
Ey o ağaç !
Gezi olayları ve peşinden gelen Mısır
örneği ‘y kuşağı’ denilen gençlerde de oldukça derin izler bırakmış gibi
görünüyor. Mecrasından sapan ve karşılıksız bir devrim ütopyası ile hükümet
düşüreceğini sanan sokak hareketlerinin, reel siyasette ve millet nezdinde
karşılığının olmadığı görülmüş olmalı. Demokrat iddialarının aksine anti
demokratik davranışlarla gitgide lümpenleşen ‘çapulcu’ zihniyetler ise inşallah
kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkına varmışlardır.
Nitekim Gezi Parkı
eylemcilerinin haksız, dayanaksız ve ne dediği belli olmayan halleriyle, süreci
devam ettiremedikleri açıkça görüldü. Neticede bu olayların seçmen tercihini
değiştirmeyeceği, aksine çok farklı bir tepki toplulaşmasına da yol açabileceği
anlaşılmıştı.
Ancak, bundan sonra hiçbir şey de
eskisi gibi olmayacaktı. Meselâ Başbakan ve Hükümet bile kendisini içten içe
çürüten iktidar hastalığını ciddi şekilde gözden geçirmeyi ve yenilenmeyi
düşünmeye başlamıştı. Ama asıl değişimin muhalefet tarafında olacağı bekleniyordu,
olmadı. Aslında gezi olayları her iki taraf için de bir format yenileme
fırsatıydı. Ne kadar değerlendirildiği sonrasında ülke Cumhurbaşkanlığı yönetim
sistemine geçtiği zaman çok daha iyi görüldü.
Bugün; Gezi olaylarının yıldönümünde
birilerini kendi kendine şöyle söylenip durduğunu düşünmek istiyorum:
“Ey o ağaç ! Şimdi senden özür
diliyoruz. Seninle başlayıp orda unuttuğumuz için ne olur bizi affet. Seni
bahane ederek etrafımızı yakıp yıktık. Çevre adına yola çıkmışken çevreye
inanılmaz zararlar verdik. Gaz bombasıyla sade gözlerimiz değil gönüllerimiz de
yandı. Onca insanımız yaralandı, kırılıp döküldü. Hatta ölenler oldu. Biz ise
yaşadığımız eylem maceramızda senden yola çıkıp "mesele gezi parkı değil
hala anlamadın mı ?" hezeyanlarına bile savrulduk. Gizli açık bir sürü
çıkar odağının karanlık gölgeleri üşüştü aramıza. Tencere tava sesleri toma
sirenleriyle yankılandı. Devrim çağrılarıyla küfür, hakaret ve yalan çığlıkları
birbirine karıştı. Haklı haksız ayırd edilmez oldu. Bu curcuna arasında da seni
bir güzel unuttuk. Şimdi senden utanıyoruz, ne olur bizi kınama seni seviyoruz.
Galiba bütün bu olup bitenlerin arasında tek güzel şey sendin !”