Haftasonu Eskişehir
Hafta sonu bir arkadaşımızın oğlunun düğünü için Eskişehir'deydik. En son üç sene önce hızlı trenle gitmiştik. Bu defa gidiş-dönüş yolculuğumuz özel araçla oldu. Ankara'dan sabah saat 11'de başlayan yolculuğumuz 13:30'da bitti.
Bir gece kalacağımız için önceden Anadolu Üniversitesi Konukevinde yer ayırtmıştık. O yüzden Eskişehir'e girdiğimizde ilkin eşyamızı bırakmak için konukevine gittik. Sonra da biraz gezebilmek amacıyla doğru Odunpazarı semtine gittik.
Eskişehir, Türkiye'nin en kalabalık yirmi beşinci şehri. Anadolu'da sık görülen içinden su geçen kentlerden biri. Bu kez suyun adı Porsuk Çayı. Bir üniversite ve öğrenci yatağı Eskişehir. Osmangazi ve Anadolu Üniversiteleri burada. Bir de Anadolu üniversitesinden kopan yeni kurulmuş Eskişehir Teknik Üniversitesi var.
Eskişehir adı gibi eski bir yerleşim yeri. Frigya, Bizans, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı halklarına ev sahipliği yapmış. Şimdi de sanat kurumlarıyla, kültür ve sanat ortamıyla oldukça canlı bir şehir. Ayrıca Met helvası, Balaban köfte, Haşhaşlı çörek, Kalabak suyu, Çibörek ve Lületaşı ile meşhur. Özellikle lületaşı, Türkiye'de yalnız Eskişehir'de çıkarılıp işleniyor.
Eskişehir’deki değişim, özellikle de Odunpazarı gerçekten göz kamaştırıyor. Eskiden odun satılan bir pazar yeri iken tarihsel süreç içinde esnafı, evleri, camileri ve diğer sosyal mekanları ile gelişip Eskişehir'in merkez semtine dönüşmüş. Bugün yenilenen evleri, sokakları, cami ve müzeleriyle şehrin en turistik noktalarından biri.
Başarılı restorasyon çalışmalarıyla Odunpazarı’ndaki harap evler yenilenmiş. Osmanlı Sivil Mimarisi’nin en güzel örneklerini görmek mümkün. Genellikle ahşap hatıllı kerpiçle ya da moloz taşla yapılmışlar. Üst katları araları kerpiçle doldurulmuş ahşap malzemeyle yapılmış. Dar sokakları, bitişik düzen bahçeli evleri, çeşmeleri ve ufak meydanlarıyla adeta geçmişi konserve etmişler. Zaten bu nedenle bölge “Tarihsel ve Kentsel Sit Alanı” durumunda.
Günümüzde bu evlerin bir kısmı halen yine konut olarak kullanılmakta. Diğerleri ise müze, butik otel, kafe restoran ve hediyelik eşya işletmeleri olarak yaşatılıyor.
Kurşunlu camii ve külliyesi, Odunpazarı semtinin önemli tarihi yapılarından. Caminin içi sadelik ve taş işçiliği ile dikkat çekiyor. Hemen yanıbaşındaki Kurşunlu kütüphanesi tezhip çalışan hoca ve öğrenciler için ayrılmış. Külliye; Çoban, Gazi, Melek lakabları ile bilinen Osmanlı vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517 -1525 yılları arasında inşaa ettirilmiş. Osmanlı’da adı bilinen ve Mimar Sinan’dan önceki ilk mimarbaşı Acem Ali’nin eseri olduğu tahmin ediliyor.
Külliye Cami dahil, 20 odalık zaviye ve medreseden oluşuyor. Bir öğretim yeri, tabhane, misafir odaları ve imareti var. Zaviyedaha sonraları mevlevi dergahına çevrilmiş. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla da buradaki tasavvuf faaliyeti sona ermiş. Külliye’nin yedi bölümünden biri olan tabhane, günümüzde Eskişehir Sanat Çarşısı’na dönüştürülmüş. Başta lületaşı işçiliği olmak üzere hat, ebru, tezhib, kilim halı dokumacılığı ve gümüş işlemeciliği gibi el sanatlarına ev sahipliği yapıyor.
Çarşıdaki küçük atölyelerde sanatçıların çalışması izlenebiliyor. Lületaşı Müzesi, çarşının karşısında. Buraya giriş ücretsiz. Yalnız ahşap eserler müzesi ile fotoğraf makineleri sergisine ücretle ziyaretçi alıyorlar. Külliyenin Odunpazarı’na bakan girişinin sağında Sıcak Cam Üfleme Atölyesi var. Solunda ise Cam Sanatları Merkezi bulunuyor. Burada üretilen cam obje ve takılar satın alınabiliyor.
Eskişehir'e gidilince "Çi Börek" yenmeden dönülmez. Kurşunlu külliyesine çıkan caddedin solunda piknik yerlerinde bulunan türden ahşap masalarını kaldırıma çıkarmış bir işletmenin çi böreği meşhurmuş."Görelim bakalım böreğinizi" deyip oturduk. Ayran ve şıra eşliğinde içinde 5'er adet olan 2 porsiyon çibörek yedik. Gerçekten de meşhur olduğu kadar varmış, güzeldi.
Odunpazarı'na gelip te Tiryakizade Kıraathanesine uğramamak mümkün mü?
Tiryakizade Süleyman Ağa Camii altına açılan Tiryaki Zade Kıraathanesi bildiğimiz
kahveler gibi değil. Bu mekân daha çok bir kütüphaneye benziyor. Hatta,
toplantı, seminer ve sohbetler de yapılabiliyormuş. Kitapları, çalışma
masaları, çayı, kahvesi ve irmik helvası meşhur.
TV’lerin, bilgisayar ve akıllı telefonların olanca ağırlığıyla hayatımıza çöktüğü
bir zamanda insanların okumaya ve birbiriyle konuşmaya vakit ayıramadığı bir
gerçek. Alışılmış bir kahve mekanının insanların gazete, dergi, kitap ve insanla
buluştuğu bir yer olması oldukça anlamlı.
Bu anlamda duygularını, düşüncelerini yakın dostlarıyla paylaşmak isteyenler için burası gerçekten bulunmaz bir buluşma mekânı. Kitap satılmıyor. İsteyen kütüphanelerdeki gibi ödünç kitap alabiliyor. Burası bir kahvehane, kahve değil. Oyun salonu hiç değil. Kıraathane statülü kültürel, bilimsel bir sosyal etkinlik merkezi. Geleneksel manada değerlerin buluşup bir birini tamamladığı bir yer.
Burayı "keşke burada yaşasaydım" diyecek kadar çok beğeniyorum. Laf aramızda irmik helvasını da. Limonata ve dondurmalı sıcak irmik helvamızı yerken ikindi ezanı okundu. Bu yüzden aceleyle çıktık ve namazımızı üst kattaki camide kıldık. Son derece ilginç bir ecdat yadigarı. Sadece yapı olarak değil, restorasyon süreci, isminin hikayesi ve zemin katındaki kıraathanesi ile de ilginç.
Eskişehir’de 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı tarafından ‘kalıcı eserler’ projesi kapsamında, yapılan restorasyon sırasında kitabesi okunmuş ve anlaşılmış ki 18. yy. sonlarında inşa edilen bu camiyi, Tiryakizade Süleyman Ağa yaptırarak vakf etmiş. 19 yy.’a tarihlenen caminin minaresi, kitabesine göre 1783/1784 yılı eseri.
Saat 6 gibi konukevine dönüp düğüne hazırlandık. Bir saat sonra da Tepebaşı semtinde bir bahçede yapılan düğündeydik. Oğlu evlenen arkadaşımızla Sakarya Üniversitesinde 1993-95 arası beraber Daire Başkanlığı yapmıştık. Düğüne birlikte geldiğimiz arkadaşımız da Genel Sekreterimizdi.
Bizi gece saat 22 civarında konukevine bıraktılar. Oda oldukça rahat ve temizdi. Sabah duşumuzu aldık ve aşağıya kahvaltıya indik. Orada bizi yine Sakarya Üniversitesinde birlikte çalıştığımız bir başka arkadaş bekliyordu. Aradan neredeyse 25 yıl geçmiş. Hem kahvaltı ettik hem de muhabbet. Anadolu üniversitesinde çalışıyor, konukevini de bize o ayarlamıştı.
Hazırlığımızı yaptık, hesabı ödedik ve görevliye teşekkür ederek konukevinden ayrıldık. Kızım "nereye gidebiliriz?"in çoktan planını yapmıştı. O yüzden doğruca "Haller gençlik merkezine" geçtik. Eskiden hal binasıymış. Restore edilip oldukça hoş bir "butik yeme içme ve alışveriş merkezine" dönüşmüş. İçinde tiyatro sahnesi bile var. Ama en çok bir muhallebicide yediğim "aşureyi" beğendim.
Ankara'dan beraber geldiğimiz diğer arkadaşımız da geldi, buluştuk. Bu arada düğün sahibi arkadaşımız evine davet etmiş. Mecburen davete icabet etmemiz gerekti. Dolayısıyla; Kentpark, Sazova ve Şelale parklarını gezemeyecektik. Hatta bugüne kalsın dediğimiz Eskişehir'in meşhur "Balaban köftesini" de yemek nasip değilmiş.
Düğün evi yine Odunpazarı semtinde bulunan tarihi Alaaddin caminin karşısındaydı. Tabi evde özel izzet ikramla karşılaştık. Bize çiğ börek ve balaban köfteyi unutturdu. Sonra da bizi 60 km. uzaktaki Çifteler Abbas Halim Paşa köyündeki evlerine götürdüler. Yaklaşık bir dönümlük bir bahçe içindeki evlerine. Tabi evleri de güzeldi ama daha çok bahçeleriyle ilgilendik. Bir domates koparıp dakikalarca kokladım. O kokuyu ve lezzeti çocukluğumdan beri severim.
Akşam namazını köyün camisinde üç kişiyle cemaat olup kıldık. Zenginlik başa bela. Bir süre hocanın yalnızlığını ve zorluklarını dinledik namaz çıkışı. Artık hava da kararmıştı. Müsaade isteyip yola çıktık. Saat 20 gibi köyden çıkıp sola dönünce 40 km. sonra Sivrihisara ulaşmıştık. Sonra da ver elini Ankara. Saat 22.30 gibi bizi Gölbaşı'ndaki evimize bırakıp Eryaman'daki evlerine gittiler.
Böylece kısa süreli bir hafta sonu gezisi de bitmiş oldu. Memnunduk, çünkü bir taşla üç kuş vurmuştuk. İlki arkadaşımızın düğün davetine icabet etmiştik. Bu önemliydi. İkincisi Eskişehir Odunpazarı'nı yeniden gezmiş, çi böreğini ve dondurmalı irmik helvasını yemiştik. Üçüncüsü çok sevdiğimiz bir bahçede, çiçeklerin ve sebzelerin arasında odun ateşinde demlenen çayla dolu dolu bir üç saat geçirmiştik. Daha ne olsun?
Bundan sonra Eskişehir bizim hayatımızda daha fazla yer alacak. İlk torunumuz Nazlı bugün açıklanan YKS sonuçlarına göre; Eskişehir Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Tekstil tasarımı bölümünü kazanmış. Eskişehir Ankara'ya Adapazarı'ndan daha yakın. Dolayısıyla onun için önemli bir dönem başlarken bizim için de "Nazlı"lı bir süreç başlamış olacak. İnşallah hayırlı olur.
---------------
Bugün 31 Ağustos 2021 Salı, ayın son günü.
Coronavirüs salgını ülkemizde 537.nci gününde. Dünyada Virüsün ortaya
çıkmasının üzerinden de 616 gün geçti. Bu günkü Türkiye Corona güncel tablosu
ülkemizdeki vaka sayısını 21.893 olarak gösterdi. Halbuki dün 19.557, önceki
gün de 17.332 idi. Maalesef zorlaya zorlaya yine 20 bini geçmiş olduk.
Vefat sayısında da artış var. Dün 245 idi, bugün ise 252'ye çıkmış. Sosyal medya hesabından günlük tabloyu paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca vefatlardaki endişe veren görüntüye, "Farz edin ki bugün vefat eden 252 Covid-19 hastamızdan biri için şu an taziye veriyorsunuz. Testi pozitif çıkmış birini aramış, geçmiş olsun diyorsunuz. Bu tabloda yer alacak uyarı, tam o an düşünecekleriniz olsun" ifadesini kullanmış.
Bugünkü aşı tablosuna göre 18 yaş üstü nüfusta 2.doz aşı olanların oranı henüz %60'a (59,75) ulaşmadı. Birinci doz aşı uygulananların oranı ise yüzde 78'e yaklaşmış (77,77) durumda. Türkiye'de bugüne kadar yapılan aşı sayısı toplam 94 milyonu geçerken (94.167.554) 1.doz uygulanan kişi sayısı 48.271.065, 2.doz uygulanan kişi sayısı 37.089.601 ve 3.doz uygulanan kişi sayısı ise 8.549.712'e ulaşmış. Bu kapsamda son 24 saatte toplam 849.216 aşı uygulanmış bulunuyor.
En az bir doz aşı uygulananların oranının en yüksek olduğu 10 il sırasıyla Muğla, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Balıkesir, Tekirdağ, Amasya, Aydın, Yalova ve Antalya oldu. En az bir doz aşı yapılanların oranının en az olduğu iller ise Şanlıurfa, Gümüşhane, Diyarbakır, Mardin, Muş, Bitlis, Bingöl, Batman, Bayburt ve Siirt. Bu arada bugün itibariyle aşılama risk haritasında Kırıkkale ve Şırnak, %75 aşılama oranına ulaşarak mavi kategoriye yükselmiş oldular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder