Bu arsa-i cevlâna merdâne olan gelsin / Şem'-i ruhi cânâne pervâne olan gelsin
Tâ sâki-i devrânda bir câm-ı safâ için / Bu meclis-i irfâna mestâne olan gelsin
Gazel / Olan Gelsin [1]
Bugün özel bir gün. Kuşkusuz ülke olarak, kültür olarak aşka, sevgiye ve sevgiliye dair çok zengin bir şiir dağarcığımız var. Ancak, bugün sizlere Taşlıcalı Yahya'dan söz etmeyi tercih ettim.
Aktüel sebep, Taşlıcalı Yahya'nın [2] daha çok Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa’nın öldürülmesinden sonra yazdığı “Şehzade Mersiyesi” ile bilinmesi elbet.
Cinayet etmedi cânî gibi anıın câm / Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı
(Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememişken, Belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bulunan yakınları darmadağın oldu.)
N’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm / Yazuklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
(Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı. Doğrusu ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygulanan cezayı adalete uygun görmedim.)
Şehzadeye duyulan sevgi dolayısıyla yazdığı bu mersiye o günün şartlarında bütün İmparatorlukta okunmuş ve bununla da ünlenmiştir.
Ancak, bu büyük şairin bilinen 5 büyük mesnevisi daha var. Bu mesnevilerin isimleri; "Gencine-i Raz","Kitab-ı Usul", "Gülşen-i Envar", "Yusuf u Züleyha" ve "Şah u Geda" dır.
Bunlardan “Yusuf u Züleyha" aslında şairin belki de en ünlü mesnevisidir ve aşk üzerinedir. Ayrıca, şairin mesnevileri haricinde çeşitli şiirlerinden oluşan “Divanı” ve bir de “Hamsesi” bulunuyor.
Kanuni devrinde Küçük yaşta devşirme olarak Yeniçeri Ocağına asker olarak alınan Taşlıcalı Yahya Bey [3], aslında bir asker olarak yetiştirildi. Ancak genç yaşta yazdığı güzel şiirlerle zamanın Devlet adamlarının dikkatini çekti. Özellikle de aşk, sevgi ve sevgiliye dair olanlar.
Mesela, Taşlıcalının “Olsa” redifli “Gazel”i [4] de aşka ve sevgiliye yazılmış muhteşem bir eserdir.
Görüyorsunuz, o bir söz ustası. Ancak, Taşlıcalı ısrarla kendisini gönlü viran bir aşık olarak tarif etmektedir. Hatta bu duygu ona o kadar sinmiştir ki cihan da, can da olmasın der. Ama tek şartı ayrılığın da olmamasıdır. Ona göre gönlüne ilaç sürekli sevdiğinden söz etmektir. Onu herkes sevse bile.
Kâşki sevdüğümi sevse kamu halk-ı cihân / Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa
(Keşke sevdiğimi herkes sevseydi de hepimiz onu konuşsak, sürekli ondan söz etseydik)
Bir taraftan aşık olmayı kolaylayanlara da kızar. Çünkü aşk ona göre demirden bir dağ gibidir. O kadar ağır ve serttir yani. Aşık olmak bu kadar kolay olsaydı, herkes aşık olurdu değil mi ya ?
(Aşık olmak demir dağı delip boynuna almak
gibidir; eğer bu iş kolay olsaydı herkes âşık olurdu)
Sevgilinin derdinden mutludur. Bir sevgili dünyaya bedeldir çünkü. Hatta haline şöyle bir de örnek verir; “bir dilenci bütün dünyâya hâkim olsa sevinmez mi ?” Aşkla mücadele edilmez, onunla baş edilmez. Yoktur böyle bir aşık. Sevgilinin hançerine bile can verilir çünkü.
Cân atar karşu çıkar izzet eder ey Yahyâ / Hançer-i dilber ile bir çıkışur cân olsa
(Sevgilinin hançeri ile baş edebilecek bir can olsaydı, hemen karşılar, can atar, ona saygı gösterirdi)
Bir başka gazelinde [5] gönlünü yine viraneye benzetmiştir. Çünkü başkasının sureti olan bir gönülde taş üstüne taş kalmamalıdır. Bu hal aynen, kabede (haşa) put bulundurulması gibidir. O zaman ellerin ona virane demesinin de zaten hiçbir anlamı yoktur.
-----------------------------
[1] Bu
arsa-i cevlâna merdâne olan gelsin / Şem'-i ruhi cânâne pervâne olan gelsin
Tâ sâki-i devrânda bir câm-ı safâ için / Bu meclis-i irfâna mestâne olan gelsin
Bu bezm-i safâbahş-i akl eyleyemez idrâk / Yağmâya verip aklın dîvâne olan gelsin
Bünyâd-ı vücûdunu berbâd ü harâb edip / Mahveyleyüben vârın virane olan gelsin
Evsâf-ı sıfâtını tebdil için ey Zâtî / Esrâr-ı maâniden ferzâne olan gelsin
[2] Taşlıcalı Yahya Bey 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış divan edebiyatı şairidir. Yaşadığı dönemde Fuzuli'den sonra en büyük mesnevi şairi olarak tanınmıştır. Şehzade Mustafa için yazdığı “Şehzade Mersiyesi”, en ünlü eseridir.
[3] Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1488-1489 yıllarından birisidir. Doğum yerinin Arnavutluk olduğu ve soyunun oranın önemli soylu ailelerinden biri olan "Dukagin" sülalesine dayandığı sanılmaktadır.Yeniçeri Ocağına bağlı Acemioğlanlar Ocağı'nda iken askerilik yeteneği yanında edebiyata yatkınlığı ve yazdığı şiirler farkedildi ve kendisine Kemal Paşazade’den, Kadri Efendi’den, Fenarizade Muhyiddin Çelebi'den dersler aldırtıldı.Onun bu yatkınlığı ve aldığı dersler önemli devlet adamları ile tanışmasını ve yardım görmesini yükselmesini sağladı.Yavuz Sultan Selim döneminde Mısır ve Çaldıran Seferleri ile Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki pek çok savaşa da asker olarak katıldı. Gerek gördüğü yardım ve ilgi, gerekse askerlik alanındaki cesareti edindiği dostlar kadar kıskançlıklara ve düşman kazanmasına neden oldu.Çoğunluk tarihçi ve kaynak onun 1582 yılında Bosna Loznica'da öldüğünü kaydetmektedir.
[4] Gazel II, Taşlıcalı Yahya Bey
[5] Sun sâgarı sâkî bana mestâne disünler / Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler (Sun kadehi saki bana mestane desinler, Uslanmadı gitti gör o divane desinler)
Peymânesini her kişi doldurmada bunda / Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler (Kadehini burada doldurmada her kişi, Bundan böyle bu meclise meyhane desinler)
Dil hânesini yık koma taş üstüne bir taş / Sen yap anı elller ana vîrâne disünler (Gönül evini yık koma taş üstüne bir taş, Sen yap onu eller ona virane desinler)
Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti n’eyler / Lâyık mı bu kim Kâ’be’ye büt-hâne disünler (Gönlünde başkasının sureti neye yarar, Reva mıdır Kabe'ye puthane desinler)
Yahyâ’nın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet / Yarân işidüb söyleme yabane disünler (Yahya'nın sözleri hep olsun da bir aşk sırrı, Dostlar duyup başkasına söyleme desinler)
Tâ sâki-i devrânda bir câm-ı safâ için / Bu meclis-i irfâna mestâne olan gelsin
Bu bezm-i safâbahş-i akl eyleyemez idrâk / Yağmâya verip aklın dîvâne olan gelsin
Bünyâd-ı vücûdunu berbâd ü harâb edip / Mahveyleyüben vârın virane olan gelsin
Evsâf-ı sıfâtını tebdil için ey Zâtî / Esrâr-ı maâniden ferzâne olan gelsin
[2] Taşlıcalı Yahya Bey 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış divan edebiyatı şairidir. Yaşadığı dönemde Fuzuli'den sonra en büyük mesnevi şairi olarak tanınmıştır. Şehzade Mustafa için yazdığı “Şehzade Mersiyesi”, en ünlü eseridir.
[3] Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1488-1489 yıllarından birisidir. Doğum yerinin Arnavutluk olduğu ve soyunun oranın önemli soylu ailelerinden biri olan "Dukagin" sülalesine dayandığı sanılmaktadır.Yeniçeri Ocağına bağlı Acemioğlanlar Ocağı'nda iken askerilik yeteneği yanında edebiyata yatkınlığı ve yazdığı şiirler farkedildi ve kendisine Kemal Paşazade’den, Kadri Efendi’den, Fenarizade Muhyiddin Çelebi'den dersler aldırtıldı.Onun bu yatkınlığı ve aldığı dersler önemli devlet adamları ile tanışmasını ve yardım görmesini yükselmesini sağladı.Yavuz Sultan Selim döneminde Mısır ve Çaldıran Seferleri ile Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki pek çok savaşa da asker olarak katıldı. Gerek gördüğü yardım ve ilgi, gerekse askerlik alanındaki cesareti edindiği dostlar kadar kıskançlıklara ve düşman kazanmasına neden oldu.Çoğunluk tarihçi ve kaynak onun 1582 yılında Bosna Loznica'da öldüğünü kaydetmektedir.
[4] Gazel II, Taşlıcalı Yahya Bey
[5] Sun sâgarı sâkî bana mestâne disünler / Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler (Sun kadehi saki bana mestane desinler, Uslanmadı gitti gör o divane desinler)
Peymânesini her kişi doldurmada bunda / Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler (Kadehini burada doldurmada her kişi, Bundan böyle bu meclise meyhane desinler)
Dil hânesini yık koma taş üstüne bir taş / Sen yap anı elller ana vîrâne disünler (Gönül evini yık koma taş üstüne bir taş, Sen yap onu eller ona virane desinler)
Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti n’eyler / Lâyık mı bu kim Kâ’be’ye büt-hâne disünler (Gönlünde başkasının sureti neye yarar, Reva mıdır Kabe'ye puthane desinler)
Yahyâ’nın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet / Yarân işidüb söyleme yabane disünler (Yahya'nın sözleri hep olsun da bir aşk sırrı, Dostlar duyup başkasına söyleme desinler)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder