Sinema tarihçileri ve eleştirmenler; Hüseyin Peyda’nın “Mezarımı Taştan Oyun” filminin, elde kesin rakamlar olmamakla birlikte, yeşilçam sinemasının en fazla seyirci toplayan yerli yapımı olduğu kanaatindedirler.
1951 yılı yapımı bu film 1952 de Çemberlitaş ve Ferah sinemalarıında gösterime girmiş ve Anadolu’da 10 yıl boyunca gösterilerek çok büyük bir hasılat getirmiştir.
Senenin en ses getiren filmi, hiç kuşkusuz, Hüseyin Peyda’nın senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı “Mezarımı Taştan Oyun” filmidir.
Sinema başkenti İstanbul’dan Anadolu’nun en ücra kasabasına varıncaya kadar sinema salonu veya yazlık bahçe sineması bulunan her yerleşim biriminde aylarca kapalı gişe oynar.
Aslı kürtçe bir ağıttan yola çıkarak çekilen filmde, bir toprak ağasının, Abdo Bey'in hayatı anlatılmaktadır.
Hüseyin Peyda da filmdeki Abdo Bey tiplemesini daha sonra da birçok filminde lakap olarak kullanmış ve adeta bu adla Türk Sinema tarihine geçmiştir.
1951 yılı yapımı bu film 1952 de Çemberlitaş ve Ferah sinemalarıında gösterime girmiş ve Anadolu’da 10 yıl boyunca gösterilerek çok büyük bir hasılat getirmiştir.
Senenin en ses getiren filmi, hiç kuşkusuz, Hüseyin Peyda’nın senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı “Mezarımı Taştan Oyun” filmidir.
Sinema başkenti İstanbul’dan Anadolu’nun en ücra kasabasına varıncaya kadar sinema salonu veya yazlık bahçe sineması bulunan her yerleşim biriminde aylarca kapalı gişe oynar.
Aslı kürtçe bir ağıttan yola çıkarak çekilen filmde, bir toprak ağasının, Abdo Bey'in hayatı anlatılmaktadır.
Hüseyin Peyda da filmdeki Abdo Bey tiplemesini daha sonra da birçok filminde lakap olarak kullanmış ve adeta bu adla Türk Sinema tarihine geçmiştir.
Hüseyin Peyda 1952 yılında Şanlıurfa’da
çevirdiği mezarımı taştan oyun filmi ile o dönem sadece Rudolph Velentine ile
Raj Kapoor’un ulaşabildiği şöhreti yakalamıştı.
Peyda,
bu filmi çektiğinde henüz 28
yaşındadır. Yönetmen olarak Hüseyin Örmen, senaryoda Hüseyin
Kazasfil ve başrol oyuncusu olarak da Hüseyin Peyda adını
kullanmıştır.
Film bazı kaynaklarda Atıf Yılmaz’ın ilk filmi olarak gösterilirken, bazı kaynaklarda da Hüseyin Peyda – Atıf Yılmaz
tarafından çekilmiş gibi gösterilmektedir. Ancak film, H. Peyda’nın çektiği bir filmdir.
Aynı dönemde Urfa'da Yılmaz asistan olarak gösterilirse de -pek- asistanlık yapmamıştır. Çünkü o günlerde yine yapımcılığını Hüseyin Peyda’nın üstlendiği ve
Diyarbakır’da çekimleri devam eden “Kanlı Feryat” filmini yönetmektedir.

Filmin
diğer oyuncuları, Sabiha İzer, Nurhan
Nur, Orhan
Erçin, Abdullah Ataç, Tekin Akmansoy, Meral Körmükçü, Üftade Kimi ve Hadiye
Bulaner 'dir.
Atıf
Yılmaz, hatıralarında Hüseyin Peyda ile birlikte
çalıştığı Mezarımı Taştan Oyun hakkında detaylı bilgiler vermektedir.
Film
ekibi Diyarbakır’da bir ev kiralamıştır. Bu ev ayvanlı, havuzlu, 3 katlı taş bir konaktır. Hüseyin Peyda Urfa’dan
oyuncular getirmiş, Diyarbakır’dan da bir prodüksiyon müdürü bulunmuştur. Urfa’dan
gelen oyuncu Mustafa Dişli’dir.
Dişli, Peyda’nın yakın arkadaşıdır ve aynı zamanda ünlü bir terzidir. Bölgede çekilen filmlerin bütün kostümlerini o diker. Abdo Ağa’nın giydiği gösterişli kostüm de buna dâhildir. Diyarbakırlı prodüksiyon müdürüyse ilginç biridir, cinayetten 18 yıl yatmış, hapisten yeni çıkmıştır.
Atıf Yılmaz’ın anlatımıyla 'Abdo Ağa' film piyasasına düşer düşmez ses getirir. 'Mezarımı Taştan Oyun' büyük yankı uyandırmış Peyda ise başında örtüsü, sırmalı giysileri ve çizmeleriyle yeni bir tip getirmiştir sinemaya”.
Dişli, Peyda’nın yakın arkadaşıdır ve aynı zamanda ünlü bir terzidir. Bölgede çekilen filmlerin bütün kostümlerini o diker. Abdo Ağa’nın giydiği gösterişli kostüm de buna dâhildir. Diyarbakırlı prodüksiyon müdürüyse ilginç biridir, cinayetten 18 yıl yatmış, hapisten yeni çıkmıştır.
Atıf Yılmaz’ın anlatımıyla 'Abdo Ağa' film piyasasına düşer düşmez ses getirir. 'Mezarımı Taştan Oyun' büyük yankı uyandırmış Peyda ise başında örtüsü, sırmalı giysileri ve çizmeleriyle yeni bir tip getirmiştir sinemaya”.
Türk Sineması 1951’de 36 filmle kendi rekorunu
egale eder.“Aysel Bataklı Damın Kızı” filmiyle starlaşan Cahide Sonku,“Sonku
Film”, Cemil Filmer / Lale Film, Handan Adalı / Adalı Film ve Dr.Ardişir
Alyanak / Yakut Film prodüksiyon firmalarını kurarlar. Yıl içinde çekilen 36
filmin arasında Nuri Akıncı, Dr. Ardişir Alyanak ve ıhsan Tomaç ilk kez
yönetmen koltuğuna oturur. Bu yılın en güzel filmlerinden birini ise “Sürgün” ile Orhan M.
Arıburnu çeker.
Ancak senenin
en ses getiren filmi, hiç kuşkusuz, Hüseyin Peyda’nın
senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı “Mezarımı Taştan Oyun”
filmi olur.
Sinema başkenti ıstanbul’dan Anadolu’nun en ücra kasabasına
varıncaya kadar sinema salonu veya yazlık bahçe sineması bulunan her yerleşim
biriminde aylarca kapalı gişe oynar.

Bu gerçeği filmin yapım ekibinde görev alan Peyda’nın yakın dostlarından Hüseyin Mısır da doğrulamış ve bir görüşme sırasında, o günlere dair anılarını:
“Biz sinemaları kiraladık.Hal böyle olunca, neredeyse bir ay ve her gece kiraladığımız ıstanbul sinemalarını iki koldan dolaşır, kesilen bilet koçanlarını ve elde edilen hasılatı şeker çuvallarına doldurur, bir arabanın bağajına atar ve Hüseyin Peyda’nın evinde buluşurduk” sözleriyle anlatmıştı.
Benzer bir anektodu Mustafa Dişli’de kendisine özgü esprili üslubuyla; “kağıt para saymaktan parmaklarımın uçları nasır tuttu. Para çuvallarını taşımaktan belim fırk/fıtık oldu” der kahkahayı basar ve mutlaka “hey gidi günler hey” diye de hayıflanırdı.
Ancak
ne var ki, Peyda’nın bu başarısı yıllarca kabullenilmemiştir. Etrafına
topladığı tiyatroculara kendilerini “Türk Sineması”nın
kurucusu”, “Tek Adam”ı ve “Yegane Hakimi” olarak alkışlatanlar, Urfalı bir
gencin dağdan gelip bağdakilerin yerine oturmasını kabul edemezler. Mezarımı
Taştan Oyun’un Beyoğlu sinemalarında haftalarca kapalı gişe oynamasını içlerine
sindiremezler. Bu red ediş Hüseyin Peyda’nın ikinci üçüncü derecede rollere
çıkmasına kadar devam eder.
Mavi gözlü taşralı sinemacının bir kaç filmlik saltanatı olabileceğini
düşünür; memleketinde satıp sermaye yapacağı mal-mülk kalmayınca tasını
tarağını toparlayıp geldiği yere döneceği hayaliyle kendilerini avuturlar.
Peyda,1952’de yaptığı Kubilay filmi ile sinemacıların ismini bile anmaya
korktuklar tarihi bir olaya el atarak, sinemada kalmak konusunda ne kadar
kararlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.

İlk filmi Söyleyin Anama Ağlamasın’ın jenerik ve afişlerine; yapımcı-yönetmen Hüseyin Örmen; Senarist, Hüseyin Dedehayır ve aktör Hüseyin Peyda diye yazdırmıştı adını.
İstanbul dışında
çekilen ilk filmler arasında ilk sıralarda yer alan Söyleyin Anama Ağlamasın
ile beyazperdeye yeni bir oyuncu kazandırmanın yanı sıra yepyeni bir soluk ve
alışılagelmişin dışında bir sinema anlayışının da oluşmasına öncülük etmişti.
Muhsin Ertuğrul fırtınasıyla yelkenlerini dolduran Dar ül Bedayi sanatçılarının
yıllardır senarist, yönetmen ve oyuncu olarak parselledikleri Yeşilçam’a
girişinden bir yıl kadar sonra zirveye oturmuştu. Karizmatik tipi ve abartısız
oyunu ile bir anda Anadolu insanının idolü haline gelen Hüseyin Peyda, sağlam
senaryo yazarlığı ve yalın yönetim diliyle de eleştirmenlerden tam not almıştı
bu ilk üç filmiyle.
Mezarımı Taştan Oyun filmi, o güne kadar yabancısı olduğu
karton kahramanların serüvenlerine alkış tutan ya da gözyaşı döken Anadolu
insanından çok yoğun ilgi görmüştü. Öyle ki Mezarımı Taştan Oyun’daki Abdo Beg
ismi ve tiplemesi Hüseyin Peyda ile özdeşleşmişti kısa sürede. İstanbul’un en
gözde eğlence merkezi olarak kabul edilen Beyoğlu’nun en muhteşem sinema salonlarında
aylarca kapalı gişe gösterimde kalan film, inanılması güç hasılat elde etmişti.
Mezarımı Taştan Oyun Hüseyin Peyda ile birlikte Atıf Yılmaz gibi tiyatro
dışından gelen genç yönetmenlerin de önünü açmıştı. Yeşilçam’ın en ünlü
yapımcıları, Türkiye’nin İstanbul’dan ibaret olmadığını geç de olsa yine bu
filmle fark edebilmişlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder