heyecan ve koşuşturma hali bazen o kadar anormal olabilir ki o zaman bu deyimi 'deli gibi aramak, aranmak anlamına' da kullanabiliyoruz.


Sümdüklenmek

Pek sevdiğim (!) hallerden biridir. Adam gibi çalışmayıp, işi ağırdan alan, oyalanan,uyuşuk, tembel, miskin adamları hiç sevmem.

Balıkesir lisanında buna 'sümdüklenmek' derler. Bir işi yaparken ağırdan almak, oyalanmak anlamına gelir. Şöyle der Balıkesirli: "Yarım saattir sümdüklenip duruyon, bak şimdi geç kalcez.”

Uyuntu da, böyle sümdüklenmeyi adet haline getiren kişiye verilen addır. Onun bunun ardına takılır, kişiliksiz ve serseri bir tiptir.

Böyle kılıksız, uyuşuk, sümsük, pısırık ve miskin sıfatların hepsine toptan haiz insanlara 'sünepe' de denir ya.

Ben de yeni öğrendim; Sümdüklenmek, İzmirden Antakya'ya kadar ülkemizin güneyinde Pisboğazlık ve arsızlık etmek anlamında kullanılıyormuş.

Gördüğü her yiyecekten isteyen; pisboğaz, açgözlü, tufeyli insanlara İzmir, Isparta, Burdur, Antalya ve Antakya'da sümdüklenen kişi manasına sümdük, (sümsük) derlermiş.


İster öyle, ister böyle pek hoş bir sıfat değil bunlar. 'Sümdüklenme' kelimesi komik ama fiil benden uzak olsun. Böyleleriyle yol arkadaşlığı yapmak istemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder