19 Kasım 2013 Salı

034 04 Mayıs 2013 Cumartesi 21:30 HAYATIN İKİ YÜZÜ......................İyilik ve kötülük(4)

İyilik ve kötülük(4)


İyilik maddi midir manevi mi? İyilik doğuştan içimizde midir, yoksa onu öğrenir miyiz ? Kim ne kadar iyidir, çok iyi olana ne deriz ? İyilik nasıl ölçülür ve iyilik bulmak için iyilik yapıyorsak, yaptığımız şey iyilik midir? 

Dilenciye verdiğimiz para iyilik yapmak mıdır?   Ya da hadi ihtiyaç  sahibi birine o şeyi sağlamak diyelim, iyilik olur mu ? Birine yol tarif etmek, yerini vermek gibi hayatın içinden küçük şeylere ne demeli ? Daha da ilginci mesela gülümsemek nasıl iyilik olabiliyor ?

Soruları çoğaltabiliriz. Ancak iyilik ve kötülüğün ne olduğunu en sade ve özlü biçimde yine Peygamber efendimizin (sav) "İyilik insanın kalbini rahatlatan ve insana huzur veren şeydir. Kötülük ise insanı rahatsız eder ve huzurunu kaçırır." (1) sözünden öğreniyoruz.  Ne güzel tarif ! İnsanın adeta nutku tutuluyor; doğrusu hayran olmamak elde değil.

Kur’ân-ı Kerim de en büyük iyiliğin kişinin kendi nefsine yaptığı iyilik olduğunu belirtiyor. Bu ise  doğal olarak öncelikle Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmakla başlıyor. Zira iman ruhun rahatı, aklın/kalbin tatmin olması, huzura ve kurtuluşa erme vesilesidir. Yani iki cihan saadetinin anahtarıdır. Bundan daha değerli bir şey de düşünülemez zaten. 

Sonra; Allah için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, kölelere, dilencilere ve isteyenlere sevdiği mallarından harcamak sayılıyor. Ardından namaz kılmak, zekât vermek ve anlaşmalarda sözlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaş zamanlarında sabretmek geliyor. (2) Bütün bu sayılan maddi ve manevi yardımlar, sadakalar, hayırlar, kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve başkaları için yaptığı fedakârlıklar, masraflar hepsi kurtuluşunun anahtarı güzel ahlakın eseri iyi ve güzel davranışlar. 

Nitekim Peygamberimiz (sav) bir gün sahabelerine “Her sadaka bir iyiliktir, her iyilik de bir sadakadır” (3) buyurmuşlardır.

İnsanın yaptığı iyilikler elbette ki kendi kazanımıdır. Kendi kazanımları ise insana daima güzel gelmiştir. Bu nedenle iyiliklerinden de lezzet alır. O kadar ki iyilik insan için adeta bitmeyen bir mutluluk ve huzur kaynağıdır. Buna karşılık, iyiliğin tadını alamayanların da ruhu bir türlü sıkıntıdan kurtulamaz.

İyiliğin temelinde doğruluk vardır. Kur’ân-ı Kerimde yüce Allah imandan sonra “Salih Amel” istemektedir ki, salih amellerin başı ise “doğruluk”tur. Bunun için "Doğruluk insanı iyiliğe, yalan ise kötülüğe götürür (4) denilmiş.  İyilik huzur ve güvenin, kötülük ise huzursuzluk ve güvensizliğin sebebidir.

Hayat iyilikle güzelleşir, ruh ve kalpler iyiliklerle doyar ve huzura erer. Bu nedenle La Rochefaucauld "Güzellik hoşa gider, zeka eğlendirir, duygusallık coşku verir, oysa kişileri birbirine bağlayan iyiliktir''  diyor.  Hatta vahşi hayvanları dahi insanlara dost yapan iyilik değil midir ?

Nitekim "Bir mümini sevindiren", "Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen", "Bir mümini ferahlatan", "Allah’ın kullarını üzmeyen. Onları ayıplamayan, gizli kusurlarını araştırmayan", "Kendisi ile alakasını kesenle ilgilenen, kendisini mahrum edene veren ve kendisine zulmedeni affeden" kimseler iyi insan/müslüman/mü'min olarak vasıflandırılmışlardır.

Konuyla ilgili hadis-i şeriflerde  iyilik "Müslüman, müslümanın kardeşidir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz, Kardeşine yardım eder, Kardeşinin sıkıntısını giderir, onu sevindirir" denilmektedir.  Yine bu konu ile ilgili  olarak Peygamber efendimiz (s.a.v) "Allaha iman ve iyilik etmek/şefkatli olmak" hakkında ondan daha iyisi yoktur demişken, "şirk ve insanlara kötülük etmek"  için de ondan daha kötü iki şey yoktur buyurmuştur. (5) iyilik/kötülük zıtlığında bu vurgu ne kadar etkileyici değil mi ?.

Bir hadis-i şerifte "Bir Müslümanın, bir dikeni yoldan kaldırmasının" Allah indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep olduğu (6) buyuruluyor. Bir başka hadis-i şerifde  de "Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur" (7) denilmiş,  ardından da “Layık olsun olmasın sen iyilik yapmaya devam et” (8) buyurmuşlardır.

Atalarımız da zaten, "İyilikten kötülük gelmez", "İyilik eden iyilik bulur", "İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir" demişlerdir. Demek ki, iyilik balık için değil, Hâlık için, yani Allah rızası için yapılacaktır. Genel olarak bir kimse, hiçbir menfaat beklemeden Allah rızası için, kötü birine de iyilik ederse, ondan zarar gelmez. Eğer, bir menfaat karşılığı iyilik ediyorsa, iyilik ettiği kimseden zarar gelebilir.

Bir kimse, Hazret-i Ali’ye kötülük ediyor, o da, "Ben ona hiç iyilik etmemiştim, o niye bana kötülük etti?" buyuruyor. Buradan, kötülere iyilik edilirse, dikkat etmek gerektiği, onlardan bir zarar gelebileceği anlaşılmaktadır.

İnsanın kötülük yaparak iyilik beklentisi içinde olması, vermediği yerden almayı umut etmesi, emek vermeden yemeyi beklemesi ahmaklık ve aptallıktır. Herkes aynı güneşten istifade etse aynı sudan içse de karakterine ve kabiliyetine göre onu yansıtır. Atalarımız “Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır” demişlerdir. Suda zehir yoktur, zehiri yapan yılanın bünyesidir. Bu nedenle bazı insanlar iyilik yapmayı ve iyi olmayı bir türlü beceremezler.

İyiliğe karşı iyilik ödünç sayılır, asıl iyilik de kötülüğe karşılık yapılan iyiliktir. Peygamberimiz (sav) “Ya Resulallah! İyilik Allah’ın emridir, kötülük ise nefis ve şeytanın isteğidir. Ben elbette Allah’ın emrine uymakla mükellefim!” diye cevap verdiği için “Ali gibi genç/fetâ yoktur!” (9) buyurdular. Bundan dolayı müslümanlar iyilik ve hayır kurumu olarak “Fütüvvet Müessesesi”ni oluşturdular.

İnsan iyilik yapmaya gücü yetmezse bile iyiliği emretmelidir. Çünkü, yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İçinizde insanları hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun" (10) buyuruyor. Ahir zaman peygamberinin ümmetinin açıkça iyiliği emretmelerinden dolayı “hayırlı ümmet” olduğunu da (11) haber vermektedir.

Peygamberimiz (s.a.s.), “Ameller niyete göredir" (12) buyurmuştur. Demek ki niyet, insanın iyiliklerine ve kötülüklerine eşlik eden oldukça önemli bir husustur. Ama, Kaba ve haşin bir duruşla yapılan iyiliğin de hiçbir değeri yoktur. Dinimiz daima nezâket ve nezafeti emretmektedir.

Bir hadis-i şerifde Peygamberimiz (s.a.v) "insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümin" (13)  için Cehennemin de onu yakması haramdır  diyor. Demek ki, niyet kadar tatlı söz ve iyi davranış temel olmalıdır. Atalarımız  boşuna “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” dememişler. Kaldı ki, Cenab-ı Hak Musa’yı (as) Firavun’a gönderirken bile “Ona yumuşak söz söyle!" (14)buyurmamış mıydı ?

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İyilik ve takvada yardımlaşın(15) buyuruyor.  Peygamberimiz (sav) “İyiliğe sebep olan onu yapan gibidir” (Müslim) buyurarak sebep olanın da işleyen gibi sevap alacağı müjdesini vermiştir. Yine peygamberimiz (sav) de “Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz(16) diye bize asırlar öncesinden haber veriyor.

Ancak, iyilik karşılıksız yapılırsa iyilik sayılır. Nitekim Yüce Allah iyileri iyi yapan iyiliklerini anlatırken “Biz sadece Allah rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık beklemiyoruz" dediklerini naklediyor bize. (17)

İnsan “İyilikleri Allah’tan, kötülükleri nefsinden"(18) bilecektir. Bu nedenle insan daima iyi işli olmalı, kendisini kusurlu bilmeli ve eksiklerini görmelidir ki iyi olmaya çalışsın ve iyilerden olsun. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde ayrıca “Salihlerle beraber olmamızı” (19) emretmektedir. Hz. Ali (ra) “İyilerle ve Salihlerle beraber olun ki kötülerin şerrinden korunasınız” der. Değerli insanlarla beraber bulunana değer verilir. Saygılı insanlarla gezen saygı ve hürmet görür. Kuşkusuz Allah iyilik yapanları  "şükrederseniz" (20) ayeti gereği Salih kulları arasına katar, sevabını ve mükafatını artırır onu cennete layık hale getirir.

İnsanın Allah’ın sonsuz nimetlerinden ve kendisine olan iyiliklerinden dolayı Allah’a verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Allah bütün bunlara karşılık olarak insandan “Hamd ve Şükür” istemektedir. İnsanın namazı onun Allah’a karşı şükran ifadesidir ve her rekâtında “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” (21) ayeti okunarak bu teşekkür yapılır.  İyiliği bilmek ve iyiliğe mukabil teşekkür etmek bu anlamda insanlık gereğidir. Peygamberimiz (sav) “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a hamd etmiş olmaz” buyurmuştur.  Lokman Hekimin de oğluna nasihat ederken “Yaptığın iyilikleri ve başkasının sana yaptığı kötülükleri unut. Ancak başkalarının size yaptığı iyilikleri unutma” dediği rivayet edilmektedir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde teşekkürün nimeti artıracağını (22) garanti etmektedir. Nimete karşı yapılacak şükür ise sadece dil ile olmaz. Nimetin değerini bilmek, israf etmemek, kanaat etmek, razı olmak ve memnuniyetini dile ve bedenle ifade etmek, sonra teşekkür etmektir. İşte insanın ibadeti zaten bu teşekkürün bir ifadesi olmaktadır.

Duygularını bir bahçe, akıl ve iradesini de bahçıvan yapanlar ve bu bahçeyi de iyilik suyu ile sulayanlar ahirette mutlaka cennet çiçekleri toplayacaklardır. İyilik tohumu ekenlerdir ki insanlık meyvesini toplarlar. Hz. İsa (as) “Ateşin ve toprağın yemediği iyiliklerinizi çoğaltın” buyurmuşlardır. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde bize iyilik için nasıl dua etmemiz gerektiğini de öğretiyor. (23) Zira dünya iyilikle ayakta durduğu gibi, ahiret de iyilikle kazanılacaktır.

Demek ki sonuç olarak, Allah rızasını kazanmanın ve mutlu olmanın yolu iyilerden olmak ve iyilik yapmaktan geçiyor, başka yolu da yok !

----------------------
(1)  “İyilik güzel huydur (güzel ahlaktır), kalbin rahat ettiği  (insanın kalbini rahatlatan, gönlüne huzur veren) şeydir. Kötülük ise kalbin rahatsız olduğu ve halkın bilmesini istemediğin  (insanların muttali olmalarından rahatsız olduğun) şeydir” (Müslim)
2) “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmaktır. Sonra Allah için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, kölelere, dilencilere ve isteyenlere sevdiği mallarından harcamaktır. Sonra namaz kılmak, zekât vermek ve anlaşmalarda sözlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaş zamanlarında sabretmektir.” (Bakara, 2:177)
(3) Peygamberimiz (sav) bir gün sahabelerine “Her sadaka bir iyiliktir, her iyilik de bir sadakadır” buyurdular. Sahabeler “Ya adamın sadaka verecek malı yoksa ne yapmalıdır?” diye sordular. Peygamberimiz (sav) “Eliyle çalışıp kazanır, hem kendi kazanır, hem de sadaka verir” buyurdular. Sahabeler “Buna gücü yoksa ne yapacak?” dediler. Peygamberimiz (sav) “Sıkıntıya düşene yardımcı olur. Bu da sadaka sayılır” buyurdular. Sahabeler “Bu da eline geçmezse?” dediler. Peygamberimiz (sav) “O zaman iyiliği emreder” buyurdular. Sahabeler “Bunu yapacak bilgiye sahip değilse” dediler. Peygamberimiz (sav) “O zaman kötülük yapmaktan sakınır ve kalbi ile de kötülüğe buğz eder, bu da onun için sadaka sayılır” (Müslim) buyurdular.
(4) “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik ise insanı cennete götürür. Yalan insanı kötülüğe, kötülük ise insanı cehenneme götürür” (Buhari)
(5) "İki şey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek" (hadis-i şerif)
(6) "Ömründe hiç hayır yapmayan bir Müslümanın, [başka Müslümanlara zarar vermesin diye] bir dikeni yoldan kaldırması, Allah indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep oldu."[Ebu Davud]
(7) "Rabbiniz bir, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden üstün olabilir." [İbni Neccar] [Acem, Arap olmayan milletler demektir.]
(8) "Layık olana da, olmayana da iyilik et! İyilik ettiğin kimse, buna layıksa ne iyi. Layık değilse, sen iyilik edicilerden olursun." [İbni Neccar]
(9) Peygamberimiz (sav) Hz. Ali’yi çok sevdiğini birkaç defa ifade etmişti. Sahabeler bunun sebebini öğrenmek istediler. “Ya Resulallah! Neden Hz. Ali’den bu derece sitayişle bahsediyorsunuz?” dediler. Peygamberimiz (sav) sahabelere sordu. “Sizler birisine iyilik yaptığınız halde o size kötülük yapacak olsa ne yaparsınız?” Sahabeler “Yine iyilik yapmaya devam ederiz” dediler. Peygamberimiz (sav) “Ya o kötülüğüne devam ederse?” deyince sahabeler “Biz de kaşlarımızı çatarız” diye cevap verdiler. Peygamberimiz (sav) “Ali’yi bana çağırın!” ferman etti. Çağırdılar. Peygamberimiz (sav) Ali’ye sordu: “Ya Ali! Biri sana kötülük yapacak olursa ne yaparsın?” “İyilik yaparım ya Resulallah!” diye cevap verdi. Peygamberimiz (sav) “Ya o kötülüğüne devam ederse” buyurdu. Hz. Ali (ra) “Ben iyiliğime devam ederim” diye cevap verdi. Peygamberimiz (sav) “Size daima kötülük yapan birine neden iyilik yapacaksın, en azından kaşınızı çatmaz mısınız?” buyurdu. Hz. Ali (ra) “Hayır, ya Resulallah!” diye cevap verdi. “Peki, neden bunu yapıyorsun?” deyince Hz. Ali (ra) “Ya Resulallah! İyilik Allah’ın emridir, kötülük ise nefis ve şeytanın isteğidir. Ben elbette Allah’ın emrine uymakla mükellefim!” diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) “Ali gibi genç/fetâ yoktur!” buyurdular. 
(10) “İçinizde insanları hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtulacak olanlar onlardır” (Ali-i İmran, 3:104)
(11) “Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu” (Al-i İmran, 3:110)
(12) “Ameller niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de ancak odur.” (Buhari)
(13) "Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir."[Tirmizi]
(14) “Ona yumuşak söz söyle! Belki kalbine tesir eder” (Taha, 20:44)
(15) İyilik ve takvada yardımlaşın” (Maide, 5:2)
(16) “Bir zaman gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz” (Mecmau’z-Zevâid, 3:110)
(17)İyiler cennette kâfur katkısı bulunan kadehlerden içerler. Bu Allah’ın has kullarının içeceği bir pınardan doldurulmuştur. Allah’ın has kulları ise adaklarını ifa ederler. Kötülüğü her yönden kuşatmış olan ahiret gününden korkarlar. Onlar seve seve yoksula, yetime, fakire ve esire yemek yedirirler. Bunu yaparken de ‘Biz sadece Allah rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık beklemiyoruz’ derler.” (Dehr/İnsan, 76:5-8)
(18) “İyilikleri Allah’tan, kötülükleri nefsinden bil” (Nisa, 4:79)
(19) Tövbe, 9:119
(20) “şükrederseniz artırırım” (İbrahim, 14:7)
(21)Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!” (Fatiha, 1:1)
(22)Şükrederseniz artırırım” (İbrahim, 14:7)

(23) “Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 2:201)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder