Son umremiz
6 Aralık 2017
Çarşamba: Umre yolculuğumuzda 19. gün
Son umre için saat 8'e doğru
yola çıktık.
Mikad yeri Hz. Aişe mescidi. Mekke'nin 5-6 km. yakınında. Medine
tarafından harem hududu olan olan Tenim’de yer alıyor. Bu noktada islamın ilk
yıllarında şehitler verilmiş.
Hz.Âişe vedâ haccında
peygamberimizle beraber haccetmiş. Ama özrü sebebiyle umre yapamamış. Peygamber
efendimiz’e Medine’ye dönecekleri zaman; “ya resulallah insanlar hac ve umre
ile dönüyor, ben ise umreden mahrum oldum” demiş.
Bunun üzerine peygamber
efendimiz (s.a.v) onu kardeşi Abdurrahman (r.a) hazretleri ile beraber umre
yapmak için Ten’ime göndermişler.

Bu sabah bir otobüs iki minibüs
idik. Mikad yeri de oldukça kalabalıktı. Şoför de beklemek istememiş. Bu yüzden
içeri girmeden namaz kılıp niyet ettik ve mescidi harama yola çıktık.
Fahd kapısından içeri
girdiğimizde grup ikiye ayrıldı. Biz ve daha yaşlı olanlar. Biz Selçuk hocayla
tavafa girdiğimizde saat 9 gibi idi. İnşallah bu tavafımı Ümit için yapıyorum.
Rabbim nasipdar eylesin.

Hanım bu defa pasiflora filan içmeden ama yine elimi sıkı sıkı tutarak sevinçle tavafı tamamladı.
Hava güzel ve mutedil
sıcaklıktaydı. Yine Selçuk hocanın söylediklerini tekrar ederek grup halinde
döndük. Rüknü yemaniden ve Hacerül esvedin hizasından geçerken onları selamladık.
Kısa süren bu tavaf her bakımdan insanı heyecanlandırıyor. Allahın beytini
tavaf etmenin coşkusu kaplıyor insanın içini. Kabenin çekim gücünü hissederek
dönülüyor. Tarifi zor bir duygu yoğunlaşması var orada.
Tavaf bittiğinde bir arkadaşa
rica ettik birkaç poz fotoğraf çekti. Sanırım bunlar da güzel oldular. Tavaf
ederken tek elimle çektiklerim o kadar güzel ve net olmadı. Yine de o
dakikaları elimden geldiğince sabitlemeye çalıştım.
Sonrasında hemen hatimin
karşısındaki bölümde iki rekat tavaf namazı kıldık ve say için Safa tepesine
yürüdük. Eşim durmadan açıktan şükürler ediyordu.

Sonra yine hanımla elele, Selçuk hocanın yüksek sesle
söylediklerini tekrar ederek yürümeye
devam.
Say bittiğinde saat 10.30'du.
Sağolsun Selçuk hoca yine traşlarımızı yapıverdi. İhramdan çıktık.
Hep birlikte meydana indik.
Öğle namazına daha bir saatten fazla vardı. Kılıp öyle gideriz otele diye
kararlaştırdık. Grup dağıldı.
İkimiz de üfürmeyen, kliması,
pervanesi olmayan yerleri tercih ediyorduk. Hasta olmayalım diye. Bir tabure
sandalye buldum, seccademi de yere sererek kabeyi az biraz gören bir yerde
oturdum.
Namaz vaktine kadar biraz kaza
namazı kıldım. Çektiğim fotoğraflara baktım. Silinecekleri sildim. Namazı kılıp
buluşma yerinde toplaştık.
Artık herkes kendi başına gidip
gelebiliyor. Biz de birkaç kişi ayrılarak otelimizin yolunu tuttuk.

Hanım gelene kadar ben bir
domatesi kesip yemiştim bile. Taiften aldığımız domatesleri dolaptan çıkarıp
yeme fırsatımız olmamıştı. Lezzetliymişler.
Akşam yemeğinde ve kahvaltıda diğer
arkadaşlara da ikram etmeyi düşünüyoruz.
Ardından zencefilli ballı
suyumu da hazırlayıp içtim. Sağ olsunlar zencefil tozunu komşumuz bir aile
vermişti. Birkaç gündür içiyoruz. Sanırım faydalı oluyor. Düne göre daha
iyiyim.
Saati 16.30'a kurdum. Biraz
uyuyup dinleneceğiz. Akşam namazı ve yatsı için harama gideriz.

Bu arada hanımı da
uyandırdım. O da ikindi namazını kıldı. Şimdi hazırlanıp çıkacağız.
Ama o yine gelmek istemedi.
Ben de ısrar etmedim. Bu hoşuma bile gitti. Kendi başıma kabenin yanına
inebilir, orada namaz kılabilirim. Hazırlanıp çıktım.
Meydana geldiğimde akşam ezanı
okunuyordu.
Kendime bir yer bulup seccademi serdim. Hemen namaza duruldu. İmam
selam verince de kalktım.

Tabure sandalyede oturan iki kişinin
yanını gözüme kestirip oraya geçip oturdum. Kabe tam karşımdaydı.
Burası rüknü yemaninin karşısı.
Ümmü Hani'nin evinin olduğu yer. Biraz kabeyi ve etrafı seyrettim.
Sonra akşam
namazının sünnetini kılıp tesbih ve duamı tamamladım.
Kendime, aileme, çocuklarıma,
memleketime, müslümanlara dua ettim. Selam gönderenlerin selamlarını, dua
isteyenlerin dualarını ilettim.
Rabbim kabul etsin. Ona güvendim, ona inandım
ve ona dayandım.
Biraz kaza namazı kıldım.
Birkaç fotoğraf çektim ve yanımdakilerle sohpet ettim. Boş şişemi zemzemle
doldurdum. Yatsı ezanı okundu.
Klima ve pervane de yok.
Yalnızca karşımda kabe, üstümde sonsuz gökyüzü.
Bir taraftan defterimi yazıp,
bir yandan da etrafımı seyrediyorum...
Yüzlerce farklı takke, fes,
başlık. Yüzlerce farklı giysi. Yüzlerce farklı beden. Genci yaşlısı, erkeği
kadını, çocuğu bebeği, sakatı engellisi hepsi bir arada. Hepsi Allah'ın
davetine uyup gelmiş. Burada bir ve bütün olmuşlar. İbretlik muhteşem bir
manzara bu.

Hepsi rabbin daveti üzerine
burada, beytullahın misafirleri. Yüce mevlam parça parça olmuş islam dünyasını
esirgesin.
Zulüm payidar olmasın. Kan ve
gözyaşı dursun. İslam memleketleri selamete çıksın.
Üzerlerindeki tuzaklar,
hesaplar onu kuranların ellerine, ayaklarına dolaşsın. Kazdıkları kuyulara kendileri
düşsünler. Müslümanlar izzetlerini yeniden kazansınlar. Yolunda yürüyen idarecilerine de rabbim yar
ve yardımcı olsun.
Namaz sonrası yine bir sel gibi
akan insanlarla beraber ejyad caddesinde yürüyorum. Hanımı aradım ama
ulaşılmıyor.
Otele geldim. Yemekhaneye
baktım orada da yok. Çaresiz odaya çıktım. Onu da alıp yemeğe indik. Yanımıza
birkaç domates aldık. Onları yıkadım ve bir bıçakla bölerek yemektekilere
paylaştırdım. Veysel hoca da yemekteydi.
Teşekkür ettiler. Allah kabul etsin.
Çayımızı içerken biraz sohpet
ettik ve odamıza çıktık. Saat dokuz buçuk olmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder