Üç ayların eşiğinde
İnşallah yarın üç aylara girmiş
olacağız. Bu arada Corona günleri de devam ediyor. Allah nasip ederse üç aylar
boyunca her gün; Cenabı Hakkın 99 isminden (Esma ül Hüsna) bir esma eşliğinde
namazlarda okuduğum sureler, dualar, hamd, tesbih ve salatü selamların
anlamlarını öğrenmeye çalışacağım. Bu arada coronavirüs mücadelesiyle ilgili
notlarımı, gerektikçe arada diğer yorum ve düşüncelerimi de okuyabileceksiniz.
Ancak namazlarımız bizim en
önemli kulluk beyanımız. Yaratıcımıza karşı teslimiyetimizin ifadesi ve ilanı.
En önemlisi Rabbimize yakınlık vesilesi, ibadet ve dua halimiz. Ancak kabul
edelim ki okuduğumuz ve tekrar ettiklerimizin nasıl olması gerektiğini
öğrendiğimiz, ezberlediğimiz kadar nedeni ve anlamları ile ilgili çaba sarf
etmiş değiliz. Oysa namazı hissederek kılmak, her seferinde aracısız perdesiz
Rabbimizin huzurunda olduğumuzu bilmek şekillerden daha fazla esası, özü
bilmeyle yakından alakalı.
Bu sebepten çıktığım yolculuğun
öneminin farkındayım. Ama hiç değilse bundan böyle namazlarda söylediğim,
tekrar ettiğim, duyduğum şeylerin ne olduğunu, neden yapıldığını ve manalarını
anlamaya, üzerinde düşünerek bellemeye ve daha bilinçli yapmaya niyet ettim.
Allah izin verirse bu üç ayların manevi iklimini takip ederek, sırasıyla ele
alacağım hususları bu gaye ile değerlendirmeye ve bilgilenmeye gayret edeceğim.
Paylaşacağım şeylerde hata ve
kusurum olur ise o bana aittir. Rabbim niyetime bağışlasın.
O yüceler yücesidir. En güzel
isimler 'O'nundur ve ancak ona hamdü sena edilir.
"Bismillâhirrahmânirrahîm"
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla. Besmele olarak adlandırılan
‘Bismillahirrahmânirrahim’cümlesi, ‘Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla
başlarım’ demek. Kuran'da surelerin başında bulunan Besmele, aynı zamanda Neml
suresinin 30. ayetidir. Bazı görüşlere göre Fatiha suresinin ilk ayetidir.
Besmele Tevbe Suresi hariç bütün surelerin başlangıcında yer almakta. Güncel
hayatta sıklıkla bazen de Bismillah (Allah'ın adıyla) şeklinde kısaltılmış
olarak kullanılabiliyor.
İslami inanışta Rahman ve Rahim
Allah’ın Esma-ül hüsnadan sayılan iki adı. Birincisi özelliğin devam ve
değişmezliğini, diğeri ise oluş ve yenilenmeyi ifade ediyor. Bu bakımdan Rahman
ve Rahim olan Allah’ın adıyla…"Şefkatle merhamet eden Allah'ın
adıyla" şeklinde anlaşılır.
Besmele, helâl bir işe başlarken,
Allah'ın adını anmak ve bu adla işe başlayarak işin hayırlı ve bereketli olması
için dua anlamına geliyor. Yani besmele çeken şöyle demiş olur: "Ya
Rabb, şu an bir iş işleyeceğim. Senin ismini anıyor ve iznini istiyorum."
O yüzden haramlara besmele çekilmez. Helal ve hayırlı işler Allah'ın adıyla, ve
O'nun emir ve müsaadeleri doğrultusunda yapılan işlerdir.
Besmele, müslümanın elini attığı
her işte, adımını attığı her yolda Allah ile beraber olduğunun, O’nun yardımıyla
iş yaptığının şuurunda olmasını sağlar. Besmelenin her işte sürekli tekrar
edilmesi, Allah’ı zikir olduğu gibi, müslümanın Allah’la rahmet üzerine iş
yapacağına, O’nun izin verdiği şekilde davranacağına dair sözleşme
yenilemesidir.
Müslüman olarak, yapacağımız
bütün meşru işlere bu cümleyle başlarız. Besmele, Allah’a güvenmenin, O’na
teslim olmanın, O’ndan yardım dilemenin, O’na sığınmanın ifadesi. Mü’min
her hayırlı işinde sadece Allah’ın yardımına güvenir, O’nun rahmetini umar.
Çünkü her şeye hayat veren Allah’tır. Her şey O’nun iradesiyle başlar ve yine
O’nun iradesiyle son bulur.
Her başlangıç, her hareket, her
yöneliş O’nun dilemesi ve takdiriyle meydana gelir. Bu sebeple her meşru işe
O’nun adını anarak başlamalıdır. Müslüman kişi mabedine, evine, işyerine,
girerken; sözüne, konuşmasına, dersine başlarken, bağında bahçesinde, bürosunda
ve işyerinde çalışırken besmeleyi terennüm etmeli, onu bir hayat tarzı haline
getirmelidir.
Çünkü Allah, işine besmeleyle başlayanların işini kolaylaştırır. Besmele siz başlanan işten beklenen sonucu elde etmek zorlaşır.
Hoşgeldiniz
Bugün üç aylara girmiş bulunuyoruz. Corona günlerinin de 338.ncisinde.
Yazımıza üç ayların başlaması vesilesiyle
zayıf bir isnadla Peygamber efendimize atfedilen ancak özünde güzel bir
dua ile başlayalım:
"Allahım! Bize Receb ve
Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur".[1]
ALLAH:
Esma ül Hüsna’nın ilk esması. Kur'anda
'Allah' ismi tam 2042 ayette geçiyormuş. 'Kainatı yaratan ve idare eden, bütün övgü
ve ibadetlere layık, varlığı zorunlu olan kendinden başka hiçbir ilah
bulunmayan tek bir Allah'tır' anlamına geliyor.
الله أكبر
ALLAHU EKBER:
Müslümanlar için en önemli
kelimelerden biridir tekbir. Namaza davet anlamına gelen ezanın başında ve
sonunda ifade edilir. Ayrıca namazda sürekli “Allahu Ekber” diyerek namaz kılarız.
Peki Allahu Ekber yani tekbir ne demek?
Kelime anlamı; büyük, yüce, ulu
olarak ifade edilebilir. Allah Azze ve Celle o kadar büyüktür ki büyük
zannedilen her şey onun yanında yokmuş gibi olur. İşte “Allahu Ekber” diyerek
hem tekbir getirmiş hem de Allah’ı (CC) zikredip yüceltmiş oluruz.
Ezan “Allah CC yücedir, büyüktür
ve Allah’tan başka ilah yoktur” anlamındaki “Allahu Ekber” sözü ile başlar ve yine
onunla bitirilir. Namazda da sürekli bu tekbirle namaz kılarız. Ayrıca
geleneğimize göre kılınan her vakit namazından sonra 33'er defa “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”
ve “Allahu Ekber” diyerek zikir ve tespih eder Allah’ı (CC) yüceltmiş oluruz.
Namaza
giriş tekbirine iftitah veya tahrime tekbiri deniyor. Tekbir alırken elleri
kaldırmak, Allah'ın huzuruna girmek için izin istemenin, O'nun rızasından başka
her şeyden elleri çekip, yalnız O'nun kapısına yaklaşmanın bir işareti. Bu
tekbirin "Allahü Ekber" diye alınması, tekbir alacak kişinin,
dilsizlik gibi bir engeli yoksa, kendisi işitecek kadar sesli alması, farz ve
vâcip olan namazlarda bu tekbiri ayakta alacak kadar gücü olanların iftitah
tekbirini ayakta almaları gerekiyor. İftitah tekbirini alırken, elleri yukarıya
kaldırmak sünnet. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)bu tekbiri alırken avuç içi kıbleye
dönük olacak şekilde ellerini kaldırmış.[2] Hanefî
mezhebine göre erkekler iki elini, avuçların iç kısımları kıble istikametine
yönelik olarak ve başparmaklar kulak yumuşakları hizasına gelecek şekilde
kaldırırlar. Kadınlar ise omuzlarının hizasına kadar kaldırırlar. Diğer
mezheplerde erkekler de ellerini omuz hizasına kadar kaldırırlar.
Bilindiği gibi namazın on iki temel kaidesi var. Namazdan önce yerine getirilmesi gereken şartlar namaza hazırlık niteliğinde. Bunlar: Hadesten tahâret, Necâsetten tahâret(maddi ve hükmi pisliklerden temizlenme), Setr-i avret (gereken yerlerin örtülmesi), İstikbâl-i kıble (Kabe cihetine yönelmek) , Vakit (namazın vaktinin girmesi) ve Niyet (Allah rızası için namaz kılmayı dilemek ve hangi namaz olduğunu bilmek) oluyor. Namaz içinde olanlar ise, namazın rükünleri ve mahiyetini oluşturdukları için "erkânü's-salât" adını alıyorlar. Bunlar namazı oluşturan unsurlar. Herhangi birinin eksikliği durumunda namaz sahih olmuyor. Bunlar da: İftitah tekbiri, Kıyam, Kıraat, Rükû, Secde, Ka‘de-i ahîre şeklinde sıralanıyor. Namazın rükünlerinin düzgün bir şekilde yapılması demek olan ta‘dîl-i erkân da Ebû Yû-suf'a ve Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre rükün kabul edilmiştir. Kişinin kendi isteği ve fiili ile namazdan çıkması Ebû Hanîfe'ye göre, tertip yani sıraya riayet etmek de Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre namazın rükünlerinden sayılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder