Yilmaz Yalcın, Divan şiiri I albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
6 Mart 2017
Üç aylar
Bu yıl 08 Mart Cuma günü üç ayların ilki olan Receb-i
şerîfin ilk günü. Perşembeyi Cumaya bağlayan gece de mübarek Regâib kandili. Kamerî
ayların yedincisi olan Receb ayı ile başlayan, Şaban ayı ile devam eden ve
onbir ayın Sultanı Ramazan ile tamamlanan bu mübarek iklim sadece biz
müslümanlara değil tüm insanlığa şimdiden hayırlı olsun. Bu güzel mevsimin
affımıza, insanlığın barış, huzur ve saadetine vesile olmasını niyaz ediyorum.
Bu yıl baharı müjdeleyen cemrelerle birlikte bizi onbir
ayın sultanı Ramazana ulaştıracak ışıklı bir zaman dilimine de girmiş olduk. Bu
ayların içinde, bir çok mübârek gün ve gece var. Örneğin kandil gecelerinden
dördü bu aylarda. Receb ayının ilk Cuma gecesi (07 Mart Perşembe günü) Regâib,
27. gecesi (02 Nisan Salı günü) Miraç, Şabân ayının 15. gecesi (19 Nisan Cuma
günü) Berat, Ramazan ayının 27. gecesi ise (31 Mayıs Cuma günü) Kadir gecesi. Bunların
başına eklediğimiz ‘Mübarek’ sıfatı zaten bereketli, hayırlı, faydası bol,
feyizli anlamına geliyor. Kültürümüzde ‘kandil’ sıfatıyla anılan, kıymet ve
hürmet gösterilen geceler bunlar. Üç aylar içinde adeta havaya, toprağa ve suya
düşen cemreler gibi peş peşe manevi gönül dünyamıza düşüp, ruhumuzu aydınlatıyorlar.
İnsanımızın "Üç Aylar" diye andığı
"Recebü'l-ferd", "Şa'bânü'l-muazzam" ve
"Ramazânü'l-mübârek" aylarının, islâm inancında çok özel bir yeri
var. Çünkü, bunlardan birincisi olan Receb Alahü teâlânın ayı; ikincisi olan
Şa'ban Peygamber Efendimizin (s.a.v) ayı; Ramazân-ı şerîf de ümmet-i
Muhammed'in ayı olarak biliniyor. Şaban ayı 06 Nisan Cumartesi günü girecek,
Ramazan ayı da 06 Mayıs Pazartesi günü başlıyor. 03 Haziran Pazartesi günü
arefe, inşallah 1 Şevval’de yani 04 Haziran Salı günü ise Ramazan Bayramına
erişmiş olacağız. Yani sevabı bol,
fırsatı çok, sevinci bereket dolu üç aylar geldi. Hepimize müjdeler olsun ! Bugünden
itibâren, manevi yoğunluğu olan bir iklime girmiş durumdayız. Üç aylar bu anlamda,
arınma, bağışlanma ve ibâdette yoğunlaşma ayları olarak değerlendiriliyor.
Receb ayı aynı zamanda haram aylar denilen dört kamerî
ayın da sonuncusu. Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem ve Receb ayları Hz.
İbrahim’den beri muhterem kabul edilmiş ve savaşmak haram sayılmış. Zira,
bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü umre ayı. Bu aylar, haram ay ilan edilerek
insanlar, barış içerisinde yaşamaya alıştırılmış, hac ve umre için Mekke`ye
gelen insanların güvenle gelip dönmeleri sağlanmış. Bu güven ortamı insanların
hac ibadetini rahatça yapabilmelerini sağladığı gibi aynı zamanda Mekke ve
çevresinde oturanların geçimlerinin de sigortasıymış. Araplar haram aylar
girdiği zaman bir saygı işareti olarak savaştan ve her türlü saldırıdan
kaçınırlarmış.
Şaban ayı üç ayların ikincisi oluyor. Eski adı ‘Azil’
imiş. Araplar, Şaban ayına “şehrullâhi’l-muazzam”, “şehru’l-kerâme” ve
“şehru’l-kasîr” de derlermiş. Peygamberimiz (s.a.v), Ramazan ayının dışında en
çok bu ayda oruç tutmuş. Ramazan ayı zaten başlı başına manevi bir atmosfer. Ay
takvimine göre 9. ay oluyor. Nasıl ki Cuma günü günlerin efendisi ise, dört
gözle beklenen Ramazan ayı da onbir ayın sultanı sayılmış.
Peygamberimiz (s.a.v) Allah’ın bildirdiği görev ve
sorumluluklarımızı sıkça hatırlamamız için Kur’an’ı çok okumayı teşvik etmiş. Bu
yüzden müslümanlar, ramazan ayında Kur’an okumaya her zamankinden daha çok özen
gösterirler. Evlerde veya camilerde bir araya gelerek, mukabele adı verilen bir
gelenekle her gün Kur’an’dan yirmi sayfa okunur. Ramazan ayının sonuna
gelindiğinde ise Kur’an’ı baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim deniyor.
Müslümanlar yüzyıllar boyu bu geleneği devam ettirmiş, bugün de aynı şekilde
sürdürüyorlar.
Ramazan ayı oruç, ibadet ve sabır ayı.
Allah’ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı bir ay. Sevgili Peygamberimiz(s.a.v),
ramazan ayında içtenlikle yapılan dua, ibadet ve iyiliklerin Allah katında daha
değerli olacağını bildirmiş. Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, cehennemden
kurtuluş olarak tanımlanıyor. Ramazan ayının mübarek olmasında; elbette Ramazan
orucunun tutuluyor olması, o ayda indirilen Kur’an, rahmet kapılarının açılması
ve içinde bin aydan daha kıymetli bir gecenin varlığının etkisi var. Ki o
gecenin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılıyor. Bu
yüzden "Ey hayır ehli, hayra koş!" şeklinde bir hitap var inananlara.
Bu mübarek zaman durakları vesilesiyle
birbirimizi tebrîk ediyor, aile büyüklerimizi, eşimizi dostumuzu, akraba ve
komşularımızı arayıp soruyor, dualarını alıyoruz. Şimdilerde herkesin elinde
envaî çeşit cep telefonu ve mesaj imkânı var. Kaldı ki e-posta, facebook,
twitter ve benzeri sanal alemde bile en fazla iletişim yoğunluğu yine böyle gün
ve gecelerde yaşanıyor. Kandil olduğunu ilkin o mesajlardan öğreniyoruz.
Hepimiz bu gecelerde hiç değilse bir kandil simidi alıp arkadaşlarımıza
dağıtmış, evimize götürmüşüzdür. Evlerde de pişiler, kurabiyeler, hayırlar
yapılır o gün. Çocuklar tabak tabak taşır konu komşuya bunları. Hem de hiçbir
ayrım yapmadan. Kandiller vesiledir; yetîmler, fakîrler, garîpler hatırlanır,
çocuklar sevindirilir akşam karanlığında. Minarelerin, şerefelerindeki lambalar
hiç sönmez sabaha kadar. Güzel sesli salâlar okunur, bu çağrıyla hep birlikte
camilere gidilir. Çoluk çocuk, genç, yaşlı o gece camilerde kılınan namazların,
getirilen selat-ü selâmların, duâların huşûsu gerçekten bir başkadır. Özetle bir
başkadır kandiller, arefe ve bayram geceleri.
Meselâ Regâib, aslı arapça bir kelime.
“Reğa-be” kökünden geliyormuş. “Reğa-be”, kelimesi de, anlam olarak herhangi
bir şeyi istemek, özlemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek
için çaba sarf etmek demekmiş. İşte Regâib, bu çok bağış ve bol ihsân anlamına
gelen "rağîbe" kelimesinin de çoğulu oluyor. O yüzden inanılır ki, bu
gecede Allah müminlere rahmet ve mağfiretini bolca verir. Beklenir ki bu gece
mü’minlere, ragibetlerde (ihsanlar, ikramlarda) bulunulur, bu geceye hürmet
edenler affedilir. İnşallah bu gece yapılan dualar kabul olunur.
Aslı Hz. İbrahim(a.s)`e dayanan, temel
amacından uzaklaştırılmış olsa haram aylarda savaşmamak gibi güzel uygulamaları
Müslümanlar da sürdürmüş. Bu aylarda kendilerine savaş açılmadığı sürece
müşriklerle savaşa girmemişler. Böylece İslam dini de tevhidî gelenekte var
olan bu iyi ve güzel uygulamaya dokunmamışken, Kur`ân ancak, düşman tarafından
taarruz edilmesi halinde, savaşa müsaade etmişken bugün İslam dünyasının haline
bir bakınız. Ne içler acısı, ne yürek yakan, ne gönül burkan manzaralar değil
mi ? Bu noktada ümid ve dua ederiz ki müslümanlar hiç değilse eski araplar
kadar bu ayların kadim manasına saygı göstersinler. Öncelikle akan müslim kanı
dursun, gözyaşlarımız dinsin. Sonra da inşallah giderek islâm milleti şuur ve
dirayet kazansın, yurtları da esenliğe kavuşmuş olsun. Dilerim 21 yüzyıl bu
coğrafyanın yeniden dirilişine şahit olur.
Gelin bu üç aylarda sadece kendimiz ve ailemiz için değil, milletimizle
birlikte tüm dünyanın selameti için de dua edip yalvaralım.
Bazı mekânlar diğerlerinden nasıl daha
kutsalsa, bazı insanlar emsâlinden nasıl daha değerliyse, bazı zamanlar da
benzerlerine nazaran çok daha mübârek görülmüş. İşte üç aylar da böylesine
ışıklı bir zaman dilimi. İşte Regâib kandili de, mübarek üç ayların
başlangıcını işaretleyen kutlu bir zaman durağı. Bu vesile ile yaşadığımız
günleri düşünelim yeri geldikçe. Geleneğin ötesinde anlamlarını yeniden
hatırlayıp “idrak” edelim. Böylece inşallah onlardaki gizli manevi fırsatları
da kaçırıp ıskalamamış oluruz. Rabbim üç aylarımızı hayırlı, Regaib kandilimizi
mübarek kılsın. Yazımızı Peygamber efendimizin duası ile taçlandıralım: "Allahım!
Bize Receb ve Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder