Bir rüya gördüm
Dün gece bir rüya gördüm, hayır olsun diyelim. Yıl 2028 imiş. Orjan'ın 50.nci yılını kutluyormuşuz. Ilık bir temmuz günü sahildeki iğdelerin altında toplanmış hep orjan halkı.
Tatlı bir esinti var denizden, iğde
dalları hafif hafif sallanıyor ara sıra. Henüz sarı yeşil,
olgunlaşmamış meyveleri. Gölgeleri altında düzenlenmiş
masalar var, etrafında insanlar öbek öbek. Çevrede gürleşmiş çınar ve palmiye ağaçları heybetle bize bakıyor. İkindi güneşi yandan gelip ısıtıyor içimizi, refakat ediyor bize cıvıl cıvıl
etraftaki kuşlar.
Niyeyse çok sevinçliyiz, neşeliyiz yüzlerimiz gülüyor. Bir ara bu elli yıl boyunca aramızdan ayrılanları anıyoruz. O zaman biraz gölgeleniyor yüzler, bazımızın yaşarıyor gözleri. Çocuklarımız, torunlarımız var yanımızda. Onların bıcır bıcır halleri yine döndürüyor bizi dünyaya. Rüya bu ya hiç kimse nutuk atmıyor, hiçbir seremoni yok bu birliktelikte. 70'li yılların müzikleri geliyor kulağımıza. "O ağacın altını bilmem hatırlıyor musun" diyor Emel Sayın. Gençler bize bakıyorlar, bizse kimbilir nelere dalmışız. Hatta gözlerimiz de nemlenmiş mi ne? Çıt çıkmasın istiyoruz hep bu ana kilitlenmişiz sanki.
Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz/Hep elele vererek hayaller kurduğumuz/Kimi üzgün, kimi gün neşeyle dolduğumuz/O ağacın altını şimdi anıyor musun?/O güzel günler içim bilmem yanıyor musun?
Attığımız tarih de, çizdiğimiz o kalp de/Silinmemiş duruyor, hepsi yerli yerinde/Sen şarkılar söylerdin yatarken dizlerimde
O ağacın altını şimdi anıyor musun?/O güzel günler içim bilmem yanıyor musun?
Kulağım şarkıda etrafı gözlemliyorum. Sağ tarafın bir bölümü yat limanı gibi. Boy boy tekne denizde süzülüyor. Direkleri renk renk bayraklarla donanmış. Aralarında denize doğru çıkmış bir iskele görüyorum. Yürüyüş yolu, yeşil alan da oldukça şenlenmiş. Ağaçlar büyümüş, bodur süs bitkileri ve rengarenk çiçeklerle bezenmiş her yer. Banklar, spor ve çocuk oyun alanıyla bayağı bir park olmuş burası. Bayrağımız olduğu yerde, yine muhteşem görünüyor. Yalnız eski 414 ve yüzme havuzu büyük bir kompleks olmuş sanki. Adı da değişmiş ışıklı tabelada 'Orjan yaşam merkezi' olarak okudum. Büyümüş değil de sanki daha işlevsel, daha bir renkli olmuş, sosyal bir merkez haline gelmişe benziyor. Eskiden emekli kahvehanesi gibiydi.
İçinde olduğumuz alan çok bakımlı. Piknikler, toplu yemekler ve eğlenceler burada yapılıyormuş. Hizmet de yaşam merkezinden geliyormuş. Eski kafeler daha çok şezlong, şemsiye, dondurma ve çay kahve hizmeti veren işletmelere dönüşmüşler. İskelemiz hala muhteşem görünüyor. Adeta Orjanın bir nevi simgesi olan bu yapının bir ara yıkılması bile gündeme gelmişti. Ancak kooperatiflikten çıkıp site yönetimine geçince burası da kamu mülkü haline gelmiş. Ecri misil filan ortadan kalkmış. Görüyorum, üzeri hala denize giren gençlerle cıvıl cıvıl. Üst Yönetim Belediye ile çok uyumlu çalışıyormuş. İskele adeta yenilenmiş, geceleri ışıklandırması da muhteşemmiş.
Sahil gezinti yolumuz bir harika olmuş. Taş parkeleri, bankları, ışıklandırması ve temizliğiyle akşamları Orjan halkının neredeyse tümünü burada görmek mümkünmüş. Palmiyeler büyümüş, yol boyu çiçeklendirmeler var, arada da çeşmeler. Oturduğum yerden ileriye doğru, eski gazinoya doğru bakıyorum. Masadaki dostlarım merakımı gideriyorlar. Eski gazinoya bir proje yapılmış. İçinde gazino-toplantı alanı, sosyal aktiviteler bölümü, yazlık sineması, çocuklara disney oyun yeri, yörük çadırı, çay bahçesi, sağlık kabini ve küçük küçük alışveriş mekanları varmış. Yaz geceleri çok hareketli oluyormuş bu yüzden. Adını da "Orjan Kültür merkezi" koymuşlar. Belli günlerde seyyar sergilere de izin veriliyormuş. Tabi öncelik Orjanlı hanımların el işi emek işi ürünleri başta olmak üzere.
Haftanın iki günü yazlık sinemada nostaljik film keyfi varmış. O günler gazino kısmı kapalı olurmuş, gürültü olmasın diye. Yürüyüş yolu orjan'ın güneyi ve doğusunda çepeçevre kırmızı bir şerit gibi uzanıyor. Kaldırımlar da bisiklet yoluna uygun olarak yapılmış. Zeytinlikler adeta gür bir yeşil deniz olmuşlar. Çam fıstıklarıyla birlikte önemli bir gelir kaynağı imişler. Kooperatif bunları işlettirip özel orjan ürünleri olarak üyelere satışa sunuyormuş.
Meğer bizim eski kooperatif site yönetimi sonrası küçük bir işletme kooperatifine dönüşmüş. Beş yıl içinde tasfiye olarak yönetim tamamen site yönetimine devredilmiş. Sahadaki bütün gelir sağlayıcı saha, ürün, hizmet ve işletmeler kooperatife verilmiş, onlar işletiyorlarmış. Buna yaşam merkezi, sosyal, alışveriş ve kültür merkezi ile turizm faaliyetleri de dahilmiş. Süreç sonunda kooperatif tüzüğü değiştirilerek orjandaki bütün ticari işleri yürütür hale getirilmiş.
Hatta hala su basman olarak duran 13 evi de satın alıp eşyalı pansiyon haline getirmişler. Evini pansiyon olarak kiraya verecekler de belirlenen şartlarla kooperatife verir olmuşlar evlerini. Böylece orjan'da gelişen pansiyon turizmi ile kontrollü bir turizm açılımı da gerçekleşmiş.
Siteyi de birbirine yakın her 18 adayı
kendi arasında birleştirerek 5 tane büyük adalar grubu yönetimine bölmüşler. Buna göre her 22 evlik eski adalar kat malikleri arasından bir yönetici bir denetici seçmiş. Her bir adalar grubu yönetimi ise kapsadığı eski ada sayısı kadar 18 yönetici ve 18
denetici tarafından 5 yönetici 2 denetçi olarak seçilmiş. Bu şekilde ortaya çıkan 25 adalar grubu yöneticisi ve 10 denetici ile 90 ada yöneticisi
olmak üzere toplam 125 kişilik üst kurul kendi arasından 7 kişiyi üst yönetici, 3 kişiyi de denetçi olarak belirlemiş. Böylece site yönetimi aşağıdan yukarı oluşmuş.
Doğal olarak Orjan’ın kooperatif olarak çok sayıda üye ile genel kurul yapmaktan kaynaklanan verimsizlik ve zorlukları ortadan kalkmış. Üyeler öncelikle 22 daireli bir apartmanda olduğu gibi kendi adalarının gündemini görüşüp karar alarak işlerini yürütüyorlarmış. Adalar grubu da kendi alanlarıyla ilgili işleri görüşüp aldıkları kararlarla yerine getiriyorlarmış. Üst yönetim ise sitenin esas genel kurulunda alınan kararların uygulayıcısı olarak site yönetim planındaki görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirmekteymiş. Özellikle de sitenin muhasebe, hesap, defter, kayıt, yazışma, toplantılar vb. iş ve işlemleri üst yönetimce sürdürülüyormuş.
Bu noktaya gelmek kolay olmamış tabi. Beş yıllık bir geçiş sürecinde sorunlar kararlılıkla giderilmiş ve her şey zaman içinde yerine oturmuş. En zoru da başta iki başlı gibi görünen yönetimin, kooperatif tasfiye edilip küçüldükçe sorun olmaktan çıkarılması olmuş. Bunun için iki yıl üst üste çerçeve yol haritası sayılabilecek önemli genel kurul kararları almışlar.
Site Yönetiminin
anayasası olan Tüzük hükmündeki Yönetim Planı hazırlanıp onaylanmış. Kooperatif tüzüğü de işletme kooperatifi olarak değiştirilmiş. Arazideki eski 414 ve havuz
dahil yaşam merkezi, eski gazino bölgesi yeni kültür merkezi, sahil kafeleri, marketler, çam fıstığı ve
zeytinlik alanları ile spor kompleksleri Kooperatife devredilmiş. İskân almış konutların kat mülkiyeti işlemleri tamamlanmış. Geriye
kalan yeşil alanlar, parklar, yollar vb. ortak alanlar Belediyeye bırakılmış.
Böylece site yönetimi Orjan’ın esas yöneticisi olmuş. Kooperatif de yine ortaklara ait sermayesine dayanarak Orjan’daki ticari, zirai, turizm ve hizmet sektöründe işletme faaliyetleriyle varlığına devam etmekteymiş.
Neticede Orjan içinde olduğu Yeni Siteler Mahallesinde doğal gazın gelmesiyle beraber kışın bile bine yakın ailenin oturduğu meskûn bir mahal haline gelmiş. Belediye hizmetlerinin verildiği, polisin, sahil jandarmasının görev yaptığı, kanalizasyon, su ve yol hizmetlerinin kamu hizmeti olarak verildiği bir semte dönüşmüş. Zaten doğal gazın gelmesi, deniz kirliliğinin sona erdirilmesi, kanalizasyon ve su altyapı yatırımlarının Büyükşehirin yardımıyla yenilenmesi orjan’ın önünü açmışmış.
Bütün bunları hem içindeymiş, hem
de dışındaymış gibi rüyamda gördüm. En çok da sahipsiz kalan kedi ve köpekler için Belediye
ile anlaşarak Meslek yüksekokulu tarafında kalan küçük parça arazinin hayvan barınağı olarak düzenlenmesine
sevinmişim. Tam o sırada “Deprem oluyor!” çığlığıyla sarsıldım, binbir emek ve zahmetle yapıp ettiğim evin
yıkıldığını, orjan’ın taban suyunun onlarca evi yuttuğunu düşünerek bağırmışım. O kadar korkup gerilmişim ki hanım “Ne oluyor Yılmaz bey! Beni korkutma” deyip
sarsınca sıçrayıp uyandım.
Meğer rüyaymış!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder