Cihân-ârâ cihân
içredür ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ
içredür deryâyı bilmezler.
Hayalî (*)
MANASI:
--------------------------
Yaratılanlar bu dünyanın içindedir dünyayı bilmezler.
Tıpkı balıklar gibi. Onlar da koca denizin içindeler ama denizi bilmezler.
(*) Hayâlî (d. Selanik,1500 - ö. Edirne,1557) Divan
şairi.
Asıl adı Mehmed olan Hayalî Bey, Bekâr Memi
diye anılmıştır. Selanik yakınında, pek çok şâirin yetiştiği Vardar
Yenicesi'nde doğmuş, başıboş ve derbeder bir gençlik hayatı yaşamıştır.
Bir ara Vardar Yenicesine uğrayan Baba Ali
Mest adlı bir kalenderi dedesiyle dervişlerine katılarak, İstanbul'a gelmiştir.
İstanbul kadısı Sarı Gürz'ün korumasıyla öğrenim yapan Hayâli, bir yandan da
şiirleriyle kendini tanıtmağa başlamış, defterdar İskender Çelebi, sadrazam
İbrahim Paşa ve sonunda Kanunî Sultan Süleyman'ın dikkatini çekmiş ve takdîrini
kazanmıştır.
Devlet büyüklerinin takdîrleri, yardımları ve
ihsanlarıyla hem meslek hem de edebî hayatında hızla ilerleyen Hayâli Bey, Âşık
Çelebinin deyimiyle "pâdişâhın kolunda gezip, onun elinden yem yiyen bir
doğan kuşu" olmuştur.
Pâdişâhın yanında Bağdad seferinde bulunan
Hayalî Bey'in tali'î, sefer dönüşünde koruyucuları İskender Çelebi' ile İbrahim
Paşanın öldürülmelerinden sonra birden tersine dönmüş, Rüstem Paşanın
sadâretinde Kanûnî'nin de ilgi ve yardımlarını kaybetmeğe başlamıştır.
Çabuk ilerleyişinin, şiirdeki ününü çekemeyen
düşmanlarının da tesiriyle rahatı kaçan Hayalî Bey, Rumeli'de bir sancak
isteyerek İstanbul'dan ayrılmış, ömrünün son yirmi yılını saraydan uzakta
geçirmiş, 964/1556 yılında Edirne'de ölmüştür.
Hayalî Bey, başta pâdişâh olmak üzere bütün
devlet büyüklerince korunmuş, ihsanlara gark olmuş bir şâir olduğu halde gözü
yükseklerde olmamış, rind ve kalender yaradılışıyla basit ve derbeder bir hayat
sürmüştür.
Büyük bir serveti olması gerekirken parasına, malına
mülküne sahip çıkmamış, eline geçeni cömertçe dağıtmıştır. Derbederliği
yüzünden şiirlerini bile oraya buraya dağılmaktan kurtaramamıştır.
Ölümünde, pâdişâh Dîvânını istediği zaman, Vefalı
Şeyh-zâde Ali Çelebinin toplayıp tertîb ettiği nüshayı bulup verebilmişlerdir.
Hayalî Bey, çok genç yaşta şiir söylemeğe başlamış ve
kısa sürede kendini tanıtmıştır. Tezkireciler ondan hep parlak sözlerle
Sultânü'ş-şu'-arâ, Melik'üş-şu'arâ, Rum-ili şâirlerinin serdârı, Hayâlî-i
meşhur, Rûm'un Hafız-i Şîrâzî'si olarak söz etmişlerdir.
Şiirlerinde parlak, ince hayaller, yeni buluşlar,
renkli tasvirler, akıcı bir söyleyiş vardır. En büyük özelliği de rind edası ve
dünyâya kalenderce bakışıdır. Tasavvufî şiirlerinde bile rindlik ve kalenderlik
sezilir.
Hayâlı Bey Dîvânı. Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan
tarafından yazma nüshalar karşılaştırılarak yayınlanmıştır. (İstanbul 1945)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder