226 03 Mayıs 2015 Pazar 10:30 ESKİMEYEN KELİMELER...............Üç aylar, Recep, Şabân, Ramazan
Üç aylar, Recep, Şabân, Ramazan
Yilmaz Yalcın, Kutlu günler albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
Yilmaz Yalcın, Gazete yazıları albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
Hizmet eden hizmet görür
Hiç kuşkusuz hayatta ilk sorumluluğumuz yaratıcımıza karşıdır. Çünkü rabbimiz bize ihsan etmiştir. İhsan eden, iyilik eden sevilir. Nitekim bir Hadis-i şerifte, ‘İhsan sahibini sevmek, insanların yaratılışında vardır’ buyurulmuş.
Bu anlamda elbette ki bütün iyilikleri yaratan, insana can, mal, sıhhat veren, zararlardan, korkulardan koruyan Allahü teâlâyı sevmek, insanlığımız icabıdır.
Bunun tabii bir sonucu olarak da insan kendisine, ailesine, komşusuna ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu davranmak durumundadır. Devamında insanların birbirlerini sevmeleri, saymaları ve birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri de işte bu sorumluluğun gereği olmalı.
Böylece insan, tüm yaşamında kişisel çıkar yerine toplum menfaatini gözeterek faydalı işler yapabilir, üretken olabilir ve iyilikte yarışabilir. Ancak yarış, elbette iyilik ve yardımlaşmada olacaktır. Kötülükte yarış ve yardımlaşma asla olmaz.
Buradaki iyilik yarışının; îmân, iş, ibâdet, muâmelât, yönetim, yargı vb. insanın yaptığı her türlü iş ve görevi kapsadığına dikkatinizi çekmek isterim. Doğal olarak "ihsân" kavramı da bunların şartlarına, kurallarına ve tekniğine uygun olarak; estetik, sağlam, güzel, kaliteli, en iyi ve en mükemmel bir şekilde yapılmasını ifade emektedir.
Demek ki, kulun ihsanı yaratıcısının onu görüp işittiğini bilerek; her şeyi en iyi bir şekilde yapması, önemseyerek, hakkıyla ve layıkı veçhile yerine getirmesi demek oluyor.
Zira sonuçta Hacı Bektaş-ı Veli’nin deyişiyle: ‘Malım mülküm servetim, hepsi evde kaldı / Eşim dostum akrabam, geçtiğim yolda kaldı, Dostlarımdan birisi, benden hiç ayrılmadı / Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı’ denecek.
İnancımız bizden kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, diğer insanlara da aynı şekilde davranmamızı bekliyor. Bir hadis-i şerif mealinden ‘En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır’ [Tirmizi] denildiğini öğreniyoruz.
"İyi" ve "iyilik" kavramı burada da karşımıza çıkıyor. Müslüman bir insan olmanın gereği olan bütün iyi ve güzel davranışlar birer iyilik. Başkalarının cezayı gerektirmeyen ve kul hakkı olmayan kusurlarını örtmek bile bir fazilet olarak görülmüş. İnşallah böyle davrananların kusur ve ayıplarının da örtüleceği müjdelenmiş. Bu yüzdendir ki iyilik yapmak, eziyet etmemek, hataları affetmek, güler yüzlü olmak ve güzel geçinmek Müslümanın en önemli özelliklerinden.
Ömür kısa, sonsuz ahiret hayatı ise
dünyada yaşanan hâle bağlı. Akıllı olan, ileriyi görebilen kimse, elbette ki fani
olan bu dünyada, doğru ve kıymetli şeyleri yapar. Yani insanlara hizmet etmek
için çalışır. İnsanlara iyilik etmek ise neticede inşallah azaptan kurtulmaya
ve cennet nimetlerine sebep.
Hizmet, insanlara maddî veya manevî yönden yardımcı olmak, onlara iyilik etmek olarak tanımlanıyor. Hizmet edenin Allah katındaki değerinin diğerlerinden üstün olduğu belirtiliyor. Buna göre, bir toplumda en çok hizmet eden de inşallah en çok sevaba nail olacaktır.
Çünkü Peygamber Efendimiz(s.a.v), ‘Allahü teâlânın en çok sevdiği kulu, Onun nimetlerinin, kullarına ulaşmasına vasıta olandır’ [Deylemi] diyor. Yine aynı resul ‘nsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir’ [İ. Ahmed] şeklinde; kısa, sade ama anlaşılır en güzel tarifi vermiş.
Aynı şekilde iyi bir arkadaş ve komşu için de böyle kriterler var: ‘Arkadaşın iyisi, arkadaşına, komşunun iyisi ise komşusuna iyilik eden kimsedir.’ [Tirmizi] Hatta ‘Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın’ [Harâiti] denilerek bu konu müslüman olmanın işaretlerinden sayılmış.
Bu arada, diğer insanlara göre, ana baba hizmeti de çok çok öncelikli. Allah için onlara hizmet edene de muhakkak hizmet edenler bulunacaktır. Çünkü, Peygamber efendimiz (s.a.v.), "Men hadime hudime" buyurmuş ki; "Hizmet eden hizmet görür" demek oluyormuş.
Şükürler olsun ki bu yazımız da ‘iyi’ ve ‘iyilik’ kelimeleri üzerine oldu. Daha önceki bazı yazılarımda bu kavramların kökenlerinin yaşayan kültürümüze ve sağlam inanç dünyamıza dayandığını belirtmiş ve bu konuda en başta Kuran-ı Kerim ne diyor bilmek gerekir demiştim. Bu yazımda da inancımızın ikinci derecede önemli kaynağına, Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadis-i şeriflerine bakmaya çalıştım.
Bir kere daha anladım ki, iyi söz ve güzel davranışların en veciz örneklerini peygamber efendimizde (s.a.v) bulmamız mümkün. O kendisine yapılan bütün kötülükleri ve kabalıkları unutmuş, kavmine ve kabilesine her zaman ihsanla, lütufla ve keremle muamelede bulunmuş en güzel örnek. Öyle ise bize de hizmet ettiğimiz insanlara karşı daha nazik, daha kibar ve daha yumuşak huylu olmak yaraşır. Hz. Yusuf (as) da kendisini kuyuya atan kardeşlerine ve mazlum Mısır halkına aynı şekilde davranmamış mıydı?
En başta kendim için bir öğrenme vesilesi olan bu araştırmamın, berat kandilini idrak ettiğimiz kutlu günlere denk gelmesine hamd ediyor ve inşallah onu naçizane bir anma vesilesi, efendimize bir selat-ü selam vesilesi olarak değerlendirilmesini bekliyorum.
Hatam varsa öncelikle Rabbimden, sonra da ilim sahiplerinden ve sizlerden af dilerim. Rabbim iyi olma, iyilik yapma, kötülükle mücadele ve iyiliği hakim kılma yolunda olanlardan eylesin. Dilimizle, elimizle, kalemimizle hatta hiç değilse kalbimizle hizmet edenlerden olalım.
Neticede hepimiz birer faniyiz.
Unutmayalım ki, gücümüz nispetinde iyiliği emreder, hizmet edersek, inşallah bize
de iyilikle mukabele eden ve hizmet eden bulunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder