101 06 Aralık 2013 Cuma 22:07 ŞİİR VE TÜRKÜ..................................Mevlana ve dua
Mevlana ve dua
Nasipse yarın Konya’ya Mevlana şehrine gideceğiz. Gönül kalemini aşk mürekkebine batırıp, insanlık defterine yazdıklarıyla susuz diyarları, kurak iklimleri sulayan Hazreti Mevlânaya gideceğiz.Ki o bir gazelinde şöyle demişti “Ben öyle bir aşk susuzuyum ki, deniz, benim için bir yudum sudur; dağ ise küçük bir lokma!”[1]Hemen ardından Allaha şöyle yalvarmıştı “…ben ne ile doyacağım? bana bir çare bul, yol göster!”
Mevlana ve dua sözkonusu olduğunda anlatacak o kadar çok şey, örneklenecek o kadar çok söz var ki. Mesela şu pırlanta damlaları Mesnevi’den: “Ey güçlükleri kolaylaştıran Allah’ım! Sen bize dünyada da, ahirette de iyilik ver, güzellik ver! Allah`ım bizim yolumuzu gül bahçesi gibi güzelleştir, varacağımız yerde sen bulun, konak yerimiz sen ol, yürüdüğümüz yol bizi sana götürsün, sadece cennete değil.” [2] Yaratılanın yaratıcısına yönelişine, “yürüdüğümüz yol bizi sana götürsün, sadece cennete değil” diyen yakarışına bakınız. Bir dua daha nasıl bu kadar güzel olabilir, nasıl böyle tesirli dile getirilebilir ?
Dua kişinin zayıflığının, acz içinde oluşunun itirafıdır [3] denmiş. Mecalsiz ruhların, güçlü olana sığınmasıymış dua. Onun için Mevlana bir beytinde şöyle yazmış yaradanına: “Göğü iniltilerimle doldursam mazurum/Çölü, çığ taneleriyle doldurursam mazurum/Sen benim canımsın, ben senin arkanda koşarım/ben canımı etek gibi senin peşinde sürüklersem mazurum.” İşte bu yüzden dua, ellerini açıp: “Ben zayıfım, yanlış şeyler yaptım, ama sen kerem sahibisin; sana yakışanı yaparsın. Lutfet Allahım !” demesiymiş. İmdat çığlıklarının yaradana duyrulması, rahmet kapısının çalınmasıymış. Devanın şifa sahibinden umulmasıymış dua.
Duanın bir yüzü yalvarmaksa yaradanına, öbür yüzü de şükretmek olmalı. Bu yüzden dualar hamd ile başlar, tesbih ile derinleşir, arz ile yükselir rabbine. Şairin [4] dile getirdiği gibi: “Ne kadar şükretsek az gelir sana/Kainat sahibi yüce ALLAHIM/Ne güzel nimetler vermişsin kula/Kainat sahibi yüce ALLAHIM”
İnsan yalnız değildir onun huzurunda. Kimsesiz de olsa, sultan da olsa fark etmez. O herkesin kimsesidir çünkü. “Hiç kimse yok kimsesiz/Herkesin var bir kimsesi/Ben bugün kimsesiz kaldım/Ey kimsesizler kimsesi” Avnî mahlasıyla şiirler yazan, divan sahibi büyük Fatih Sultan Mehmet bile işte böyle diyor rabbi için. Ve dahi kendi acizliği için.
Gören göz, duru akıl, hisseden kalp hep bilir bunu. Her şeyin yaratıcısını tesbih ettiğini, andığını. Bir başka şair [5] sadece bunu resmetmiş. Kendince sözlere, kağıda dökmüş: “Ağaçlar, hem de kuşlar/Taş toprak ile dağlar/Denizdeki dalgalar/Kâinat aynasında/Her şey onu anıyor.” Kul ise mevlasının karşısında kolu kanadı kırık, yıkık, çaresiz. Teslim oluyor sessizce, ağlayarak. Aziz Mahmud Hüdayi gibi aşk adamları da şiirle terennüm edivermişler bu hali: “Alan Sensin veren Sensin kılan Sensin/Ne verdinse odur dahi nemiz var/Hakikat üzre anlayıp bilen Sen/Ne verdinse odur dahi nemiz var.”
Aşk, teslimiyet, yakarış ve dua… “Dua, dua, eller karıncalanmış;/Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış./Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış.../Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; /İplik ki, incecik, örer boşluğu.” Üstad’ın diliyle, gönül dünyasından böylesine güçlü bir şiir [6] olarak dökülüveriyor işte kağıda.
Dedim ya inşallah yarın Mevlana’nın manevi kutbuna gideceğiz. Düşüneceğiz, dinleyeceğiz, göreceğiz ve dua edeceğiz. Belki de gözyaşlarımız eşlik edecek dualarımıza. Çünkü onun şu sözlerini de hatırlayacağız bir kez daha. “Duasız üşürmüs yürekler bil! /Sana bir dua eden olsun, Seninde bir dua ettiğin!./Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan, sana ummadık Kapılar açan../Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan!”
Eksiğiz, hatamız, kusurumuz çok Allahım ! “Gel ! ne olursan ol, yine gel !” demiş ya kulun Mevlana. Umut işte; biz de yenilenmek, dirilmek için gideceğiz inşallah. Ölüme bile “Düğün gecesi/Şeb-i Arûs” diyen çağrıya uyacağız. Onun diliyle de dua ede ede gideceğiz: “Rabbim ! Yürüdüğümüz yol bizi sana götürsün, sadece cennete değil !”
-----------------
[1] Dîvân-ı Kebîr, Cilt III, çev. Ş. Can, Gazel 1345
[2] Mesnevî, Cilt II, çev. Ş. Can 422; 2251
[3] Hazreti Mevlâna Böyle Dua Etti/Sertaç Timur DEMİR
[4] Yüce Allahım/Mehmet Cemalettin Akbaş
[5] Her şey onu anıyor/Mehmet Ali Semizoğlu
[6] Zindandan Mehmede mektup/Necip Fazıl Kısakürek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder