Ramazana doğru
Günler geçiyor
Bu
yılın da yarısı geçti bile. Geçen hafta sömestr tatilinden döndük. Eve gitmesi
güzel de, dönünce biraz kötü oluyorum. Ama, burada da arkadaşlarım var. Birkaç
gün içinde yine kaptırıveriyoruz kendimizi yurdun hay huyuna.
Doğrusu bu yıl pek de renksiz sayılmaz burası. Geçen yıl olaylardan kroki vaziyetteydik, bu sene de yurttaki değişimden başımız döndü. Yeniliklerin ardı arkası kesilmiyor. Her gün bir yenisiyle daha karşılaşıyoruz.
Doğrusu bu yıl pek de renksiz sayılmaz burası. Geçen yıl olaylardan kroki vaziyetteydik, bu sene de yurttaki değişimden başımız döndü. Yeniliklerin ardı arkası kesilmiyor. Her gün bir yenisiyle daha karşılaşıyoruz.
Derslerde
sıkıntı yok. Sınavlar çok iyi geçti. Mehmet'le yarışıyoruz. Bir o geçiyor bir
ben. Böyle giderse sınıfın en iyileri gene biz olacağız. Mehmet'e bir de burs
bulduk. Öğrenim kredimiz var zaten.
Bu arada ders notu çoğaltıp satma işi de devam ediyor. Ön planda o var, ben sadece ona yardım ediyorum. Böylece, dersleri aksatmadan takip etme, düzenli not alma, hocalarla aktif iletişim ve ekstradan çalışmaya zorluyorum kendimi.
Bu arada ders notu çoğaltıp satma işi de devam ediyor. Ön planda o var, ben sadece ona yardım ediyorum. Böylece, dersleri aksatmadan takip etme, düzenli not alma, hocalarla aktif iletişim ve ekstradan çalışmaya zorluyorum kendimi.
Arkadaş
ve çevre sorunumuz yok. Bayağı popüleriz yani. Sadece bizim değil öbür sınıflardan,
hatta alttan dersi kalmış yaylacılardan bile çok müşterimiz var. Böylece
Mehmed'in maddi sıkıntısı da artık kalmadı. Kendisi zaten hayatta lüzumsuz harcama
yapmaz. Hatta biraz biriktirdiğinden bile şüpheleniyorum.
Bu
yılın renkli simaları yabancı öğrenciler. Doğrusu başta ürkmüştük ama, buradaki
hayata çok çabuk adapte oldular sanki. Varlıkları yurda yeni bir renk ve
canlılık getirdi. Henüz üniversitede değiller, türkçe kursu görüyorlar. Ama
yurtta hep birlikteyiz, nereye baksak onlar var.
Hani
olur ya, evde hırgür varsa bile misafir geldiğinde sükut olunur. Onun gibi,
sanki ayıp olur gibisinden herkes de biraz kendini topladı galiba. Bazen ufak
tefek sürtüşmeler yok değil, ancak genelde misafirperverlik damarımız kabarmış
durumda. Yardımcı olabilmek için herkes elinden geleni yapıyor.
Bu
arada onlarla ufkumuz da epey açıldı denilebilir. Daha önce ne Kazakistan bilirdik, ne
Moldavya. Ne Kırgız şapkası görmüştük, ne de Özbek takkesi. Şimdi onlar bizi merak
ediyor, biz de onları. Her fırsatta memleketlerini, ailelerini, günlük
yaşamlarını merak edip soruyoruz. Neden öyle giyindiklerini, Türkiye hakkında
ne bildiklerini, burada okuyup ne yapmak istediklerini…Tabi onlar da bize
soruyorlar benzer şeyleri.
O kadar
ilginç şeyler öğrendik ki. Mesela; Kazak, Kırgız ve Moğolların at eti
yediklerini, at sütünden yapılmış kımız adlı bir tür içecek yapıp
içtiklerini. Dini konularda ne kadar eksik olduklarını.
Evlerine gelen misafirlere Allah rızası için içki ikram ettiklerini duyunca çok
şaşırmıştık. Dillerinde hep şu vardı "Biz 70 yıl komünizm esaretinde
yaşadık. Ancak, hürriyeti gördük, anladık.
Siz cennette yaşıyorsunuz." Biz ülkemizin kıymetini bilmiyoruz.
Başkası söyleyince de bir tuhaf oluyoruz.
Bu
hafta yurtta öğrenci temsilciliği seçimi var. Şaşılacak şey ! Böyle şeylerin
olabileceği Kemal abinin bile aklından geçmiyormuş. Ama oluyor işte, adaylar
hareketli. Onları destekleyen gruplar da öyle. Ama herhangi bir gerginlik
yaşanmıyor. Sanki gruplar arasında görülmeyen bir anlaşma olmuş gibi.
Biz Selim abiyi destekliyoruz. Hatta bunun için afiş astık, el ilanı dağıttık, oda ziyaretlerine katıldık. Kemal abi çok etkili bu konuda. Yurtta Selim abinin kazanacağı yönünde genel bir hava var. E Blok adayı çekilmiş diyorlar. Onlar da desteklerse zaten sonuç kesin gibi.
Biz Selim abiyi destekliyoruz. Hatta bunun için afiş astık, el ilanı dağıttık, oda ziyaretlerine katıldık. Kemal abi çok etkili bu konuda. Yurtta Selim abinin kazanacağı yönünde genel bir hava var. E Blok adayı çekilmiş diyorlar. Onlar da desteklerse zaten sonuç kesin gibi.
Ramazan
geldi
Ramazan
öncesi yurtta bazı hazırlıkların olduğunu görüyorduk. Öncelikle kantinde bazı
önlemler alınmış. Geçen yıllarda iftar kuyruğunda yaşanan kavgalar
hatırlandığı için hepimiz tedirgindik aslında. Bu yüzden kepçeci sayısının
arttırılması herkesi memnun etmişti.
Bir sıra sadece iftarlık tabldot uygulamasına ayrılmıştı. Ayrıca merdiven başına da ayaklı bir menü tahtası yerleştirmişler. O akşam tabldotta ne yemek var önceden görebiliyorduk.
Bir sıra sadece iftarlık tabldot uygulamasına ayrılmıştı. Ayrıca merdiven başına da ayaklı bir menü tahtası yerleştirmişler. O akşam tabldotta ne yemek var önceden görebiliyorduk.
Bu
yeniliklerin en ilginci de bloklara çay makinaları yerleştirilmesiydi. Aslında
her blokta kantin vardı ama işlevsizdi. Sadece masa, sandalyeler ve televizyon. Çayı olmayan, en basit bir ihtiyaç için bile büyük ana kantine
gitmeyi gerektiren bu yerler sürekli
şikayet konusu oluyordu. Bana göre de bilhassa odalarda çay yapılmasının
yasaklanmasına karşılık öğrencilerin dile getirdiği haklı bir istekti bu.
Bu yıl
iftar sonrası ve sahur zamanı birer eleman koymuşlar buralara. Çay makinasıyla
çay veriliyor. Bisküvi çeşitleri, sandviç, ayran ve meşrubat da satılıyor.
Özellikle kız bloklarında çok tutmuş bu uygulama. Oruç tutmak isteyen, ama
sahur saati serinliğinde bloğundan çıkıp kantine gidemeyenler için büyük
kolaylık. İsteyenler iftarı bile artık odalarında değil de aşağıda blok
kantinlerinde kendi aralarında yapabiliyorlar. İnsanlar böylece odalarda kaçak
elektrikli ocak kullanmaktan kurtulmuş oldular. En azından bu konuda haklı bir mazeretleri kalmadı.
Ramazan
başında ilginç bir şey daha yaşandı yurtta. Kız öğrenciler kültür merkezinde
mevlid düzenlemişler. Bizim de Orhan vasıtasıyla haberimiz oldu. Oda olarak hep
birlikte dinlemeye gittik. Kültür merkezi ağzına kadar dolmuş. Erkek öğrenciler
de dışarlara oturmuşlar. Kimisi sandalye, kimi tretuvarlar üzerinde. Kimi de
gruplar halinde çimlere yayılmışlar.
Vakit ikindi üzeri. İftara birbuçuk saat var. Hava soğuk değil, güzel ve sakin. Mevlid
okuyanların sesi dışarıdan rahatça duyuluyor. Biz sağlık odasının önünde
yönetim memurlarıyla birlikteyiz.
Dalmışız,
bir ara bir hareketlenme oldu, baktık müdür bey yanında birkaç idareci, merdivenlere gelmiş mevlid dinliyorlar. Sandalye verdiler kabul etmedi. İçerden
minder gibi bir şeyler buldular galiba. Hemen oldukları yere, öyle merdivenlere
oturdular. Çok değişik bir atmosferdi.
Bizim Mehmet zaten çok hassas kalplidir, hemen gözleri sulanıverir. Baktım yine
sessiz sessiz ağlamakta. Nişanlısı aklına geldi herhalde dedim içimden.
Söylemişti, o da hafızmış.
Sonradan
Orhan anlattı. Meğer bu mevlidi müdür beyden ilahiyatta okuyan bir grup genç
kız istemiş. O da olur demiş. Kemal abi "Olamaz böyle bir şey" deyip
durdu hayretle. "Bir yanda pop konseri, öbür yanda Nazım Hikmet sergisi.
Yurtta ezan, teravih, mevlid.." yok yok, biz rüya mı görüyoruz, nasıl
oluyor bütün bunlar ?" Şaşırmakta haklıydı da. Zira, o bizden çok daha
eskiydi. Geçen senelerde neler olduğunu en iyi hatırlayanlardandı.
Ne var
ki, bütün bunlar rüya değil, gerçekti. Bu yıl Ramazan 23 Şubat Salı günü
başlamıştı. O ilk gün iftar saatinde kuyruktayken ilk ezanı duymuştuk. Önce
televizyondan geldiğini zannettik. Ama bu öyle bir şey değildi. Bayağı yüksek
sesle ve bir hoparlörden geliyordu. İftardan sonra merakla sesin geldiği idare
tarafına gidip baktık.
Gerçekten
idare binasının kuzey doğu köşesinde kantine ve bloklara dönük iki yeni
hoparlör konulmuştu. Üst katta bütün ışıklar yanıyordu, merak edip çıktık.
Gözlerimize inanamıyorduk salon boydan boya halılarla kaplanmış, mescid haline
getirilmişti. Teravih için son hazırlıklar yapılıyordu. O akşam ilk
teravihimizi çok kalabalık bir şekilde kıldık.
Duadan
sonra yapılan duyuruya göre bütün ramazan boyunca teravih öncesinde İlahiyat
fakültesinden görevli hocalar vaaz edeceklerdi. Hakikaten öyle de oldu. Ramazan
ayı süresince sahurlara kalktık, oruç tuttuk. Kavgasız dövüşsüz ezanla birlikte
iftarlarımızı ettik. Değişik hocalardan sohpetler dinledik ve teravih
namazlarını da kaçırmadan kıldık.
Hele 20
Mart Cumartesi gününe denk gelen kadir gecesi gerçekten muhteşemdi.
Aramızda epey yabancı öğrenci de vardı. Özellikle onlarla birlikte olmak,
bildiğimiz yarım yamalak şeyleri tarzanca anlatmaya çalışmak çok hoştu. Bu
yüzden konuştuğum bütün arkadaşlar hep aynı şeyi söylüyordu; bu ramazan ne
güzel geçmişti öyle.
Bayram
Mart ayının son haftası 24-25-26 mart tarihleri arasında Çarşambadan Cumaya
kadardı. Bizim için dokuz günlük bir tatil fırsatıydı. Onun için çoğu öğrenci
gibi biz de Mehmet'le kadir gecesinin hemen ertesi günü yurttan ayrıldık. Gelen
bayramdı, elimecbur memlekete gidecektik. Ama bu defa gerçekten gönlümüz arkamızda
kalmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder