18 Kasım 2020 Çarşamba

18 Kasım 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı188...............................Kalkınma ve teşvikler

Kalkınma ve teşvikler

Bu hafta konumuz ‘KALKINMA VE TEŞVİKLER’. Susurluğun durum analizinden (GZFT; Güçlü-Zayıf/Fırsat-Tehdit) yola çıkarak Amaç, Stratejik Amaç ve Stratejilerimize uygun bazı hedefler belirlemeye çalışacağız. Nisan Mayıs Haziran aylarında yapmış olduğumuz ‘Durum Analizi’ çalışmasında Susurluk için ‘GZFT.03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ bakımından ’Güçlü yönler’; ‘GY.03.1-Yatırımcılar için tercih edilebilir bir teşvik sistemi’, ‘fırsatlar’; FRS.03.1-Teşvik sisteminde Balıkesir’in 3/2. bölgede olması, FRS.03.2-OSB kurulması ile ilgili çalışmalar’ ve ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ olarak belirlenmişti. Ancak bu konu başlığı altında ‘Zayıf’ yönlerimiz ve çevreden yönelmiş ‘Tehditler’le de karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılmıştı. Bunlar da sırasıyla; ’ZY.03.1-işsizliğin artmakta oluşu’,’ZY.03.2-Stratejik plan için yetişmiş eleman eksikliği’,’ZY.03.3-Geleceğin Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış açıları’,’ZY.03.4-Geleceğe yönelik düşünmeme’,’ZY.03.5-Yenilikçilik, girişimcilik, markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama konularında geri kalınması’,’ZY.03.6-Uluslararası işbirliği deneyiminin olmaması’,’THD.03.1-Küresel ve ülke kaynaklı ekonomik krizler’,’THD.03.2-Teşvik sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in 3. bölgede yer alması’,’THD.03.3-Bölge ekonomisinin çeşitliliğinin az olması’,’THD.03.4-Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumu’,’THD.03.5-Üretimde gerilemeler’,’THD.03.6-Artan işsizlik sorunu’ gibi meseleler idi.

Bildiğiniz gibi yapılan tarama sonucu bu alanda Susurluk için en önemli ‘Güçlü yön’: ‘GY.03.1-Yatırımcılar için tercih edilebilir bir teşvik sistemi’ olarak belirlenmişti. Ayrıca ‘Fırsatlar’ bahsinde de  ‘FRS.03.1-Teşvik sisteminde Balıkesir’in 3. bölgede olması’ değerlendirilmesi gereken bir avantaj olarak görülmüştü. -o günkü şartlarda 3.ncü bölgede bulunuyorduk- Bu arada 20 Ağustosta 2846 Tarih sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Yatırım teşviklerinde değişiklik yapılarak Balıkesir 3.ncü Bölgeden, 2.nci Bölgeye yükseltilmiş oldu. Bu gelişme Bölgemizin gücüne güç kattığı kadar Susurluk için de yatırım çekme şansını arttırıyor. Kuşkusuz yatırım teşviklerinde her bölge arasında sgk, teşvik oranı ve teşvik süreleri bakımından önemli farklar var. Mesela kurumlar vergisi ve gelir vergisi indirim oranı 2.nci bölgede %55, 3.ncü bölgede %60. Uygulama süresi 2.nci bölgede 3 yıl, 3.ncü bölgede 5 yıl. Sigorta priminde de aynı şekilde bazı indirimler söz konusu. Ayrıca hangisi yoğunsa bölgede o sektöre destek veriliyor. Bu da o bölgeyi teşvik edilen sektörde daha da güçlü yapıyor. Teşvik sisteminde dengeler gözetilirken bazı bölgelerde daha az sanayi yatırımı, daha az çevre kirliliği, daha çok tarım, hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji yatırımı vb. sektörler desteklenebiliyor. Mesela bölgemizde hayvansal ve bitkisel atıklardan biyogaz, biyogazdan elektrik, sentetik petrol, organik sıvı gübre ve organik kati gübre üretimi teşvik edildiğine göre bu tür yatırımlar yaygınlaşsın isteniyor demektir. Bu farklılıklar elbette ki yatırım yapacak firmaları bölgeler arasında tercih noktasında araştırma yapmaya sevk edecektir. Bu sebeple karar en azından Balıkesir'in Çanakkale'ye kıyasla yatırım için tercih edilme şansını eşitlemiş oldu. Zira Balıkesir'in de 3.ncü bölgede kalması yatırımların bölge olarak daha çok Çanakkale'ye kaymasına neden olacaktı. Balıkesir ili olarak 3, 4, 5 ve 6.ncı bölgelerden daha gelişmiş durumda olmalıyız ki 2.nci bölgeye alındık. Tabi ki bizim derdimiz Susurluk olduğu ve böyle bir gelişmişliği göremediğimiz için burada ilave çabaya ihtiyaç olduğunu görebiliyoruz. Yine de bu avantajımız aynı başlık altında gelecek için öngördüğümüz diğer Fırsatlar; ‘FRS.03.2-OSB kurulması ile ilgili çalışmalar’ ve ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ kapsamı içinde olmamızla birlikte düşünüldüğünde orta vadede ilçemiz için değerlendirilmesi gereken büyük bir şans. Çünkü gerçekleştirilecek muhtemel yatırımlar, belirlenen sektörler ile asgari yatırım tutarı şartlarını sağlaması halinde,  2.nci Bölge desteklerinden (Sektör numaraları: 1 2 3 4 5 6 9 10 11 16 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45 46 48 50) yararlanabilecekler. Yatırım Teşvik Sistemi; genel, bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik yatırımların teşviki uygulamalarından oluşuyor. Dikkate alınması gereken husus, bu desteklerin daha çok OSB özelinde uygulanıyor olması. Ülkemizdeki Organize sanayi bölgeleri, sanayinin etkinliğini ve kent yerleşimlerini düzenli hale getirmek amacıyla kuruluyorlar. Sanayi tesislerini bir araya toplayarak bu kuruluşların ulaşım, kentsel toprak, enerji, yakıt, su, endüstriyel atık su arıtma tesisi, hammadde gibi altyapı ve diğer ihtiyaçlarıyla ilgili kolaylıkları bir arada bulunduran oluşumlar. Bunun yanı sıra OSB’ler sanayinin çevreye olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla atık yönetim politikaları uygulayan, özel olarak planlanan ve imar planlarında da yer verilen özel bir bölge türü. Teşvik sisteminde “Bölge OSB'lerinde yatırım yapacaklar için bir alt bölge teşviklerinden yararlanır” ibaresi var. Bu manada Balıkesir merkez OSB bu konuda şanslı. Çünkü son zamanlarda teşvik sisteminin avantajından yararlanıp değişik sektörlerden yatırım yapan firmalar var. Bu açıdan Susurluk'ta yatırım yapacak işletmelerin şayet teşviklerden yararlanacak iseler OSB seçeneği dışında Balıkesir’e nazaran burayı seçme ihtimalleri düşük. Her şeye rağmen fırsatı değerlendirmemiz, söz konusu teşvik imkânlarının orta vadede Susurluğun gelişmesine katkı sağlaması için başkalarından daha fazla çalışmamız gerekiyor. Çünkü ‘Sosyal ve ekonomik kalkınmanın (StrA.1.1)’ en önemli meselemiz olduğunu ve bu yolda öncelikli stratejimizin ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanma’ olduğunu artık biliyoruz.  O halde mevcut güçlü yanımızı daha da güçlü hale getirmek için kendimize şöyle hedefler öngörebiliriz mesela: ‘HDF.1.1.1.06-İlçemize davet edilecek yatırımcıları öncelikle teşvik edilen sektörler bazında seçmek’,’HDF.1.1.1.07- Susurluk ve yatırımcılar için bir OSB bilgilendirme ve teşvik rehberi hazırlamak’, ‘HDF.1.1.1.08- Güney Marmara Kalkınma Ajansı ile hem sosyal hem de ekonomik Kalkınma amaçlı projeler geliştirmek ve işbirliği yapmak’. 

        İkinci olarak şayet ‘AMAÇ.1- BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ amaçlamışsak onun diğer ayağının da ‘StrA.1.2 -İstihdamı arttırma’ olduğunun farkındayız. Bu konuda ‘THD.03.2-Teşvik sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in 3. bölgede yer alması’ şeklindeki tehdit şükürler olsun ki artık yok. Son kararname ile Güney Marmara Kalkınma Ajansını oluşturan her iki il de 2.nci bölgede. Aynı şartlarda teşvik edilecekler. Fark şu ki Çanakkale ilinde (1 2 3 4 5 9 10 11 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45 46 48 49 50) bizden farklı olarak fazladan 49 numaralı sektör teşvik edilirken, Balıkesir’de Çanakkale’den fazla olarak 6 ve 16 numaralı sektörler listeye ilave edilmiş. Ancak Susurluk olarak ‘Str.1.2.1-Üretim tesislerini çoğaltma’ stratejimizin önünde ‘ZY.03.1-işsizliğin artmakta oluşu’ gibi önemli bir zayıf yanımız yani sorunumuz var. Türkiye'de işsizlik oranı, 2020 başında geçen yılın aynı dönemine göre 0,9 puan azalışla yüzde 13,8 oldu. Bu dönemde, istihdam edilenlerin yüzde 16'sı tarım, yüzde 20,7'si sanayi, yüzde 5,2'si inşaat, yüzde 58,1'i ise hizmet sektöründe idi. Bu veriler de dış çevreden yönelen ‘THD.03.6-Artan işsizlik sorunu’ gibi bir tehdidin olumsuz etkisi altında olduğumuzu gösteriyor.  Susurluk’la ilgili bugüne ait herhangi bir işsizlik verisi yok. Ancak, Susurluk’ta kiminle konuşulsa işsizlikten yakınıyor. Bu sıkıntı rakamla ifade edilemese de varlığı hissedilen bir gerçek. Her ne kadar orta vadede bu sorun azalacaksa da en azından 2023-28 plan döneminde meselenin hem sosyal hem ekonomik boyutlarını hissediyor olacağız. Görüşüme göre Susurluk’ta işsizliği giderek arttıran belli başlı üç sebep var. Bunlardan ilki tarım ve hayvancılıktaki yapısal sorunlar, ikincisi Şeker fabrikası, Yörsan ve mola tesislerinin negatife dönen durumu, üçüncüsü de özelde köyden kente gelenlerin, genelde ise okuyan gençlerin iş bulamaması olarak görünüyor.  O halde ilk hedefimiz; bir üniversite işbirliği ile ‘HDF.1.2.1.01-Susurluktaki işsizlik sorununu tüm boyutlarıyla ele alıp incelemek’ olmalı. Devlet kurumları desteğiyle gençleri kendi işlerinin sahibi yapacak özellikle tarım ve hayvancılık sektöründe ‘HDF. 1.2.1.02-Kendi işini kur projeleri geliştirmek’ odaklanacağımız ikinci hedef durumunda. Bu da yetmez, gerek muhtemel OSB tesisleri, gerekse tarım ve hayvancılığa dayalı işletmeler ve Lojistik firmaları için şimdiden nitelikli eleman yetiştirme çabasına girmemiz gerekiyor. İşsizlik sorunun altında yatan sebepler arasında nitelikli eleman sıkıntısı olduğunu biliyoruz. İşte tam da bunun için Susurluk için planlı bir ‘HDF. 1.2.1.03- Mesleki eğitim ve yönlendirme projesi yapmak’ ve uygulamak gerekiyor. 
İşte ‘FRS.03.2-OSB kurulması ile ilgili çalışmalar’ muhtemel bir fırsat olarak önümüzde duruyor. Kuşkusuz bu konu bizim ‘Str.1.3.1-OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlama’ stratejimizle doğrudan ilintili ve dolayısıyla da bölgede StrA.1.3-Cazibe merkezi olma’ amacımıza götürüyor. O nedenle ilk plan döneminde gerçekleşecek şekilde ‘HDF.1.3.1.01-OSB’ne sahip çıkmak ve kurulumuna aktif destek vermek’ ile ‘HDF. 1.3.1.02-Lojistik bölge alanını belirlemek, tesisini kolaylaştırmak’ şeklinde hedefler koymak isabetli olacaktır. ‘StrA.1.3-Cazibe merkezi olma’ amacımızın ‘Str.1.3.2-Konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirmek’ şeklinde bir başka stratejisi daha var. Konuyla ilgili ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ kapsamında bulunmamız kalkınmamız açısından önemli bir fırsat. Bu ajans 2009 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan ülkemizdeki 26 kalkınma ajansından biri. TR22 Düzey-2 Bölgesinde yani Balıkesir ve Çanakkale illerinde faaliyet gösteriyor. Kamu tüzel kişiliğe haiz bir kuruluş. Görevleri 2018 yılı 4 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde düzenlenmiş. Bu görevler ve proje desteği verdiği diğer pek çok mikro alan Susurluk ilçemiz için de faydalanılması gereken fırsatlar. Kaldı ki Susurluk şayet önerimiz doğrultusunda orta vadeli stratejik bir bölgesel alt plan çalışması içine girerse, en büyük destek ve işbirliğini yine Güney Marmara Kalkınma Ajansından bulacaktır. Bu durumda HDF.1.3.2.07-Güney Marmara Kalkınma Ajansı ile yapılabilecek işbirliği ve müşterek proje imkânlarını değerlendirmek’ yararlı olur.  Hepimiz biliyoruz ki daha ziyade Tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomimiz var. Bu anlamda ‘THD.03.3-Bölge ekonomisinin çeşitliliğinin az olması’ ve yakın gelecekte de bunun değişebileceği yönünde bir işaret bulunmaması ilçemizin kalkınmasını belli bir alanla sınırlıyor. Bu nedenle bölgede bir cazibe ortaya koymak istiyorsak çevremize göre mukayeseli üstünlüklerimizi netleştirmemiz ve öne çıkarmamız gerekiyor. Bu bağlamda ‘HDF.1.3.2.08-Teşvikler kapsamına giren mukayeseli üstünlüklerimize odaklanmak’ suretiyle hem teşvik edilen yatırım sayımızı hem de toplam teşvik tutarımımızı arttırmayı hedefleyebiliriz. 

‘ZY.03.2-Stratejik plan için yetişmiş eleman eksikliği’ bugün için önemli bir zayıf yönümüz gibi duruyor. Zira kalkınma için stratejik plan ne kadar gerekliyse, bir plan yapabilmek için de yetişmiş eleman o kadar şart. Ancak ‘nitelikli ya da yetişmiş eleman’ her zaman okumuş, diplomalı insan anlamına gelmiyor. İyi bir modaratörlükle Susurluk’ta böyle bir işin içinde olabilecek pek çok insan var aslında. Ancak hiç kimsenin bir kenara itilip değersizleştirilmemesi, katılımcı bir stratejik plan süreci içinde uygun olanların seçilip kazanılması gerekiyor. Bu noktada ilçe yöneticilerinden süreç içinde insanları ortak bir amaca doğru adaletle yönetmeleri bekleniyor. Sonuçta iyi, etkin bir plan; sade, iddiasız ve en az masrafla da olsa onu yapanların benimsedikleri, kendilerinden bir şeyler kattıkları ortak bir belgedir. Uygulanabilir olmalıdır. Bizim bu süreçteki rolümüz özellikle bu pandemi sürecinde muhtemel plan ekibine bir ‘online okul’ işlevi görüyor. Gönüllüler daha önce aydınlatılmış bir yolda yürüyecekler. Ancak asıl yetişmiş eleman eksikliği plan döneminde ortaya çıkacak. Bu açıdan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ için daima ‘StrA.2.2-Nitelikli insana odaklanmak’ gerekiyor. ‘Str.2.2.1-Nitelikli insan yetiştirme’ stratejisi de bunu için zaten. O halde ‘HDF.2.2.1.01-Plan hazırlama ekibi içinden en az 7 yetenekli genci kazanmak’ zorundayız. Ki bu gençler donandıkları bilgi ve tecrübeyle Susurluğun Plan uygulamasını yürütebilsinler. 

Şu anda var olan, geleceğimizi de tehdit eden risklerden biri; ‘THD.03.5-Üretimde gerilemeler’sorunu. Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumu ile pandemi süreci bu meseleyi iyiden rahatsız edici hale getirdi. Doğal olarak ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’amacımızın ve ‘Str.2.3.1-Üretken olma’ stratejimizin önünde şimdiden dikilmiş durumda. Bu riskin daimi olmaması için hiç değilse Şeker fabrikası, Yörsan ve diğer üretim tesislerimize sahip çıkmamız şart. Geleceğe umutla bakabilmek için elimizdekilerin kayıp gitmesine seyirci kalmamamız gerekiyor. Mesela Ticaret Sanayi Odasında mevcut tesislerimiz için ve teşvikler kapsamında davet edilecek yeni yatırımcılar için ‘HDF. 2.3.1.01-Üretimi izleme ve geliştirme birimi’ kurulabilir. Bu birimde Susurluğun üretim değerleri takip edilip paylaşılabilir. Bu birimin önerileri doğrultusunda güç birliği yapabilir, gerektiğinde temas, görüşme ve işbirliği komiteleri kurulup harekete geçilebilir.  

        Mademki ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ amacımız var o halde bu istikamette belirlenmiş ‘Str.2.4.2-Her alanda ilerleme sağlama’ ve ‘Str.2.4.3-Güçlenme’ stratejisi izlememiz gerekir.  Ancak durum analizinden anlaşıldı ki bu alanda ‘ZY.03.5-Yenilikçilik, girişimcilik, markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama konularında geri kalınması’ ve ‘ZY.03.6-Uluslararası işbirliği deneyiminin olmaması’ gibi zayıf taraflarımız var. Diğer yandan karşımızda dış çevreden yönelmiş ’THD.03.1-Küresel ve ülke kaynaklı ekonomik krizler’ ve ‘THD.03.4-Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumu’ gibi ciddi riskler de var. Geleceğe yönelik düşünme, yenilikçilik, girişimcilik gibi yetenekler zamanımızda paradan daha değerli. Bu vasıfların iş dünyasına yansıması da çoğu zaman markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama gibi ataklarda kendini gösteriyor. Bu nedenle ‘Yenilikçilik, girişimcilik, markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama konularında geri kalınması’ sadece ilçemizde değil ülkemizde de yaygın olarak hissedilen eksiklikler. Bundan dolayı şayet ilçemizin geleceğini düşünüyor, gelişmesini istiyorsak; yenilikçi, girişimci ve inançlı insanlara ihtiyacımız olduğu çok açık. Onlar varsa; markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlamanın en iyisinin yapılacağına emin olabiliriz. Aksi halde emek, zaman ve para harcadığınız ürünler elimizde kalır. Hizmeti sunmayı beceremiyorsak para kazanamayız. En önemlisi bir ‘üretim kültürümüz’ yoksa var olmayı sürdüremez, silinir gideriz. Malum meseldir: ‘Durursan düşersin!’ Kazananlar durmayıp yürüyenlerdir. Aynı şekilde eğer şehrimizin orta vadede bir cazibe merkezi olmasını istiyorsak daha fazla kişi bu ideali omuzlamalı. Bir sanayi kuruluşu sade biz istediğimiz için gelmez, akıllıca stratejilerle ilçemizi çekim merkezi yaparsak, sahip olduğumuz artılara bakarak gelir. Bu bizim daha fazla birlik beraberliğimize, daha fazla ortak akıl üretmemize, laf üstüne laf değil taş üstüne taş koymamıza bağlı. Bu anlamda kuşkusuz ‘Uluslararası işbirliği deneyiminin olmaması’ ilçemiz için bir dezavantaj. Zira bu deneyimin yaşandığı ihracat ve ithalat faaliyeti neredeyse yok denecek kadar az. Ayrıca bu hususta güçlü olmak öncelikle yabancı dil bilmek ve dijital iletişim teknolojileriyle içli dışlı olmayı da gerektiriyor. Gerek eğitim alanında gerekse iş yaşamında bu alana yatırım yapmak artık bir lüks değil zorunluluk. Başta oda ve borsamız olmak üzere, yönetici ve STK’larımız da bu konuda üstlerine düşeni yapmalılar. Dış ticaret öncelikle elbette bu konuda çalışan kişi ve firmaların konusu. Bu bağlamda orta vadede Susurluk’ta konuşlanması muhtemel tarım, sanayi, ticaret ve hizmet sektörü kuruluşlarıyla birlikte ihracat ve ithalat faaliyetlerinin de yoğunlaşacağını bekleyebiliriz. Kaldı ki bu günün ve yarının teknolojisiyle dünyanın her yerine sanal iletişim mümkün. Dünya ticaretinin önemli bir kısmının internet üzerinden döndüğünü biliyor, görüyoruz. O halde Susurluk bilinçli bir şekilde bu zayıflığını azaltmanın ve giderek güçlü hale gelmenin stratejik yollarını bu günden bulabilmelidir. Geçmiş yıllarda %10 civarına düşen işsizlik oranı son yıllardaki krizlerle beraber bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyüyor. Nüfus artış oranından daha fazla büyüme ve yatırım gerçekleşmezse istihdam meselesinin orta vadede de konuşulması kaçınılmaz olacak. Bu konu şayet yeni iş sahaları açılmazsa derinleşen bir sorun olarak hayatımızı olumsuz etkilemeye devam edecek. Bu güne kadar gerek küresel gerekse ulusal düzeyde pek çok ekonomik kriz gördük yaşadık. Gelecekte de bu türden krizlerle karşılaşmamız kaçınılmaz. Bu nedenle her an böyle dalgalanmalara kendi çapımızda hazırlıklı olmak zorundayız. Mücadele için hem ülke idaresinin ortaya koyduğu tedbirlere hem de kendimize göre geliştirdiğimiz korunma tekniklerine uygun davranmamız gerekiyor. Diğer yandan ilçemizin iki stratejik üretim tesisi olan Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumunu pozitife döndüremezsek ileri ve güçlü olmamız çok zorlaşacaktır. Bütün bu sebeplerle her alanda ilerleme sağlamak istiyorsak ‘HDF.2.4.2.02-Yenilikçi ve girişimci insanlarımıza destek olmak’, ‘HDF.2.4.2.03-Markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama konularında gelişme sağlamak’ zorundayız. Ayrıca ‘HDF.2.4.3.01-Uluslararası işbirliği deneyimini arttırmak’, ‘HDF.2.4.3.02-Ekonomik krizlere karşı iç kaynaklı savunma planları geliştirmek’ ve ‘HDF.2.4.3.03-Şeker fabrikası ve Yörsan için özgün ve kalıcı bir çözüm üretmek’ diğer hedeflerimiz olmalı. 

Kuşkusuz ‘ZY.03.3-Geleceğin Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış açıları’ bir zafiyet olarak bu tür süreçleri oldukça olumsuz etkiler. Toplum olarak her meseleye devlet ağırlıklı bakış açımız sebebiyle idari kadroların geleceğin planlanmasında daha etkin olduklarını düşünür ve bekleriz. Oysa o idari kadroları belirleyen siyaset ya da politika yapanlar değil midir? Uygulamada sıkıntılar çıkmaya başlayınca kimse başarısızlığı üstüne almak istemiyor. Neticede öyle ya da böyle un varken, şeker varken bir türlü helva yapılamıyor. Oysa geleceğin Planlanması her şeyden önce geleceğe yönelik düşünme gerektiriyor. Bu açıdan ZY.03.4-Geleceğe yönelik düşünmeme’ zayıflığı stratejik plan yaklaşımının önündeki en büyük engellerden biri. Belki kâğıt üzerinde plan yapmakta gerçekten başarılıyız. Fakat iş uygulamaya gelince maalesef sınıfta kalıyoruz. Elbette ki bunun da birçok nedeni var. Ancak; gerek siyasilerde, gerek alt düzeyde politika yapanlarda, gerek toplumda etkili sivil toplum önderleri ve idari kadrolarda, hatta tüm toplumda geleceğe yönelik düşünmeme her konuda iyileşmeye engel bir zayıflık. Hâlbuki resmî kurumlar, STK’lar ve siyasiler yörelerine gelecek her yatırım için ortak hareket etmek zorundalar. Neticede her bir yatırım ilçemizin ve gençlerin geleceği demek oluyor. Bunun için elbette geleceğe yönelik düşünebiliyor olmaları, ortak bir gelecek vizyonunda buluşup onu paylaşıyor olmaları şart. Yoksa kısa görüşlü eski alışkanlıklarla hareket edip, kısır çekişmelerle, politik tartışmalarla zaman tüketecek olurlarsa bundan en başta yine ilçemiz ve insanımız kaybetmiş olur. Karamsar olmaya da gerek yok. Sonuçta ne olacaksa olacak. Önemli olan muhtemel değişim ve gelişimi önceden görebilmek. Öngörebilirsek, planlayabilirsek ve stratejik hamlelerle hedeflerimize ilerleyebilirsek başarılı olabiliriz. Bunun için de anlamak, benimsemek, inanmak, desteklemek ve katkı vermek gerekiyor. Neticede hem geleceğin Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış açılarını gidermek, hem de geleceğe yönelik düşünmeme alışkanlığını aşmak istiyorsak çözüm; ‘Str.3.2.1-Sürekli değişim-dönüşüm ve gelişim’ stratejisini uygulamaktan geçiyor.  Bunun için de: ‘HDF.3.1.1.01-Katılımcı bir yaklaşım benimsemek’, Stratejik plan ekibini de ‘HDF.3.2.1.01-Gelecek odaklı düşünen–resmi/sivil-gönüllülerden bir çekirdek ekip seçmek’ yararlı olabilir. yyalcin3@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder