29 Temmuz 2020 Çarşamba

29 Temmuz 2020 Çarşamba 22:30 CORONA GÜNLERİ.........................Ayasofya hutbesi

Ayasofya hutbesi

Farkında mısınız Koronavirüsü tehdidi azaldıkça deliğine kaçmış birileri yine dışarı çıkıp zehirli dilleriyle mikrop saçıyorlar. Ayasofya'nın ibadete açılması dolayısıyla Yunan'dan daha çok vır vır ettiler. Tabi ki hepsini görmüş, duymuş okumuş değilim ama rastladıklarım bile bana bunları bir kere daha tanımama yetti. Aslında çok üzerlerinde durmaya değmezler. 

Cibilliyetleri bu vazgeçemiyorlar işte. Düşüncelerini bile doğrudan açıkça ifade edemeyen, gölgeler arkasından tıslayıp duran bu mahlukları çok iyi biliyorum. Onlar böyle gagara gugara yapmaya devam edecekler, kervan yürüyecek. Daha önce de böyleydi şimdi de böyle. Hiç şüphem yok yarın da böyle olacak.

Yok "ABD böyle demiş, Yunanistan şöyle yas tutmuş, bilmem kim üzüntülerini bildirmiş.." Birisi "Araplar bile kılıçla hutbe okunmasıyla dalga geçti" paylaşımında bulunmuş. Kılıcı sade döner kesmekte kullanılır zannediyor zahir. Hadsiz bir başkası Ayasofya'yı "Dırar mescidine" benzetmiş. "Ben orada namaz kılmam" diye de ilave etmiş. Hangi yanlışı düzelteyim ki. Mescidü’d-dırâr adıyla bilinen mescid Medine’de münafıkların müslümanlara zarar vermek amacıyla Kubâ Mescidi’nin karşısına yaptırdıkları, daha sonra Hz. Peygamber tarafından yıktırılan mescid. Yani şimdi kendisi mümin, Ayasofya'yı açanlar, orada namaz kılanlarsa münafık oluyor (!) vatandaşa göre. Amaçları da müslümanlara zarar vermek öyle mi? Allah Allah, sen nerede hangi zamanda yaşıyorsun Allah aşkına?

Bir tanesi oturmuş Ayasofya'nın müze iken "şu kadar milyon gelir getirdiğini, cami olunca devletin zarara uğratıldığını" paylaşmış. Sanırsın ki mesele ulusal bütçe. Kara kara devletin ne kadar para kaybettiğini düşünüyor. Sen onu bunu boşver de kendi gerçek düşünceni açıklasana! Çünkü seni Corona günleri başında "Bu kadar camiye ne lüzum var? Onca diyanet görevlisi ne iş yapıyor? Bu kadar parayı sağlık görevlilerine verseydiler virüs filan olmazdı" mealinde paylaştığın saçmalıklardan hatırlıyorum. 

Ya "Camiler dolmuyor, Ayasofya'da kaç kişi namaz kılacak?" derdinde olanlara ne demeli? Bu türler de sanki dini bütün, beş vakit namazlı muhteremler. Sen hiç merak etme, hatırlıyorum senin gibiler Çamlıca camisi için de böyle şeyler zırvalamışlardı. Mescidler, camiler Allah için yapılıyor ve açılıyorlar. Ona sahip çıkacak mümin de evvel Allah çok bu ülkede. Sana mı kalmış onların derdi? Samimi ol, bir şeylerin arkasına saklanma, karnından konuşma rahatsız olduğun şey ne o ne bu. Sen Din i İslam'dan rahatsızsın, senin derdin müslümanlarla. Üstüne üstlük Erdoğan düşmanlığın iyice gözünü karartmış. Ne siyaset biliyorsun, ne tarih okumuşsun, ne de dinden haberin var. Ne diyelim, Allah ıslah eylesin.

Sen ve senin gibiler için son sözüm şu: "Ayasofya Allah için yapılmış 1500 yıllık bir mabeddir. Fethin sembolü, Fatihin kılıç hakkı ve vakıf mülküdür. TC. tapusu camidir. Vakfiyesiyle nesilden nesile bizlere intikal etmiş bir emanettir. Ebediyete kadar da içinde Allah'ın adı anılacak ve ona ibadet edilecektir. Şimdi, o dilinize doladığınız Diyanet işleri Başkanının Ayasofya hutbesini noktasına virgülüne dokunmadan sahipleniyor ve paylaşıyorum. Siz ve sizin gibi düşünenlere verilecek cevabım budur." Buyrunuz:

Muhterem Müslümanlar!
Bugün, Ayasofya’nın kubbelerinde yeniden tekbir, tehlil ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve salâların yükseldiği gündür. Evlad-ı Fatihan’ın hasreti, ulu mabedin sessizliği sona eriyor. Ayasofya Cami-i Şerifi bugün yeniden mümin ve muvahhit cemaatine kavuşuyor.
Bizleri böyle şerefli ve tarihî bir günde bir araya getiren Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun. “Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır! Ve o asker, ne güzel askerdir!”[1] buyurarak fethi müjdeleyen Resûl-i Ekrem Efendimize salat ve selam olsun.
Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen İstanbul’un manevi mimarı Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri başta olmak üzere, ashab-ı kirama, onların kutlu izinden gidenlere, Anadolu’yu bize vatan eylemiş, korumuş ve emanet etmiş olan bütün şehit ve gazilerimize selam olsun.
Çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah’ın izni ve inayetiyle İstanbul’u fetheden, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, o genç ve dirayetli padişaha, Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun.
Ayasofya, asırlar öncesinden gelen gül rengi bir muştudur. Ayasofya, fethin nişanesi ve kıyamete kadar cami olması kaydıyla onu vakfeden Fatih’in emanetidir. Bu nadide emanetin cemaatine kavuşması için dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize, ilim ve fikir insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize, tüm kardeşlerimize selam olsun.
Aziz Müminler!
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması, beş asır boyunca cami olarak müminleri bağrına basan mukaddes bir mekânın, aslî vasfını kazanmasıdır.
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun ve mazlum mescitlerinin ümide kavuşmasıdır.
Ayasofya’nın ibadete açılması, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan medeniyetimizin yükselmeye devam edişidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Bizim medeniyetimiz, cami merkezli bir medeniyettir. Camilerimiz, birlik ve dirliğimizin, ilim ve irfanımızın kaynağıdır. Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır.”[2]
Bir caminin yapılması ve varlığını koruması için gayret gösteren kimseleri Peygamberimiz cennetle müjdeler: “Her kim Allah için bir mescit bina ederse, Allah da ona cennette bu mescidin benzeri bir köşk bina eder.”[3]
Aziz Müslümanlar!
Şimdi bize düşen, birlik ve kardeşlik şuuruyla camilerimizi canlı tutmaktır. Camilerimizi hayatımızın merkezine almaktır. Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla camilerimizde olmak, camilerimizle hayat bulmaktır. Ayasofya Cami-i Şerifi’nin ifade ettiği ulvi anlamlara sahip çıkmak için daha büyük bir inanç, azim, kararlılık, heyecan ve özveri ile çalışmaktır.
[1] Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325.
[2] Tevbe, 9/18.
[3] Müslim, Zühd, 44.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder