İyilik ve kötülük (1)
"İyilik"
hayatımızın doğal bir parçası. Kötünün, kötülüğün zıddı; sıcak, dost, oldukça
bildik, ya da bildiğimizi sandığımız bir kelime. Sadece bizim dilimize değil,
bütün dillere yerleşmiş. Onu çok, belki de yerli yersiz bir sürü farklı anlamda
sıkça kullanıyoruz günlük yaşamımızda. Üstünde hiç düşünmeden, alışkanlık
halinde, gelişigüzel ve öylesine.
"Nasılsın ? İyiyim."Naber ? İyilik, senden
naber ?" "Sence nasıl ? İyi, hatta çok iyi !" "Şu adamı
tanıyor musun ? İyi tanırım. Çok iyi adamdır." "Geçmiş olsun,
iyileştin mi ? Evet, iyiyim hamdolsun" "Kendine bir iyilik yap. Git
dinlen" "İyilik yap, iyi insan ol !" "Sabret, iyilik sende
kalsın" "Şu konuda ne düşünüyorsun ? Kötü, vasat, İyi, çok iyi"
"Karnen nasıl ? Bir zayıfım, iki ortam, dört iyim bir pekiyim var.
Hımm..öyle mi ? Daha iyi olabilirsin"
Ömer Hayyam bir rübaisinde şöyle demiş: "Okunu attı mı ölüm, siperler
boşuna/O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna/Gördük bütün insan işlerinin iç
yüzünü/Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna."
Neden böyle ? Acaba iyi olmak ve iyilik yapmak neden
bu kadar önemli ?
Baktığımızda bütün kadim dini ve felsefi söylemler
iyiliği yüceltiyor ve insanları iyilik yapmaya davet ediyor. Demek ki kökenleri
insanlık tarihi kadar eski. Adem'le Havva, Habil'le Kabil'e kadar gerilere
uzanıyor. İyilik ve kötülüğün mücadelesi de o günden bu yana sürüp gelmiş demek
ki. Yoksa nasıl bu kadar genlerimize işlerdi ?
Peki iyilik nedir, nasıl yapılır ? Maddi bir şey midir
yoksa sadece manevi mi? Ne zaman iyilik yapmış oluruz ? İyilik içimizde midir,
yoksa öğrenilebilir bir şey mi ? Gülümsemek nasıl iyilik oluyor? Birine yol
tarif etmek, birine yerini vermek, birine ihtiyaç duyduğu şeyi sağlamak iyilik
midir ? İyiliğin iyilik olduğu nerden anlaşılır ? Mesela dilenciye verdiğimiz
para iyilik yapmak mıdır? Ya da iyilik için iyilik yapıyorsak, yaptığımız şey
iyilik midir? Gerçekten, iyilikten iyilik, kötülükten kötülük mü doğar ?
İyiliklerin kötülükleri giderdiği doğru mudur ?
İyi/kötü ve iyilik/kötülük kavramı insandan
insana değişir mi ki ? İnançlı insana göre İyilik ve iyi olan şey, gönlünün
razı olduğu, kalbinin sükûnetle
karşıladığı şeydir. Allaha itaat etmektir. Kötü ve kötülük ise şeytana uymaktır,
günahtır. Kalbi tırmalayıp rahatsız eder ve gönlüne huzursuzluk verir.
Bazılarına göre iyi ve iyilik insanların beğeneceği yada kendi yararına olan
şeylerdir. Kötü kavramı ise adaletsizlik ve toplum düzenini bozacak
şeylerdir.
Kimilerine göre de iyi ve kötü diye bir şey yoktur.
Sadece menfaatleri vardır. Bu kimseler eğer kendi menfaatleri söz konusuysa
arkadaşlarına bile ihanet edebilirler. Çünkü orada önemli olan arkadaş değil
menfaatleridir. Yaşamları için konfor sağlayacak her şey mübahtır ve iyidir.
Mesela kariyerleri için rüşvet almaları gerekiyorsa alırlar, rüşvet vermeleri
gerekiyorsa verirler, iftira atmaları gerekiyorsa atarlar. Yükselmekten daha
önemli ne olabilir ki onlar için.
Biraz araştırdım. Öncelikle anladığım bu kavramın
dilimizde kullandığımız kadar basit olmadığı. Derya deniz bir şey bu. Neredeyse
hayatın iki yarısından biri iyilik, diğeri de kötülük. Arada ne zaman kötülüğe
kaydığın, nerede kurtulduğun belli olmayan belli belirsiz bir sınır var ki
oralara yaklaşmamak en iyisi. Diğer taraftan, Friedrich Nietzsche'in sözleriyle
"Kibar ve soylu
olana iyi denir. Ama kimseyi hor görmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da
iyi denir. Yumuşak ve barışçıl olana iyi denilir. Ama nefsini yenen kahramana
da iyi denilir. Bir şeyde ilk olmak isteyene iyi denir. Ama bir başkasından önde
olmak istemeyene de iyi denir." Kim
iyidir kim değil konusu da biraz durup düşünmeyi gerektiriyor.
Araştırdığım kadarıyla kelime olarak bile iyiliğin
birden fazla anlamı olduğunu gördüm. Bu durum biraz da türkçemizde
"iyi" ya da "iyilik" olarak ifade edilen halin çok daha
derin ve geniş anlamlı bir çok kavramsal kökeni olmasından ileri geliyor.
Mesela, bu kavramlardan biri "salah". Sözlükte "iyi olmak, iyi hal üzere bulunmak,
durumu düzeltmek, uygun olmak, fesadın yok olması ve istikâmet" anlamına
geldiği yazılı. Bir bakıma fesadın zıddı. Yani; hayırlı, yararlı ve mutedil her
şey salah oluyor. Buna göre insanın; ifrat ve tefritten uzak, itidal, istikamet
ve güzel bir hal üzere bulunması, isyan, aşırılık ve bozgunculuktan kaçınması
gerek. Bunlar zaten Allah'ın emrettiği, razı olduğu şeyler. Aynı zamanda imân
edip bu emir ve yasaklara uyan mü'minin de güzel vasıfları.
İyiliğin bir başka türü "lütuf, kerem, ihsan, inayet" kavramları ile ifade ediliyor. Genel olarak karşılık
beklenilmeden yapılan yardım için kullanılan kavramlar bunlar.
Sözlükte "iyilik, başarı, yumuşak ve nazik
davranma" gibi anlamlara gelen lütuf, dinî bir kavram olarak, Allah'ın
kullarına olan yardımı, onları başarıya ulaştırması, koruması anlamında
kullanılmış. Zaten kelimenin kökeni de Allah'ın güzel isimlerinden biri olan ve
lütuf sahibi anlamındaki "latîf" den geliyormuş.
Sözlük anlamı
"iyi, cömert, iyilik, cömertlik, af, bağış" olan kerem, dinî bir
kavram olarak kolay ve rahat bir şekilde mali yardımda bulunma, karşılıksız
yardım demekmiş. Cömert ve mert kişiye kerîm dendiği gibi, bazı eklerle bir
şeyi iyi ve güzel yapmak, iyi, güzel, yararlı fiil işlemek, iyilik etmek ve
ikram'da bulunmak anlamlarına da geliyormuş.
İhsân kavramı ise; iyilik etmek ve
iyi davranmak, iyi ve güzel fiil işlemek, bir işi, bir fiili ve bir görevi en
iyi bir şekilde ve hakkıyla yapmak anlamlarında kullanılıyormuş. Sözlükte
"istemek, önemsemek ve (özel olarak) ilgilenmek" anlamlarına gelen
inâyet, Kur'anda yaratıcının kâinat ve âlem hakkında küllî bilgisini ve
takdirini, yardım, lütuf ve ihsanını ifade etmekte imiş.
Bu anlamdaki iyiliklerin tümü karşılık gözetmeksizin
yapılıyor. Örneğin alınan borcun karşılığı ödenir. Ama bu borcun verilmesi
sırasında yapılan iyiliğin bedeli olmaz. İşte bu hiçbir karşılık beklemeden,
karşımızdaki insanın ihtiyaçlarını karşılayan bir davranıştır. O halde bu
şekildeki maddi ve manevi yardımlar, verilen sadakalar ve yapılan hayırları da
iyilik olarak sıralayabiliriz. Kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve başkaları
için yaptığı fedakârlıklar da böyledir.
İyiliğin kavramsal kökenlerinden bir diğeri olan "Esenlik" ise türkçe bir kelime. Sağlığı yerinde olma, esen
olma, afiyette, selamette olma durumu. Örneğin nasılsın diye sorulduğunda
"iyiyim" deriz. Bu sağlığım yerinde, afiyetteyim, herhangi bir kötü
durumum yok anlamında oluyor.
Yarar veya elverişlilik anlamındaki iyilik ise "nimet" karşılığı yapılmış oluyor. Örneğin; Konfüçyus "Bilgi insanı şüpheden, iyilik
acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır" diyor. İşte, bu manadaki iyilik ise adeta bir kalkan
gibi oluyor. Yapılan kötülüğü bu enerji söndürüyor. Peygamberimiz "Nerede
olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir
iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre
davran" diyor. Sadi Şirazî de "Eğer düşmanın sana zarar vermesinden korkuyorsan
iyilikle onun gönlünü bağlamalısın"
demiş. Demek bu yüzden “Bilgi ve iyilik, her kötülüğe sed çeker.” deniliyor.
Yine, Kur’ân-ı Kerim en büyük iyiliğin kişinin kendi
nefsine yaptığı iyilik olduğunu belirtiyor. Buna göre insan ne yaparsa sonuçta
kendisine yapmaktadır. İyilik yapsa lehine, kötülük yapsa kendi aleyhinedir.
Sonuçta bütün İrade, niyet ve fiiller insanın kendisine dönecektir. O halde
insan için en değerli ve en önemli husus cehennemden kurtulmak ve korunmaktır.
Bunun yolu da iyi olmak ve iyilik yapmaktır. İyi olmak için de iyilik
yapılacak, iyilik istenecek ve iyilik düşünülecektir.
Dünya iyilikle ayakta
durduğu gibi, ahiret nimeti de iyilikle kazanılacaktır. İyiliğin temelinde
iman, ibadet, yardım, sabır ve doğruluk gibi kavramlar var. Bu anlamda iman
iyiliği, iki cihan saadetinin anahtarı, ruhun rahatı, aklın ve kalbin tatmin
olması ve huzura ermesine yol açmaktadır. İman, ibadet, yardım, sabır ve
doğruluk gibi temel kavramların, yani iyiliğin kişideki tezahürü de güzel ahlak
olmuş oluyor. Bu anlamda iyilik ise elbette ki insanın en büyük sermayesi ve
zenginliğidir. Çünkü, insanın ahiret yurduna götürebileceği sadece odur. Bunun
için Hz. Muhammed "Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı
iyilikleridir" demiş.
Dünyada iyilik huzur ve güvenin, kötülük ise
huzursuzluk ve güvensizliğin sebebidir. İnsanı şerefli ve yüce yapan sır iyilik
yapmakta ve yardımcı olmakta gizli olsa gerek. Goethe'ye göre "iyilik insanları birbirine
bağlayan altın zincirdir.” Hayat iyilikle
güzelleşir, ruh ve kalpler iyilikle doyar ve huzura erer. İyilik hiçbir zaman
boşa gitmeyen, zarar edilmeyen, her zaman kazandıran en iyi yatırım ve en güzel
tasarruftur.
Kişi için daha yararlı bir şey düşünülebilir mi
?
Bir şairimizin (Mehmet Postallı)dediği gibi; "Aldanma Oğul!/Makam, mevki
elden çıkar giderde/İnsanlık ebedi ölmez be oğul/Elde ne var, ne yok, hepsi
biter de/İyilik kumaşı solmaz be oğul." Kanuni Sultan Süleyman da (Muhibbî)mahlasıyla şöyle demiş: "Ölmez ol kim anıla adı anun
iylik ile/Tâ kıyamet anılır ol kim kemâl üstündedir." (Adı iyilik ile anılan kişi asla ölmez; kim ki
kemâl-olgunluk-üzerine yaşar, adı ta kıyamete kadar kalır)
İnsan için daha değerli ne olabilir ki ?
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder