EL-Râfı’/İsrâ
Bugün Recep ayının dolayısıyla da üç ayların 26.ncısı, Corona günlerinin de 363.ncüsü. Aynı zamanda da Miraç kandili. Cümlemize, tüm alem-i islama hayırlı, mübarek olsun.
İnşallah üç aylar boyunca her gün bir “esma”yı anarak
ve namazda okunan kısa zammı sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci
de değerlendirmeye devam ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın
yirmialtıncısı “El- Râfı'” var. Miraç kandili olması
münasebetiyle yine namazda KIYAM halinde KIRAAT edilen, okunan zammı surelerden
olan Mushaf sırasına göre 17.nci “İsrâ" sûresinin 1.nci
ayetiyle ilerliyoruz.
ER-RÂFI': الرافع Sözlükte “yukarı kaldırmak, yükseltmek,
yüceltmek” anlamındaki ref‘ (rifâ‘) kökünden türeyen râfi‘ kelimesi “yükselten,
değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” demekmiş. (Râgıb el-İsfahânî,
el-Müfredât, “rfʿa” md.).
Kur’ân-ı Kerîm’de ref‘ kavramı yirmi bir âyette
Allah’a nisbet edilmiş. Allah’ın Îsâ’yı kendisine ref‘ edeceğini bildiren
âyette râfi‘ (Âl-i İmrân 3/55), “sıfatları yüce” (veya “dereceleri yükselten”)
meâliyle başlayan âyette ise (el-Mü’min 40/15) refî‘ ismi yer almış.
Kıyametin kimini alçaltıcı, kimini yükseltici olduğunu
beyan eden Vâkıa sûresindeki âyette (56/3) asıl fâilin kıyamet değil Allah
olduğu kabul edilmekte. Nitekim muhtelif âyetlerde kıyamet gününde Cenâb-ı
Hakk’ın kâfirleri zelil, müminleri aziz ve şerefli kılacağı bildirilmiş (meselâ
bk. el-Mü’minûn 23/105-110; ez-Zuhruf 43/68-73; M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem,
“rfʿa” md.).
Râfi‘ hem İbn Mâce hem Tirmizî’nin rivayet ettiği
esmâ-i hüsnâ listesinde yer alıyor (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82). Ref‘ kavramı,
Kütüb-i Sitte’den başka İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel tarafından nakledilen
hadislerde de fiil sîgalarıyla Allah’a izâfe edilmiş (el-Muʿcem, “rfʿa”
md.). Bu tür hadislerin muhtevasında ref‘in mânevî açıdan yükseltmeyi ifade
ettiği görülüyor. [1]
'O' yukarı kaldıran, yükselten, dereceleri yükselten,
izzet ve şeref bahşedendir. Dilediği müminleri alçaltır, Dilediği Mümin kullarının
derecelerini de yükseltir, Hak edenlere şeref verip yükseltir"
manasına geliyor.
Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz.
Peygamber teheccüd namazının iki secdesi arasında şu meâldeki duayı okurmuş: “Rabbim!
Günahlarımı bağışla, bana merhamet et, eksikliğimi giderip halimi iyileştir,
beni mânen yücelt, rızıklandır; doğru yoldan ayırma!” (Müsned, I, 371;
İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 23; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “cbr” md.).
İSRÂ SÛRESİ: سُورَةُ الْاِسْرَاۤءِ 111 âyet. Sûre, adını ilk âyetin konusu olan “İsrâ” olayından almış. “Geceleyin yürütmek” anlamına gelen “İsrâ”, Mîrac yolculuğunda, Hz. Peygamberin bir gece, Mekke’den Kudüs’e götürülmesini ifade ediyor. Sûrenin diğer bir adı da “Benî İsrâil Sûresi”.
Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci
sûre. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiş. 26,
32-33, 60, 73-74, 80, 107-111. âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği
yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil
olmuş.
İsrâ olayı, İsrâiloğulları’nın kötülükleri sebebiyle
uğradıkları iki büyük işgal ve yıkım, önemli bir kısmı Kur’an-ı Kerîm’den
önceki ilâhî kitaplarda da bulunan temel dinî ve ahlâkî buyruklar, yeniden
dirilmenin mümkün olduğu ve âhiret sorumluluğu, Allah’ın kuşatıcı ilmi, ilk
insanın yaratılışı, İblîs’in isyanı, insanın seçkin bir varlık oluşu, ibadet ve
namaz, Kur’an’ın önemi, müşriklerin inatçılığı, müminlerin itaatkârlığı sûrenin
başlıca konuları.[2]
Hz. Peygamber’in Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan
Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi şeklinde gerçekleşen olağanüstü olay
İslâmî kaynaklarda, metindeki ilgili fiilin masdarı olan ve “geceleyin yürüme,
gece yolculuğu” anlamına gelen isrâ kelimesiyle anılıyor. Bu yolculuğun,
hadislerde anlatılan “göklere yükseltilme” safhasının da dahil olduğu tamamı
ise “yükselme, yukarı tırmanma” anlamındaki urûc kökünden türetilmiş olan ve
“yükselme vasıtası, aleti” mânasına gelen mi‘râc kelimesiyle ifade edilmekte.
Hz. Muhammed’in peygamber olmasıyla birlikte
putperestlerin müslümanlar üzerinde kurduğu baskılar, risâletin 6.
yılından itibaren Peygamber ailesiyle az sayıdaki müslümanlara karşı ekonomik
ve sosyal bir boykota dönüşmüştü. Üç yıl süren ve büyük acılara sebep olan bu
boykotun ardından Resûlullah, kısa aralıklarla eşi Hz. Hatice ile amcası ve
hâmisi Ebû Tâlib’i kaybetti. Dolayısıyla bu yıla hüzün yılı denildi. Bu acılı
olayların ardından genellikle mi‘rac diye anılan büyük mûcizevî olayı
gerçekleşti.
İsrâ sûresinin 1. âyeti ile Necm sûresinin ilk
âyetleri mi‘rac olayına işaret etmekte. Aynı konuda hadis mecmualarında da kırk
beş kadar sahâbî vasıtasıyla bizzat Hz. Peygamber’den bilgiler nakledilmiş.[3]
"Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilâl mescidil aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr."
"Kendisine
âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece
Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren
Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." [4]
"Bir
gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan
çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden
münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir." [5]
“Bir gece kulu (Muhammed’i) ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye Mescid-i Haram’dan (alıp) çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya yürüten Allah’ın şanı ne yücedir! Şüphesiz O her şeyi işitir, her şeyi görür.” [6]
[4]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 554
EL-muiz/Felak
Bugün üç ayların 27.ncisi, Corona
günlerinin de 364.ncüsü. Geçen yıl bu gün Coid-19 küresel Pandemi ilan edilmiş,
ülkemizde de ilk vakalar görülmüştü. O günden bu yana tam bir yıl geçti. Bir
özetleme yapmanın tam zamanı.
Bu arada Allah'ın izniyle üç aylar
boyunca her gün bir “esma”yı anarak ve namazda okunan kısa
zammı sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam
ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın
yirmiyedincisi “El- Muiz'” var. Yine namazda KIYAM halinde
KIRAAT edilen, okunan zammı surelerden Mushaf sırasına göre 113.ncüsü
olan “Felak" sûresiyle ilerliyoruz.
Ama önce son bir yılı özetleyen, şu
andaki durumu gösteren CORONA NOTLARI’mızı paylaşalım:
10 Mart itibariyle Tüm dünyada toplam vaka sayısı 118
milyona (117.997.454) yaklaşmakta. 1 milyon kişi başına vaka sayısı 15.175
görünüyor. Vefat sayısı ise 2,5
milyonu (2.618.490) aştı. Ölüm oranı %2,22 seviyesinde.
Türkiye'de ise toplam vaka sayısı 3 milyona
(2.821.943) doğru gidiyor. Mevcut durumda 1 milyon kişi başına vaka sayısı
14.556 olmuş. Vefat sayısı ise 30 bin (29.227) sınırında. Ölüm oranı %1,04
görünüyor.
Ülkemizde 1 Marttan beri yeni mutasyonlardan kaynaklandığı
söylenen bir vaka artışı yaşanıyor. 28 Şubatta 8.424 olan vaka sayısı 10 gün
sonra 14.556'ya yükselmiş bulunuyor. Vaka/test oranına bakacak olursak bu
artışı daha net görebiliyoruz. %7,7'den %10'a ulaşmış. Yani test olan her 100
kişinin 10'u pozitif çıkıyor.
Dün bilim kurulu toplanmıştı. Pazartesi kabine
toplantısı var. Türkiye’nin risk haritası güncellenecek. Büyük ihtimalle iyiye
gitmeyen renk değişimleri olacak. Bunun anlamı bazı bölgelerde kısıtlamalar
geri gelebilir.
EL-MUİZ: المعزّ Sözlükte “dengi ve benzeri
bulunamayacak derecede değerli ve şerefli, güçlü ve yenilmez olmak” mânasında
masdar ve “güç, şiddet, yenilmezlik” anlamında isim olarak kullanılan izz
(izzet) kökünün “if‘âl” kalıbından türemiş bir sıfat olan muiz (muizz) “aziz
kılan” demek. Allah’a nisbet edildiğinde “dilediği kimseyi yücelten, güçlü ve
değerli kılan” mânasına geliyor (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “ʿazz” md.;
Lisânü’l-ʿArab, “ʿazz” md.; Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “ʿazz” md.).
'O' izzet ve şeref veren, aziz kılandır. Dilediğini yüceltip
aziz kılan, ilimde yükselten O’dur"
anlamına geliyor.
Muiz ismi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiyormuş. Fakat esmâ-i hüsnâ içinde
yer alan azîz doksan bir ve izzet altı âyette zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiş
(M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿazz” md.). İzzet kavramı bir âyette ta‘zîzden
gelen mâzi (Yâsîn 36/14), bir âyette de i‘zâz masdarından muzâri fiil şeklinde
Allah’a nisbet edilmiş (Âl-i İmrân 3/26).
Muiz ismini doksan dokuz
esmâ-i hüsnâ listesine alan râvinin Âl-i İmrân sûresindeki âyetten yararlandığı
anlaşılmakta: “De ki: Ey mülkün ve mutlak hâkimiyetin sahibi olan Allahım! Sen
mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini
alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. Şüphesiz ki sen her şeye
kādirsin.” Burada yer alan iki âyetin genel muhtevası şirk inancını reddedip
tevhid ilkesini pekiştirmekte.
Hz. Peygamber’den rivayet
edilen hadis de bu yorumu desteklemektedir: “Allah’ın yücelik ve üstünlüğünü
dile getiren âyet (âyetü’l-izz) şudur: Her türlü övgü çocuk edinmeyen,
hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü dost ve yardımcıya ihtiyacı
olmayan Allah’a özgüdür. Sen O’nu hep böyle yücelterek an” (el-İsrâ 17/111; Müsned,
III, 439-440; Şevkânî, III, 257).
Muiz ismi hem İbn Mâce hem
Tirmizî rivayetinde yer almış (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82), ayrıca çeşitli
hadislerde azîz, izzet kelimeleriyle “eazze” fiili Allah’a nisbet edilmiş. Muiz
esmâ-i hüsnâ
hadisinde müzil (müzill) ismiyle birlikte zikredilmiş. Bunun kaynağı olan
âyette de iki isim yan yana getirilmiş.
Müzil kelimesi “zelil olmak,
hor görülmek” anlamındaki züll (zillet, mezellet) kökünün “if‘âl” kalıbından
bir sıfat olup “zelil, hakir ve alçak duruma düşüren” demektir. Zât-ı
ilâhiyyeye nisbet edildiğinde “dilediği kimseyi hor ve hakir duruma düşürüp
bütün üstünlük niteliklerini ondan kaldıran” mânasına gelir (İbnü’l-Esîr,
en-Nihâye, “ẕll” md.; Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “ẕll” md.).
Âlimler, muiz-müzil
isimlerinin karşıt olmakla birlikte zât-ı ilâhiyyeye nisbetleri açısından
beraber kullanılmasının gerektiğini vurgulamış ve buna kābız-bâsıt, hâfıd-râfi‘
gibi isimleri örnek göstermişlerdir. [1]
FELAK SÛRESI: سورة الفلق 5 âyet. Felâk, sabah aydınlığı
demekmiş. Adını ilk âyette geçen "yarıp çıkarmak" anlamına gelen felak kelimesinden
alıyor. Felak ve Nâs sûrelerinin beraber nâzil olduğu konusunda ittifak var. Nâs sûresiyle
birlikte “muavvizeteyn”, İhlâs ve Nâs sûreleriyle birlikte “muavvizât” adını
alıyorlar.
Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir. Fîl
sûresinden sonra, Nâs sûresinden önce Mekke’de nüzul olmuştur. Medine’de
indiğine dair rivayetler varsa da (bk. Şevkânî, V, 615) üslûp ve içeriği
bakımından Mekkî sûrelere benzediği görülür.
Sûre adını ilk âyetinde geçen ve “sabah” anlamına gelen felak kelimesinden
almıştır. 5 ayettir. Nâs sûresiyle birlikte “Mukaşkışeteyn” (şirkten
uzaklaştıranlar) adıyla da anılmaktadır. Aynı sûrelere başlarındaki “eûzü”
kelimelerinden dolayı “Muavvizeteyn” ismi de verilmiştir.
Sûrede bazı kötülüklerden dolayı Allah’a sığınılması öğütlenmektedir. [2] Hz. Âişe’den
rivayet edilen bir hadise göre Resûl-i Ekrem rahatsızlık ânında ve gece yatağına gireceği sırada İhlâs,
Felak ve Nâs
sûrelerini
okuyup avuçlarına
üfler
ve elleriyle bütün
vücudunu
sıvazlardı (Buhârî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”,
14; Ebû Dâvûd,
“Edeb”,
98; Tirmizî, “Daʿavât”,
21). [3]
"Kul e’ûzu bi-Rabbi’l-felak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğâsikın izâ vekab. Ve min şerri’n-neffâsâti fi’l-ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased."
"De ki: "Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü
zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği
zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım." [4]
"De ki: "Sabahın rabbine sığınırım;Yarattığı
şeylerden gelebilecek kötülüklerden;Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden;Düğümlere üfürenlerin
şerrinden;Bir de kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden!" [5]
"De ki: "Ben, yarattığı şeylerin şerrinden, çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, düğümlere okuyup üfleyen (afsuncu ve büyücü)lerin şerrinden ve kıskançlıkları tuttuğu zaman çekemeyenlerin hasedinden karanlıkları yarıp aydınlığı çıkartan sabahın Rabb'ine sığınırım." [6]
[4]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/nas-suresi-114/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[6] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 159
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder