Anılar
Çocukluğumun 10 Kasımları hala gözümün önünde. Okulun girişindeki küçük alan tören için hazırlanırdı bir gün öncesinden. Kasımpatı çiçekleriyle çepeçevre donanmış bir Atatürk büstü olurdu orada. Yine süslenmiş boy boy Atatürk portreleri olurdu duvarlarda.
Pencereler, hemen her yer birinde Atatürk diğerinde bayrağımız olan kağıttan küçük kırmızı beyaz bayraklarla dolu olurdu. Havada bir meşale kokusu olur, her yanda çiçek, şimşir ve defne yapraklarından taze yeşillik rayihaları duyulurdu.
Şiirler ezberlerdik önceden. Sınıfın en iyileri okurdu sırayla o şiirleri. Öğretmenlerimiz koşuştururlardı heyecanla. Saat dokuzu beş geçe nereden yayıldığını bilemediğimiz tiz bir siren sesi duyardık. İçimiz ürperirdi. O günün olağanüstü bir gün, o saatin çok önemli bir saat olduğunun farkındaydık. “Büyük Atatürk” bizim için ölmemiş yaşıyordu.
Orta okulda lisede benim de 10 Kasımlarda çıkıp şiir okumuşluğum vardır. Mesela lise birde Nazım Hikmetin “Mavi gözlü sarışın kurt” şiirini okumuştum. Nazım Hikmet’in kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama bir Atatürk şiiriydi işte. Edebiyatım iyidir, şiirin hakkını vererek şöyle haykırmıştım:
…Paşalar onun arkasındaydılar/O, saati sordu/Paşalar:
"Üç" dediler/Sarışın bir kurda benziyordu/Ve mavi gözleri çakmak
çakmaktı/Yürüdü uçurumun başına kadar/eğildi durdu/Bıraksalar/İnce uzun
bacakları üstünde/yaylanarak/ve karanlıkta akan/bir yıldız gibi kayarak/Kocatepe'den
Afyon ovasına/atlayacaktı.
Atatürk kimdi? Mustafa Kemal mi? Gazi mi? Gazi Paşa mı? Gazi Mustafa Kemal mi? Bu konuda epey kafa yordum. Görünüşe göre herkesin bir Atatürkü vardı. Bunun doğru olması mümkün değildi ki. Talihsiz bir nesiliz. Altmış ihtilali olduğunda henüz bir çocuktum ama aldığım eğitim onun izlerini taşıyordu. 12 Eylül darbesi olduğunda evli, çocuklu bir memurdum. Onlar da Atatürkçü idiler. O kadar ki her sözleri Atatürk, Atatürk diye başımıza birer tokmak gibi iniyordu. Yine her 10 Kasımda bir büst önüne çıkarır tören yaptırırlardı.
Her kesin, her şeyin bir kemal noktası, olgunluk çağı var. Hani sormuşlar "Yokuşu mu seversin, inişi mi" diye. Adam bunun ortası yok mu "düzüne" ne olmuş diye cevap vermiş ya. İşte ben de şöyle bir noktaya geldim sonunda. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin Millet Meclisinin kuruluşunu sağlamış, Kurtuluş savaşına liderlik etmiş, Cumhuriyetin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız. Dönemine göre büyük başarılara imza atmış, genç Cumhuriyeti ayakları üzerinde kaldırmış büyük bir devlet adamı.
Neticede o da bir insandı. Farklı fikirleri, yaşayışı ve kendine özgü bir karakteri vardı. Seveni çok, sevmeyen de olabilir. Ancak bizim inancımız ölen birinin arkasından kötü konuşulmasını hoş karşılamaz. Ona Rahmet dilemekten başka elimizden ne gelebilir ki? Sevgiyi de abartmamalı, sevmemeyi de. Bugün varsak bize kadar gelen nesillerin gayretleri sayesindedir. Şehitler ve gaziler yurdudur burası. Bu millete, vatana ve bayrağa hizmet etmiş her devlet adamı şükranla anılmayı hak ediyor. Yanlışlara bakıp başka bir yanlışa da biz düşemeyiz. Atalarımıza rahmet diliyor, şükranla yad ediyoruz.
Anmak/yaşatmak
Elbette sevdiklerimizi anacağız. Hakkında iyi ve güzel şeyler söyleyeceğiz. Anıları paylaşacağız. Bunlar çok normal ve insani şeyler. Ancak dünya defterini kapatıp gitmiş o insanların eserleri, düşünceleri, hayır hasenat defterleri daima açıktır. İyiliğe, hayra zerre kadar katkısı olmuşsa onlar zaten ebediyyen yaşar. Seveni olsa da olmasa da, biz onu ansak da anmasak da yaşar.
Misal
bir çeşme yaptırmış olsun zamanında biri. Ölüm yıl dönümlerinde hep anılsa,
unutulmasa. Öbür yanda da o çeşme seneler boyu gürül gürül aksa kurumasa. Gelen
geçen yolcu içse, hayvan sulansa, börtü böcek faydalansa ondan. Aktığı yerde
çimenler bitse, çiçekler açsa, meyve sebze sulansa, ağaçlar büyüse boy boy.
Hangisi daha anlamlıdır?
Kimsenin
uğramadığı, içine çökmüş, üzerinde dikenli çalı çırpı bitmiş mezarı var ama her
yıl sanal dünyada şatafatlı sözlerle, paylaşımlarla anılıyor. Ölüm yıl
dönümleri unutulmuyor ama yaptırdığı çeşme tıkanmış, kurumuş, toprağa batmış
kaybolmak üzere. Söylediği güzel sözler tekrar ediliyor ama yürüdüğü yolda
artık kimse yok. İyi kötü bir şeyler yapıp bırakmış ardında. Çoğu da yarım
kalmış herkes gibi, bütün hayatlar gibi. Onu andığını söyleyenler yarım kalanı
tamamlamamışlar, bıraktıklarını yaşatmamışlar. Hangisi değerlidir sizce?
Yaşatma; düşünceleri, fikirleri yenileyerek yaşatmaktır. Yaşatma; eser üzerine eserler katmaktır. Yaşatma; yarım kalanı tamamlamak, eksik olanı gidermektir. Yaşatma; ileriyi daha ileri götürmektir. Yaşatma; geleceğe tohum ekmektir, fidan dikmektir. Yaşatma; ekilen tohumu yeşertmek, dikilen fidanı sulayıp büyütmektir. Yaşatma; yıkılanı onarmak, yananın yerine daha iyisini yapmaktır. Yaşatma; geçmişten bugüne köprü, bugünden ebede yol yapmaktır.
Bakın size böyle bir yaşatma örneği vereyim. Malum dün 10 Kasımdı, bugün 11 Kasım. Yani "Milli Ağaçlandırma Günü" Bu yıl çığ gibi büyüyen "Geleceğe Nefes Ol kampanyası" ile 83 milyon fidan toprakla buluştu. Geçtiğimiz yıl Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde Tarım ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda başlatılan ‘Geleceğe Nefes’ kampanyası bu yıl da 11 Kasım saat 11.11’de 81 il ve 922 ilçede aynı anda gerçekleşti. Ancak bu yıl ilk defa Azerbaycan, Bosna - Hersek, Malta, Kosova, Senegal, Kazakistan ve Ukrayna gibi yaklaşık 30 ülke de bu bayrama katıldı.
Geçtiğimiz
yıl Abdullah Enes Şahin'in sosyal medya hesabından paylaştığı "Fidan dikme
bayramı" önerisine kulak veren Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Ekonomik,
ekolojik ve sosyal açıdan büyük öneme sahip ormanları korumak, sürdürülebilir
şekilde yönetmek ve gelecek nesillere aktarmak amacı ile her yıl 11 Kasım
gününün, "Milli Ağaçlandırma Günü" olarak kutlanması kararı alınmıştı.
Kampanya, vatandaşlardan gördüğü
yoğun ilgi ile bir seferberliğe dönüşmüş, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine
Erdoğan'ın da katılımı ile 81 ilde aynı anda canlı bağlantılarla gerçekleşen
organizasyonda 11 milyon hedefi aşılarak yaklaşık 14 milyon fidan, 7'den 77'ye
her kesimden vatandaşın gönüllü katılımı ile dikilmişti.
Bu yıl da ülkemizi daha yeşil topraklara
kavuşturma amaçlı Geleceğe Nefes Ol kampanyası sosyal medyada yoğun ilgi görüyor. Son
zamanlarda ortaya çıkan orman yangınları ile zarar gören alanlar için yeniden
ağaçlandırma projesi kapsamında 83 milyon Fidan'ın Türkiye'nin
81 ilinde buluşturulması hedeflenmişti. Online olarak katılım sağlanan kampanyada
isteyen fidan sahiplenebilecek, isteyen ise fidan bağışında bulunabiliyor.
Ne güzel bir anma, dahası ne güzel bir yaşatma çabası. Kuru sözle değil, fidanlarla geleceğe nakşedilen anılar ne kadar hayat dolu. Onlar serpilip büyüdükçe anılar da unutulmayacak. Gelecek nesiller kendilerine uzanan bu canlı, yeşil ve hayat menbaı hatıraları daha anlamlı bulacaklar eminim. Onların da sonraki nesillere böyle miraslar bırakmaları için ne kadar iyi bir örnek. İşte iyilikte ve hayırda yarışma böyle şeylerle olur. Katkı veren herkese çok teşekkürler. Unutmayanlar, unutulmazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder