14 Mart 2020 Cumartesi

14 Mart 2020 Cumartesi 00:00 CORONA GÜNLERİ...............................CoronaVirüs mü dediniz?


CoronaVirüs mü dediniz?

İçimiz dışımız KoronaVirüs oldu. Dünya geçmişte bundan çok daha büyük salgınlar yaşadı. Eskilerin söylediği gibi ölenler gitti, kalan sağlarla hayat devam etti. Onca felakete rağmen böyle panik, böyle korku yaşandı mı ? Sanmıyorum.

Küresel bir salgını küçümsemiyorum, asla! Ancak, çağımızın iletişim, ulaşım, teknoloji ve bilimsel imkanlarıyla adeta ortaya çıkan bu mutasyon geçirmiş gizemli virüs çarpan etkisiyle olduğundan çok daha büyük gösteriliyor. Buna muhatap olan insan da karşı karşıya olduğu algı fırtınası sonucu bilinçli ve sorumlu davranacağı yerde tam anlamıyla 'cozutuyor'.

İnsanlar sanki koruyacakmış gibi maske alma derdinde, olmadı kolonya, dezenfektan peşinde. Marketlere hücum hangi salim akılla izah edilebilir ki? Ya ortalığa birdenbire çıkıveren karaborsacılara ne demeli? Sosyal medyada, internette saçılan yalan ve fitne mikroplarına bir ilaç var mı acaba? Fırsatçılığın bu kadar adî biçimi doğrusu insanlık namına yüzümüzü kızartıyor.

Ölümden bu kadar korkuyorsak, neden o hiç gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz? Kıyametten dehşetle korkup "Ne zaman gelecek?" diye soranlara verilen cevap çok kısa ve basit: "Onu boşver, ne zaman gelecekse gelecek. Sen öldüğünde kıyametin kopmuş olacak zaten. Edeceksen sen onu merak et."

Ecel gelmişse baş ağrısı bahane demiş atalarımız. Bir zamanlar sıtma da, çiçek de, veba da, verem de küresel ölçekte salgın hastalıklardı. Kuş gribini de gördük, domuz gribini de. Şarbon hastalığı da deli dana hastalığı da bu çağda yaşandı. Derdi veren dermanını da veriyor, bunu bilmiyor muyuz?

Elbette tedbir alınacak, mutlaka derman aranacak. Bugün garipsenen 'karantina' uygulaması insanlığın tarihi kadar eski kadim bir uygulama. Peygamber efendimiz zamanında da bizzat tatbik edilmiş. Zamanımızda çok daha etkili ve güçlü imkanlar var. Hem dünyada hem ülkemizde gereken yapılıyor, yapılacak da.

Dikkat ediyor musunuz "TEMİZLİK" diyorlar, "ELLERİNİZE, AKSIRIĞINIZA DİKKAT EDİN" diyorlar. Belirtiler belli, dikkat edin, tedbirli olun diyorlar anlamıyor musunuz? Soğukkanlı, sabırlı ve salim akıl gerektiriyor böyle günler. Telaş, panik ve fırsatçılık zamanı değil.

Hatırlayın! Atadan, dededen bildiğimiz şeyler var. Temizlik de bunlardan biri değil mi? "Temizlik imandandır" denmemiş miydi? Çok basit tedbirlerle Allahın izniyle bu bela da atlatılacak.Nihayetinde bir aylık bir süreyle imtihandayız diye farz edelim. Baharın ilerleyen günlerinde hava sıcaklığı artacak ve güneş bu mikrobu yok edecek, bu kadar basit işte.

Yetkililer ne söylüyorsa güvenip uyalım. İşi sulandıranların, bulandıranların, fitnebaz ve fırsatçıların kayığına binmeyelim. Sakin ve akıllı olalım. Tedbir almayı panik ve telaşla karıştırmayalım. İşin ciddiyetini mikroskopla büyütüp dünyanın sonu geldiye çevirmeyelim. Gerekeni yapıp ondan sonra Allah'ımıza sığınalım ve tevekkül edelim. Son kertede derdin de dermanın da sahibi odur.

Düşünüyorum da iyi ki olacakların, ölümün ve kıyametin vakti saati gizli kalmış. Ya bilseydik ? Bir şu halimize bakın, bir de bilmediğimiz daha nice musibetlerle karşı karşıya kalabileceğimiz ihtimalini. Eyvah ki eyvah!
------------------
13 Martta arka bahçede çalışıyorum. 11 gibi bahçedeki otları yolarken taze ebe gömeçlerini fark ettim. Fotoğraflarını gönderip ebegümeci yemeği tarifi istedim eşimden. Taze taze yapayım bari. Bir ara bisikletle markete gidip bazı ihtiyaçları aldım. Bu arada çocuklarım arasında konferans devam ediyordu: "Çalışan anne babaların çocukları ne olacak peki?" "Evde kitap okuyacakmış çocuklar..biz de Ece'yi önüne kitapları dizip eve bırakacağız:)" "Oğuzhan sen napcan?" "Biz de şimdilik bir şey yok. İstanbul’a döneceğim. Kedimi özledim." 

Tam bu sırada [12:24] Annemin hastaneden çıkış haberi geldi. Ben de "Çocuklar annem eve çıkmış. Biyopsi sonucu alınmış, salı günü için nükleer tarama randevusu vermişler. Allah nasip ederse pazartesi bende gideceğim" diye mesajla bildirdim hemen durumu. Sibel "Babacım, biyopsi raporunu gönderebilirler mi bana?" diye sordu. Ben de İzmir'den gelen fotoğrafları ona ilettim. "Raporu gönderdim. Çok selam kızım. İşlerin kolay olsun" mesajıyla. Ama gönderdiklerim patoloji raporu değil, epikriz, yani hastanede nerede yattı, ne yapıldı, onları anlatan yazılarmış. Ben yine kız kardeşimden asıl raporu isterken Sibel arayıp "Ben Dr. İlker Bey'den patoloji sonucunu öğrendim. Pet-CT (bir çeşit tomografi, kanserin vücutta yayılımını görmek için) istemişler, onu çektirince neler yapılabilir diye konuşacağız" dedi. Bu arada kız kardeşimden saat 16:29'da patoloji raporu geldi, onu da Sibel’e yolladım.


Ben bunlarla meşgulken bir de baktım; Boncuk! Arka balkona çıktı geldi. Evet o, o da buradaymış. Çok sevindim tabi. Biraz daha olgunlaşmış kilo mu almış ne? Yalnız boğazının altı yolunmuş, sanki bir yaralanma durumu var. Bu kışı da atlatmış, ayakta kalmış ya. Evini de unutmamış, yavrusu panda ile buralarda kalmış. Onu gördüğüme çok sevindim. Saat 18 gibi budama yapılmaya başlandı. Meyve ağaçlarımızın daha sağlam, daha sağlıklı meyve vermesi için lazımdı. Bir de bordo bulamacı göztaşı ile ilaçlattırabilsem.18:34'de büyük kızım "Tadilât işlerini ne yapacaksın?" diye sordu. "Şu anda onu planlayamıyorum. Hayırlısı.." diye cevap verdim. Gerçekten de hem annemin hastalığı hem de şu corona denilen küresel felaket hiçbir plana geçit vermeyecek gibi görünüyordu.

Sabah Sağlık Bakanı, Türkiye'de bir kişide daha Corona virüsü tespit edildiğini açıklamıştı. Koca akşam saatlerinde üç yeni vaka daha tespit edildiğini bildirdi. Bakan Koca, Corona virüsü görülen beş kişinin doğrudan birbirleriyle bağlantılı olduğunu söyledi. Türkiye ayrıca İran, İtalya, Güney Kore, Irak ve Çinin ardından, Almanya, Fransa, İspanya, Norveç, Danimarka, Belçika Avusturya, İsveç ve Hollandaya da seyahat yasağı getirdi. ABD’de ise Başkan Trump, Beyaz Saray’da basının karşısına geçti ve ülke genelinde acil durum ilan etti.

Saat 20:53'de kız kardeşim annemin bir fotoğrafını gönderdi. "Maşallah. Çok iyi gördüm seni annem. Bak eve de çıktın inşallah iyi olacaksın. Ellerinden öperim. Allah nasip ederse Pazartesi oradayım" diye yazdım karşılık olarak. Çok güzel keyfi varmış yemek yerken. Gelince çorba yedirmiş. Ardından uyumuş. Yarın yıkayacaklarmış. Şimdi salona almışlar, Tv izleyecekmiş.

Kız kardeşim "Ama gördün mü son gönderdiğim patolojiyi. Kötü huylu yazıyor" diye dertleşti. "Rabbim hayra çıkarsın. Bunu biliyorduk zaten. Sibel de gördü raporu, doktorla da görüştü. Şimdi sorun sadece midede mi yoksa başka yerlere de sıçramış mı? Bunu da tarama sonucu öğreneceğiz" dedim çaresiz. Kız kardeşim "Başka yere sıçramamış olsa bile midenin ömrü çok az" demiş asistan doktor. "Aynı İlhami gibi" diye de ilave etti kız kardeşim. Eşini aynı dertten kaybetmişti, süreci çok iyi biliyordu."Biyere götürmeyelim derim, kanama her an geçirebilirmiş. En azından hastaneye götürürüz diyorum. Geldiğinde konuşuruz" diye yazdı. "Tamam" dedim kısaca, ama haklıydı. Artık ne İstanbul’a gitmek hatta ne de Susurluğa evine götürebilmek imkânsız gibi görünüyordu.

14 Mart’ta 15:44 itibariyle arka bahçe de tamamdı. Otları temizlenmiş, meyveler budanmış,  boğazları açılmış ve gübrelenmişti. Her zamanki gibi sağa sola birkaç bir şey daha ektim, suladım. Belleme yapmamaya ve sebze ekmemeye karar vermiştim. Akşam haberlerinde Corona virüsle mücadele kapsamında 9 Avrupa ülkesindeki Türk vatandaşlarına ülkeye dönmeleri için 17 Mart gece yarısına kadar süre verildiğini duydum. Ayrıca Türkiye'nin karşılıklı olarak sınırlarını kapattığı ülkeler arasına Gürcistan'da katılmış. Dünyanın diğer ülkeleri de işin vahametini yavaş yavaş anladılar. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence İngiltere ve İrlanda'dan da seyahatlerin yasaklanacağını açıklamış. Son 72 saatte vakalar ikiye katlanıp 4 bin 500’e yükselince ve 91 kişi yaşamını yitirince Fransa da, kriz yönetiminde 3’üncü ve en yüksek aşamaya geçmiş. Cumartesi gecesinden itibaren, ülkede tüm bar, restoran ve eğlence mekânları kapatılmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder