15 Ekim 2022 Cumartesi

15 Ekim 2022 Cumartesi 22:00 ŞİİR VE TÜRKÜ................................................Türkülerin dili

Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar

 

Türküler bu ülkenin kültür hazinesidir. İnsanlarının gönüllerinde yazılmış, sazında havalanmış, dilinde söylenmiş yaşam güncesidirler. Geçmişten bugüne, bugünden geleceğe kültür genlerimizin taşıyıcısıdır onlar.

 

Elbette muhteşem bir müzik menbağıdırlar. Anadolunun renklerine uyumlu çeşit çeşit, türlü türlü çalınmış söylenmişler. Bu yönleri farklılıklarıyla her biri bize özgü, bize ait muhteşem müzik eserleri. Ancak, biraz avazının gölgesinde de kalsa sözleri de en az müziği kadar derin, hoş ve anlamlıdır türkülerin.


Çoğu yaşanmış acılardan çıkmıştır. Ağıttır, feryattır. Bir o kadar da sevda vardır, aşk vardır, sevgi vardır hamurunda. Kâh ağlatır, kâh oynatır, çokça da titretir yürekleri anlamlı dizeleriyle. Hani şairin "Şairim şair olmasına, Canım kurban şiirin gerçeğine, hasına. İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum, çak gibi kemiğe dayansın yeter, Eğri büğrü, kör topal kabulüm. Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım" dediği gibi.

 

"Ah bu türküler, Türkülerimiz, Ana südü gibi candan, Ana südü gibi temiz. Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.

 

Ah bu türküler, köy türküleri, Dilimizin tuzu biberi, Memleket ahvalini onlardan sor, Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i, Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni..Ben türkülerden aldım haberi.

 

Ah bu türküler, köy türküleri, Mis gibi insan kokar mis gibi toprak, Hilesiz hurdasız, çırıl çıplak, Dişisi dişi, erkeği erkek, Kaşı kaş gözü göz yarası yara, çağı bıçak.

 

Ah bu türküler, köy türküleri, Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi, Kiminin reyhasından geçilmez, Kimi zehir kimi zemberek gibi."

--------------------- 

Bedri Rahmi Eyüboğlu, ( 1911  - 1975 ), Dol Karabakır Dol, S. 139-142

Kaynak <http://www.siirparki.com/rahmi7.html>

 

Sivas Zara'lı Halil'den alınmış "Ezim Ezim Eziliyor Yüreğim" türküsü de böyle binlerce türküden biri. 1947 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından derlenip notaya alınmış. Müziği güzel, sözleri onu tamamlayan harika bir ata yadigârı.

 

Özellikle de "Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar" dizesi türkünün en vurucu kısmı. Türkü onulmaz bir derdin acısıyla dolu ama o derdi başka nasıl böyle yüreklere vuran sözlerle anlatabilirsiniz. "Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar" altı kelimelik bir dize ama aşığın derdini olanca derinliği ile özetleyebilmiş. Kitaplara sığmayacak bir dert birkaç kıtalık türküye sığmış:

 

Ezim ezim eziliyor yüreğim (vay)

Çok yalvardım kabul olmaz dileğim (vay)

 

Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar

Haram oldu(m) yari gördüğüm çağlar

Laleli sümbüllü oy oy oy oy

Ah ne güzel bağlar

 

Telg(ı)rafın direkleri dört olur (vay)

Sen ağlama yüreğime dert olur (vay)

 

Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar

Haram oldu(m) yari gördüğüm çağlar

Laleli sümbüllü oy oy oy oy

Ah ne güzel bağlar

 

Bir tel vurdum Diyarbekir valiye (vay)

(Bir tel çektim Diyarbekir'de valiye (vay))

Haber gelir çarşambaya salıya (vay)

 

Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar

Haram oldu(m) yari gördüğüm çağlar

Laleli sümbüllü oy oy oy oy

Ah ne güzel bağlar 

------------

Kaynak <https://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=2268>

 

Yangın olur anaların yüregi

Dün ülkemiz bir kez daha büyük bir acı yaşadı. Bartın'ın Amasra ilçesinde TTK maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 41 maden işçisini yitirdik. 58’i kurtarılırken 11 yaralı işçi de hastanelerde tedavi altında. 5’inin durumu hala ciddiyetini koruyor.  

Ölenlere gani gani rahmet olsun. Yaralılara da hemen acil şifa dilerim yüce rabbimden. Elimden başka bir şey gelmez.

Bu topraklar acının, yiğitliğin ve sevdanın harman olduğu yerler. Gün geçmiyor ki yeni bir acıyla daha sınanmayalım. “Ateş düştüğü yeri yakar” derler, doğru ama etrafını da közlüyor. Bıraktığı izler kolay silinmiyor. Hele de bir türküye vücut vermiş, ağıt olmuş, dillere düşmüş olanlar için. Her seferinde yürek yakar, gönüller dağlar o acılar.

"Ah bir ataş ver" adlı nihavend türkü de 1953 yılında Çanakkale boğazında kaza sonucu batan Dumlupınar denizaltısının kahraman mürettebatı ile birlikte anılmaktadır. O gün 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi ile son konuşmalar yapılmış, aradaki telefon kablosu da koptuğundan iletişim kesilmişti.

Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığınmış, su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla yukarısı ile irtibat sağlanmıştı. Kurtarmak için herkes seferberdi. Onlara oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapılıyordu.

Tüm ülke seferber olmuştu ama sonuç belliydi kurtulamayacaklardı. Kurtaran gemisi olaydan 12 saat sonra ancak oraya gelebilmişti. 25 saat sonra ise anca sabitlenebilmişti. O sırada şamandıra ile torpido arasındaki kablo kesildi ve iletişim koptu. Dalgıçlar 100 m'ye yakın derinlikteki Dumlupınar batığına erişmeye çalışıyorlardı ama nafile. Hava çok kötüydü su altı dalgaları dalgıçları savuruyordu. Kurtaranın yanlışlıkla kestiği kablo olmayınca dalgıçların kabloyu takip etmesi de olanaksızlaşmıştı. On bir dalış yapıldı ama hiçbiri başarılı olamadı.

7 Nisan'da 3 gün süren çalışmalar sonucunda Milli Savunma Bakanlığı artık kurtarma çalışmalarını durdurduğunu ve umutların kesildiğini bildirdi. 22 asker ölüme terkedilmişti. Türkiye'nin en kara günlerinden biriydi.

Denir ki; "Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirlerdi. Bunun anlamı aşağıdakiler için çok açıktı. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi."

Yapıştırma kaynağı <http://www.turkusozu.com/t-turkuhikaye/22-ah-bir-atas-ver-turkusunun-hikayesi.html>

 

Ah bir ataş ver cigaramı yakayım

Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım

Uzun olur gemilerin direği

Ah çatal olur efelerin yüreği

 

Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın

Arkadaşlar uykulardan uyansın

Uzun olur gemilerin direği

Ah çatal olur efelerin yüreği

Yapıştırma kaynağı <http://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=49>

 

"Ah bir ataş ver" türküsünü duyan herkes her seferinde bu acı olayı hatırlar ve gözyaşlarına boğulur...

 

Kayıtlara göre “Bir Ataş Ver Cıgaramı Yakayım” adlı İzmir türküsünün kaynak kişisi Çetin Bozalan, derleyen ve notaya alanı da Durmuş Yazıcıoğlu görünüyor. TRT’de 63 Rept. no ile kayıtlı olan türkü aslında anonim bir türkü. Acılı yüreklerin dillerine düşen ağıt yüklü çaresiz sözler.

 

Evet, bundan 69 yıl önce gerçekleşen Dumlupınar faciasının şehitleri o günden beri bu türkü ile anılır olmuştur. Ancak, “Ah bir ataş ver” türküsünün Dumlupınar kazası sonrasında faciadan esinlenerek oluştuğuna dair bir delil bulunmuyor. Çünkü bahse konu türkü sözleri Dumlupınar’ın battığı 1953 yılından öncesinde de mevcuttu.

 

Türkünün sözlerine bakıldığında Dumlupınar Faciası’nın meydana geldiği 1953 yılının öncesinde de farklı türküler içerisinde izlerine rastlamak mümkün. Bu yüzden mesela Ege yöresinden anonim bir parça olduğu bilinen türkü efelik ve zeybeklikle ilişkilendiriliyor. (Ersal Yavi, 1991, Efeler: Kökenleri, Eylemleri, Töreleri, Dansları, Giysileri. Aydın Valiliği İl Özel İdaresi. Sf: 88) Hatta Sandıklıdan Konya'ya gelen bir kız üzerine Konya’da yakılmış bir türkü olduğu da aktarılmış. (Haydar A. Avcı, 2004, Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi. E Yayınları. Sf: 204)

 

Ahmet Caferoğlu, 1943 basımı “Anadolu ağızlarından toplamalar: Kastamonu, Çankiri, Çorum, Amasya, Niğde, Ilbayliklari ağızları, Kalaycı argosu ve Geygelli yürüklerinin gizli dili” (Bürhaneddin Basımevi. Sf. 158) adlı çalışmasında türkü sözlerine şöyle yer vermiş:

 

Yeşil olur gemilerin diregi

Yangın olur anaların yüregi

Gine gabil oldu duşmannarın dileği

 

Halil Kadri Erdem’in 1937 basımı “Kütahya Mesireleri: Gezmeler, Oyunlar, Türküler” adlı eserinden (Vilâyet Matbaası. Sf: 83):

 

Bir ateş ver cigaramı yakayım

Sen salın gez ben ardından bakayım

Ak parmağa elmas yüzük takayım

 

Sait Uğur’un 1947 basımı İçel folkloru, 1-3. Ciltler (Ulus Basımevi. Sf: 126) adlı kitabında, “Uzun olur gemilerin direği Yanık olur anaların yüreği” dizelerini içeren türkü sözleri, “asker türküsü” olduğu notuyla şöyle alıntılanmış:

 

Uzun olur gemilerin direği

Yanık olur anaların yüreği

Tarlayı kazdım vurdum küreği

Ol sebepten arzularım sılayı

 

Yine “Yeşil M’olur Gemilerin Direği / Çatal M’olur Efelerin Yüreği” dizelerini içeren TRT repertuarına 481 numara ile kayıtlı, kaynak kişisi Seyyit Küçükbezirci olan, Muzaffer Sarısözen tarafından derlenen, Konya yöresinden derlenen “Yeşil M’olur Gemilerin Direği” adlı bir türkü de bulunmaktadır.

 

(Ey) Yeşil Molur Gemilerin Direği

(Ah) Çatal M’olur Efelerin Yüreği

 

Nitekim “Uzun olur gemilerin direği / Yanık olur anaların (aşıkların, gariplerin) yüreği” dizeleri, Yozgat yöresinden derlenen “Ziya Türküsü”, “Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün”, “Ziya’nın Atı”, “Ham Meyvayı Kopardılar Dalından” gibi isimlerle tanınan türkülerde de geçmektedir.

 

Bu eski Ege türküsü zamanla, Dumlupınar Denizaltısı’nda son nefesini veren denizcilerle bütünleşmiştir. Böyle çok türkümüz var. Hepsi de anaların yangın yerine dönen yüreklerini anlatıyor. Efelerin, yiğitlerin acıdan göz göz olan yüreklerini. O yüzden bağışlarsanız bunca türküden duygularımı özetleyen şu iki dizeyle sonlandırmak isterim yazımı. 

 

Yangın olur anaların yüregi

Çatal M’olur Efelerin Yüreği

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder