27 Aralık 2023 Çarşamba

27 Aralık 2023 22:00 Salı TORUNLARIMA MEKTUPLAR.....................Kürkçü dükkanına dönüş

 

                                                                                          27 Aralık 2023 Çarşamba

Sevgili Torunlarım,

Bu ayın bizim için önemi iki aylık bir ayrılıktan sonra kuzucuklarımıza kavuşmaktı. Ne derler, "tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır". Öyle de oldu. Kışlık programımıza dönmüş olduk. Hafta içi salı-çarşamba-perşembe günü olan mesaimiz daha sonraları Cuma-cumartesi- pazara evrildi. Banyo günleri de çarşambadan Cumartesiye değişti. Ama gördüğüm bir değişim daha var. Ece okullu oldu, ikizler de büyüdüler. Sevimlilik ve tatlılıkları da öyle. Ece için birazcık farklı bir deyim kullanacağım: o bir "süper tatlı cadı😂". 

1 ekimde Gerede'den Ankara'ya dönmek üzere yola çıkmıştık. Saat 13.30'u gösteriyordu. "İnşallah saat 4 gibi Ankara'da oluruz" diye mesaj attım çocuklarıma. Ankara'dan Temmuzun sonunda çıkmıştık. İki aylık bir ayrılıktan sonra işte dönüyoruz. Kısa ama dolu dolu bir iki ay. Gittik, gezdik, gördük, yedik-içtik ve işte dönüyoruz. Yazı oralarda tükettik. Orjan'ın eylül günbatımı gibi, bahçelerdeki sebze meyve bolluğunun bir anda oluşup bir anda tükenivermesi gibi. Sararan sonbahar yapraklarıyla beraber bir yılın daha sayfasını çevirip yeni bir bölüme geçmek üzereydik. Ama bir tür "tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı" durumuydu bu..

Gerede'den gelirken Kızılcahamam yolundan gidiliyor. Eski Ankara yolu burası. Ormanlık dağlık bir araziden döne kıvrıla yol alıyoruz. Burayı gençlik yıllarımdan hatırlıyorum. Tabi o zaman tek şeritli devlet yoluydu. Duble yol olalı 10-15 yıl olmalı. Kızılcahamam boğazında çok kaza olduğunu duyuyorduk. Şimdi öyle şeyler yok çok şükür. Yeşilliği, manzarası yine bol, otobana benzemiyor. Sağa sola bakarak yolculuk etmek oldukça keyifli. Saat üçe doğru Cüneyt'ten "Dörtte aştide olacağım, iyi yolculuklar" mesajı geldi. 16:25'te çocuklarıma: "Geldik çok şükür. Cüneyt bizi aldı" diye yazdım. Oğuzhan: "Hadi geçmiş olsun" dedi. Elif te: "Ankara özledi sizi😉" diye yazmış. 

Elifler hemen bizim ardımızdan yine köye gitmişler. Geçen gün birlikte gidip yağmur yağınca yapamadığımız işleri yapmak için. Fotoğrafların altına da "Biz de yine bir  çalışma" diye de not düşmüş Elif. Oğuzhan Aydın'a acımış: "Adamın hafta içi çalışğı yetmiyor Bir de hafta sonu..." Elif hatırlatmış: "Birlikte çalışıyoz😅Amele gibi çalışıyoruz işte😂Oğuzhan: "Ustaaaam!" diye tezahürat yapmış ablasına. "Eldivenleri bile var" Sonra da destek vermiş kendince: "Kendi evine çalışıyorsun ne güzel. Yormaz". Saat 18:21'de Elif'ten mesainin bittiğini bildiren "Boşalttık" haberi gelmiş. Bu arada biz önce Gölbaşına gelip eşyamızı bırakmış, sonra da Cüneytlere geçmiştik. Torunlarımızla kucaklaşırken Elif'e de "👍Maşallah" dedim unutmadan. 

Çocuklar bizi gerçekten özlemiş. Biz de öyle. O akşam sarılmalar, öpüşmeler hiç bitmedi. İnci bıcır bıcır konuşarak, Selim atraksiyonlar yaparak ilgiyi üzerlerine çekmeye çalışıyorlardı. Ece öğrendiklerini, yazdıklarını gösterdi bize. Maşallah bayağı gelişme sağlamış. Kuzucum, dedesi gibi, annesi gibi küçük yaşta okula gitmenin heyecanı içinde. saat 18 gibi birlikte fotoğraf çekindik, altına da: "Torunlara kavuştuk" yazdım. Oğuzhan hemen: "Yüzler gülüyor" mesajı atmış. Bahçemizden nar getirmiştim, taneleyerek kuzularıma verdim. O kadar iştahla yediler ki, dayanamayıp fotoğraflarını çektim.  Rabbim onları hep böyle sağlıklı, neşeli, sıcak kanlı görmeyi nasip etsin. 

Ertesi gün pazardı. Birlikteliğimizin tadını çıkardık. Cüneyt'le Sibel bıraktığımızdan daha iyi görünüyorlardı. Zor bir yaz geçirmişlerdi ama işte nihayetinde zaman geçip gidiyor. Bizim geldiğimize mi, yoksa zor günleri arkalarında bırakmış olmanın memnuniyeti miydi yüzlerine yansıyan bilemedim. Pazartesi günü bolca uyuyup dinlendik. Ertesi sabah onları yolcu ederken çok hoş bir halleri vardı. "Durun!" dedim "fotoğrafınızı çekeyim". 3 ekim salı günü saat 10:09'da "Sabah uğurlaması" diye de paylaştım. Cüneyt: 🤣🤣🤣gülmüş, Elif ise Ece'nin somurtuk haline takılmış: "Ece niye küsmüş?" Cüneyt ona: "Botunu giydirmedik diye" cevap yazmış. Doğrusu ben fark etmemiştim bile. Kızçelerin kıyafet konusundaki seçiciliklerini bilen Elif ona da gülmüş.😅 Perşembe günü gece 22:35'te "Pazartesi akşamından tebessümlük bir poz" diye bu sefer bir başka ilginç fotoğrafı paylaştım. Salonun loşluğunda tablet ışıkları ikizlerin yüzlerine yansıyordu. Elif halaları: "Onlar da tabletlenmiş" diye bu sahneyi mühürlemiş oldu. 

6 Ekimde bu kez Tayland'dan iki fotoğraf geldi. Tuna gönderdiğimiz yelek montunu giymiş. Hilal: "Montunu çıkartmıyor çok sevdi" demiş. "İyi, sevindik. İnşallah diğerini de alırsınız" diye yazdım. Bu kez Hilal: "Onlar kargoyu almışlar, ama biletlerini erteletmişler. Ekim 20'den sonra geleceklermiş" diye cevapladı. Demek İzmir'den gelecek olan arkadaşları biraz daha gecikecekmiş. Aynı gün cumaydı aileme: "Hayırlı cumalar sevgili ailem. Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerimize olsun inşallah. İşlerimiz kolay, kazançlarımız bereketli olsun. Sağlık ve esenlik içinde güzel bir hafta sonu geçirelim" diye yazıp paylaştım. 

İki gündür içerde dışarda çalıştık. Bahçe yıkanıp temizlendi. Saksılar elden geçti. Çiçeklerimizi içeri aldık. Bazı fidan ve çiçeklerimiz kurumuş, bazıları kötüleşmiş. Durumu iyi olanların bakımı yapıldı. Hanımelinin kökleri toprak küpü tamamen kaplamış. O yüzden dört beş parçaya bölüp kenardan orta yere iki büyük saksıya ekildi. Sardunyalar kış şartlarına dışarda dayanamayabiliyor. O yüzden  başta sardunyalar olmak üzere, aloe veralar ve şeker çiçeği salon balkonuna alındı. balkondaki limon fidanı çok da "ıhhmadı" ama, canlılığı da sürüyor. Onun yeri değişmeyecek. Elif: "Tertemiz olmuş baba😉Ellerine sağlık" demiş sağolsun. 

Akşama doğru Cüneyt'ten: "Baba Ece gelmek istiyor. Yarın akşam 6 gibi getirip döneceğim, olur mu?" demiş. "Olur oğlum getir. İyi akşamlar" dedim. Kızçemiz uzun bir süreden sonra dedesinin evine gelmek istemiş belli ki. Biz de özledik ilk göz aydınlığımızı. Bir saat sonra bu kez Sibel'den peşpeşe fotoğraflar geldi. Kreşte daha önceki hafta yapılan "Mavi" partisinden sonra bu hafta da "Turuncu" partisi olmuş. Sibel "😊kreşte hergün bayram 😂" demiş. Kuzucuklar onların yaşlarına uygun renklerle ifade edilmiş etkinliklerde yer almış. İkisi de o güne uygun giysiler giymişler. Zaten güleç aydınlık yüzlü çocuklar, kameraya da gülerek bakmışlar. Canlarım benim. Hep böyle mutlu, gülücüklü bakın hayata inşallah. 

Ertesi gün 7 ekimde Elif: "Biz yine😅" köyde çalışıyoruz dedi. Ben de: "Kolay gelsin🙂" dedim. Aydın: "Sağol baba😊" diye karşılık vermiş. Saat 20:07'de kızçemiz gelmişti. Birkeç fotoğraf çekip: "Bu gece misafirimiz var" diye yazdım. O akşam beraber yemek yedik, evdeki oyuncakları bulup oynadık, dedesinin koltuğunda bilgisayarda çizgi film izledi. Sibel fotoğrafları görünce: "canım kuzummm❤❤❤" yazmış. Ece hep alıştığı gibi o gece de aramızda yattı. Sabah uyandığında hemen bebekleri ile oynamaya koyuldu. 11:33'te onun bu fotoğraflarını çekip paylaştım: Günaydın. Bebeklerimizle birlikte uyandık, kahvaltı ettik". Oldukça neşeli, canlı ve fotojenikti. Elif: 😊 ve Cüneyt: ❤️ imoji göndermiş. Sibel de: "keyifler yerinde 😊❤" yazmış.

Öğleden sonra evimizin balkonuna yani "Bahçemize" çıkmıştık. CK1 Blokun ana giriş kapısı üzerinde bulunan ve markiz denilen bu çıkıntı bize göre bir tür bahçe. Sadece bizim ve yan komşumuzun kullanabileceği bir alan. Çeşitli büyüklükte saksılar koyarak ve peyderpey toprak getirerek yeşillendirdik. Bazıları yeni ürettiğim meyve fidanları. Zamanı gelince aşağıya asıl bahçeye dikiyorum. Geri kalanlar çiçek türü bitkiler. Çok iyi olduğum söylenemez ama böyle şeylerle uğraşmayı seviyorum. Elif: "Muhabbetiniz bol olsun😉" demiş fotoğraflarımızın altına. Sibel de: "bayılıyor kumla toprakla oynamaya..." diye katılmış muhabbete.

10 ekimde bu defa biz onlardaydık. Salı günü karnı ağrıyınca acile gitmek zorunda kalmışlar. Okula da gidemeyince biz devreye girdik tabi. Öğleden sonra Eceyi alıp yakın parka gittik. Sanki hasta olan o değildi. Sibel bu fotoğrafları görünce gayriihtiyari: "fotoğrafa bakınca kim der bugün acillik oldu diye..." yazmış. Akşam saatlerinde Oğuzhan: "Ne oldu ateşlendi mi?" Elif: "Hayırdır. Geçmiş olsun?" demiş. Bilgiyi ben verdim: "Sabah çok ağlamışİyiydi ama Lösantede tahlilleri oldu. Biz sabah erken geldik. İkizler de grip aşısı oldular. Şimdi banyolarını yaptılar. Hepsi iyi" diye yazdım. Çarşamba günü Cüneyt'le Sibel sinemaya gittiler. Arada böyle nefes almaya cidden ihtiyaçları var. Biz de seve seve destek oluyoruz. Zaten merve de gelmişti, ikizlerin de damla günüydü. Merve gittikten biraz sonra uyudular. Ece de pek zorluk çıkarmadı. 

12 ekim perşembe günü akşam Cüneyt'ten: "Anne Cmts merve gelemiyor, seni sabah 11’de alacağım akşam 17.30 da geri bırakacağım. Ece ve annesi pazar bi gezme programı yaptı. Ece bu hafta sonu gelmeyecek" haberi geldi. Selma: "Tamam oğlum" cevabı verdi. Evet, tabi ki bize ihtiyaç oldukça yanlarında olacağız. Ertesi gün cumaydı: "YaRabbi, hastalıklarımıza şifa ver, Günahlarımızı affet, Dualarımızı kabul ve her türlü zorluğu kolaylığa tebdil eyle,  Ey Allahım! bize eşyanın hakikatini göster. Senin rahmetin merhametin bereketin eksik olmasın üzerimizden. Hayırlı cumalar" mesajı paylaştım. Aydın dan: "Hayırlı cumalar", Elif'ten: "Amin" karşılığı geldi. 

Pazar günü, memurlar için aybaşı. Bizim için çok gerilerde kaldı ama çocuklarım için ne kadar önemli olduğunu gayet iyi bilirim. Her ne kadar bir iki gün içinde buhar olup uçuyorsa da ödenmeyi bekleyen borçlar için beklenen bir gün. Hafta sonu ya Elif yine köydeki inşaatın resimlerini göndermiş. Görünüşe göre dış badanası yapılmış, kapı pencereleri takılmış evleri çok güzel görünüyor. Ayrıca bahçe duvarları da bitmiş. 18:58'de Oğuzhan: "İstinat duvarı mı bu?" diye sormuş. Elif: "Evet" demiş, "Öndekinin devamı". Selma hanım: "Allah bitirmeyi nasip etsin inşallah 🤲🤲❤️" deyince Elif de: "Amin inşallah" diye cevap vermiş. 


Elif "Şu ev bi satılsa, yoksa topu dikeceğiz 🥴" diye dertlenince üç kardeş arasında bir dayanışma görüşmesi cereyan etmiş. Elif: "Çankaya'daki eve 3 milyon 200 verdiler ama Kardeşler beğenmedi 😩" Cüneyt: "Çok fark yoksa satın bence. Yarın ne olcağı belli değil". Oğuzhan: "4 mü istiyorlar?" Elif: "3,5 istiyorlar Cüneyt: "Hayırlısı" Bu konuşma Elif'in: "Evet hayırlısı ile bir müşteri 😁" Bu bir "Help!" çağrısı gibi. Hem de daha henüz aybaşı günündeyken. O zaman biz de onlar için dua edip "Amin" diyelim. 

Cüneyt her zamanki mizah üslubu ile havayı dağıtmak istemiş: "Bu arada biz geçen bursa bülbülü filmine gittik, güzel tatlı komedi, gerginliği alır". Elif'i kesmemiş bu makas: "İzledik biz onu😉" Cüneyt bu, vazgeçer mi: "Bu hafta da nuri bilge düşünüyoruz bakalım, skalamız meşrebimiz geniş". Elif biraz gevşemiş gibi: "İyi oluyor sinemada tabi". Oğuzhan: "Hangi filmi sinemada ki?" diye araya girmiş. Cüneyt: "Kuru ots" (kuru otlar) Oğuzhan de seyretmiş ki:" 3 saat biraz iddialı" demiş. Bunun üzerine Elif nihayet gülmüş:" 🤣 " Ama bu arada saat gece 22:29 olmuş işte. Rabbim evlatlarımı dertlendirmesin, hep güldürsün inşallah. 

Ertesi gün Sibel ikizlerin birer videosunu göndermiş. Kreşte öğretmenleri onların sevimli halleriyle eğleniyorlar. Meselâ Selime soruyor birisi: "Ben senin neyinim?" Selim bu soruya talimli cevap veriyor: "Şevgulüm". Bir kaç kere de tekrar ettiriyor bayan öğretmen. Görünüşe göre çok tatlı, çok sevimli, çok iyi niyetli bir video. Kuzuma ben de maşallah dedim ama içimden o öğretmene de biraz kızdım doğrusu. Çocukla böyle konuşulur mu? Hiç hoş değil. Zaten bazılarının kendi çocuklarına bile "aşkım" diye hitap etmelerini oldum olası sevmedim. Doğru da bulmuyorum. Ama sorsan "ne var bunda?" diye cevap vereceklerinden de adım gibi eminim. Başat kültür maalesef böyle. Sadece buğzedebiliyorum. 

Öbür video İncinin. Pembe tül elbisesini giydirmişler. Bizimki zaten bu tür giyinmeleri, gezinmeleri, özellikle pembe rengi pek sever. Ona da: "Ayy ayyy ne güzel elbise giymiş, ne güzel olmuş, Ayy!" dedikçe yavrucum eteklerini kaldıra kaldıra gülümsüyor etrafına. Canlarım benim ikisinin de kendilerine göre tatlılıkları, sevimlilikleri, hoşlukları var. 16 Ekim gecesinin muhabbet konusu da işte bu iki video. Ama daha çok Selim üzerine. Elif: "Erkenci kuş 😎" Selma: "Maşallah kuzuma benim" Oğuzhan: "Oğlan dayıya derler ama bu amcasına çekmiş 🚀" Elif: "😂" Nazlı: ":)))" Sibel ertesi sabah diğer ciğerparesini dikkate getirmiş: "bugün illa elbise istedik çıkarayak..." Böyle hallerine epey tanık olduğumuz için o sevimli inat hali şu an bile gözümün önünde.  

O günler salı günü gidip perşembe akşamı döndüğümüz günlerdi. 18 ekim çarşamba günü akşam çocukların "büyük market" dedikleri bir AVM'ye gidildi. Saat 15:56'da Ece doğruca oyun yerine yönelmiş ve kendince bir eğlenceye dalmıştı. Bu neredeyse onun boyunda oyuncak bir ütüydü. Çok hoş bir görünüyordu. Hemen fotoğrafını çekip paylaştım: "Ece erken başladı. Ütü yapıyor" diye yazdım altına. Elif 16.30'da: "Okul?" diye sormuş. "Bugün grip aşısı oldu. Hep birlikte cepa'ya gittik" diye karşılık verdim. Artık bu istek sık sık tekrarlanıyor. Çünkü AVM'yi keşfettiler artık. Özellikle de oradaki oyun yerlerini. 


Bunlar saati oldukça pahalı işletmeler. Ancak anne babalarının sıkıştıkça bidibi, lolipop yada tablet vermeleri gibi bu da arada bir nefes alabilmeleri için katlanmak zorunda oldukları bir maliyet. Bu para harcama/yada harcatma dürtüsü her çocuk için farklı olabiliyor. Meselâ parayı çok önceden keşfetmiş, harcayabilmenin dayanılmaz iştahının peşindeki Yağız için durum tam da ona özgü. Ertesi gün Elif'ten "Yağız'ın sınıf etkinliği" ne dair bir fotoğraf aldık. Elif oğlunun en büyük keyiflerinden birinin "Çorbacıya gitmek😜" olduğunu yazmış. Bunun üzerine konusu Yağız olan yeni bir muhabbet gelişmiş Ailemiz grubunda. Sibel: "Yağız çorbayla doymaz ki.." Elif: "Yanındaki ekmek sayısına göre değişir 😅" Benim bakışımla olay sadece Yağızın midesi ile ilgili değil, o parayı harcamak kadar, cömertçe dağıtmayı da seviyor. Bu onun bir tür sosyalleşme yolu.   

20 ekim cumaydı, bizim eve döndüğümüz "cuma" diye hiçbir programa dahil olmadığım gün. Bana göre Kur'an çağrısıyla toplanma, haberleşme, namaz-dua ve dayanışma günü. Önemi mukaddes kitabımızda başlı başına "cuma" suresi adını alan ayetlerle açıkça vahyedilmiş olmasından. Üç önemli emri var: "çağrıldığınızda her neyle meşgulseniz bırakın ve toplanın, aranızda selamlaşın", "oturup hutbeyi sessizce dinleyin, vakti namaz-dua ve hayır işleme ile değerlendirin" ve "bitince herkes işine gücüne dönsün". Cuma aynı zamanda "devlet olma" ve "hür olma" ile bağlantılı. Ben de mutad olduğu üzere aileme ve dostlarıma "Günümüz hayr, şerler def olsun. Gönlümüz huzurla dolsun inşallah" diye yazdım.

Aslında cuma ve kandil mesajlaşmalarıyla başım pek hoş değildir. Ancak bir gelenek olarak böyle ritüeller modern zamanların yaygın bir iletişim kültürü haline geldi. Tıpkı eskiden mevlüt okumalarını dinî zanneden bizden öncekiler gibi. Bir iki birbirinden kopya edilmiş mesajlaşmayla büyüklerimizle ya da dostlarımızla hukukumuzu devam ettirdiğimizi sanıyoruz. Bu tür iletişim, içinde olduğumuz sosyal medyalı sanal dünyanın doğal bir parçası. Oysa hiç bir şey yüzyüze selamlaşmanın, ziyaretin, kucaklaşmanın, helalleşme ve dualaşmanın yerini tutamaz. Ama öyle koşuşturmacalı bir dünyada yaşıyoruz ki değil Rabbimize layıkıyla ibadete, dua etmeye bile vaktimiz yok. O yüzden hiç olmazsa bu vesileyle kendi aileme, evlatlarıma dua ederek, bazı şeyleri hatırlatmaya çalışıyorum. Ne kadar üzgünüm ki onlara el ele diz dize oturup bunları anlatamıyorum. Zamanımız da frekanslarımız da bir türlü tutmuyor. Onları çok seviyorum, güveniyorum da ama göz göre göre inançlarına, dinlerine yabancılaşmalarından da korkmuyor değilim. Elimde değil. Meselâ pek çok şey okuyorlar, yazıyorlar, biliyorlar ama Kur'an okumuyorlar. Okusalar eminim inançları güçlenecek, çok daha bilinçli birer müslüman olacaklar. Arastada kalmaktan, vehim ve güvensizliklerden kurtulacaklar. İşte herşeye rağmen onlar için umut ediyor ve dualarımla yanlarında durmaya çalışıyorum. 

O hafta sonu için İstanbul'dan Oğuzhan'ın gelmesini bekliyorduk. Ancak işlerinin yoğunluğundan gelemeyeceklerini haber verdiler. Böyle olunca Cüneyt'e: "bu hafta sonu gelenimiz olmayacak. Anneni yarın alabilirsin" diye yazdım. Cuma namazından sonra uzun bir yolculukla konut kentteki fizik tedavi ve bakım merkezinde Safiye'mizi ziyaret ettik. İstanbul'daki beyin ameliyatından sonra Ankara'ya döndüğünde sol tarafı tutmaz hale gelmişti. Bu yüzden çocukları onu sözde bu fizik tedavi merkezine yatırmışlar. Ben orayı görünce asıl işlevinin böyle hastalar için bir tür bakımevi olduğunu hemen anladım. Fizik tedavi konusu tamamen para tuzağıydı. "İyiydi, iyi gördük" diye yazdım ama bundan sonra eski günlerine dönemeyeceği belliydi. 

Aynı gün akşam 20:11'de Sibel ikizlere ait iki fotoğraf göndermiş:"😂" Kreşte "turşu kurma" etkinliği düzenlenmiş. Kuzucuklar da o afişlerin önünde turşu malzemeleriyle fotoğraflanmış. Elif:"❤️" kalp göndermiş Ben de: "Güzellerim, bize de gelin kuralım 🤗" dedim. Kuzucuklar o kadar sevimliler ki gülümsememek elde değil. Ertesi gün 21 ekim Cumartesiydi, yani Tuna'nın doğum günü. Sabah erken saatte "Kutlu olsun delikanlıma. Dedesinin anneannesinin kuzusu artık 4 yaşında. 🤗" diye yazdım. O doğduğunda henüz pandemi patlamamıştı. Hilal lohusalığını bizde geçirdi. Sonra da üstüne salgın geldi zaten. Tuna böylece bebekliğinin ilk 10 ayını annesiyle birlikte bizimle oldu. Sonra da hafta sonları gelip pazartesi giderek üç yaşına kadar bizimle yaşadı. Pandemi gibi ağır bir dönem onunla renklendi ve şenlendi. Onunla eğlendik. Bu evin her yerinde onun sesi, neşesi ve hatırası var.  

Saat 10'dan sonra kutlamalar sökün etti. Elif: "Doğum günü kutlu olsun Tunacıkın😘" Sibel: "Nice mutlu, sağlıklı, sevgi dolu yılların olsun😊💐🎂" Oğuzhan: "Doğum günün kutlu olsun tunacığımm ❤️" Esra"Doğum günün kutlu olsun Tunaaaa 🌸🎈 Nazlı: "Doğum günüsü kutlu olsuun❤️12:48'de Hilal'den: "Teşekkürler🥰❤️" cevabı geldi. Saat 19'da da bir doğum günü fotoğrafı göndermiş. Altında da "Tuna uyuyor. Sesli mesajlarınızı yarın dinleticem😁 notunu düşmüş. Kuzucuk doğum gününü yalnız kutlamış. Türkiye'den 5 ekim 2022'de gitmişlerdi. Oradaki ilk günlerinde 3.ncü yaşını gördüler. Yine yalnızdı. Kuzumun yanında olamamak zor. Ama Tayland'a gitmek Ankara'dan İstanbul'a gitmek gibi değil ki. Ne onlar gelebiliyor, ne biz gidebiliyoruz.  

22 ekim pazar günü Ece yine misafirimiz oldu. Bu sefer sadece 4-5 saatliğine. Onu bebeğiyle balkondaki sardunyaların önünde çektim. 👋Sonra da pazara gittik eskisi gibi. Nennesine barbunya ayıklamaya yardım etti. Bu arada ağzından çıkan "Uyuyan fasulye(!)" ifadesi onun icadı. Güldük ama aslında tam da onun zekasına uyan bir nitelemeydi bu. Elif: "😘 " öpücük göndermiş. Çok sevimli bir sahneydi. Ece ile eskisi gibi sık sık bir hafta sonu geçiremiyoruz. Cumartesi gelir, parka giderdik. Pazar günü de Toki pazarından alışveriş yapardık. O zaman çabuk yorulduğu için bebek arabasıyla geziyorduk. Elleriyle tezgahtaki elma, domates ve muz gibi şeyleri yoklardı. Dönerken kurt köpeği besler, okşardık. Bu günlerde onu bile göremiyorum. Yaşlıydı, ne oldu acaba? 

Aynı gün öğleden sonra Elif'ten iki fotoğraf geldi: "Yan duvar tamamlandı". "Çok güzel olmuş" dedim. "Dere boyunu da budamış Aydın" diye açıklamasını sürdürdü. Görünüşe göre Aydın çok önem verdiği işi nihayet tamamlamış. Ben de Susurluk'taki bahçemizin önce sınırını ve etrafını çevirmeyi dert edinmiştim. Biraz da psikolojik bir durum. Evin kabası bitti kapıyı pencereyi kapattılar, duvarı da yaptılar: "Burası bizim" demek istiyorlar. Ne diyelim Allah tamamına erdirsin. Denizi geçtiler derede boğulacak değiller ya. 

Ece saat 20:12 gibi yarınki ödevini de yaptı. Maşallah büyüdü de dedesinin evinde bile ödevlerini yapıyor. Ben de küçükken daha okuldan eve gelmeden okul bahçesinde ödevimi yapardım. Küçük tahta bir okul çantam vardı. Güzel havalarda okulun bizim eve bakan yüksek duvarının üstüne uzanır yazı ödevlerimi yapıverirdim. Ödülüm de evimizin bahçesine girdiğimde fırından yeni çıkmış ve üstüne terayağ sürülmüş sıcak pide yemekti. O zaman elektrik yoktu, tahta yemek soframızın üstüne gaz lambası ışığında yazar, yazar, yazardım. Babam sürekli tükenen defterlerden ve yonttuğu kalem uçlarından şikayet ederdi. Kuzucuğum şimdi her imkana sahip. Bu yaşta okuluna çabucak uyum göstermesi ve ödevlerini zamanında yapması hoşuma gidiyor elbette. 

Pazartesi günü Tuna'dan  yeni bir fotoğraf daha geldi. İlk bakışta sanki bir labratuvarda imiş gibi görünüyordu. Doğrusu onun yetenek ve eğilimlerini bildiğimden: "Deney mi yapıyor" diye sordum. Hilal: kısaca "Kamp" diye açıklama yapmış. O zaman dikkat ettim ki önündeki bizim zamanımızın piknik ocağı-lambasına benziyor. Işıklı filan. Bu çocuk nasıl bir şey olacak acaba? Bilim adamı mı, mühendis mi, teknisyen mi? Oynadıklarına bakıyorum da mekanik şeylerden, tasarımsal ve zeka gerektiren şeylerden hoşlanıyor. Daha şimdiden üç dil birden öğreniyor. Bence özel bir çocuk. Bir de okumayı severse harika olur. Şu sıralar bir tek bizimle rahat konuşamamasından tedirginim. Sanırım hangi dilde karşılık vereceğini bilemiyor. Bizi unutmadı, söylediklerimizi anlıyor ama akıcı türkçe konuşamıyoruz. İngilizce söylediklerini de biz anlamıyoruz. Hilal'e göre sorun yok, inşallah öyledir.

24 ekimde "Sevgili torunlarım (I)" yazımı, okuyabilsinler diye link vererek çocuklarımla paylaştım. Şöyle bir pasaj yazmışım o mektupta: "Nasıl bir dünya bırakıyoruz size? İnsanlığımız azalırken, dünyanın bize olan gazabı da gittikçe artıyor galiba. Bir tarafta yaşanan felaket ve olumsuzluklar, diğer tarafta hayatın umut dolu, mutluluk dolu yanları. Birini birine feda edemiyorum. Sizin bu günlerinizi, yıllarınızı yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Bunlar size armağan edilmiş anılarınız, geleceğe yazılmış mektuplarınız olacak. ... Bizim ömrümüz son demlerinde. Sizler ise henüz taze tomurcuklarsınız. Sizin için dua ediyorum. Rabbim iki cihan saadet ve selameti versin. Umarım mutlu ve sağlıklı bir ömrünüz olur." Nazlı: "Müsait olduğum bir vakit okuyacağım" demiş.  

Ertesi gün salıydı ve biz yine torunlarla beraberdik. 19:06'da kucağımızda ikizlerle bir öz çekim yaptık. Kucağında ikizler nenne de mutlu görünüyordu. Çocuklar da birlikte olduğumuz için kendilerince çeşitli maskaralıklar yapıyorlardı. Salonda onların "bî" dedikleri belki 10-12 tane emzik bulunuyor. İnciye bir tanesi yetiyor ama selim biri ağzında diğerleri elinde aynı anda üç dört emzikle olmadan yapamıyor. Bazen İnci'nin ağzından ya da elinden emziği çekip alabiliyor. Tabi o zaman inci basıyor çığlığı ama teslim de olmuyor. Ya gidip o da Selim'in elinden kurtarıyor ya da Selim kardeşine kıyamıyor aldığı emziği getirip veriyor. Bir de özür dileyerek sarılıp öpüyor kardeşini kuzum benim. Çarşamba günü banyo günümüz. Sırayla banyo yapıyorlar, saçları kurutuluyor, taranıyor ve temiz geceliklerini giyiyorlar.

Öğleyin bir fotoğraf gündem oldu. Elif'e göre 3 yıl öncesiymiş. Sanırım bizim Tokinin doğusunda bulunan Yaylabağ İmrahor yolu tarafında bir bahçe-cafeye kahvaltı için gitmiştik. O zaman yıl 2020, Tuna da 1,5 yaşında filan. Pandeminin ilk yılıydı. Evde sıkılmıştık, hava da güzel olunca yakındaki bir kır bahçesine kahvaltıya gidelim dedik.  Geniş meyve fidanlığı içinde yeşillik bir alandı. Bir cafesi, çocuk oyun yeri, hayvanları ve küçük bir satış yeri vardı. Masalar ağaçlar arasına dağıtılmıştı. Biraz pahalı olmasına rağmen yılda bir gidilebilecek güzel bir yerdi. Oğuzhan 25 yaş haline bakıp: "Morallerim bozuldu" demiş. Hilal: "Oğuzhan sen de her fotoda başka birisin 🤣" diye üstüne üstüne gitmiş. Oğuzhan olgunluğa vurmuş: "Artık ben de herkes gibiyim". Ne yapsın, yaş olmuş 28, o uzun saçlar kalmamış, biraz da genişlemiş mi ne. Herkesin başına gelen şeyler bunlar. Kimse 25'inde kalmıyor tabi. Şimdi evli barklı bir adam. O fotoğraftaki Tuna bile şimdi 4 yaşında küçük bir delikanlı. Ece 5,5 yaşında, okula gidiyor artık. 

26 ekim perşembe günü saat 15.30'da bir haftayı daha  bitirmiş olarak evimize dönüyorduk. Dün akşamdan bir iki fotoğraf paylaştım. Fotoğraflardan birinde İnci dizlerinin üstünde bir kitap okurken/karıştırırken görülüyor. Benim için oldukça ilginç bir enstanteneydi. Altına: "Armut dibine düşermiş. Görüyor musunuz?" diye yazdım. Eh ne de olsa anne babası iyi birer kitap okuyucusu. Çocuklar neredeyse bir kütüphane ev içinde yaşıyorlar. Küçüklüklerinden beri de çeşit çeşit kitapla büyüdüler. Böyle olması çok doğal elbette. Ama bu konuda İnci'nin daha önde olduğunu gözlemleyebiliyorum. Selim de kitap yığınının içinden çektiği kitaplarda hayvan, renk ve eşyaların isimlerini tekrarlamayı seviyor ama İnci bir başka. Sibel bu arada Ece'yi de unutmamış. Gönderdiği fotoğrafta Ece kendi yaptığı bilgisayarıyla görülüyor: "Dün Ece kendine kağıttan diz üstü bilgisayar yapmış :)" Zekaya bak. O da kendince oyunla karışık böyle entellektüel uğraşlar buluyor. "Maşallah kızçeme" dedim. Maşallah ki maşallah. 

Bir Cuma günü daha geldi. Allah nasip ederse hafta sonu misafirlerimiz olacak. Oğuzhan'la Esra gelecekler. Evlatlarıma, aileme ve dostlarıma şu mesajı paylaştım: "Rabbim şu mübarek saatlerde dertlerimize deva, sağğımıza şifa, gözümüze gönlümüze nur, işlerimize kolaylık ailemize, ülkemize ve dünyamıza huzur nasip eyle. Zalimlere fırsat, bize de kaza bela verme, mutluluklarımızı daim kıl Allahım. Hayırlı Cumalar.." Bu duama Oğuzhan da: "Amin" demiş.

27 ekim cumartesi günü sabah 09:35'te Oğuzhan: "Akşam inşallah yola çıkıyoruz" diye haber vermiş. Bolu tüneli Ankara yönünde kapalı olduğu için dağdan geçeceklermiş. "Hayırlı yolculuklar evlatlarım👋" diye yazdım. Nihayet geliyorlar. Epeydir bekliyorduk. Akşam üstü 18:48'de Esra: "Biz yola çıktık" demiş. El sallayıp "Selametle inşallah 🤲" dedim evlatlarıma. Elif de bir süre sonra: "İyi yolculuklar" dilemiş kardeşlerine. 21:18'de "Düzcedeyiz. Şimdilik normal yoğunluk" haberi gelmiş. Bir buçuk saat sonra hala dağdaymışlar, dur kalk ilerliyorlarmış. 23:25'te Esra: "Otobana tekrar dahil olduk" diye yazmış. Yolcuları takip eden Elif: "Bundan sonra rahat gidersiniz" diye yorum yapmış. Gölbaşında eve girdiklerinde saat 02:49'du. Ben de Cüneyt'e gelip gelemiyeceğimizi merak etmesinler diye: "Cüneyt inşallah yarın sabah hep birlikte saat 11 gibi  geleceğiz" yazdım.

Çocukları beklerken bir taraftan da "Gönül dağını" izliyorduk. O bizim değişmeyen cumartesi gecesi klasiğimiz. Elif kendi anlarını paylaşmış. Ben de mukabil bizim halimizi gönderdim. Bu diziyi seviyoruz. Bir Anadolu dizisi. Yer yer dramatik bölümler olmasına rağmen genelde komik, eğlenceli, bizden hikayeler. Yozlaşmış diziler seyretmek istemiyoruz. Fazla gergin olanlar da rahatsız ediyor. Dizi dediğin gönül dağı gibi su olup akacak. Başlangıçta üç mucit amcaoğlunun başarıları üzerineydi. Ama tutuldukça ve her yıl izlenmeye devam edildikçe o konu biraz gölgede kaldı. Ayrıca işin doğası gereği senaristler sık sık eleman değiştiriyor, diziye farklı karakterler, değişik hikayeler ekliyorlar. Olsun, şu anda bizim banko dizimiz o. 


Bu arada Nazlı'ya da laf atılmış. 23:48 Oğuzhan: "Çalış kızım". Elif 23.55'de kızına "Bitmedi mi mesai?" diye sormuş. Nazlı'nın cevabı ise ancak saat 00:46'da geldi: "Anca eve yatağa uzandım" Canım kızım. Böyle istedi ama şimdi geri dönüp başka tercih yapması da mümkün değil. Seçtiği bu yolda başarılı olmasını, mutlu olmasını diliyorum. Aslında onun serencamı yaşıtı gençler için de ders verir nitelikte. Kararlı olup bir üniversite bitirmeye çalışacağı yerde daldan dala uçmaya heves eden gençlerin çoğunun ancak yaşayarak anladığı bir süreç bu. Pişman olsalar da geri dönüşleri olmuyor. Keşke sabırlı ve metanetli olmayı başarabilseler.  

Pazar sabahı erken kalkıp kahvaltıyı hazırladım. Birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Esra ailemize 16.ncı kişi olarak katıldı, onun da sevip sevmediklerini bilmemiz lazım. Meğer o da domatesi soyulmadan yiyemezmiş. Eh bu da bir şey, hiç domates te sevmeyebilirdi. Hala bana "Yılmaz amca" Selma'ya da "Selma teyze" diyor. Alışamadı herhalde. Ama bu işler daha ilk başta olursa iyi olur. Sonradan değiştirmek bana göre daha zor. Öyle geliyor ki biz bu "amca-teyze" hitabına yavaş yavaş kendimizi alıştırsak daha iyi. Kahvaltıdan sonra Esra gelinimi emanetini vermek salona davet ettim. Onun için bekleyen IV.ncü kitabı teslim ettim. Daha nişanlanmamışken ona ithaf edilmişti. Böylece Allah nasip etti emanet sahibine ulaşmış oldu. Önceden el yazımla ona bir önsöz yazmıştım. 11:33'te bu anı fotoğrafladık. Ardından grubumuzda "Corona günleri-IV- de sahibini buldu. Esra kızıma sevgilerimle" notuyla paylaştım bu hatırayı. 

Hemen yarım saat sonra Cüneyt'lerdeydik. Kuzucuklar çok sevindi bu birlikteliğe. Çekilen fotoğraf mutluluğumuzu belgelemiş oldu. Elif Gerede'den koca kırmızı bir kalple bize katılmış: "❤️" ve "Keyfiniz bol olsun". Oğuzhan ve Esra pazartesi gününe kadar Ankara'dalar. Biz Cüneyt'lerdeyken onlar da kendi kafalarına göre takılırlar artık. Onlar ayrıldı biz torunlarla kendi mesaimize döndük. Çocukların yemekleri yedirildi, birlikte oyun oynandı. Bugün banyo günleriydi sırayla "bıcı bıcı" yaptılar, kurutma makinesiyle saçları kurutuldu, taranıp mis gibi oldular. 

Pazar günü hava da iyiyse ne olur? Tabi ki parka gidilir. Hepsi seviyorlar parka gitmeyi. İkizler "paka gidelim, paka gidelim!" diye tutturuyorlar. Ben de onların parktaki mutlu, eğlenceli hallerini fotoğraflamayı seviyorum. Cüneyt'le Sibel bu arada savuşmuşlardı. Arada bir onlara da böyle fırsat oluşturmak gerekiyor. Fotoğraflarda Ece'yi tam görememiş olacak ki Sibel: "Ece evde mi?" diye sormuş. O yüzden Ece'yle İnci'nin arkadan el ele yürüdükleri bir fotoğrafını gönderdim. Fotoğraf o kadar güzel ki. Cüneyt bile kırmızı bir ❤️ kalp koymuş altına. 

Aynı akşam Oğuzhan gelip bizi aldı. Ece de bizimle geldi. Birlikte A.Ayrancı'ya gittik. Amacımız evliliğimizin 44.ncü yılını kutlamaktı. Pazar olmasaydı meclis bahçe lokantasına gidebilirdik ama hafta sonu orası kapalı. Oğuzhan da nostalji olsun diye bizi yakındaki kebap44'e götürdü. Oralarda geçirdiği ilk gençlik yılları onun için önemliydi. Lokantada oturduk. Siparişlerimizi verdik. Saat 19:54'te toplu fotoğrafımız ailemizde "A. Ayrancı kebap44 te 44.ncü evlilik yıldönümü yemeği" notuyla paylaşılmıştı. Oğuzhan: "Malatya kayısısı" ilavesi yaparken  Elif: "Erkene mi aldınız ?😂" sorusunu sormuş. Evet, düğünümüz 44 yıl önce 1-2 Kasımda yapılmıştı. Ama bu akşam birlikte olunca anı değerlendirmiştik. Bunun üzerine Elif de bizi böyle:"😉😘" kutladı. Ben fark etmedim ama yemekte Ece, Esra yokmuş gibi davranmış.:D Demek ilk görüşme biraz mesafeli geçmiş. Oldukça kızçe bir durum bu. Ben anladım, Cüneyt te gülerek karşılamış: "🤣" Daha önümüzde uzun bir birliktelik var. Çok yakında sarmaş dolaş olurlar. Bize dönersek, hamdolsun biz neredeyse yarım asrı geride bıraktık. Rabbim sağlıkla, huzurla daha nice hayırlı yıllar nasip etsin. Hep birlikte olabilelim.

29 ekim saat 13:30. Bu hafta sonu evlatlarımızı ağırlamıştık. Çam sakızı çoban armağanı hediyelerini de aldılar. Son olarak salonda bir öz çekimle anı  da belgeledik. Biraz önce de evden ayrıldılar. Ama Ekrem'lere ve Anıtkabire uğramışlar. Ancak akşam üstü Ankara'dan çıktıklarını öğrendik. Allah hayırlı yolculuklar versin 👋. Elif de: "Hayırlı yolculuklar" diledi. İnşallah selametle ve salimen evlerine varırlar. Saat 20:45'te "Şuan düzcedeyiz", saat 22:05'te "Sapancadayız" haberi geldi. Sanal el salladık 👋

En son yayınladığım MEKTUPLAR dizisinden "Sevgili torunlarım (II)" yazımız saat 22:10'da aileme duyurdum. Aynı zamanda güne de uygun düşen bu yazımı merak edenin okumasını istiyordum. "Bugün 29 Ekim 2023. Cumhuriyetimizin  100.ncü yılını kutluyoruz. Bütün acılarımıza, zorluklarımıza rağmen başımız dik ve gururluyuz. İçimiz coşku dolu. Görebildiğimiz her yan albayraklarla donanmış vaziyette. Bugün için yurdun en uzak noktasına kadar birçok etkinlik düşünülmüş. Bütün kurumlarıyla, halkı, öğrencileri ve gençleriyle Cumhuriyet bayramımızı hep birlikte kutluyoruz. Ne muhteşem bir olay. Görüş ayrılıklarımızı bir tarafa bırakarak, farklılıklarımızı zenginlik sayarak cumhuriyet paydasında buluşmuşuz ne güzel. Genç Cumhuriyet bir asrı geride bıraktı. Yarından itibaren de "Cumhuriyetin ve Türkiye'nin 2.nci yüzyılı" başlıyor. Biz 3.ncü kuşak Cumhuriyet çocuklarıyız. Mutluyuz ama ne zorluklarla bu noktaya geldiğimizi de iyi biliyoruz…" Yazının tümünü Kaynak https://yzyorum.blogspot.com/2023/10/29-ekim-2023-2100-pazar-torunlarima.html Okuyabilirsiniz

Tam bu sıralarda Sibel'den bir mesaj geldi. Bu bir son dakika haberiydi. Salı günü de okullar tatil edilmiş. Elif: "Yani, Şaşırdık biz de" demiş. Tabi biz hemen aklımıza gelen soruyu sorduk: "Ne olacak şimdi? Düşündünüz mü?" Sibel: "valla babacım herkes uyuyor şu anda...🤷 telefonu elime aldım pişman oldum.."diye yazmış. Bir süre sonra yeniden yazdı: "Kreş açıkmış, sadece Ece tatil, onu idare ederiz yarın 👍" Rahatlamıştık. Saat 23:03'tü: "Tamam. İyi geceler kızım" dedim. O da: "Sağ olun, iyi geceler herkese 🤗" dedi. Haber bekliyordum, yarım saat sonra Oğuzhan: "Eve girdik" diye yazdı. Elif de bekliyormuş: "Hadi geçmiş olsun" dedi. Oğuzhan hepimize birden: "Saolll hayırlı geceler" diyerek "hadi yatın artık" demiş oldu. 

Böylece 30 ekim salı gününü de arkada bırakmıştık. Ayın son günü kahvaltı sırasında Cüneyt: "Geçen pazar çektik, bayramda" diye ecenin bir fotoğrafını gönderdi. Ayın 27'sinde Sibel de: "..ve bugün anne yazmış 🤗" demişti. Hep birlikte kuzucuğumuza "Maşallah ❤️" dedik. Elif: "Nasıl da büyüdü Ece😘" demiş. Annesi: "ama hâlâ bebek 😊" şeklinde ilave yapmış kızı için. Zaten annelere göre çocukları hiç büyümez. Bir de şu var tabi: "İçimizdeki o bebek hiç büyümeyecek". "Kalıbımıza bakma 🙂"dedim 67 yaşında biri olarak.

Sevgili Torunlarım,

29 Ekim 2023 bizim ülkemiz için çok önemli ve anlamlı. Bu yüzden Cumhuriyeti'mizin 100. yılı kapsamında ülke genelinde oldukça yaygın kutlamalar gerçekleştirildi. 29 ekim bir başka açıdan ülkemiz için ikinci bir yüzyılın başlangıcı. Düşünüyorum da 29 Ekim 1923'ten bu yana bir asır geçmiş. Milletimizin adeta küllerinden yeniden doğduğu, aynı zamanda 20.nci yüzyıldan 21.nci yüzyıla geçtiğimiz bir süreci geride bırakmışız. Geçtiğimiz yüzyıl bir yandan çok önemli olayların, değişim, dönüşümlerim yaşandığı bir tarih dilimiydi. Dünyamız bir asır daha yaşlandı ama  bizim gibi köklü bir millet için daha çok genç sayılırız. Kutlu olsun.

Böyle önemli bir ay maalesef 1 Ekim günü Ankara Kızılay’da gerçekleşen bombalı bir terör saldırısıyla başladı. Meclisin tam karşısındaki Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü girişine düzenlenen canlı bomba eyleminde 2 Polis yaralandı. Saldırıyı terör örgütü PKK üstlendi. İki failinin de kimlikleri belli oldu. İçişleri Bakanlığı, PKK mensubu Kanivar Erdal kod adlı Hasan Oğuz’un ardından saldırının diğer failinin de kimliğinin belirlendiğini ve isminin Özkan Şahin olduğunu duyurdu. Saldırganlar Suriye’den gelmişler.

Daha bir hafta geçmeden 7 Ekim günü bu defa Filistin Gazze tarafından bir kıyamet koptu. Gazze'nin silahlı gücü Hamas'ın işgalci İsrail'e karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonu sonrasında İsrail de Demir Kılıç Operasyonu'nu başlattı. O günden bu yana neredeyse 80 gündür Gazze havadan denizden ve karadan acımasızca vuruluyor. Şu ana kadar 21 bine yakın sivil Gazze'li şehit edildi. Bunların en az 14 bini yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşuyor. Gazze'nin kuzeyi deprem olmuş gibi dümdüz oldu. Güvende olsun diye güneye göçen insanlar orada da sürekli vuruluyorlar. Hiçbir yerden yardım yok, su yok, gıda yok, yakıt yok. Hastaneler, okullar, devlet binaları ve alt yapı tesisleri kural tanımadan acımasızca bombalanıyor.

Dünya bu savaşla şimdiye kadar görülmemiş vahşi bir katliama, adeta bir soykırıma şahit oluyor. Buna rağmen siyonist güçlerin güdümündeki dünya medyası ve liderler "ateşkes" kelimesini dahi ağızlarına alamıyorlar. Ama neredeyse üç ay dolmasına rağmen hala işgalci İsrail ordusu Kassam tugaylarına karşı açık bir ilerleme sağlayamıyor. Kayıplarını da artık saklayamıyorlar. Kendi ülkeleri de dahil olmak üzere dünya kamuoyu giderek daha fazla sesini yükseltmekte. BM'de arkasında sadece ebedi ve ezeli hamisi ABD kaldı. Zalimin zulmü payidar olmaz, olmadı, olmayacak. Ellerinde kan, arkalarında böyle soysuz bir katliamın bıraktığı nefretle "insanlıktan yoksun, savaş suçlusu Gazze katilleri" olarak hatırlanacaklar. Filistin de Gazze ile birleşerek hür bir devlet olacak. Mescid i Aksa yeniden üç dinin ortak ve kutsal mekanı olarak esaretten kurtulacak. Allahın izniyle o gün gelecek ve sizler de bunu göreceksiniz. O zaman hem hamd edecek hem de her daim mazlumun yanında olan ülkenizle gurur duyacaksınız.  

EKİM 2923

[13:25, 01.10.2023] Oğuzhan: Bunu da salona alacağız

[13:26, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: 👍

[13:27, 01.10.2023] Oğuzhan: Rakun pek hoşlanmadı halılardan

[13:27, 01.10.2023] Oğuzhan: 😒

[13:36, 01.10.2023] Elif: Güzel olmuş

[13:36, 01.10.2023] Elif: O da alışır zamanla😉

[14:11, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: Yola çıktık. İnşallah saat 4 gibi ankarada oluruz.

[14:12, 01.10.2023] Selma: İyi ğünlerde kullanın kuzularım

[14:24, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: Kızılcahamam yolundan gidiyoruz

[14:35, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: Peynir mi

[14:36, 01.10.2023] Hilal: Evet kaşar

[14:57, 01.10.2023] Cüneyt: Dörtte aştide olacağım, iyi yolculuklar

[15:13, 01.10.2023] Oğuzhan: Umarız

[16:25, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: Geldik çok şükür.  Cüneyt bizi aldı.

[16:31, 01.10.2023] Oğuzhan: Hadi geçmiş olsun

[16:37, 01.10.2023] Elif: Ankara özledi sizi😉

[16:37, 01.10.2023] Elif: Biz de yine bir çalışma

[16:41, 01.10.2023] Oğuzhan: Adamın haftaiçi çalışytığı yetmiyor

[16:41, 01.10.2023] Oğuzhan: Bir de haftasonu

[16:44, 01.10.2023] Elif: Birlikte çalışıyoz😅

[16:47, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: 👍Maşallah

[16:47, 01.10.2023] Oğuzhan: Ustaaaam

[16:47, 01.10.2023] Oğuzhan: Eldivenleri bile var

[18:09, 01.10.2023] Elif: Amele gibi çalışıyoruz işte 😂

[18:13, 01.10.2023] Oğuzhan: Kendi evine çalışıyorsun ne güzel

[18:13, 01.10.2023] Oğuzhan: Yormaz

[18:18, 01.10.2023] Yılmaz Yalçın: Torunlara kavuştuk

[18:21, 01.10.2023] Elif: Boşalttık

[18:39, 01.10.2023] Oğuzhan: Yüzler gülüyor

[19:53, 02.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bahçe narımızı yiyorlar

[10:09, 03.10.2023] Yılmaz Yalçın: Sabah uğurlama

[10:43, 03.10.2023] Cüneyt: 🤣🤣🤣

[11:06, 03.10.2023] Elif: Ece niye küsmüş?

[11:46, 03.10.2023] Cüneyt: Botunu giydirmedik diye

[11:52, 03.10.2023] Elif: 😅

[22:35, 05.10.2023] Yılmaz Yalçın: Pazartesi akşamından tebessümlük bir poz

[23:16, 05.10.2023] Elif: Onlar da tabletlenmiş

[11:57, 06.10.2023] Hilal: Kargo geldi

[13:44, 06.10.2023] Yılmaz Yalçın: İyi, sevindik. İnşallah diğerini de alırsınız

[13:47, 06.10.2023] Hilal: Onlar kargoyu almislar, ama biletlerini erteletmisler ekim 20 den sonra

[13:48, 06.10.2023] Yılmaz Yalçın: Hayırlı cumalar sevgili ailem. Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerimize olsun inşallah. İşlerimiz kolay, kazançlarımız bereketli olsun. Sağlık ve esenlik içinde güzel bir haftasonu geçirelim.

[13:48, 06.10.2023] Hilal: Montunu cikartmiyor cok sevdi

[18:25, 06.10.2023] Yılmaz Yalçın: İki gündür

içerse dışarda çalıştık. Bahçe yıkanıp temizlendi. Saksılar elden geçti. Çiçeklerimizi içeri aldık.

[18:38, 06.10.2023] Cüneyt: Baba Ece gelmek istiyor. Yarın akşam 6 gibi getirip döneceğim, olur mu?

[18:53, 06.10.2023] Yılmaz Yalçın: Olur oğlum getir. İyi akşamlar

[19:09, 06.10.2023] Sibel: TKreşteki Turuncu Partisi ve önceki haftaki Mavi Partisi'nden 😊 kreşte hergün bayram 😂

[19:21, 06.10.2023] Elif: Tertemiz olmuş baba😉

[19:21, 06.10.2023] Elif: Ellerine sağlık

[16:27, 07.10.2023] Elif: Biz yine😅

[17:53, 07.10.2023] Yılmaz Yalçın: Kolay gelsin 🙂

[20:01, 07.10.2023] Aydın: Sağol baba😊

[20:07, 07.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bu gece misafirimiz var.

[21:31, 07.10.2023] Yılmaz Yalçın: Dedesinin koltuğunda bilgisayarda çizgi film

[21:37, 07.10.2023] Sibel: canım kuzummm❤❤❤

[11:33, 08.10.2023] Yılmaz Yalçın: Günaydın. Bebeklerimizle birlikte uyandık, kahvaltı ettik

[11:48, 08.10.2023] Elif: 😊

[11:55, 08.10.2023] Cüneyt: ❤️

[12:02, 08.10.2023] Sibel: keyifler yerinde 😊❤

[14:11, 08.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bahçeye çıktık

[16:11, 08.10.2023] Elif: Muhabbetiniz bol olsun😉

[17:08, 08.10.2023] Sibel: bayılıyor kumla toprakla oynamaya...

[21:49, 09.10.2023] Aydın: 😊

[16:40, 10.10.2023] Yılmaz Yalçın: Eceyle yakın parka gittik

[19:44, 10.10.2023] Sibel: fotoğrafa bakınca kim der bugün acillik oldu diye...

[20:09, 10.10.2023] Oğuzhan: Nereden nereye

[20:10, 10.10.2023] Oğuzhan: Ne oldu ateşlendi mi

[20:39, 10.10.2023] Elif: Hayırdır?

[21:04, 10.10.2023] Elif: Karnı ağrımış

[21:04, 10.10.2023] Elif: Geçmiş olsun

[21:24, 10.10.2023] Yılmaz Yalçın: Sabah çok ağlamış. İyiydi ama Lösantede tahlilleri oldu. Biz sabah erken geldik. İkizler de grip aşısı oldular. Şimdi banyolarını yaptılar. Hepsi iyi.

[16:36, 11.10.2023] Elif: O yatış ne öyle?😅

[19:28, 12.10.2023] Cüneyt: Anne Cmts merve gelemiyor, seni sabah 11’de alacağım akşam 17.30 da geri bırakacağım

[19:29, 12.10.2023] Cüneyt: Ece ve annesi pazar bi gezme programı yaptı. Ece bu haftasonu gelmeyecek.

[20:41, 12.10.2023] Selma: Tamam oğlum

[10:30, 13.10.2023] Yılmaz Yalçın: Ya Rabbi, hastalıklarımıza şifa ver, Günahlarımızı affet, Dualarımızı kabul ve her türlü zorluğu kolaylığıa tebdil eyle,  Ey Allahım! bize eşyanın hakikatini göster. Senin rahmetin merhametin bereketin eksik olmasın üzerimizden. Hayırlı cumalar

[11:33, 13.10.2023] Aydın: Hayırlı cumalar

[11:59, 13.10.2023] Elif: Amin

[16:33, 14.10.2023] Elif: Yine nasip olur inşallah 😍

[19:46, 14.10.2023] Cüneyt: Murad mıydı bu?

[19:48, 14.10.2023] Elif: Evet Bursa da

[12:14, 15.10.2023] Oğuzhan: Hayırlı pazarlar

[18:58, 15.10.2023] Oğuzhan: İstinat duvarı mı bu

[19:24, 15.10.2023] Elif: Evet

[19:25, 15.10.2023] Elif: Öndekinin devamı

[19:40, 15.10.2023] Selma: Allah bitirmeyi nasip etsin inşallah 🤲🤲❤️

[20:21, 15.10.2023] Elif: Amin inşallah

[20:22, 15.10.2023] Cüneyt: 😉

[20:22, 15.10.2023] Cüneyt: Yanlış oldu, bu ablamaydı

[20:22, 15.10.2023] Elif: Şu ev bi satılsa

[20:22, 15.10.2023] Elif: Dua edin

[20:22, 15.10.2023] Cüneyt: Hangi ev satılcak ki?

[20:22, 15.10.2023] Elif: Yoksa topu dikeceğiz 🥴

[20:23, 15.10.2023] Elif: Çankaya daki

[20:23, 15.10.2023] Cüneyt: Hee

[20:23, 15.10.2023] Elif: 3 milyon 200 verdiler

[20:23, 15.10.2023] Elif: Kardeşler beğenmedi 😩

[20:23, 15.10.2023] Cüneyt: Çk fark yoksa sarın bence

[20:23, 15.10.2023] Cüneyt: Yarın ne olcağı belli değil

[20:23, 15.10.2023] Oğuzhan: 4 mü istiuorlar

[20:23, 15.10.2023] Elif: 3.5 istiyorlar

[20:24, 15.10.2023] Elif: Diyoruz ama pek kar etmiyor

[20:25, 15.10.2023] Cüneyt: Hayırlısı

[20:25, 15.10.2023] Elif: Evet hayırlısı ile bir müşteri 😁

[20:28, 15.10.2023] Cüneyt: Bu arada biz geçen bursa bülbülü filmine gittik, güzel tatlı komedi, gerginliği alır

[20:29, 15.10.2023] Elif: İzledik biz onu😉

[20:29, 15.10.2023] Cüneyt: Bu hafta da nuri bilge düşünüyoruz bakalım, skalamız meşrebimiz geniş

[20:30, 15.10.2023] Elif: İyi oluyor sinemada tabi

[21:09, 15.10.2023] Oğuzhan: Hangi filmi sinemada ki

[21:31, 15.10.2023] Cüneyt: Kuru ots

[22:29, 15.10.2023] Oğuzhan: 3 saat biraz iddialı

[21:47, 16.10.2023] Elif: 🤣

[21:47, 16.10.2023] Elif: Erkenci kuş 😎

[21:50, 16.10.2023] Selma: Maşallah kuzuma benim

[23:42, 16.10.2023] Oğuzhan: Oğlan dayıya derler ama bu amcasına çekmiş 🚀

[23:56, 16.10.2023] Elif: 😂

[01:32, 17.10.2023] Nazlı: :)))

[10:10, 17.10.2023] Sibel: bugün illa elbise istedik çıkarayak...

[15:56, 18.10.2023] Yılmaz Yalçın: Ece erken başladı. Ütü yapıyor

[16:36, 18.10.2023] Elif: Okul?

[16:40, 18.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bugün grip aşısı oldu. Hep birlikte cepa ya gittik.

[11:14, 19.10.2023] Elif: Yağız ın sınıf etkinliği

[11:14, 19.10.2023] Elif: Çorbacıya gitmek😜

[11:44, 19.10.2023] Sibel: Yaüız çorbayla doymaz ki..

[11:57, 19.10.2023] Elif: Yanındaki ekmek sayısına göre değişir 😅

[12:34, 20.10.2023] Yılmaz Yalçın: Günümüz hayr, şerler def olsun. Gönlümüz huzurla dolsun inşallah.

[12:40, 20.10.2023] Yılmaz Yalçın: Cüneyt bu hafta sonu gelenimiz olmayacak. Anneni yarın alabilirsin

[18:18, 20.10.2023] Yılmaz Yalçın: Safiyemizi ziyaret ettik. İyiydi, iyi gördük.

[20:11, 20.10.2023] Sibel: 😂

[20:18, 20.10.2023] Elif: ❤️

[20:37, 20.10.2023] Yılmaz Yalçın: Güzellerim, bize de gelin kuralım 🤗

[09:56, 21.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bugün Tunanın doğum günü. Kutlu olsun delikanlıma. Dedesinin anneannesinin kuzusu artık 4 yaşında. 🤗

[10:16, 21.10.2023] Elif: Doğum günü kutlu olsun Tunacıkın😘

[10:46, 21.10.2023] Sibel: Nice mutlu, sağlıklı, sevgi dolu yılların olsun😊💐🎂

[11:22, 21.10.2023] Oğuzhan: Doğum günün kutlu olsun tunacığımm ❤️

[11:47, 21.10.2023] Esra Ergün: Doğum günün kutlu olsun Tunaaaa 🌸🎈

[12:48, 21.10.2023] Hilal: Tesekkurler🥰

[19:04, 21.10.2023] Hilal: ❤️

[19:05, 21.10.2023] Hilal: Tuna uyuyor şimdi yarin dinleticem😁

[20:14, 21.10.2023] Nazlı: Doğum günüsü kutlu olsuun❤️

[13:08, 22.10.2023] Yılmaz Yalçın: Ece ile bir hafta sonu

[13:09, 22.10.2023] Yılmaz Yalçın: 👋

[13:35, 22.10.2023] Elif: 😘

[13:54, 22.10.2023] Yılmaz Yalçın: Uyuyan fasulye(!) barbunya ayıklamaya yardım ediyor.

[14:46, 22.10.2023] Elif: Yan duvar tamamlandı.

[14:51, 22.10.2023] Yılmaz Yalçın: Çok güzel olmuş

[15:03, 22.10.2023] Elif: Dere boyunu da budamış Aydın

[20:12, 22.10.2023] Yılmaz Yalçın: Ödevini de yaptı

[14:57, 23.10.2023] Yılmaz Yalçın: Deney mi yapıyor

[14:58, 23.10.2023] Hilal: Kamp

[14:21, 24.10.2023] Yılmaz Yalçın: Sevgili torunlarım (I),

Nasıl bir dünya bırakıyoruz size? İnsanlığımız azalırken, dünyanın bize olan gazabı da gittikçe artıyor galiba. Sizin için dua ediyorum. Rabbim iki cihan saadet ve selameti versin. Bizim ömrümüz son demlerinde. Sizler ise henüz taze tomurcuklarsınız. Umarım mutlu ve sağlıklı bir ömrünüz olur.

Galiba bu dönemi bir mektupta tamamlayamayacağım. Cumhuriyetimizin 100.ncü yılı olan 29 Ekimi odağına alan birbirinin devamı üç mektupla yazabilirim. Çünkü bir tarafta yaşanan felaket ve olumsuzluklar, diğer tarafta hayatın umut dolu, mutluluk dolu yanları. Birini birine feda edemiyorum.

Sizin bu günlerinizi, yıllarınızı yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Bunlar size armağan edilmiş anılarınız, geleceğe yazılmış mektuplarınız olacak. Umarım bu…

[14:35, 24.10.2023] Nazlı: Müsait olduğum bir vakit okuyacağım

[15:15, 24.10.2023] Yılmaz Yalçın: http://yzyorum.blogspot.com/2023/10/22-ekim-2023-2330-pazar-torunlarima.html

[15:15, 24.10.2023] Yılmaz Yalçın: Şimdi oldu galiba

[19:06, 24.10.2023] Yılmaz Yalçın: İkizlerle

[08:30, 25.10.2023] Oğuzhan: Opet ilköğretim okulu

[11:26, 25.10.2023] Elif: Bizim okulu kardeş okul yapsak😉

[11:27, 25.10.2023] Elif: Bize de birşeyler düşmez mi?

[11:40, 25.10.2023] Oğuzhan: Bunu düşündüm aslında

[11:41, 25.10.2023] Oğuzhan: Bütün okullarla işbirliği yapıyor sanıyordum ama daha çok köy okulları galiba

[11:53, 25.10.2023] Elif: Bizim bir okul binamız bile yok henüz 😢

[11:53, 25.10.2023] Elif: Aklında olsun belki ilerde bur fırsat olur

[11:53, 25.10.2023] Oğuzhan: Okulun adı neydi sizin

[11:53, 25.10.2023] Oğuzhan: Nasıl yok

[11:53, 25.10.2023] Oğuzhan: Hala başka okulda mısınız siz

[11:53, 25.10.2023] Elif: Okul inşaatı bitmedi

[11:53, 25.10.2023] Elif: Yan okuldayız

[11:54, 25.10.2023] Elif: Halil Nom İlkokulu bizimkisi

[11:54, 25.10.2023] Oğuzhan: Ben konuşmaya çalışacağım da bu durum sıkıntı

[12:15, 25.10.2023] Elif: 3 yıl öncesi

[12:25, 25.10.2023] Oğuzhan: Morallerim bozuldu

[15:52, 25.10.2023] Hilal: Oguzhan sen de her fotoda baska birisin 🤣

[15:52, 25.10.2023] Oğuzhan: Artık ben de herkes gibiyim

[15:21, 26.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bu haftayı da bitirdik. Hafta sonu misafirlerimiz olacak.

[15:22, 26.10.2023] Yılmaz Yalçın: Armut dibine düşermiş. Görüyor musunuz?

[05:39, 27.10.2023] Yılmaz Yalçın: Rabbim şu mübarek saatlerde dertlerimize deva, sağlığımıza şifa, gözümüze gönlümüze nur, işlerimize kolaylık ailemize, ülkemize ve dünyamıza huzur nasip eyle. Zalimlere fırsat, bize de kaza bela verme, mutluluklarımızı daim kıl Allahım. Hayırlı Cumalar..

[08:12, 27.10.2023] Oğuzhan: Amin

[09:35, 27.10.2023] Oğuzhan: Akşam inşallah yola çıkıyoruz

[09:35, 27.10.2023] Oğuzhan: Bolu tüneli Ankara yönlü kapalıymış, dağdan geçicez geçe kalırız

[15:19, 27.10.2023] Sibel: Dün Ece kendine kağıttan diz üstü bilgisayar yapmış :)

[15:32, 27.10.2023] Yılmaz Yalçın: Maşallah kızçeme

[17:01, 27.10.2023] Yılmaz Yalçın: Hayırlı yolculuklar evlatlarım👋

[17:30, 27.10.2023] Sibel: ve bugün anne yazmış 🤗

[18:48, 27.10.2023] Esra Ergün: Biz yola çıktık

[18:58, 27.10.2023] Yılmaz Yalçın: Selametle inşallah 🤲

[19:06, 27.10.2023] Elif: İyi yolculuklar

[21:18, 27.10.2023] Oğuzhan: Düzcedeyiz

[21:18, 27.10.2023] Oğuzhan: Şimdilik normal yoğunluk

[22:48, 27.10.2023] Oğuzhan: Dağdayız dur kalk

[23:25, 27.10.2023] Esra Ergün: Otobana tekrar dahil olduk

[23:25, 27.10.2023] Elif: Bundan sonra rahat gidersiniz

[02:49, 28.10.2023] Oğuzhan: Girdik eve

[02:55, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: Cüneyt inşallah yarın sabah hep birlikte saat 11 gibi  geleceğiz.

[11:33, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: Corona günleri-IV- de sahibini buldu. Esra kızıma sevgilerimle.

[12:04, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: Birlikteyiz

[12:20, 28.10.2023] Elif: ❤️

[12:20, 28.10.2023] Elif: Keyfiniz bol olsun

[13:32, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: Parka geldik

[13:52, 28.10.2023] Sibel: Ece evde mi?

[14:37, 28.10.2023] Cüneyt: ❤️

[19:54, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: A. Ayrancı kebap44 te 44.ncü evlilik yıldönümü yemeği

[19:55, 28.10.2023] Oğuzhan: Malatya kayısısı

[19:58, 28.10.2023] Elif: Erkene mi aldınız ?😂

[20:08, 28.10.2023] Yılmaz Yalçın: Birlikte olunca

[20:39, 28.10.2023] Elif: 😉😘

[23:06, 28.10.2023] Elif: Cumartesi gecesi klasiği

[23:48, 28.10.2023] Oğuzhan: Çalış kızım

[23:55, 28.10.2023] Elif: Bitmedi mi mesai?

[00:46, 29.10.2023] Nazlı: Anca eve yatağa uzandım

[13:30, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: Bu hafta sonu evlatlarımızı ağırladık. Biraz önce de yola çıktılar. Allah hayırlı yolculuklar versin. 👋

[13:33, 29.10.2023] Elif: Hayırlı yolculuklar

[14:52, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: Cüneyt bugün gelir misin. Birşeyler alıp koyduk.

[20:40, 29.10.2023] Elif: Oğuzhan vardınız mı?

[20:45, 29.10.2023] Oğuzhan: Ekremlere ve Anıtkabire uğradık biz

[20:45, 29.10.2023] Oğuzhan: Şuan düzcedeyiz

[22:05, 29.10.2023] Esra Ergün: Sapancadayız

[22:09, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: 👋

[22:10, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: Sevgili torunlarım (II),

Bugün 29 Ekim 2023. Cumhuriyetimizin  100.ncü yılını kutluyoruz. Bütün acılarımıza, zorluklarımıza rağmen başımız dik ve gururluyuz. İçimiz coşku dolu. Görebildiğimiz her yan albayraklarla donanmış vaziyette. Bugün için yurdun en uzak noktasına kadar birçok etkinlik düşünülmüş. Bütün kurumlarıyla, halkı, öğrencileri ve gençleriyle Cumhuriyet bayramımızı hep birlikte kutluyoruz. Ne muhteşem bir olay. Görüş ayrılıklarımızı bir tarafa bırakarak, farklılıklarımızı zenginlik sayarak cumhuriyet paydasında buluşmuşuz ne güzel.

Genç Cumhuriyet bir asrı geride bıraktı. Yarından itibaren de "Cumhuriyetin ve Türkiye'nin 2.nci yüzyılı" başlıyor. Biz 3.ncü kuşak Cumhuriyet çocuklarıyız. Mutluyuz ama ne zorluklarla bu noktaya geldiğimizi de iyi …

[22:10, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: ------

Yazının tümünü

Kaynak https://yzyorum.blogspot.com/2023/10/29-ekim-2023-2100-pazar-torunlarima.html

Okuyabilirsiniz

[22:30, 29.10.2023] Sibel: son saniyede..

[22:32, 29.10.2023] Elif: Yani

[22:33, 29.10.2023] Elif: Şaşırdık biz de

[22:42, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: Ne olacak şimdi? Düşündünüz mü?

[22:43, 29.10.2023] Sibel: valla babacım herkes uyuyor şu anda...🤷♀️

[22:44, 29.10.2023] Sibel: telefonu elime aldım pişman oldum..

[23:02, 29.10.2023] Sibel: Kreş açıkmış, sadece Ece tatil, onu idare ederiz yarın 👍

[23:03, 29.10.2023] Yılmaz Yalçın: Tamam. İyi geceler kızım.

[23:06, 29.10.2023] Sibel: Sağ olun, iyi geceler herkese 🤗

[23:43, 29.10.2023] Oğuzhan: Eve girdik

[23:45, 29.10.2023] Elif: Hadi geçmiş olsun

[23:45, 29.10.2023] Elif: İyi geceler

[23:47, 29.10.2023] Oğuzhan: Saolll hayırlı geceler

[21:46, 30.10.2023] Oğuzhan: Cumartesi akşamı yemekte

[21:47, 30.10.2023] Oğuzhan: Ece, Esra yokmuş gibi davrandı :D

[22:47, 30.10.2023] Cüneyt: 🤣

 [11:22, 31.10.2023] Cüneyt: Geçen pazar çektik, bayramda

[11:48, 31.10.2023] Elif: Maşallah ❤️

[11:48, 31.10.2023] Elif: Nasıl da büyüdü Ece😘

[12:23, 31.10.2023] Sibel: ama hâlâ bebek 😊

[12:28, 31.10.2023] Yılmaz Yalçın: İçimizdeki o bebek hiç büyümeyecek. Kalıbımıza bakma. 🙂

1 eylül saat 12:41'de Eskisehir'e doğru yola çıkmışlardı. Büyük torunum Nazlı orada yaşıyor. Öğrencilikle aşçılık arası bir çizgide. Okullar açılmadan kızlarını görmek istemişler. Bir hafta sonra herkes için yeni bir dönem başlayacak. Nazlı kendi var olma mücadelesine, Yağız okuluna, Elif'le Aydın da yeniden öğrencileri ve velileriyle olan hayhuyuna dönecek. "Hızlı yaşıyorsunuz maşallah. Selametle. Hayırlı yolculuklar 👋" dedim evlatlarıma. Yol için, yeni bir yıl için, hayatları için. 




 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder