Geçmişten gelen mektup
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol yasası 2003 yılında çıktı. Uygulamanın genelleştirilmesi ve bu kapsamda Stratejik Yönetim biçiminin ülkemizde resmen başlaması 2006 yılında başladı. O günden bu yana tam yedi yıl geçti. Bütün bakanlıklar, üniversiteler ve kamu kurumları Stratejik Planlarını yaptılar. Yine 2007 yılından bu yana her yıl kanun gereği yıllık Faaliyet Raporlarını kamuoyuna açıklayıp yayınlıyorlar.
Kuşkusuz önemli mesafeler alındı. Mesela bütçelerin yapılmasında merkezi müdahalelerin azaltılması, kurumların yetki ve sorumluluklarının arttırılması bunlardan sadece biri. Daha bunun gibi pek çok alanda ilerleme sağlandığı da inkar edilemez. Ancak işin yönetim yaklaşımı ve uygulama biçiminde acaba ne kadar başarı sağlandı ? Ne kadar etkin ve etkili oldu bu çalışmalar ? Bugün geldiğimiz noktada arkamıza yaslanıp süreci sorgulamak ve varsa başarısız sonuçlar üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Aşağıda bir metin paylaşıyorum. Lütfen bu yazıyı okurken onun 2004 yılında yazılmış olduğunu unutmayınız. Üstelik bu metnin TBMM gibi ülkenin en itibarlı bir kurumunun, İç Hizmetler Müdürlüğü gibi hizmet ağırlıklı bir biriminde yazıldığını da not edin aklınıza.
"Kamunun içinde bulunduğu mali ve idari sorunlar dikkate alındığında önümüzdeki dönemde planlı hizmet, kurumsal yeniden yapılanma, somut iş programlarına dayanan uygulamalar, etkin izleme, değerlendirme ve denetleme süreçleri giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Nitekim, Hükümetimiz tarafından yürürlüğe konan Acil Eylem Planı'nda Kamu Yönetimi Reformu başlığı altında, DPT Müsteşarlığı sorumluluğunda yürütüleceği belirtilen KYR-26 kod numaralı faaliyette, "Kuruluş düzeyinde stratejik planlama uygulamasına geçilecektir" ifadesi yer almaktadır. Ayrıca Yüksek Planlama Kurulunun 2003/2 Karar No.lu 2003 Yılı Programı ve Mali Yılı Bütçesi Makro Çerçeve Kararında, DPT Müsteşarlığı tarafından hazırlanan Stratejik Planlama Kılavuzu çerçevesinde 2003 yılında pilot düzeyde başlatılacak çalışmaların orta vadede bütün kuruluşlara yaygınlaştırılacağı belirtilmektedir.
Bu çerçevede, kuruluşların mevcut durum, misyon ve temel ilkelerinden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturmaları; bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlemeleri; ayrıca ölçülebilir kriterler geliştirerek performanslarını izleme ve değerlendirmeleri katılımcı ve esnek yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç göstermektedir.
Daha basit ifadesiyle bu tarz bir yönetim yaklaşımı, kuruluşların;
- Neredeyiz?
- Nereye ulaşmak istiyoruz?
- Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz?
- Başarımızı nasıl değerlendiririz ?
şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap arama süreci olacaktır.
Neredeyiz ? sorusu, kuruluşun faaliyetini gerçekleştirdiği iç ve dış ortamın kapsamlı bir biçimde incelenmesini ve değerlendirilmesini içeren durum analizi yapılarak cevaplandırılır.
Nereye gitmek istiyoruz ? sorusunun cevabı ise; kuruluşun varoluş nedeninin öz bir biçimde ifade edilmesi anlamına gelen misyon; ulaşılması arzu edilen geleceğin kavramsal, gerçekçi ve öz bir ifadesi olan vizyon; kuruluşun faaliyetlerine yön veren ilkeler; ulaşılması için çaba ve eylemlerin yönlendirileceği genel kavramsal sonuçlar olarak tanımlanabilecek stratejik amaçlar ve amaçların elde edilebilmesi için ulaşılması gereken ölçülebilir sonuçlar anlamına gelen hedefler ortaya konularak verilir.
Gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz ? sorusu, Stratejik amaçlar ve hedeflere ulaşmak için kullanılacak yöntemler olan stratejiler ve faaliyetlerle cevaplandırılacaktır.
Başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz ? sorusu ise, yönetsel bilgilerin derlenmesi ve plan uygulamasının raporlanması anlamındaki izleme ve alınan sonuçların daha önce ortaya konulan misyon, vizyon, ilkeler, amaçlar ve hedeflerle ne ölçüde uyumlu olduğunun, kısaca performansın değerlendirilmesi ve buradan elde edilecek sonuçlarla planın gözden geçirilmesini ifade eden değerlendirme süreci ile cevaplandırılır.
Böylece, kuruluşun bulunduğu nokta ile ulaşmayı arzu ettiği durum arasındaki yol tarif edilmiş olmaktadır. Bu tarz bir yaklaşım ayrıca, kuruluşun amaçlarını, hedeflerini ve bunlara ulaşmayı mümkün kılacak yöntemleri belirlemesini gerektirir. Uzun vadeli ve geleceğe dönük bir bakış açısı taşır.
Bu çerçevede:
- Girdilere değil, sonuçlara odaklı olmak Sonuçların planlanmasıdır
- Değişimin istenilen yönde olabilmesini sağlamaya gayret ederek, değişimi destekleyerek, dinamik bir şekilde geleceği yönlendirmekle Değişim planlanmaktadır. Ancak yapılan çalışmaların düzenli olarak gözden geçirilerek değişen şartlara uyarlanması gerekir.
- Arzu edilen ve ulaşılabilir bir geleceğe odaklanmak Gerçekçi olmayı gerektirir
- Disiplinli ve sistemli bir şekilde, bir kuruluşun kendisini nasıl tanımladığını, neler yaptığını ve yaptığı şeyleri niçin yaptığını değerlendirmesi, şekillendirmesi ve bunlara rehberlik eden temel kararları ve eylemleri üretmesi Kaliteli bir yönetim sağlar
- Hedeflenen sonuçların nasıl ve ne ölçüde gerçekleştiğinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve denetlenmesi Hesap verme sorumluluğuna temel oluşturur
- Bu tür bir yönetim sürecinin kuruluşun en üst düzey yetkilisi tarafından tam olarak desteklenmesi şarttır. Bununla beraber, böyle Katılımcı bir yaklaşım ilgili tarafların, diğer yetkililerin, idarecilerin ve her düzeydeki elemanların katkısı, ortak çabası ve desteği olmaksızın, başarıya ulaşamaz.
- Uzun vadeli bir yaklaşım Günü kurtarmaya yönelik olamaz
- Farklı yapı ve ihtiyaçlara uyarlanabilecek esnek bir model Şablonlarla elde edilemez
- Değişim planının hazırlanması, gerçekleştirilmesi için yeterli değildir. Planın sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi gerekir. Asıl olan plan dokümanı yani Salt bir belge değil, yönetim sürecidir.
Şüphesiz bu tarz bir yönetim çalışmasına en geniş katılım sağlanmalı, bu kapsamda değişik birim ve seviyelerdeki çalışanlar sürece dahil edilmelidir. Böylece kuruluş, ortak aklı devreye sokarak bir bütün olarak kendisini tanıma fırsatı bulacak ve bu sürecin bir yan ürünü olarak kurum içi iletişim ve motivasyon güçlenecektir." (I.BİLGİ RAPORU, Sunuş Bölümü, 21.03.2004)
…………...
Şimdi lütfen şu anda bulunduğunuz noktayı bir düşününüz. Bir de size dokuz yıl önce yazılmış bu mektuba yeniden bakınız. Adeta bir manifesto gibi değil mi ?
Yıllar boyu patinaj yapmanın, zaman ve kaynak kaybetmenin maliyeti çok büyüktür. Çünkü telafisi olmaz. Üstelik bu sürede insanların sisteme olan inancının ve güveninin eriyip gitmesi de ancak "yalancı çoban" hikayesiyle anlatılabilir.
Yeniye açık olmak, geleceğe odaklanmak iyidir ama, nereden gelindiğini, nerede bulunduğunu bilmek de en az o kadar değerlidir. Bugünkü Meclis çalışanları geçmişte bir başarı hikayesi yazan İç Hizmetler Müdürlüğü personelini hatırlamalıdırlar. Onlar daha hiç kimseler farkında değilken bu çalışmaları başlatıp yükseltmiş insanlardı.
Onlar hizmetli diye küçümsenen, odacı diye itilen kakılan, parlak ışıklı sahnenin arkasındaki vefakar, cefakar insanlardı. Belki yaptıkları şeyleri allayıp pullayıp satamadılar da. Ama ben şahidim çok önemli iki şey yaptılar; kurumları için değişimin temelini attılar, kendilerini de geleceğe dönüştürdüler !
Hasbelkader aralarında bulunmuş, tanımış ve birlikte çalışmış biri olarak onları saygıyla selamlıyorum. Ölenleri için rahmet, emekli olanlar için sağlık, halen aranızda olanlar için de esenlikler diliyorum. Kadir kıymetiniz bilinmiyorsa da üzülmeyin: "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde." (Terkib-i Bent/Ziya Paşa)
Bilen biliyor hizmetlerinizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder