Kalkınma
ve teşvikler
Bu hafta konumuz ‘KALKINMA VE TEŞVİKLER’. Susurluğun durum analizinden (GZFT; Güçlü-Zayıf/Fırsat-Tehdit)
yola çıkarak Amaç, Stratejik Amaç ve Stratejilerimize uygun bazı hedefler belirlemeye çalışacağız. Nisan Mayıs Haziran aylarında yapmış olduğumuz ‘Durum Analizi’ çalışmasında Susurluk için ‘GZFT.03-KALKINMA VE TEŞVİKLER’ bakımından ’Güçlü yönler’; ‘GY.03.1-Yatırımcılar
için tercih edilebilir bir teşvik sistemi’, ‘fırsatlar’; FRS.03.1-Teşvik
sisteminde Balıkesir’in 3/2. bölgede olması, FRS.03.2-OSB kurulması ile ilgili
çalışmalar’ ve ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ olarak belirlenmişti. Ancak bu konu
başlığı altında ‘Zayıf’ yönlerimiz ve çevreden yönelmiş ‘Tehditler’le de karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılmıştı. Bunlar da sırasıyla; ’ZY.03.1-işsizliğin artmakta
oluşu’,’ZY.03.2-Stratejik plan için yetişmiş eleman eksikliği’,’ZY.03.3-Geleceğin
Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış
açıları’,’ZY.03.4-Geleceğe yönelik düşünmeme’,’ZY.03.5-Yenilikçilik,
girişimcilik, markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama konularında geri
kalınması’,’ZY.03.6-Uluslararası işbirliği deneyiminin
olmaması’,’THD.03.1-Küresel ve ülke kaynaklı ekonomik krizler’,’THD.03.2-Teşvik
sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in 3. bölgede yer alması’,’THD.03.3-Bölge
ekonomisinin çeşitliliğinin az olması’,’THD.03.4-Şeker fabrikası ve Yörsan’ın
durumu’,’THD.03.5-Üretimde gerilemeler’,’THD.03.6-Artan işsizlik sorunu’ gibi meseleler idi.
Bildiğiniz gibi yapılan tarama sonucu
bu alanda Susurluk için en önemli ‘Güçlü yön’: ‘GY.03.1-Yatırımcılar için tercih
edilebilir bir teşvik sistemi’ olarak belirlenmişti. Ayrıca ‘Fırsatlar’ bahsinde de ‘FRS.03.1-Teşvik sisteminde Balıkesir’in 3. bölgede
olması’ değerlendirilmesi
gereken bir avantaj olarak görülmüştü. -o günkü şartlarda 3.ncü bölgede
bulunuyorduk- Bu arada 20 Ağustosta 2846 Tarih sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile
Yatırım teşviklerinde değişiklik yapılarak Balıkesir 3.ncü Bölgeden, 2.nci
Bölgeye yükseltilmiş oldu. Bu gelişme Bölgemizin gücüne güç kattığı kadar
Susurluk için de yatırım çekme şansını arttırıyor. Kuşkusuz yatırım
teşviklerinde her bölge arasında sgk, teşvik oranı ve teşvik süreleri
bakımından önemli farklar var. Mesela kurumlar vergisi ve gelir vergisi indirim
oranı 2.nci bölgede %55, 3.ncü bölgede %60. Uygulama süresi 2.nci bölgede 3 yıl,
3.ncü bölgede 5 yıl. Sigorta priminde de aynı şekilde bazı indirimler söz
konusu. Ayrıca hangisi yoğunsa bölgede o sektöre destek veriliyor. Bu da o
bölgeyi teşvik edilen sektörde daha da güçlü yapıyor. Teşvik sisteminde
dengeler gözetilirken bazı bölgelerde daha az sanayi yatırımı, daha az çevre
kirliliği, daha çok tarım, hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji yatırımı
vb. sektörler desteklenebiliyor. Mesela bölgemizde hayvansal ve bitkisel
atıklardan biyogaz, biyogazdan elektrik, sentetik petrol, organik sıvı gübre ve
organik kati gübre üretimi teşvik edildiğine göre bu tür yatırımlar yaygınlaşsın
isteniyor demektir. Bu farklılıklar elbette ki yatırım yapacak firmaları
bölgeler arasında tercih noktasında araştırma yapmaya sevk edecektir. Bu
sebeple karar en azından Balıkesir'in Çanakkale'ye kıyasla yatırım için tercih
edilme şansını eşitlemiş oldu. Zira Balıkesir'in de 3.ncü bölgede kalması
yatırımların bölge olarak daha çok Çanakkale'ye kaymasına neden olacaktı.
Balıkesir ili olarak 3, 4, 5 ve 6.ncı bölgelerden daha gelişmiş durumda
olmalıyız ki 2.nci bölgeye alındık. Tabi ki bizim derdimiz Susurluk olduğu ve
böyle bir gelişmişliği göremediğimiz için burada ilave çabaya ihtiyaç olduğunu
görebiliyoruz. Yine de bu avantajımız aynı başlık altında gelecek için
öngördüğümüz diğer Fırsatlar; ‘FRS.03.2-OSB kurulması ile ilgili çalışmalar’ ve ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma
Ajansı’ kapsamı
içinde olmamızla birlikte düşünüldüğünde orta vadede ilçemiz için değerlendirilmesi
gereken büyük bir şans. Çünkü gerçekleştirilecek muhtemel yatırımlar,
belirlenen sektörler ile asgari yatırım tutarı şartlarını sağlaması
halinde, 2.nci Bölge desteklerinden (Sektör
numaraları: 1 2 3 4 5 6 9 10 11 16 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45 46
48 50) yararlanabilecekler. Yatırım Teşvik Sistemi; genel, bölgesel, büyük
ölçekli ve stratejik yatırımların teşviki uygulamalarından oluşuyor. Dikkate
alınması gereken husus, bu desteklerin daha çok OSB özelinde uygulanıyor
olması. Ülkemizdeki Organize sanayi bölgeleri, sanayinin etkinliğini ve kent
yerleşimlerini düzenli hale getirmek amacıyla kuruluyorlar. Sanayi tesislerini
bir araya toplayarak bu kuruluşların ulaşım, kentsel toprak, enerji, yakıt, su,
endüstriyel atık su arıtma tesisi, hammadde gibi altyapı ve diğer
ihtiyaçlarıyla ilgili kolaylıkları bir arada bulunduran oluşumlar. Bunun yanı
sıra OSB’ler sanayinin çevreye olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla atık
yönetim politikaları uygulayan, özel olarak planlanan ve imar planlarında da
yer verilen özel bir bölge türü. Teşvik sisteminde “Bölge OSB'lerinde yatırım
yapacaklar için bir alt bölge teşviklerinden yararlanır” ibaresi var. Bu manada
Balıkesir merkez OSB bu konuda şanslı. Çünkü son zamanlarda teşvik sisteminin
avantajından yararlanıp değişik sektörlerden yatırım yapan firmalar var. Bu
açıdan Susurluk'ta yatırım yapacak işletmelerin şayet teşviklerden yararlanacak
iseler OSB seçeneği dışında Balıkesir’e nazaran burayı seçme ihtimalleri düşük. Her şeye rağmen fırsatı değerlendirmemiz, söz
konusu teşvik imkânlarının orta vadede Susurluğun gelişmesine katkı sağlaması
için başkalarından daha fazla çalışmamız gerekiyor. Çünkü ‘Sosyal ve ekonomik kalkınmanın (StrA.1.1)’ en önemli meselemiz
olduğunu ve bu yolda öncelikli stratejimizin ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanma’ olduğunu artık
biliyoruz. O halde mevcut güçlü yanımızı
daha da güçlü hale getirmek için kendimize şöyle hedefler öngörebiliriz mesela:
‘HDF.1.1.1.06-İlçemize
davet edilecek yatırımcıları öncelikle teşvik edilen sektörler bazında seçmek’,’HDF.1.1.1.07-
Susurluk ve yatırımcılar için bir OSB bilgilendirme ve teşvik rehberi
hazırlamak’, ‘HDF.1.1.1.08- Güney Marmara Kalkınma Ajansı ile hem sosyal hem de
ekonomik Kalkınma amaçlı projeler geliştirmek ve işbirliği yapmak’.

İkinci olarak şayet ‘AMAÇ.1- BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN
GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ amaçlamışsak onun diğer ayağının da ‘StrA.1.2 -İstihdamı arttırma’ olduğunun
farkındayız. Bu konuda ‘THD.03.2-Teşvik sisteminde Çanakkale’nin 2. Balıkesir’in
3. bölgede yer alması’ şeklindeki tehdit şükürler
olsun ki artık yok. Son kararname ile Güney Marmara Kalkınma Ajansını oluşturan
her iki il de 2.nci bölgede. Aynı şartlarda teşvik edilecekler. Fark şu ki
Çanakkale ilinde (1 2 3 4 5 9 10 11 20 27 28 30 32 33 34 35 39 41 42 43 44 45
46 48 49 50) bizden farklı olarak fazladan 49 numaralı sektör teşvik edilirken,
Balıkesir’de Çanakkale’den fazla olarak 6 ve 16 numaralı sektörler listeye
ilave edilmiş. Ancak Susurluk olarak ‘Str.1.2.1-Üretim
tesislerini çoğaltma’ stratejimizin önünde ‘ZY.03.1-işsizliğin artmakta oluşu’ gibi önemli bir zayıf yanımız
yani sorunumuz var. Türkiye'de işsizlik oranı, 2020 başında geçen yılın aynı
dönemine göre 0,9 puan azalışla yüzde 13,8 oldu. Bu dönemde, istihdam edilenlerin
yüzde 16'sı tarım, yüzde 20,7'si sanayi, yüzde 5,2'si inşaat, yüzde 58,1'i ise
hizmet sektöründe idi. Bu veriler de dış çevreden yönelen ‘THD.03.6-Artan işsizlik
sorunu’ gibi bir tehdidin olumsuz etkisi altında olduğumuzu
gösteriyor. Susurluk’la ilgili bugüne ait
herhangi bir işsizlik verisi yok. Ancak, Susurluk’ta kiminle konuşulsa
işsizlikten yakınıyor. Bu sıkıntı rakamla ifade edilemese de varlığı hissedilen
bir gerçek. Her ne kadar orta vadede bu sorun azalacaksa da en azından 2023-28
plan döneminde meselenin hem sosyal hem ekonomik boyutlarını hissediyor
olacağız. Görüşüme göre Susurluk’ta işsizliği giderek arttıran belli başlı üç
sebep var. Bunlardan ilki tarım ve hayvancılıktaki yapısal sorunlar, ikincisi
Şeker fabrikası, Yörsan ve mola tesislerinin negatife dönen durumu, üçüncüsü de
özelde köyden kente gelenlerin, genelde ise okuyan gençlerin iş bulamaması
olarak görünüyor. O halde ilk hedefimiz;
bir üniversite işbirliği ile ‘HDF.1.2.1.01-Susurluktaki işsizlik sorununu tüm boyutlarıyla
ele alıp incelemek’ olmalı.
Devlet kurumları desteğiyle gençleri kendi işlerinin sahibi yapacak özellikle
tarım ve hayvancılık sektöründe ‘HDF. 1.2.1.02-Kendi işini kur projeleri geliştirmek’ odaklanacağımız ikinci
hedef durumunda. Bu da yetmez, gerek muhtemel OSB tesisleri, gerekse tarım ve
hayvancılığa dayalı işletmeler ve Lojistik firmaları için şimdiden nitelikli
eleman yetiştirme çabasına girmemiz gerekiyor. İşsizlik sorunun altında yatan
sebepler arasında nitelikli eleman sıkıntısı olduğunu biliyoruz. İşte tam da
bunun için Susurluk için planlı bir ‘HDF. 1.2.1.03- Mesleki eğitim ve yönlendirme projesi yapmak’ ve
uygulamak gerekiyor.
İşte ‘FRS.03.2-OSB kurulması ile
ilgili çalışmalar’ muhtemel
bir fırsat olarak önümüzde duruyor. Kuşkusuz bu konu bizim ‘Str.1.3.1-OSB ve Lojistik bölge kurulmasını sağlama’ stratejimizle
doğrudan ilintili ve dolayısıyla da bölgede ‘StrA.1.3-Cazibe
merkezi olma’ amacımıza götürüyor. O nedenle ilk
plan döneminde gerçekleşecek şekilde ‘HDF.1.3.1.01-OSB’ne sahip çıkmak ve kurulumuna
aktif destek vermek’ ile ‘HDF. 1.3.1.02-Lojistik bölge alanını
belirlemek, tesisini kolaylaştırmak’ şeklinde hedefler koymak
isabetli olacaktır. ‘StrA.1.3-Cazibe
merkezi olma’ amacımızın ‘Str.1.3.2-Konum,
doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirmek’ şeklinde bir başka
stratejisi daha var. Konuyla ilgili ‘FRS.03.3-Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ kapsamında bulunmamız
kalkınmamız açısından önemli bir fırsat. Bu ajans 2009 yılında Bakanlar Kurulu
kararı ile kurulan ülkemizdeki 26 kalkınma ajansından biri. TR22 Düzey-2
Bölgesinde yani Balıkesir ve Çanakkale illerinde faaliyet gösteriyor. Kamu
tüzel kişiliğe haiz bir kuruluş. Görevleri 2018 yılı 4 nolu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinde düzenlenmiş. Bu görevler ve proje desteği verdiği diğer pek çok
mikro alan Susurluk ilçemiz için de faydalanılması gereken fırsatlar. Kaldı ki
Susurluk şayet önerimiz doğrultusunda orta vadeli stratejik bir bölgesel alt
plan çalışması içine girerse, en büyük destek ve işbirliğini yine Güney Marmara
Kalkınma Ajansından bulacaktır. Bu durumda ‘HDF.1.3.2.07-Güney Marmara Kalkınma Ajansı
ile yapılabilecek işbirliği ve müşterek proje imkânlarını değerlendirmek’ yararlı olur. Hepimiz biliyoruz ki daha ziyade Tarım ve
hayvancılığa dayalı bir ekonomimiz var. Bu anlamda ‘THD.03.3-Bölge ekonomisinin çeşitliliğinin az
olması’ ve yakın
gelecekte de bunun değişebileceği yönünde bir işaret bulunmaması ilçemizin
kalkınmasını belli bir alanla sınırlıyor. Bu nedenle bölgede bir cazibe ortaya
koymak istiyorsak çevremize göre mukayeseli üstünlüklerimizi netleştirmemiz ve öne
çıkarmamız gerekiyor. Bu bağlamda ‘HDF.1.3.2.08-Teşvikler kapsamına giren mukayeseli
üstünlüklerimize odaklanmak’ suretiyle hem teşvik edilen yatırım sayımızı
hem de toplam teşvik tutarımımızı arttırmayı hedefleyebiliriz.
‘ZY.03.2-Stratejik plan için yetişmiş eleman
eksikliği’ bugün
için önemli bir zayıf yönümüz gibi duruyor. Zira kalkınma için stratejik plan
ne kadar gerekliyse, bir plan yapabilmek için de yetişmiş eleman o kadar şart.
Ancak ‘nitelikli ya da yetişmiş eleman’ her zaman okumuş, diplomalı insan
anlamına gelmiyor. İyi bir modaratörlükle Susurluk’ta böyle bir işin içinde
olabilecek pek çok insan var aslında. Ancak hiç kimsenin bir kenara itilip
değersizleştirilmemesi, katılımcı bir stratejik plan süreci içinde uygun
olanların seçilip kazanılması gerekiyor. Bu noktada ilçe yöneticilerinden süreç
içinde insanları ortak bir amaca doğru adaletle yönetmeleri bekleniyor. Sonuçta
iyi, etkin bir plan; sade, iddiasız ve en az masrafla da olsa onu yapanların
benimsedikleri, kendilerinden bir şeyler kattıkları ortak bir belgedir. Uygulanabilir
olmalıdır. Bizim bu süreçteki rolümüz özellikle bu pandemi sürecinde muhtemel
plan ekibine bir ‘online okul’ işlevi görüyor. Gönüllüler daha önce aydınlatılmış
bir yolda yürüyecekler. Ancak asıl yetişmiş eleman eksikliği plan döneminde
ortaya çıkacak. Bu açıdan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI
BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ için daima ‘StrA.2.2-Nitelikli insana odaklanmak’ gerekiyor. ‘Str.2.2.1-Nitelikli insan yetiştirme’
stratejisi de bunu için zaten. O halde ‘HDF.2.2.1.01-Plan hazırlama ekibi içinden en az 7 yetenekli genci
kazanmak’ zorundayız. Ki bu gençler
donandıkları bilgi ve tecrübeyle Susurluğun Plan uygulamasını yürütebilsinler.
Şu anda var olan, geleceğimizi
de tehdit eden risklerden biri; ‘THD.03.5-Üretimde gerilemeler’sorunu.
Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumu ile pandemi süreci bu meseleyi iyiden
rahatsız edici hale getirdi. Doğal olarak ‘StrA.2.3-Üretkenlik
ve Rekabetçilik’amacımızın ve ‘Str.2.3.1-Üretken
olma’ stratejimizin önünde şimdiden dikilmiş durumda. Bu riskin daimi
olmaması için hiç değilse Şeker fabrikası, Yörsan ve diğer üretim tesislerimize
sahip çıkmamız şart. Geleceğe umutla bakabilmek için elimizdekilerin kayıp
gitmesine seyirci kalmamamız gerekiyor. Mesela Ticaret Sanayi Odasında mevcut
tesislerimiz için ve teşvikler kapsamında davet edilecek yeni yatırımcılar için
‘HDF. 2.3.1.01-Üretimi
izleme ve geliştirme birimi’ kurulabilir.
Bu birimde Susurluğun üretim değerleri takip edilip paylaşılabilir. Bu birimin
önerileri doğrultusunda güç birliği yapabilir, gerektiğinde temas, görüşme ve
işbirliği komiteleri kurulup harekete geçilebilir.

Mademki ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ amacımız var o halde bu
istikamette belirlenmiş ‘Str.2.4.2-Her
alanda ilerleme sağlama’ ve ‘Str.2.4.3-Güçlenme’
stratejisi izlememiz gerekir. Ancak
durum analizinden anlaşıldı ki bu alanda ‘ZY.03.5-Yenilikçilik, girişimcilik, markalaşma,
patent, tanıtım ve pazarlama konularında geri kalınması’ ve ‘ZY.03.6-Uluslararası işbirliği deneyiminin
olmaması’ gibi zayıf taraflarımız var. Diğer yandan karşımızda
dış çevreden yönelmiş ’THD.03.1-Küresel ve ülke kaynaklı ekonomik krizler’
ve ‘THD.03.4-Şeker
fabrikası ve Yörsan’ın durumu’ gibi
ciddi riskler de var. Geleceğe yönelik düşünme, yenilikçilik, girişimcilik gibi
yetenekler zamanımızda paradan daha değerli. Bu vasıfların iş dünyasına
yansıması da çoğu zaman markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama gibi ataklarda
kendini gösteriyor. Bu nedenle ‘Yenilikçilik, girişimcilik, markalaşma, patent,
tanıtım ve pazarlama konularında geri kalınması’ sadece ilçemizde değil
ülkemizde de yaygın olarak hissedilen eksiklikler. Bundan dolayı şayet
ilçemizin geleceğini düşünüyor, gelişmesini istiyorsak; yenilikçi, girişimci ve
inançlı insanlara ihtiyacımız olduğu çok açık. Onlar varsa; markalaşma, patent,
tanıtım ve pazarlamanın en iyisinin yapılacağına emin olabiliriz. Aksi halde
emek, zaman ve para harcadığınız ürünler elimizde kalır. Hizmeti sunmayı
beceremiyorsak para kazanamayız. En önemlisi bir ‘üretim kültürümüz’ yoksa var
olmayı sürdüremez, silinir gideriz. Malum meseldir: ‘Durursan düşersin!’
Kazananlar durmayıp yürüyenlerdir. Aynı şekilde eğer şehrimizin orta vadede bir
cazibe merkezi olmasını istiyorsak daha fazla kişi bu ideali omuzlamalı. Bir
sanayi kuruluşu sade biz istediğimiz için gelmez, akıllıca stratejilerle
ilçemizi çekim merkezi yaparsak, sahip olduğumuz artılara bakarak gelir. Bu
bizim daha fazla birlik beraberliğimize, daha fazla ortak akıl üretmemize, laf üstüne
laf değil taş üstüne taş koymamıza bağlı. Bu anlamda kuşkusuz ‘Uluslararası
işbirliği deneyiminin olmaması’ ilçemiz için bir dezavantaj. Zira bu deneyimin
yaşandığı ihracat ve ithalat faaliyeti neredeyse yok denecek kadar az. Ayrıca
bu hususta güçlü olmak öncelikle yabancı dil bilmek ve dijital iletişim
teknolojileriyle içli dışlı olmayı da gerektiriyor. Gerek eğitim alanında
gerekse iş yaşamında bu alana yatırım yapmak artık bir lüks değil zorunluluk.
Başta oda ve borsamız olmak üzere, yönetici ve STK’larımız da bu konuda
üstlerine düşeni yapmalılar. Dış ticaret öncelikle elbette bu konuda çalışan
kişi ve firmaların konusu. Bu bağlamda orta vadede Susurluk’ta konuşlanması
muhtemel tarım, sanayi, ticaret ve hizmet sektörü kuruluşlarıyla birlikte ihracat
ve ithalat faaliyetlerinin de yoğunlaşacağını bekleyebiliriz. Kaldı ki bu günün
ve yarının teknolojisiyle dünyanın her yerine sanal iletişim mümkün. Dünya
ticaretinin önemli bir kısmının internet üzerinden döndüğünü biliyor,
görüyoruz. O halde Susurluk bilinçli bir şekilde bu zayıflığını azaltmanın ve
giderek güçlü hale gelmenin stratejik yollarını bu günden bulabilmelidir. Geçmiş
yıllarda %10 civarına düşen işsizlik oranı son yıllardaki krizlerle beraber
bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyüyor. Nüfus artış oranından daha
fazla büyüme ve yatırım gerçekleşmezse istihdam meselesinin orta vadede de
konuşulması kaçınılmaz olacak. Bu konu şayet yeni iş sahaları açılmazsa
derinleşen bir sorun olarak hayatımızı olumsuz etkilemeye devam edecek. Bu güne
kadar gerek küresel gerekse ulusal düzeyde pek çok ekonomik kriz gördük
yaşadık. Gelecekte de bu türden krizlerle karşılaşmamız kaçınılmaz. Bu nedenle her
an böyle dalgalanmalara kendi çapımızda hazırlıklı olmak zorundayız. Mücadele
için hem ülke idaresinin ortaya koyduğu tedbirlere hem de kendimize göre
geliştirdiğimiz korunma tekniklerine uygun davranmamız gerekiyor. Diğer yandan
ilçemizin iki stratejik üretim tesisi olan Şeker fabrikası ve Yörsan’ın durumunu
pozitife döndüremezsek ileri ve güçlü olmamız çok zorlaşacaktır. Bütün bu
sebeplerle her alanda ilerleme sağlamak istiyorsak ‘HDF.2.4.2.02-Yenilikçi ve girişimci insanlarımıza
destek olmak’, ‘HDF.2.4.2.03-Markalaşma, patent, tanıtım ve pazarlama
konularında gelişme sağlamak’ zorundayız. Ayrıca ‘HDF.2.4.3.01-Uluslararası
işbirliği deneyimini arttırmak’, ‘HDF.2.4.3.02-Ekonomik krizlere karşı iç
kaynaklı savunma planları geliştirmek’ ve ‘HDF.2.4.3.03-Şeker fabrikası ve Yörsan
için özgün ve kalıcı bir çözüm üretmek’ diğer hedeflerimiz olmalı.
Kuşkusuz
‘ZY.03.3-Geleceğin
Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış açıları’ bir
zafiyet olarak bu tür süreçleri oldukça olumsuz etkiler. Toplum olarak her
meseleye devlet ağırlıklı bakış açımız sebebiyle idari kadroların geleceğin
planlanmasında daha etkin olduklarını düşünür ve bekleriz. Oysa o idari
kadroları belirleyen siyaset ya da politika yapanlar değil midir? Uygulamada
sıkıntılar çıkmaya başlayınca kimse başarısızlığı üstüne almak istemiyor.
Neticede öyle ya da böyle un varken, şeker varken bir türlü helva yapılamıyor. Oysa
geleceğin Planlanması her şeyden önce geleceğe yönelik düşünme gerektiriyor. Bu
açıdan ‘ZY.03.4-Geleceğe yönelik düşünmeme’ zayıflığı stratejik plan
yaklaşımının önündeki en büyük engellerden biri. Belki kâğıt üzerinde plan
yapmakta gerçekten başarılıyız. Fakat iş uygulamaya gelince maalesef sınıfta
kalıyoruz. Elbette ki bunun da birçok nedeni var. Ancak; gerek siyasilerde,
gerek alt düzeyde politika yapanlarda, gerek toplumda etkili sivil toplum
önderleri ve idari kadrolarda, hatta tüm toplumda geleceğe yönelik düşünmeme
her konuda iyileşmeye engel bir zayıflık. Hâlbuki resmî kurumlar, STK’lar ve
siyasiler yörelerine gelecek her yatırım için ortak hareket etmek zorundalar.
Neticede her bir yatırım ilçemizin ve gençlerin geleceği demek oluyor. Bunun
için elbette geleceğe yönelik düşünebiliyor olmaları, ortak bir gelecek
vizyonunda buluşup onu paylaşıyor olmaları şart. Yoksa kısa görüşlü eski
alışkanlıklarla hareket edip, kısır çekişmelerle, politik tartışmalarla zaman
tüketecek olurlarsa bundan en başta yine ilçemiz ve insanımız kaybetmiş olur. Karamsar
olmaya da gerek yok. Sonuçta ne olacaksa olacak. Önemli olan muhtemel değişim
ve gelişimi önceden görebilmek. Öngörebilirsek, planlayabilirsek ve stratejik
hamlelerle hedeflerimize ilerleyebilirsek başarılı olabiliriz. Bunun için de
anlamak, benimsemek, inanmak, desteklemek ve katkı vermek gerekiyor. Neticede
hem geleceğin Planlanmasına idari kadroların ve partilerin farklı bakış
açılarını gidermek, hem de geleceğe yönelik düşünmeme alışkanlığını aşmak
istiyorsak çözüm; ‘Str.3.2.1-Sürekli
değişim-dönüşüm ve gelişim’ stratejisini uygulamaktan geçiyor. Bunun için de: ‘HDF.3.1.1.01-Katılımcı bir yaklaşım benimsemek’, Stratejik
plan ekibini de ‘HDF.3.2.1.01-Gelecek odaklı düşünen–resmi/sivil-gönüllülerden
bir çekirdek ekip seçmek’ yararlı
olabilir. yyalcin3@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder