
1 Aralık 2017 Cuma: Umre yolculuğumuzda 14. gün
Sabah yine erken kalktım. Saat henüz 3'tü. Hanım kalkamadı. Hazırlanıp çıktım. Komşulardan da gelen var. Saat 3,5'ta buluşma
yerindeyiz. Oturup bekliyoruz.
4'e çeyrek kala Selçuk hoca ve diğerleri geldiler. Hep
birlikte tavaf yapacağımız üst kata çıkmak üzere yürüyen merdivenlere yöneldik.
Tavafa başladığımızda saat 4'ü beş geçiyordu. Yaklaşık 15
kişiyiz. Aramızda 3-4 kadın var. Tavafa hacerül esved hizasına on adım kala
niyet ve dua ile başladık.
İnşallah bu tavafı da kızım Hilal için yapıyorum. Akşam
geç vakit telefonla görüştük. Kedisi öldüğü için baş sağlığı diledik. Kandil
tebriği yaptık. Burayı, yaptıklarımızı anlattık. O da iyi olduklarını,
çalıştıklarını söyledi.
Selçuk hoca eşliğinde okunan, dua, zikir ve selatü
selamları tekrar ederek tavafı 45 dakikada bitirdik. 4'ncü şavtta ilk ezan
okundu. Bitirdiğimizde saat 4.50'yi gösteriyordu.
Terli olduğum için hırkamı çıkarıp giydim.
Boynumdaki tülbent de bayağı iş görüyor. Yalnız gün boyu kurutmak lazım. Terden
ıpıslak oluyor.
Sabah ezanı okundu. Kalktık sabah namazının sünnetlerini
kıldık.
Bir müddet bekledik. Seccademi Seyfettin hocanın seccadesiyle
birleştirince aramızda Selçuk hoca da namazını rahat kıldı.
Bir ara Of'lu geldi yanımıza. İlginç bir tip. Aniden
geliyor, sonra da kayboluveriyor.
Kaametle birlikte farza kalktık. Kabe imamı yine güzel
okudu. Farzın peşinden mutad olduğu üzere cenaze namazı kıldık ve dua ettik.
Bugün Cuma. Cuma sabahları gerçekten kalabalık oluyor.
Çıkışta yine bir insan seli halinde otelimize döndük.
Eşim sonra kahvaltı ederiz dedi. Ben de
yattım. Saat 6.30'du.
Telefonumu 9'a kurmuştum. Kalktık kahvaltıya indik. Sonra
da odamıza çıkıp hazırlandık. Saat 10'u çeyrek geçe haremdeydik.
İkimiz de aslında kabenin yanına halılı yerlere inmek
istiyorduk. Ama hanımın 'abdest' takıntısı yüzünden yine dışarda bir yer
seçtik. 4 numaralı hanımlar tuvaletine yakın bir yer. Zemzem tower'in giriş
çıkış kapısı önünde. Sağlı sollu erkek bayan yerlerini çevirip ayırmışlar.
Cumaya kadar buradayız. Namazdan sonra belki abdest tazeler
kabe yanına ineriz. Şimdi biraz kaza namazı kılmalıyım.
….

Cuma namazından sonra eşimle sözleştiğimiz yerde bir
araya geldik. Önce onun abdest tazelemesi için çantalarla ben bekledim.
O geldi, bu kez ben abdest almaya 3. nolu tuvalete gittim. Giderken de ona bir
tabure-sandalye buldum. Rahat edip oturması için.
Döndüğümde yukarıda tek başına tavaf etmek istediğini
söyledi. Yürüyen merdivenlerle en üst kata çıktık. Ben kabeyi seyretmek üzere
tam hacerül esved ışığının yanı ön tarafta bir tabure-sandalye bulup oturdum.
Çantalar bende Selma dönmeye başladı. Her şavtta şimdi ne
okuyayım diye soruyor. Şimdi 4. şavtta.
İnsanların rüknü yemaniye, kabe kapısına, hacerül esvede ve
tevbe duvarına ilgisi oralarda izdihama yol açıyor. Aynı şekilde hatim kısmında
namaz kılabilmek için de zorluyorlar.
Ben de imkan olsa dokunur, öper, ellerimi dayayıp tövbe
istiğfar eder, namaz kılmak isterdim. Buraya bu aşkla gelmiş insanları
kınayamam.
İnşallah dokundukları, öptükleri, dayandıkları, secde ettikleri
binanın sadece ve sadece beytullah yani Allahın evi olduğunu biliyorlardır.
Dolayısıyla taşa toprağa secde etmediklerinin bilincindedirler. Burada aslolan
Allahtır ve davetine icabet edilmiştir.
Bu nedenle bizzat Allah'tır beytullaha anlam katan. Özünde kıble
ve secde Allaha dönmek ve yalvarmaktan ibaret değil midir ki ?

Yeşil ışıklı florasan dibinde gölgelik bir yer buldum. Seccadeleri serdik.
Eşim tavafa namazı kıldı. Sonra da oturup tavaf edenleri ve kabeyi seyretmeye
başladık.
Bir ara Emire isminde küçük bir kız çocuğuyla ilgilendik.
İki de ablası vardı. İkindiye kadar orada gölgede oturduk.
İkindi ezanı okundu.
Hemen namaza kalktık. Yerimiz pek güzeldi. Oturmaya devam ettik. Gelen giden de
oluyordu. Yaşlılar, engelliler, çantasını bırakmak isteyenler, biraz
nefeslenmek için oturanlar…K.Maraşlı ve Adapazarlı iki hacı abi de onlardandı.

Otele
gelip yemeğimizi yedik. Akşam namazlarımızı odamızda kılmıştık. Sonrasında
hanım yan odadaki arkadaşlarıyla muhabbete girdi. Ben de hazırlanıp çıktım.
Yatsı namazını bugünkü A.Aziz kapısı karşısındaki kabe
gören yerde kıldım. Moralim bozuktu.
Namazdan önce Selçuk hoca arayıp bugün
değil de yarın Aziziyeye gidelim dedi. Usameye yanlış söylemiş. Ben de "o şart
değil biz de gideriz" dedim, "taksi parasını ben veririm." O da "Peki o zaman" dedi,
sözleştik.

Belki 10-15 dükkan, çok değil. Bir de işporta türü ikinci
elciler. Dükkanları yukardan aşağı, aşağıdan yukarı iki defa taradık.
Benim
blackberry'den yok ! Onların deyişiyle mafişş ! Nokialardan da sadece Nokia 150
model benim istediğim gibi, onun da türkçe menüsü yok.
Bir işportada benim blackberrynin beyazına rasgeldik.
Dediğine göre orjinalmiş. Çocuk 500 riyal istedi. İsterseniz havasında, o kadar
da tok yani. Bir dükkanda da türkçe bilen biri eğer 100 riyal peşinat verirsek
yarın siyah bir blackberry 9800 getirebileceğini söyledi. 200 riyale kadar da
düştü. Ona da güvenemedik. Nasip işte. Olmayacaksa olmuyor.

Bir yerde bulduk, daha
doğrusu adam öyle dedi. Ama o da ısrarla parayı verin göstereyim dedi. 130
riyal istiyordu. Adam suratsız, aksi biriydi o da olmadı.
Bu arada Selçuk hoca kendi telefonunu 200 riyale sattı.
Üzerinde pasaportu olmayınca 20 riyal eksik verdi adam. Bu akşam benim talihim
yok gibi. Bereket Selçuk hoca dönüş taksi parasını (20 riyal) kendisi verdi.
Böylece Aziziye macerası 15 riyal masrafla ve zaman kaybıyla sona erdi.
5.kata döndüğümde hanım hala yan komşu arkadaşlarındaydı.
Ben gelince ayrıldı yanlarından. Odamıza geçtik. "Ne oldu ?" dedi. Ben de
anlattım. "İyi olmuş" dedi. Benim buradan telefon almama pek razı değil.
Sabah erken kalkacağız. Oyalanmadan yattık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder