8 Nisan 2020 Çarşamba

08 Nisan 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı156..................................Fırsat ve tehditler (I)


Fırsat ve tehditler (I)
Her bireyin, kurumun hatta ülkelerin belli bir değeri vardır. Şehirler de tarihi geçmişleri, coğrafi stratejik konumları, sosyokültürel özellikleri ve ekonomik varlıkları itibariyle her biri farklı özelliklere sahiptirler. Zira karşımıza çıkan fırsat ve tehditler ile sahip olduğumuz güçlü ve zayıf yönler nasıl hayatımızı etkiliyorsa, toplum, belde ve ülkelerin de değişik biçimlerde gelişip büyümesine neden olurlar. Misâl; gözleri görmeyen bir insanın işitme ve dokunma duyularının daha güçlü olduğunu, ilave bazı özel yeteneklerinin ortaya çıktığına hep şahit olmuşuzdur. İşte çevremizi saran ve malik olduğumuz iç ve dış faktörler de aslında bizi biz yaparlar. Şayet yolumuzu bu özelliklerimizi bilerek aydınlatamazsak, hem yürümekte çok zorlanırız hem de istediğimiz menzillere varmakta başarılı olamayız. Bu bağlamda açılımı ‘güçlü, zayıf, fırsat ve tehditler’ olan GZFT analizi (SWOT) bizlere mevcut durumumuzu ayrıntılı olarak tahlil etme ve değerlendirme imkânı vermektedir. Bir başka deyişle ‘Durum analizi’; herhangi bir konu için karar verme aşamasında güçlü veya zayıf, avantajlı veya riskli noktaların bir bütün halinde ele alınmasını mümkün kılar. Bu şekilde alınacak kararlar tüm yönleriyle ve gerçekçi bir şekilde değerlendirilebilirler. Böylece, güçlü ve zayıf yanlarımızla, muhtemel fırsat ve tehditler gözden geçirilerek, en doğru stratejik adımlar belirlenebilir.

Biz de “Susurluk için ne yapılabilir?” sorusu üzerinde düşünmeye ve iyi bir gelecek için 'en az beş yıllık orta vadeli, Bölgesel bir alt plân yapılmalı' önerimizi şekillendirmeye devam ediyoruz. Şu anda Stratejik Plan yaklaşımının “Neredeyiz?” aşamasındayız. Son bir aylık süreç içinde ortaya çıkan fırsat ve tehditler ile güçlü ve zayıf yanlar listelenerek WhatSapp grubumuzda paylaşılmıştı. Şimdi Susurluk olarak önümüzde duran 'tehdit' ve 'fırsat' ları stratejik plan yaklaşımı içinde tasnif edilmiş biçimiyle değerlendirme noktasındayız. Bu yazımızda da öncelikle ‘Nüfus Ve Sosyal Hayat, Turizm, Sağlık, Eğitim, Kentleşme Ve Çevre’ başlıkları altında kümelenen bazı Fırsat ve tehditleri karşılaştırmalı olarak ele alıyoruz.
Nüfus Ve Sosyal Hayat açısından karşı karşıya olduğumuz fırsat; Bölge dışından göç baskısının azlığı, dolayısıyla da üzerimizde bir ‘Göç baskısının olmaması’ avantajıdır. Bu husus özellikle de günümüzde birçok büyük kent için önemli bir sosyal sorundur. Göç verme ve dışarıdan göç alma olgusu çağımızın kentleşme, sanayileşme, savaş vb. pek çok derdiyle yakından ilgilidir. Böyle bir gerçekliğin bizde olmaması ya da hissedilmeyecek ölçüde az yaşanması şimdilik Susurluk için bir artı durumunda. Diğer yandan ‘Köylerin boşalıyor’ olması ile ‘Artan yaşlı nüfus’ trendi ise giderek artan şekilde bizi farklı bir tehditle karşı karşıya bırakıyor. Köyden kente inme de ülkemizde son yarım yüzyıldır süregelen bir vakıa. Öte yandan işsizlik, yüksek tahsil ve daha iyi bir hayat arzusu vb. sebeplerle dışarıya çıkan gençlerimizle birlikte ilçede tersine bir göç yaşandığı da biliniyor. Bu durum aynı zamanda sosyal dokumuzun da yıldan yıla daha yaşlı hale gelmesinin altında yatan temel nedenlerden biri.  
 Turizm başlığı altında ‘Alternatif turizm talebinin giderek artması’ ile ‘Jeotermal yatırım potansiyeli’ ilçemiz için birer fırsat gibi görünüyor. Diğer yandan ilimizde turizm alanında daha çok Erdek, Edremit, Burhaniye gibi ‘sahil ilçelerinin öne çıkmış olması’ bizim için bir dezavantaj. Susurluğun yol üstü konumu ancak oralara giden tatilcilere birer ayran ve tost ikram edebilmekten öte bir fayda sağlamıyor. Geçmişte adımızın bir dönem ‘Fırt’ olarak geçiyor olması da bu durumu pek güzel açıklıyor aslında. Sağlık sektörü açısından hükümetimizin sağlık politikaları kapsamında bütün yurt genelinde yürüttüğü hastane yatırımları ilçemiz için de bir fırsattı ve değerlendirildi. Eskiden stratejik bir görev ifa eden askeriyenin kontrolündeki alan boşaltılınca bu karar Susurluk için bir fırsat kapısı aralamıştı zaten. Hali hazırda projelendirilmiş ve ihale aşamasına gelmiş bulunan ‘Yeni Hastane projesi’ işte bu alanda ilçemizin önüne gelen fırsatı değerlendirdiğini gösteriyor. Ancak ihalesi, sözleşme ve inşa süreci birkaç yıl alacağından söz konusu 50 yataklı hastanenin hizmete girmesini 2023 gibi beklemek gerçekçi olur. Kaldı ki bu hastanenin yatak kapasitesinin ilerde 100’e çıkarılabileceği de ifade ediliyor. Böylece ilçemizin toplam yatak kapasitesinin daha da artacak olması dikkate alınması gereken diğer önemli bir fırsat.

Sağlık altyapımızın güçlendirilmesi, doğal olarak onun uzman hekim ve gelişmiş tıbbi araç gereçle donatılmasını da gerektirecek. Böylece dünyada, ülkemizde veya çevre il ve ilçelerde ortaya çıkabilecek Corona virüsü vb. ‘ölümcül salgın hastalıklar’ türü risklere karşı inşallah daha korunaklı olabileceğiz.
Eğitim konusunda şu sıralarda Susurluk’ta bir ‘Ziraat fakültesi açılması’ girişimi var. Bu amaçla Bandırma 17 Eylül Üniversitesine yer tahsisi yapıldı. Şayet her şey yolunda giderse 2-3 sene içinde Susurluk bir fakülteye kavuşabilir. Bu gelişmenin bir fırsat olarak değerlendirilmemesi için hiçbir sebep yok. Zaten Tarım ve hayvancılık sektöründe güçlü yönlere sahip olan yörenin Ziraat Fakültesi ile önemli bir avantaj sağlayacağı ortada.  Öte yandan ilçede mevcut bir Yüksek okul daha var. İlave olarak kurulacak Ziraat Fakültesi ile şehir merkezimiz önemli sayılabilecek bir öğrenci kitlesine ev sahipliği yapar hale gelecek. Hiç kuşkusuz genç bir kitle Susurluk için sosyoekonomik canlılık anlamına geliyor. 
Ancak, dışardan gelen bu gençlerin barınma, yeme içme, eğlenme ve sosyokültürel ihtiyaçlarını da karşılamak gerekecek. Ayrıca sosyal dokumuza uyumsuzluk, huzuru bozma ve asayiş gibi ‘muhtemel gençlik sorunlarına’ da hazırlıklı olmak lazım. Bunlar da öncelikle fırsat olarak değerlendirilmesi gereken bir üniversite ortamının getireceği başlıca riskler olarak sayılabilir.

Kentleşme Ve Çevre başlığında Susurluk için en önemli fırsat ülkemizde yasal altyapısı ortaya çıkan ve giderek yayılan ‘Kentsel dönüşüm’ uygulamaları olmalı. Ayrıca bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de güçlenerek ‘Artan çevre bilinci‘ eminim planlama ve uygulamalarda mutlaka dikkate alınacaktır. Her konuda olduğu gibi bu konularda da bir büyükşehir sınırları içinde olmamızın ve güçlü desteğinin yararları olacaktır elbette. Diğer yandan Kentleşme Ve Çevre açısından karşımızda bazı riskler de var. Örneğin; İstanbul gibi büyük merkezlerin güçlü sanayi bölgelerinden gelmesi muhtemel bazı ‘Sanayi yatırımlarının ortaya çıkarabileceği çevresel ve sosyal sorunlar’ ile yine muhtemel ‘Madencilik faaliyetlerinin çevreyi tahrip etmesi’ tehdidi ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu kirlenme ve bozulma riskine her daim uyanık olmak ve ilkesel hareket etmek son derece önemli. Aynı şekilde olabilecek ‘Doğal Afet Ve Felaketler’ de hazırlıklı olunması gereken öncelikli ve hayati önemde bir risk alanı. Bilindiği üzere Balıkesir ve ilçeleri Kuzey Anadolu Fayı'nın güney koluna ait fay segmentleri üzerinde yer alıyor. Ayrıca Susurluk ve bazı ova köyleri dere yatağının olası etkileri altında.  Geçmişte yaşanan Deprem, sel ve su taşkınları gelecekte de Susurluk için stratejik birer tehdit. O nedenle yapılacak planda bu gibi doğal afet risklerinin dikkate alınması ve tedbirlere özen gösterilmesi şart.
Gelecek haftaki yazımız inşallah ‘Konum, Kalkınma Ve Teşvikler, Ulaşım, Lojistik, Enerji Ve Doğal Kaynaklar, Sanayi, Tarım Ve Hayvancılık’ başlıkları altında kategorize edilmiş, kalan diğer Fırsat ve Tehditler üzerine olacak. Özetlemeye çalıştığımız Fırsatların “dış çevreden yönelen olumlu ve yararımıza olan gelişmeler” olduğunu bir kez daha yineleyelim. Tehditler ise aynı şekilde “dış çevreden kaynaklı ve bizim için arzu edilmeyen durumlar ile olumsuz gelişmeler” oluyor. Strateji dediğimiz şey de zaten sahip olunan iç güç, zafiyet ve potansiyeller ile dış çevreden kaynaklı fırsat ve tehditler arasında uyum sağlayacak faaliyetleri ortaya koyar. Bir bakıma iç ve dış değişikliklere uyum sağlayarak gelişmeyi sürdürme aracıdırlar. Bu anlamda biz de şu aşamada dış ve iç çevre faktörlerini ele alıp ‘Durum analizimizi’ (GZFT/SWOT) yapmaya çalışıyoruz.
Değerli okuyucularım belki zor günler yaşıyoruz. Alışılmadık sinsi ve görülmez bir düşmanla savaşıyoruz. Bunun için en iyi müdafaa evde kalmak, kurallara ve tedbirlere uymaktır. Böylece hem kendimizi, hem ailemizi, hem sevdiklerimizi, hem de büyüklerimizi bu salgından koruyabiliriz. Ölenlere rahmet, hastalarımıza şifa diliyorum. Ama unutmayalım ki bir yandan da hayat devam ediyor. Şehirlerimizi ve ülkemizi düşünmeye, daha sağlıklı, daha iyi, daha müreffeh bir gelecek için çalışmaya devam etmeliyiz. İçinde yaşadığımız musibete karşı ah, vah ederek yerimizde sayamayız. Bu bizim inancımıza da milli karakterimize de uymaz. İmkânı olanlar Cumhurbaşkanımızın başlattığı “Biz bize yeteriz Türkiyem!”kampanyasına destek verip bu zor günlerin el birliğiyle atlatılmasına yardımcı olmalıdır. İnşallah bu yazının yayınladığı gün Şaban ayının ilk 15 gününü arkada bırakmış olacağız. Bu vesile ile de Berat Kandilinizi tebrik ediyor, hepinize sağlık ve esenlikler diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder