Türküler, ömür boyu yoldaş olmuş insanımıza. Yerine göre beşikte ninni, çocuklukta oyun, askere yâren, yerine göre sevdaya tercüman, düğünde neşe, tasada ortak, mezarda ağıt olmuş türküler.
Aynı
zamandır bir avazdır türküler; içten, yürekten gelen. Anadolu insanının acısı,
sevinci, sevdasıyla yüklüdürler. Şiirle söylenip sazın telleriyle dökülürler su
gibi, ırmak gibi. Bir şairin deyişiyle “şiirin hası” vardır türkülerde.
Evet,
türkülerimiz hem şiirsel yapıları hem de ses renkleri itibariyle her zaman
kalbimizi titretmişler. Bilhassa şairlerimiz gönül penceresi aralık insanlar.
Bu yüzden şiir, bu toprakların kalp ve gönül
lisanı olmuş hep.
Gördüklerini
sadece muhteşem bir manzara, bir resim, bir fotoğraf gibi seyredenler de var
elbette. Ama o büyük sanatkârın hakkını teslim ederek, o tablolarda ilahî bir
şeyler olduğunu hissederek görenler de.
Türküler
de öyle; ister has birer şiir olan sözlerine, ister gönlümüzü havalandıran
müziğine hayran olalım, sonuçta içimize yansımış olan bir ’kadim güzelliğe’
dokunuyor onlar.
İyi
ki türkülerimiz var. Ne güzel ki halk ozanlarımız, şairlerimiz var. Acı
günümüzde, sevinçli anlarımızda hep dilimizde bir türkü yoldaş oluyor bize.
Ağıtımıza da oyunumuza da eşlik ediyorlar. Değerini, önemini bilmek, farkını
fark etmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder