27 Ağustos 2021 Cuma

28 Ağustos 2021 00:00 Cumartesi CORONA GÜNLERİ.........................Ağustos, zaferler ayı

Zafer haftası

Bugün 27 Ağustos 2021 Cuma. Coronavirüs salgını ülkemizde 533.ncü gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 612 gün geçti. Bir taraftan salgın, diğer taraftan sel ve orman yangını gibi doğal afetlerle mücadele ederken milletimiz için önemli bir zaman dilimini, "Zaferler" ayını da bitirmek üzereyiz.

Dün Alp Arslan’ın zaferi ile sonuçlanan ve Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Muharebesinin 950.nci yıl dönümüydü. Aynen bugünkü gibi bir Cuma günü, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında Muş'un Malazgirt ovasında yaşanmıştı. Bu kesin zafer yaklaşık bin yıldan beri milletimiz için Anadolunun anayurt olmasını sağlamış çok önemli bir dönüm noktasıdır.  

Aslında Anadolu'nun kapıları 1071'den 433 yıl öncesinden itibaren islam orduları tarafından zorlanmaktaydı. 27 Mayıs 638 bu bakımdan önemli bir tarihtir. Hazreti Ömer döneminde, içerisinde bine yakın sahabenin bulunduğu bir İslam ordusu İyaz bin Ganem komutasında Diyarbakır'ı fethetmişti. Mezopotamya'nın kaderini değiştiren oldukça önemli bir tarih olmasına rağmen nedense pek bilinmiyor.

Diyarbakır bu anlamda Anadolu'da ilk fethedilen şehirdir. Diyarbakır'ın Fethi sadece Diyarbakır'la ilgili de değil bütün Anadolu'nun ve Anadolu'nun batısındaki coğrafyanın da İslam’la tanışması ve İslama açılması noktasında çok kritik bir yerdir.  Sahabe bu Fetih Kapısı’nı açarken sadece bir şehrin Sur’larının kapısını açmadı. Koca bir coğrafyayı medeniyetimize ve kültürümüze açmış oldu.

Malazgirt gibi tarihimizin bir çok şanlı zaferi ağustos ayında kazanılmış. Bunlar arasında; Otlukbeli Zaferi (11 Ağustos 1473), Çaldıran Zaferi (23 Ağustos 1514), Mercidabık Zaferi (24 Ağustos 1516), Belgrad'ın fethi (29 Ağustos 1521), Mohaç Zaferi (29 Ağustos 1526) ve Kıbrıs'ın fethi (1 Ağustos 1571) de var. Hiç şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan zaferler Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921) ve Büyük taarruz, Dumlupınar zaferi (26-30 Ağustos 1922) milletimizin son büyük savaşlarıydı. Bu yüzden Ağustos ayı zaferler ayı olarak biliniyor.

30 Ağustos 1922’deki büyük zaferin ilk emri 26 Ağustos 1922’de verildi. Çünkü o emri o gün veren Gazi Mustafa Kemal, ceddinin izinden yürüdüğünün, Alparslan’ın mirasçısı olduğunun farkındaydı. 950 yıl önce 26 Ağustos 1071 günü Anadolu kapısını açan Sultan Alparslan’ın Malazgirt ovasında ordusuna verdiği emir ile 851 yıl sonra Anadolu’yu düşman işgalinden kurtarmak için Mustafa Kemal’in verdiği emir aynıydı. Belki tek fark biri "Girerim!" kararlılığındayken diğerinin "Çıkmam!" cesaretini gösterebilmesiydi.

Bu açıdan 26 Ağustos 1071 ile 30 Ağustos 1922 bu milletin tarih yürüyüşünde birbirinden ayrılmayacak mihenk taşlarından oldular. İkisi de büyük zaferlerdi. İşte bu yüzden ülkemizde 26 Ağustos ile 30 Ağustos arası ülkemizde zafer haftası olarak kutlanır ve 30 Ağustos günü resmi tatildir. Bu vesile ile bize bu büyük zaferleri miras bırakan tüm ceddimizi rahmetle ve hayırla yad ediyorum.

Yeni bir zafer daha!

Bugün 28 Ağustos 2021 Cumartesi. Coronavirüs salgını ülkemizde 534.ncü gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 613 gün geçti. Dünkü Türkiye Corona güncel tablosu ülkemizdeki vaka sayısını 18.340 olarak gösterdi. Önceki gün 19.616, daha önceki gün 19.970, 24 Ağustosta 19.191 olmuştu. Sayının 18 bine inmesi inşallah iyiye işarettir. Çünkü bugün için "iyi" olma hali geriye doğru sürekli azalıp 5 binlerin altına inebilmek.

Çünkü vefat sayısının daha fazla artmadan önce 200'ün altına, sonra 100'e, ardından da 50'lere doğru inmesi lazım. Bu bağlamda dün açıklanan 244 vefat sayısı diliyorum ki bu kırılmanın başlangıcı olsun. Öbür yandan iki doz aşı olanların oranının da mutlaka %70'lerin üstüne çıkması gerekiyor. Bu eşik önemli çünkü o noktadan sonra artık ülkemizde bir toplumsal bağışıklıktan rahatça söz edebiliriz. Zaten bu durum önce vaka sayılarının çok çok düşmesine, peşinden de vefat sayılarını azaltmaya birinci dereceden etkili olacak.

27 Ağustos itibariyle bakalım ne durumdayız: Dünkü aşı tablosuna göre 18 yaş üstü nüfusta 2.doz aşı olanların oranı henüz %59'a (58,62) yaklaştı. Birinci doz aşı uygulananların oranı ise yüzde 76'yı geçmiş (76,57) durumda. Türkiye'de bugüne kadar yapılan aşı sayısı da toplam 92 milyonu geçerken (92.391.003) 1.doz uygulanan kişi sayısı 47.528.894, 2.doz uygulanan kişi sayısı 36.388.775 ve 3.doz uygulanan kişi sayısı ise 8.268.021'e ulaşmış. Bu kapsamda dün 24 saatte toplam 1.309.456 aşı uygulanmış bulunuyor ki bu son derece "iyi" bir rakam.

Zaferler ayı Ağustosta bir başka cephede, salgınla mücadelede başarılı olabilmek için bir taraftan genel tedbirlere uymaya devam etmek, öbür yanda da aşı olmayanların sayısını hızla minimalize etmek zorundayız. Aksi halde bu "aşısızların pandemisi" bizi kışa kadar üzmeyi sürdürecek.

Bizim milletimizin böyle tuhaf halleri var işte. Tanktan tüfekten kılıçtan korkmaz da ufacık bir aşı iğnesinden yüreği kalkar. Bekasına yönelen yalana, tezgaha, saldırılara cesaretle karşı durur da, bazen böyle anlamsız aşı karşıtı "fısıltılara" kapılıverir. Vatan müdafasını gözünü kırpmadan yapar da, bedenine yönelen, canına zarar verebilecek tehlikelere karşı ihmalkârlık eder.

Oysa farz edelim Malazgirt ovasındaki o elli bin kişiden biriyiz. Sultan Alparslan, bembeyaz elbiseler giymiş; “Bu benim kefenimdir!” diyor. “Ya muzaffer olur gâyeme ulaşırım; ya da şehît olarak cennete giderim. Sizlerden beni tâkip etmeyi tercih edenler, tâkip etsin. Ayrılmayı tercîh edenler, gitsinler! Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zîrâ bugün ben de sizlerden biriyim. Sizlerle birlikte savaşan bir gâzîyim.” İşte Sultan Alparslan’ın bu ihlâsına mukâbil Cenâb-ı Hak ona, kendi ordusundan beş misli daha kalabalık bir orduya sâhip olan Romen Diyojen karşısında zafer nasîp etti.

Ya da Mustafa Kemal Paşa'nın  ‘Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri’ emrini verdiği anı düşünelim. 30 Ağustos 1922 tarihinde başarıyla sonlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi harekatının ardından 1 Eylül 1922'de tüm ulusun önünü açacak bu emri niçin vermişti? Bu emir sayesinde Türk ordusunun yaklaşık olarak 350-400 km olan Afyon İzmir yolunu 9 gün kadar kısa bir sürede aşması mümkün oldu. Yunan Küçük Asya Ordusu sadece dört gün içinde ya yok edildi yada denize döküldü.

Bu iki tarihi olay milletimizin zor günlerde olağanüstü şeyler başarabildiğini gösteriyor. Bugün sadece bizi değil tüm dünyayı saran coronavirüs salgının da bir tür işgal. Bedenlerimizi, toplumumuzu, sosyal ve ekonomik yaşamımızı işgal edip hasta ediyor. Başka ulusları bilmem ama bu salgından kurtulmanın gayet basit iki yolu var. Aşı olmak ve salgın sonlanıncaya kadar tedbirlere riayet etmek.

Tarihte bu kadar büyük zaferler elde etmişiz, bunu mu yapamayacağız?  İlla ki bıçak kemiğe dayanınca mı harekete geçilir? Biz Alparslan'ın ahfadı, Mustafa Kemal Paşanın övdüğü millet değil miyiz? Haydi, bu Ağustos ayını da salgının yükselişini kırarak yeni bir zaferle taçlandıralım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder