İyilik ve kötülük(4)
İyilik maddi midir
manevi mi? İyilik doğuştan içimizde midir, yoksa onu öğrenir miyiz ? Kim ne
kadar iyidir, çok iyi olana ne deriz ? İyilik nasıl ölçülür ve iyilik bulmak
için iyilik yapıyorsak, yaptığımız şey iyilik midir?
Dilenciye verdiğimiz para
iyilik yapmak mıdır? Ya da hadi
ihtiyaç sahibi birine o şeyi sağlamak
diyelim, iyilik olur mu ? Birine yol tarif etmek, yerini vermek gibi hayatın
içinden küçük şeylere ne demeli ? Daha da ilginci mesela gülümsemek nasıl
iyilik olabiliyor ?
Soruları çoğaltabiliriz. Ancak iyilik ve kötülüğün ne
olduğunu en sade ve özlü biçimde yine Peygamber efendimizin (sav) "İyilik insanın kalbini
rahatlatan ve insana huzur veren şeydir. Kötülük ise insanı rahatsız eder ve
huzurunu kaçırır." (1) sözünden öğreniyoruz. Ne güzel
tarif ! İnsanın adeta nutku tutuluyor; doğrusu hayran olmamak elde değil.
Kur’ân-ı Kerim de en büyük iyiliğin kişinin kendi
nefsine yaptığı iyilik olduğunu belirtiyor. Bu ise doğal olarak öncelikle
Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmakla başlıyor.
Zira iman ruhun rahatı, aklın/kalbin tatmin olması, huzura ve kurtuluşa erme
vesilesidir. Yani iki cihan saadetinin anahtarıdır. Bundan daha değerli bir şey
de düşünülemez zaten.
Sonra; Allah için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda
kalmışlara, kölelere, dilencilere ve isteyenlere sevdiği mallarından harcamak
sayılıyor. Ardından namaz kılmak, zekât vermek ve anlaşmalarda sözlerini yerine
getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaş zamanlarında sabretmek geliyor. (2) Bütün bu sayılan maddi ve manevi yardımlar, sadakalar, hayırlar,
kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve başkaları için yaptığı fedakârlıklar,
masraflar hepsi kurtuluşunun anahtarı güzel ahlakın eseri iyi ve güzel
davranışlar.
Nitekim Peygamberimiz (sav) bir gün sahabelerine “Her sadaka bir iyiliktir, her iyilik
de bir sadakadır” (3) buyurmuşlardır.
İnsanın yaptığı iyilikler elbette ki kendi
kazanımıdır. Kendi kazanımları ise insana daima güzel gelmiştir. Bu nedenle
iyiliklerinden de lezzet alır. O kadar ki iyilik insan için adeta bitmeyen bir
mutluluk ve huzur kaynağıdır. Buna karşılık, iyiliğin tadını alamayanların da
ruhu bir türlü sıkıntıdan kurtulamaz.
İyiliğin temelinde doğruluk vardır. Kur’ân-ı Kerimde
yüce Allah imandan sonra “Salih Amel” istemektedir ki, salih amellerin başı ise
“doğruluk”tur. Bunun için "Doğruluk insanı iyiliğe, yalan ise kötülüğe götürür”
(4) denilmiş. İyilik huzur ve güvenin, kötülük ise
huzursuzluk ve güvensizliğin sebebidir.
Hayat iyilikle güzelleşir, ruh ve kalpler iyiliklerle
doyar ve huzura erer. Bu nedenle La Rochefaucauld "Güzellik hoşa gider, zeka
eğlendirir, duygusallık coşku verir, oysa kişileri birbirine bağlayan
iyiliktir'' diyor.
Hatta vahşi hayvanları dahi insanlara dost yapan iyilik değil midir ?
Nitekim "Bir mümini sevindiren", "Müslümana sözle
yardım eden veya onun için bir adım yürüyen", "Bir mümini
ferahlatan", "Allah’ın kullarını üzmeyen. Onları ayıplamayan, gizli
kusurlarını araştırmayan", "Kendisi ile alakasını kesenle ilgilenen,
kendisini mahrum edene veren ve kendisine zulmedeni affeden" kimseler iyi insan/müslüman/mü'min olarak
vasıflandırılmışlardır.
Konuyla ilgili hadis-i şeriflerde iyilik "Müslüman, müslümanın kardeşidir, onu
üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz, Kardeşine yardım eder, Kardeşinin sıkıntısını
giderir, onu sevindirir" denilmektedir. Yine bu konu ile ilgili olarak Peygamber efendimiz (s.a.v) "Allaha iman ve iyilik
etmek/şefkatli olmak" hakkında
ondan daha iyisi yoktur demişken, "şirk ve insanlara kötülük
etmek" için de ondan daha kötü iki şey yoktur
buyurmuştur. (5) iyilik/kötülük zıtlığında bu vurgu ne
kadar etkileyici değil mi ?.
Bir hadis-i şerifte "Bir Müslümanın, bir
dikeni yoldan kaldırmasının" Allah
indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep olduğu (6) buyuruluyor. Bir başka
hadis-i şerifde
de "Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur" (7) denilmiş, ardından da “Layık
olsun olmasın sen iyilik yapmaya devam et” (8) buyurmuşlardır.
Atalarımız da zaten, "İyilikten kötülük
gelmez", "İyilik eden iyilik bulur", "İyilik et, denize at,
balık bilmezse Hâlık bilir" demişlerdir. Demek ki, iyilik
balık için değil, Hâlık için, yani Allah rızası için yapılacaktır. Genel olarak
bir kimse, hiçbir menfaat beklemeden Allah rızası için, kötü birine de iyilik
ederse, ondan zarar gelmez. Eğer, bir menfaat karşılığı iyilik ediyorsa, iyilik
ettiği kimseden zarar gelebilir.
Bir kimse, Hazret-i
Ali’ye kötülük ediyor, o da, "Ben ona hiç
iyilik etmemiştim, o niye bana kötülük etti?" buyuruyor. Buradan,
kötülere iyilik edilirse, dikkat etmek gerektiği, onlardan bir zarar
gelebileceği anlaşılmaktadır.
İnsanın kötülük yaparak iyilik beklentisi içinde
olması, vermediği yerden almayı umut etmesi, emek vermeden yemeyi beklemesi
ahmaklık ve aptallıktır. Herkes aynı güneşten istifade etse aynı sudan
içse de karakterine ve kabiliyetine göre onu yansıtır. Atalarımız “Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır”
demişlerdir. Suda zehir yoktur, zehiri yapan yılanın bünyesidir. Bu nedenle
bazı insanlar iyilik yapmayı ve iyi olmayı bir türlü beceremezler.
İyiliğe karşı iyilik ödünç sayılır, asıl iyilik de
kötülüğe karşılık yapılan iyiliktir. Peygamberimiz (sav) “Ya Resulallah! İyilik Allah’ın
emridir, kötülük ise nefis ve şeytanın isteğidir. Ben elbette Allah’ın emrine
uymakla mükellefim!” diye cevap verdiği
için “Ali gibi genç/fetâ
yoktur!” (9) buyurdular. Bundan
dolayı müslümanlar iyilik ve hayır kurumu olarak “Fütüvvet Müessesesi”ni
oluşturdular.
İnsan iyilik yapmaya gücü yetmezse bile iyiliği
emretmelidir. Çünkü, yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İçinizde insanları hayra çağıran,
iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun" (10) buyuruyor.
Ahir zaman peygamberinin ümmetinin açıkça iyiliği emretmelerinden dolayı
“hayırlı ümmet” olduğunu da (11) haber vermektedir.
Peygamberimiz (s.a.s.), “Ameller niyete göredir" (12) buyurmuştur.
Demek ki niyet, insanın iyiliklerine ve kötülüklerine eşlik eden oldukça önemli
bir husustur. Ama, Kaba ve haşin bir duruşla yapılan iyiliğin de hiçbir değeri
yoktur. Dinimiz daima nezâket ve nezafeti emretmektedir.
Bir hadis-i şerifde
Peygamberimiz (s.a.v) "insanlara
kolaylık, yumuşaklık gösteren mümin" (13) için
Cehennemin de onu yakması haramdır diyor.
Demek ki, niyet kadar tatlı söz ve iyi davranış
temel olmalıdır. Atalarımız boşuna “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” dememişler. Kaldı ki, Cenab-ı Hak Musa’yı (as)
Firavun’a gönderirken bile “Ona yumuşak söz söyle!" (14)buyurmamış mıydı ?
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İyilik ve takvada yardımlaşın” (15) buyuruyor.
Peygamberimiz (sav) “İyiliğe sebep olan onu yapan gibidir” (Müslim) buyurarak sebep olanın da işleyen gibi sevap alacağı müjdesini
vermiştir. Yine peygamberimiz (sav) de “Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda iyilik yapmakta
acele etmelisiniz”(16) diye bize
asırlar öncesinden haber veriyor.
Ancak, iyilik karşılıksız yapılırsa iyilik sayılır.
Nitekim Yüce Allah iyileri iyi yapan iyiliklerini anlatırken “Biz sadece Allah rızası için sizi
yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık beklemiyoruz" dediklerini naklediyor bize. (17)
İnsan “İyilikleri Allah’tan, kötülükleri nefsinden"(18) bilecektir.
Bu nedenle insan daima iyi işli olmalı, kendisini kusurlu bilmeli ve
eksiklerini görmelidir ki iyi olmaya çalışsın ve iyilerden olsun. Yüce Allah
Kur’ân-ı Kerimde ayrıca “Salihlerle
beraber olmamızı” (19) emretmektedir. Hz. Ali (ra) “İyilerle ve Salihlerle beraber olun
ki kötülerin şerrinden korunasınız” der.
Değerli insanlarla beraber bulunana değer verilir. Saygılı insanlarla gezen
saygı ve hürmet görür. Kuşkusuz Allah iyilik yapanları "şükrederseniz" (20) ayeti gereği Salih kulları arasına katar, sevabını ve
mükafatını artırır onu cennete layık hale getirir.
İnsanın Allah’ın sonsuz nimetlerinden ve kendisine
olan iyiliklerinden dolayı Allah’a verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Allah
bütün bunlara karşılık olarak insandan “Hamd ve Şükür”
istemektedir. İnsanın namazı onun Allah’a karşı şükran ifadesidir ve her
rekâtında “Âlemlerin
Rabbi olan Allah’a hamdolsun” (21) ayeti okunarak bu teşekkür yapılır. İyiliği bilmek ve iyiliğe mukabil
teşekkür etmek bu anlamda insanlık gereğidir. Peygamberimiz
(sav) “İnsanlara teşekkür
etmeyen Allah’a hamd etmiş olmaz”
buyurmuştur. Lokman Hekimin de oğluna nasihat ederken “Yaptığın iyilikleri ve başkasının
sana yaptığı kötülükleri unut. Ancak başkalarının size yaptığı iyilikleri
unutma” dediği rivayet edilmektedir.
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde teşekkürün nimeti
artıracağını (22) garanti
etmektedir. Nimete karşı yapılacak şükür ise sadece dil ile olmaz. Nimetin
değerini bilmek, israf etmemek, kanaat etmek, razı olmak ve memnuniyetini dile
ve bedenle ifade etmek, sonra teşekkür etmektir. İşte insanın ibadeti zaten bu
teşekkürün bir ifadesi olmaktadır.
Duygularını bir bahçe, akıl ve iradesini de bahçıvan
yapanlar ve bu bahçeyi de iyilik suyu ile sulayanlar ahirette mutlaka cennet
çiçekleri toplayacaklardır. İyilik tohumu ekenlerdir ki insanlık meyvesini
toplarlar. Hz. İsa (as) “Ateşin
ve toprağın yemediği iyiliklerinizi çoğaltın” buyurmuşlardır. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde bize iyilik için
nasıl dua etmemiz gerektiğini de öğretiyor. (23) Zira dünya iyilikle ayakta
durduğu gibi, ahiret de iyilikle kazanılacaktır.
Demek ki sonuç olarak, Allah rızasını kazanmanın ve
mutlu olmanın yolu iyilerden olmak ve iyilik yapmaktan geçiyor, başka yolu da
yok !
----------------------
(1)
“İyilik güzel huydur (güzel ahlaktır), kalbin rahat ettiği (insanın kalbini rahatlatan, gönlüne huzur
veren) şeydir. Kötülük ise kalbin rahatsız olduğu ve halkın bilmesini istemediğin (insanların muttali olmalarından rahatsız
olduğun) şeydir” (Müslim)
2) “Allah’a, ahiret
gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmaktır. Sonra Allah için yakınlara, yetimlere,
yoksullara, yolda kalmışlara, kölelere, dilencilere ve isteyenlere sevdiği
mallarından harcamaktır. Sonra namaz kılmak, zekât vermek ve anlaşmalarda
sözlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaş zamanlarında
sabretmektir.” (Bakara, 2:177)
(3) Peygamberimiz (sav) bir gün sahabelerine “Her sadaka bir iyiliktir, her iyilik
de bir sadakadır” buyurdular. Sahabeler “Ya adamın sadaka verecek malı yoksa
ne yapmalıdır?” diye sordular.
Peygamberimiz (sav)
“Eliyle çalışıp kazanır, hem kendi kazanır, hem de sadaka verir” buyurdular. Sahabeler “Buna gücü yoksa ne yapacak?” dediler. Peygamberimiz (sav) “Sıkıntıya düşene yardımcı olur. Bu
da sadaka sayılır” buyurdular. Sahabeler “Bu da eline geçmezse?” dediler. Peygamberimiz (sav) “O zaman iyiliği emreder” buyurdular. Sahabeler “Bunu yapacak bilgiye sahip değilse” dediler. Peygamberimiz (sav) “O zaman kötülük yapmaktan sakınır
ve kalbi ile de kötülüğe buğz eder, bu da onun için sadaka sayılır” (Müslim) buyurdular.
(4) “Doğruluk insanı
iyiliğe, iyilik ise insanı cennete götürür. Yalan insanı kötülüğe, kötülük ise
insanı cehenneme götürür” (Buhari)
(5) "İki şey var ki, ondan daha iyisi
yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli olmak. İki
şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara kötülük
etmek" (hadis-i şerif)
(6) "Ömründe hiç hayır
yapmayan bir Müslümanın, [başka Müslümanlara zarar vermesin diye] bir dikeni yoldan kaldırması,
Allah indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep oldu."[Ebu
Davud]
(7) "Rabbiniz bir,
babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin Araba
üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur.
Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden
üstün olabilir." [İbni Neccar] [Acem, Arap olmayan milletler
demektir.]
(8) "Layık olana da, olmayana
da iyilik et! İyilik ettiğin kimse, buna layıksa ne iyi. Layık değilse, sen
iyilik edicilerden olursun." [İbni Neccar]
(9) Peygamberimiz (sav) Hz. Ali’yi çok sevdiğini birkaç defa ifade etmişti.
Sahabeler bunun sebebini öğrenmek istediler. “Ya Resulallah! Neden Hz. Ali’den
bu derece sitayişle bahsediyorsunuz?” dediler. Peygamberimiz (sav) sahabelere
sordu. “Sizler birisine iyilik yaptığınız halde o size kötülük yapacak olsa ne
yaparsınız?” Sahabeler “Yine iyilik yapmaya devam ederiz” dediler.
Peygamberimiz (sav) “Ya o kötülüğüne devam ederse?” deyince sahabeler “Biz de
kaşlarımızı çatarız” diye cevap verdiler. Peygamberimiz (sav) “Ali’yi bana
çağırın!” ferman etti. Çağırdılar. Peygamberimiz (sav) Ali’ye sordu: “Ya Ali!
Biri sana kötülük yapacak olursa ne yaparsın?” “İyilik yaparım ya Resulallah!”
diye cevap verdi. Peygamberimiz (sav) “Ya o kötülüğüne devam ederse” buyurdu. Hz.
Ali (ra) “Ben iyiliğime
devam ederim” diye cevap verdi.
Peygamberimiz (sav)
“Size daima kötülük yapan birine neden iyilik yapacaksın, en azından kaşınızı
çatmaz mısınız?” buyurdu. Hz. Ali (ra) “Hayır, ya Resulallah!” diye cevap verdi. “Peki, neden bunu yapıyorsun?” deyince Hz. Ali (ra) “Ya Resulallah! İyilik Allah’ın emridir, kötülük ise
nefis ve şeytanın isteğidir. Ben elbette Allah’ın emrine uymakla mükellefim!” diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) “Ali gibi genç/fetâ yoktur!” buyurdular.
(10) “İçinizde insanları hayra
çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte
kurtulacak olanlar onlardır” (Ali-i
İmran, 3:104)
(11) “Siz, insanlar için ortaya
çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir
ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu”
(Al-i İmran, 3:110)
(12) “Ameller niyete göredir.
Herkesin niyeti ne ise eline geçecek de ancak odur.” (Buhari)
(13) "Cehenneme girmesi haram
olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat
ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir."[Tirmizi]
(14) “Ona yumuşak söz söyle! Belki kalbine tesir eder” (Taha, 20:44)
(15) “İyilik ve
takvada yardımlaşın” (Maide, 5:2)
(16) “Bir zaman gelecek fitneler
çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu
zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz”
(Mecmau’z-Zevâid, 3:110)
(17) “İyiler cennette
kâfur katkısı bulunan kadehlerden içerler. Bu Allah’ın has kullarının içeceği
bir pınardan doldurulmuştur. Allah’ın has kulları ise adaklarını ifa ederler.
Kötülüğü her yönden kuşatmış olan ahiret gününden korkarlar. Onlar seve seve
yoksula, yetime, fakire ve esire yemek yedirirler. Bunu yaparken de ‘Biz sadece
Allah rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir
karşılık beklemiyoruz’ derler.” (Dehr/İnsan,
76:5-8)
(18) “İyilikleri Allah’tan,
kötülükleri nefsinden bil” (Nisa,
4:79)
(19) Tövbe, 9:119
(20) “şükrederseniz artırırım”
(İbrahim, 14:7)
(21) “Âlemlerin Rabbi
olan Allah’a hamdolsun!” (Fatiha, 1:1)
(22) “Şükrederseniz
artırırım” (İbrahim, 14:7)
(23) “Rabbimiz bize
dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 2:201)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder