Kurban bayramı
Cumartesi
günü Kurban bayramı. Haram aylardan Zilhicce ayının onuncu günü. İki büyük dini
bayramımızdan ikincisi. Kurban bayramımız mübarek olsun, Allah ülkemize ve
islam dünyasına hayırlı kılsın inşallah.
Bayram
kelimesinin Farsça “bazrâm” veya “bezrem” kelimesinden geldiği söyleniyor. En
eski Türkçe örneklerde “badram” şeklinde, zenginlik, yücelik ve kutluluk anlamında
geçiyormuş. Aynı şekilde farsçada da çiçekler ve ışıklarla süslenen yere
“bazrâmgir yani gönül açan yer” deniyormuş. Arapçada ise dönmek manasına, peş
peşe tekrar etmek, her sene gelmek manasına “İyd” kelimesiyle ifade ediliyor.
Millî,
dinî veya özel önemi olan, kutlanan gün veya günlerdir bayramlar. Bu yüzden neşe,
sevinç ve eğlence günleri olarak bilinirler. İşte Ramazan ayının sonunda olduğu
gibi, Müslümanların hac görevini ifa ettiği Zilhicce ayının onuncu günü ve onu
takip eden üç gün de böyle bayram yapacağız.
Çünkü
bu günlere; günâhlar affedildiği [1]
ve müslümanların sevinçli, neş'eli günleri tekrar geri geldiği için (İyd) yâni
bayram [2]
denilmiş. Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınarak, günâh
işlemeden, haram lokma yemeden geçirilen günler [3]
olmalı bayram günleri.
Bu
bayrama adını veren Kurban ise; toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma
ruhunu canlı tutan, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkı sağlayan önemli bir
ibadet. Buna dair Kuran-ı Kerimde yeteri kadar delil [4]
var. Hicretin ikinci yılında meşru kılınmış.
Kurban;
Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak, sırf onun rızası
için kesiliyor. Kurban [5]
kesmek; Allah'a yakınlaşma gayesiyle, O'nun verdiği hayvanlardan, kurban
edilmesi mümkün olan birini, belirli bir vakitte yine O'nun rızası için kesmek
demek. [6] Allah'tan (cc) başkası adına hayvan kesmek ise
haram.[7]
Böylece kişi kurban [8] kesmekle Allah'ın emrine
boyun eğmiş, kulluk bilincini [9] ortaya koymuş oluyor. Zira
Kurban, Allah'a (cc) yaklaşmayı, Allah (cc) yolunda malların feda
edilebileceğini, Allah'a teslimiyeti ve şükrü ifade ediyor. Bu anlamda Kurban, bir müslümanın bütün varlığını
gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun da bir nişanesi.
Kurbanla ilgili ayetlerde zikredilen şeyin, et ihtiyacı için olmadığı, kurbanın ibadet amaçlı bir uygulama olduğu çok açık. Nitekim Hz. Peygamberimizin (s.a.v) hayatından da, kurbanı bizzat kendisinin [10] bir ibadet olarak uyguladığını öğreniyoruz. Bu sebepten müslümanların en belirgin ibadet gelenekleri arasında. Asırlardan beri milletimizin dinî hayatında da çok önemli bir yer tutuyor.
Akıllı,
hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan müminler, öncelikle rıza-i ilâhî’yi
kazanmak amacıyla kurban kesmekteler. Bu yolla hem Cenab-ı Hakka yakınlık
sağlamakta, hem de kurban kesemeyenlere infak ederek ihtiyaç sahiplerine el
uzatmaktalar.
Zaten Kurban
kelimesinin anlamı; yakınlaşma, Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey
demek. Bu bayramın ruhunda infak, Hakka ve halka yakınlık anlayışı var.
İnfak
kelimesinin sözlük anlamı; nafaka [11]
verip bir kimsenin geçimini sağlama, besleme, geçindirme malın elden
çıkarılması, sarf edilmesi ve Allah yolunda harcama [12]
demek.
Toplumsal
bir terim olarak; akrabaya, yoksul ve muhtaç olanlara yardım ederek onların
geçimine katkıda bulunma anlamında. Dinî bir terim olarak ise, Allah’ın
hoşnutluğunu kazanma [13]
amacıyla kişinin ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi, Allah yolunda kendi
servetinden harcamada bulunması demek.
Bu
bakımdan infak, farz olan zekatı, vacip olan kurban ve fıtr sadakasını, sadaka
ve her çeşit gönüllü hayrı [14]
kapsayıcı geniş bir kavram. Bu yüzden Allah'a itaat ve ibadet niyeti ile
yapılan, Islam'a ve Müslümanlara faydası olan her harcama Allah yolunda bir infak
oluyor. Hepsi Allahü Teala'nın rızasını kazanmak [15]
için yapılıyor.
Zira
insanın sahip olduğu her türlü servetin gerçek sahibi odur. Mü’minler, bunu
[16]
bilirler, bu servetten ihtiyaç
sahiplerine yardımda bulunmaları gerektiğine kalpleriyle inanır ve Allah’ın
rızasını kazanmak [17]
için infak ederler.
Kur’an [18]
ayet ve hadislerde bildirilen infak kavramının uygulanması esnasında duyarlı ve
hassas davranılmasını öğütlüyor. Allah rızası gözetilerek yapılan infakın gösterişten
uzak [19]
ve yalnız Allah rızası için yapılması gerekiyor. İnfakta bulunan kimsenin, muhtaç
insanın onurunu zedeleyecek davranışlardan [20]
kaçınması, iyisinden ve kalitelisinden vermeye özen göstermesi lazım.
Kurban
bayramı aynı zamanda haccetme zamanı. İslam’ın beş şartından biri [21]
olan bu ibadet, Hz. İbrahim’den bu yana süregelen çağlar üstü bir davet aslında.
Farklı ırk, dil ve kültürlere sahip insanların farklılığı, bencilliği ve
ihtirası temsil eden elbiselerini çıkarıp ihram elbiseleriyle topluca ibadet
etmesi. Bu
haliyle de adeta mahşerin hatırlatıcısı. Ahirette huzurda diriliş ve toplanışın
habercisi.
Kelime
olarak "Allah'a yönelme, günahlardan arınma, Hak yolunda feragat gösterme,
meşakkatleri göğüsleme ve dinin özüyle temasa geçme" manasına geliyormuş. Özelde
terim olarak, Mekke'de bulunan Kabe'yi ve civarındaki kutsal yerleri, belirli
vakitler içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer vazifeleri
yerine getirmek demek.
Hac,
Hicretin 9. yılında farz kılınmış. Gücü yeten, yani sağlık ve servet yönünden
haccetme imkânına sahip, hür, akıllı ve buluğ çağına erişmiş Müslüman'ların,
ömürlerinde bir defa haccetmeleri farz. [22]
Peygamber
efendimiz (s.a.v) haccın önemini ve
yararlarını belirtmiş; nasıl yapılacağını da kendisi fiilen göstermiş. Zira, hacda
her ibadetin bir anlamı, eğitici ve bilinçlendirici yönleri var. Biz Kurban
bayramı yaparken hac ibadeti için orada bulunanlar birden fazla bayram
yaşıyorlar. Bu bilinci yakalayarak, hikmetlerine nüfuz edebilenler ise, hata ve
günahlarından arınıp yaşadıkları ülkelere yeni bir şuurla dönüyorlar.
Kurban
bayramına özel ibadetlerden birisi de teşrik tekbirleri. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu tekbirlerin söylenmesi kadın-erkek
her Müslümana vacip.
"Teşrik"
Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demekmiş. Vaktiyle bayramın birinci günü
Mina'da kesilen kurbanların etleri, bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte
kurumaya bırakılırmış. Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında
"eyyam-ı teşrik / teşrik günleri" denilmiş. "Tekbir" ise zaten
Allah'ı ululamak, yüceltmek demek.
İşte Kurban
bayramının arefe günü (9 zilhicce) sabah namazından başlayarak bayramın 4. günü
ikindi namazına kadar (13 zilhicce) ikindi namazı dahil farz namazlardan sonra
toplam 23 defa "Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber
Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" cümlesini söylemeye "teşrik
tekbiri" [23] deniyor. Bu tekbir geleneğimizde kurban kesimi yapılırken ve bayram namazı hutbesi sırasında da tekrar ediliyor.
Anlamı ise
şöyle:
"Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Allah'tan başka
ilâh yoktur. O Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Hamd Allah'a
mahsustur".
[1] Rahmet
kapıları dört gece açılır: O gecelerde yapılan duâ, tövbe red olmaz. Fıtr
(Ramazan) ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şâban (ayının) on beşinci
(Berat) gecesi ve Arefe gecesi. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)
[2] Resûlullah
efendimiz, Medînelilerin câhiliyye âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını
görünce; "Allahü teâlâ size onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazan ve
Kurban bayramı) ihsân buyurdu" diyerek, sevinç ve neş'e günlerini
göstermiştir. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)
[3] Hazret-i
Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp böyle eğlenip neş'elenmelerinin
sebebini sorduğunda onlar; "Bugün bayramımızdır" dediler. Bunun
üzerine hazret-i Ali de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim
bayramımızdır" buyurdu. (İmâm-ı Gazâlî)
[4] Sâffât
Suresinde (37/107); Hz. İbrahimin oğlu Hz. İsmailin yerine bir kurbanın, Allah
tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir.
Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur:
“... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık
hayvanlar üzerine belirli günlerde Allahın adını ansınlar. Artık onlardan siz
de yiyin, yoksula fakire de yedirin (Hacc 22/28)
“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allahın
dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf
sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allahın adını anın. Yanları
üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de
istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin
hizmetinize verdik. Onların etleri ve kanları asla Allaha ulaşmaz. Allaha
ulaşacak olan ancak, sizin Onun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve
ibadettir. (Hacc 22/36;37)
[5] Kurbanın
hükmü dünyada bir vacibi yerine getirmek, âhirette sevap kazanmaktır.
[6] Belirli
hayvandan maksat; koyun, keçi, sığır ve deve gibi şer an kurban edilmesi caiz
olan hayvanlardır. Belli vakitten maksat, kurban bayramı günleridir.
[7] Bu
yola tevessül edenleri Hz. Peygamber (asm): "Allah'tan başkası namına
hayvan kesene Allah lânet etsin." (Müslim, Nesâî) şeklindeki ifâdeleriyle
uyarmıştır. (Şamil İslam Ansiklopedisi)
[8] Kurban
fıkıhta “udhiyye” demektir. Yani Kurban Bayramı vakti kesilen hayvandır. Biz
buna “kurban” diyoruz. Kurban kesmeye ise “tadhiye” denir ki; ibadet ve taat
niyetiyle, belli vakitte belirli hayvanı, boğazlamaktan ibarettir. Buna “zebh”
ve “nahr” da denir.
[9] Müminler
her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu Hz. İsmâil'in Cenâb-ı Hakk'ın
buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavı hatırlarlar.
İbrahim ve İsmail (aleyhimesselam)'ın sınavı anlaşılmadan, kurban ibadeti
anlaşılamaz. Bu husus Saffât sûresinde,
(34/101-103) ayrıntılı
olarak anlatılmaktadır.
[10] Hz.
Peygamberin (sas), yedi deveyi kendi eliyle kurban olarak kestiğini, Medinede
ise, boynuzlu ve alacalı iki koyun kurban ettiğini sahabeden Enes (ra) rivayet
etmektedir. (Buhârî,Hacc 117,119; Müslim, Edâhî 17)
[11] Zorunlu
günlük ihtiyaçlar için harcanacak paraya "nafaka" denir
[12] "Ey
iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en
helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın " (Bakara 267);
[13] (Bir
kudsi hadiste) Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Ey adem oğlu! İnfak et ki, bende
sana infak edeyim.”(Müslim, “Zekat”, 11)
Ebu Hureyre (r.a.) Peygamberimiz (s.a.s.)’in şöyle
dediğini rivayet eder: “Allah (c.c.);ey ademoğlu infak et ki ben de sana
vereyim.”(Buharî, “Tevhîd”, 35)
[14] “Sevdiğiniz
şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne
harcarsanız Allah onubilir.”(Al-i İmran, 3/92)
[15] "Mallarını
Allah yolunda harcayanların durumu, her başağı yüz taneli yedi başak bitiren
bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah'ın
ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir." (Bakara 261)
[16] İnsanın
sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği
servetten başkalarına vermek gerekir (Nûr, 24/33). İnfâkın sevabı bire yedi yüz olarak bildirilmiştir (Bakara, 2/261).Kur’an’da mü’minlerin özellikleri
arasında infâk da zikredilmiştir (Bakara, 2/2-3).
[17] Kur'an'da
genel olarak iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah
yolunda infakın sevabının bire yedi yüz olduğu bildirilmiştir (Bakara,
2/261).Bu durum infakın Allah katındaki değerini göstermektedir.
[18] (Bakara,
2/261-265)
[19] İnfâk
ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için yapılmalı; malın
iyisinden vermeli;verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp
bulmalıdır(Bakara, 2/261-274).
[20] İnfakın
Allah rızasına uygun olabilmesi için şu hususlara dikkat edilmelidir. 1. İnfak
gösterişten uzak olmalı, yalnız Allah rızası için yapılmalıdır.2. Yardım
yapılan kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan sakınılmalıdır.3. Yapılan
yardım iyi ve kaliteli mallardan seçilmelidir. 4. İnfakın amacına ulaşabilmesi
için gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir.
[21] Hz.
Peygamber de; "İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allâh'tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed'in O'nun Elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak,
zekat vermek, Kâbe'yi ziyaret etmek ve Ramazan orucunu tutmaktır."
buyurmuştur (Buharî, Îmân, 2; Müslim, Îmân, 5).
[22] Kur'ân-ı
Kerim'de; "Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe'yi ziyaret etmeleri, Allâh'ın
insanlar üzerinde bir hakkıdır" buyurulmuştur (Al-i İmran, 3/97).
[23] Teşrîk
tekbirlerinin başlangıcı Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etme olayına kadar
uzanır. İbrahim (a.s), gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban
etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (a.s) gökten buna
bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında yetişememe endişesi
ile Cebrail (a.s); "Allahu ekber Allahu ekber" diyerek tekbir
getirir. İbrahim (a.s) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir
koçla geldiğini görünce; "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" diye
cevap verir. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi
bekleyen İsmail (a.s) da; "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" der.
Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur
(es-Saffât, 37/102, 107; İsmail" maddesi; el-Mavsılî, el-İhtiyar li
Ta'lîli'l-Muhtar, Kahire (t.y), I, 87, 88).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder