Işık durakları (*)
Ulus semti Ankara’nın en eski merkezidir. Başta I.ve II.Büyük Millet Meclisleri ile Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve tarihi Ankara Kalesi de bu semtin sınırları içinde kalır.
Ayrıca, heykelden kaleye doğru ilk ışıklardan sola dönüldüğünde insan yoğunluğunu takip ederseniz Hacı Bayram Câmiine ulaşırsınız. Cami, bu semtin kalbi sayılabilecek bir konumda ve etrafa hakim bir tepede bulunuyor.
Fakat bu mekana farklılık katan sadece hicri 831 yılında (1427/1428) bir zaviye olarak yapılmış olması değil elbette. Bu tarihi cami, adını bahçesindeki Hacı Bayram Veli’ye ait bir türbeden almakta. Ayrıca oldukça iyi korunmuş ikibin yıllık Augustus tapınağı ile sırt sırta duruyorlar.
Ayrıca, heykelden kaleye doğru ilk ışıklardan sola dönüldüğünde insan yoğunluğunu takip ederseniz Hacı Bayram Câmiine ulaşırsınız. Cami, bu semtin kalbi sayılabilecek bir konumda ve etrafa hakim bir tepede bulunuyor.
Fakat bu mekana farklılık katan sadece hicri 831 yılında (1427/1428) bir zaviye olarak yapılmış olması değil elbette. Bu tarihi cami, adını bahçesindeki Hacı Bayram Veli’ye ait bir türbeden almakta. Ayrıca oldukça iyi korunmuş ikibin yıllık Augustus tapınağı ile sırt sırta duruyorlar.
Kayıtlardan anlaşıldığına göre aslında bu tepe, hemen hemen her dönemde kutsal bir yer olmuş. Frigya tanrısı Men adına yapılmış olan tapınak zamanla yıkılmış. Bugün kalıntıları bulunan Augustus tapınağı ise M.Ö. 25 - M.Ö. 20 yılları arasında son Galat hükümdarı Amintos'un oğlu kral Pilamenes tarafından yaptırılmış. Tapınak Bizanslılar zamanında çeşitli eklemeler yapılıp kilise haline getirilmiş. Daha sonraları Kuzey-batı duvarının bir bölümü de yıkılmış. Buna rağmen bugün hala ayakta. Hacı Bayram türbesi ve cami ile birlikte bu mekan ziyaretçilerine, Anadolu insanının yüce gönüllüğünü ve engin hoşgörüsünü yansıtıyor.
15.yüzyıl başlarında türklerin Ankara'yı almasıyla tapınağın bir köşesine bugün Hacıbayram camii adını alan bir zaviye eklenmiş. Mihrap duvarına bitişik olan Hacı Bayram Veli Hz’nin türbesi de 1429 yılında yapılmış. Camiinin günümüzdeki mimari yapısı 17. ve 18. yüzyıl camilerinin karakterlerini taşımakta. Uzunlamasına dikdörtgen bir plana sahip yapı, taş kaideli, tuğla duvarlı ve kiremit çatılı. Camii ahşap ve ahşap üzerine kalem-işi süslemeleri, çini süslemeleri bakımından da oldukça zengin bir yapıda. Cami daha önce de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştı, ancak en son Ankara Büyükşehir Belediyesi liderliğinde orijinaline uygun olarak tamamen yenilendi ve 14 Şubat 2011 tarihi itibariyle tümüyle ibadete açıldı.
Camiye adını veren Hacı Bayramı Veli, Ankara'nın Çubuk Çayı kenarında bulunan Solfasol Köyünde 1352 tarihinde bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Çok zeki ve çalışkan bir öğrenci olan küçük Numan, Ankara medreselerinde tahsilini tamamlamış. Bursa’da ve Ankara’da müderris olarak yıllarca ders vermiş. Kısa bir zaman içinde binlerce talebe onun tuttuğu ilim meş'alesinin etrafında toplanmış. Devrin büyük mutasavvuflarından Şeyh Hamidüddin ile ilk buluşmaları Kurban Bayramı'na rastladığı için büyük Şeyh Numan’a Bayram adını vermiş. Hicaz'a gittiği için hacı, tasavvufta büyük mertebeye eriştiği için de “Veli” payesini almış. Böylece haklı şöhreti “Hacı Bayram Veli”namıyla bugüne kadar ulaşmış.
Hacı Bayram-ı Veli evliyalık mertebesine erişmiş, dini ilimlerde derin bir alimmiş. Fatih daha çocukken kendisini Edirne’ye getirten ikinci Murat’a “İstanbul'u almak bu yavruya nasip olacak!..” deyip “Fethi Mübin Fatih Mehmet’e müyesser ola!..”diye dua ettiği rivayet edilir. İnsanlara daima güzel öğütler verir, çevresindekilere şefkat ve merhametle davranırmış. Fakir ve düşkünleri desteklermiş.
Pek çok büyük insan gibi Hacı Bayram Veli de aynı zamanda kalbi sevgi dolu bir şairmiş. Sevgi üzerinde çok durmuş. Mesela “Bilmek İstersen Seni” adlı şiirinde Yunus gibi “Bilmek istersen seni / Can içre ara canı / Geç canından bul anı / Sen seni bil sen seni” demiş anlayana. “N'oldu Bu Gönlüm” adlı şiirinde ise “Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm / Yanmada derman buldu bu gönlüm” diyerek olmanın ilacını anlatmış dinleyenlerine. Tasavvuf faaliyeti kendisinden sonra “Bayramiye” tarikatı adıyla anılmış ve 1429 (H. 833) tarihinde Ankara'da vefat ettiğinde kendi ismiyle anılan cami bitişiğindeki türbesinde toprağa verilmiş.

Gelecek yazıda Anadolu’ya ışık saçan bir başka durakta buluşmak üzere selam ve sevgi ile…
---------------------------------
[1] Hazreti pirin tarikatına binlerce insanın girmesi üzerine, Sultan Murat bir çavuşunu vazifelendirip Ankara'ya gönderdi ve “ol şeyhi Edirne'ye getiriniz!..”emrini verdi. Hacı Bayramı Veliyi İkinci Murad'ın huzuruna çıkardılar. Sultan Murat Hacı Bayram'a: “Saltanat davasında imişsiniz?” dedi. Hacı Bayram:”Bizim gözümüz dünya saltanatında değil, gönül sultanlığında...”diye çevap verdi. İkinci Murat “Ey pir, seni Ankara' dan ta Edirne'ye kadar getirdiğimden dolayı affını dilerim“ diye Hacı Bayramı Veli'nin gönlünü aldı. Sonra da sordu: “Ey pir; bana İstanbul'u almak müyesser olacak mı?!.. “diye sordu. Hacı Bayram: “Hayır!..” dedi. Sonra “Ya, kime nasip olacak?” diye sorduğu zaman, sarayın salonunda oynayan küçük bir çocuğu göstererek:” İşte, İstanbul'u almak bu yavruya nasip olacaktır!..” deyince, Murat Gazi: “O benim oğlum Mehmet'tir” dedi. Hacı Bayram Veli : “Fethi Mübin Fatih Mehmet’e müyesser ola!..”diye dua etti, ikinci Murat da Hacı Bayramı Veli'yi, yanına saray ağalarını katarak yeniden Ankara'ya gönderdi.
[2] Zira o, hem kudretli bir şeyh hem de evliyalık mertebesine erişmiş büyük bir alimmiş. İnsanlara daima güzel öğütler verirmiş. Mesela “Adalet güzeldir, ama Emir (yönetici)’de olursa daha güzeldir; cömertlik güzeldir, ama zenginde olursa daha güzeldir; sabır güzeldir, ama fakirde olursa daha güzeldir; tövbe güzeldir, ama gençlerde olursa daha güzeldir; utanmak güzeldir, ama hanımlarda olursa daha güzeldir” sözü ona ait. Yine “Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir. Emânete hiyânet ise, çirkin bir harekettir” nasihatı ilginç. “Küçük çocukları seviniz ve başlarını okşayıp sevindiriniz. Bu Peygamberimizin emridir” şeklindeki öğüdü ise içindeki sevginin büyüklüğünü gösteriyor.
[3] Pek çok büyük insan gibi Hacı Bayram Veli de aynı zamanda bir şair. Mesela “Bilmek İstersen Seni” adlı şiirinde Yunus gibi “Bilmek istersen seni / Can içre ara canı / Geç canından bul anı / Sen seni bil sen seni” demiş anlayana. “N'oldu Bu Gönlüm” adlı şiirinde ise “Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm / Yanmada derman buldu bu gönlüm” diyerek olmanın ilacını anlatmış dinleyenlerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder