12 Mayıs 2025 Pazartesi

12 Mayıs 2025 16:20 NE DÜŞÜNÜYORUM?..........................................SİLAHLARA VEDA

SİLAHLARA VEDA

Bugün “ÜLKEM İÇİN KÜÇÜK, BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ADIM” daha atıldı ve terör örgütü nihayet “silah bırakma” kararını ilan etti. Böylece Türkiye yeni bir döneme adım atmış oldu. 

40 yıldır, hatta daha gerisi var; 1973’ten bu yana 50 yıldır biz bu belayla uğraşıyoruz. Bu süre bir millet için, ülke için tarih sürecinde kısa sayılabilir. Ama benim gibi gençliği yetmişli yılların ateş çemberinden geçmiş, bu terör belasıyla da yanmış pişmiş bir nesil için çok zaman. Ömrümüz neredeyse kanayan bu yaranın acılarıyla geçti.  

Göz göre göre emperyalistlerin destek ve kışkırtmalarıyla onlardan bizden demeden yüzbine yakın insanımızı heder ettik. Ocaklarına düşen şehit ve ölüm haberleri anaların gözyaşını hiç kurutmadı. Terörle mücadeleye yüz milyarlarca dolar gömdük. Ülkenin kalkınmasına harcanacak enerji çatışma ve düşmanlık anaforlarında ziyan oldu gitti. 70’li yılların, asala saldırılarının ve iç kalkışmaların acısını söndürmeye fırsat bulamadan adı PKK terörü olan bu musibetin harlattığı ateşkuyularına çekildik. Kırk yıldır türküyle, kürdüyle, yörüğü ve çerkeziyle hep birlikte bu ateşin içinden çıkmaya çalışıyoruz.

Nihayet tünelin sonundaki ışığı gördük galiba. 27 Şubatta bu konuda ilk hareketlenmeler başladığında “DÖNÜM NOKTASI” başlıklı bir yazı yazmış, bir şiirimi de paylaşmıştım:

Bugün tarihi bir gün. Ülkemizin son 40 yılını bloke eden, milyarlarca dolara, on binlerce insanımızın kaybına, değeri ölçülemez acı ve gözyaşına neden olan "Terör belasının" sona ermesi yolunda önemli bir dönüm noktasını daha geçtik.

Havada kar taneleri gibiyiz, hem bir hem farklı
Bu topraklarda do
ğup, ak bulutlarda yoğuşan
Yerinde güre
şip bazen de boğuşan,
Erler de
ğil miyiz? Anadolu’da;
Kars’tan Edirne’ye, git bak Rize’ye
Diyar-ı bekirden gel Karesiyle
Aynı yolun yolcusu, ortak kaderi
Ana sütü kadar beyaz, dizilmi
ş inci
Kolye de
ğil miyiz? Unutma!
Geçmi
şimiz bir, yarınlar gibi
Saçılır gideriz, koparsa ipi.
Zarar vermeden biri di
ğerine
Neden yürümesin, kalpler birlikte.

Ömrümün son demlerinde nihayet bu gelişmeyi görmekten kendim, ailem ve ülkem için Allaha hamd ediyorum. Öte yandan araya "iyi saatte olsunların(!)" girmemesi, pişmiş aşa su katılmaması ve içeceğimiz barış şerbetinin zehirlenmemesi için de endişeleniyorum.

Kaynaşmış, kucaklaşmış bir Türkiye özlüyorum. Artık huzurla ve güzel haberler duyarak yaşamak istiyorum. O yüzden dua ile umudun tek bir kelimede birleşmiş hali çıkıyor dudaklarımın arasından: İnşallah! 

Sabahtan beri o kadar çok şey konuşuluyor, mesele o kadar dallanıp budaklanıyor ki korkuyorum. Binbir zahmetle açmış nadide bir çiçeğin hoyratça koparılmasından korkuyorum. Ufak hesaplarla böyle altın değerinde büyük bir fırsata çelme atılacağından korkuyorum. İsrail şeytanının, Avrupalı sözde medeni emperyalistlerin, sağı solu belli olmayan Amerika’nın daha başka daha ne kadar fitne fücur varsa onların çomak sokmasından korkuyorum. Kısaca ortaya çıkan bu güzel ve tarihi fırsatın heba olmasından korkuyorum.

Bence sözün bittiği, gayretin ve duanın koçbaşı gitmesi gereken bir eşikten geçiyoruz. Katkısı olan; barış için, terörün bitmesi için çaba sarf eden herkese şükran hisleriyle doluyum. Rabbim tamamına erdirsin. Güzel günler görelim. 

11 Mayıs 2025 Pazar

11 Mayıs 2025 Pazar 21:30 NE DÜŞÜNÜYORUM?................................“ANNELER PAZARINDAN” ANNELER GÜNÜNE

“ANNELER PAZARINDAN” ANNELER GÜNÜNE

Dilime Orhan Hakalmaz'dan dinlediğim "Helal Et Hakkını Anam" türküsü geliyor:
Yıllarca sinende gezdirdin beni / Helal et hakkini helal et anam oy
Suçumu bağışla üzdümse seni / Helal et hakkini helal et anam oy
Yalanmış anladım başka sevgiler / En güzel sevgiler sendeymiş meğer oy
Yüzünü görmeden ölürsem eğer / Helal et hakkını helal et anam oy
Gözleri şefkatle bakıyor bana / Sözleri ne tatlı ne yakın cana
Mehmet’in her zaman muhtaçtı sana / Helal et hakkini helal et anam oy

Bugün anneler günü. Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar gününü bu adla kutluyoruz. Kuşkusuz böyle bir gün bütün anneleri onurlandıran özel bir gün. Değişik günlerde de olsa hemen hemen bütün dünyada kutlanıyor. Anneler hatırlanıyor, aranıyor, ziyaret ediliyor ve kendilerine çeşitli hediyeler alınıyor.

Çocukluğumda böyle bir günden haberim yoktu. İlk gençliğimde bile o kadar yaygın değildi. Son elli yıldır sosyal hayatımızda. Zaten bizim tarihimizde, geleneğimizde de olmayan bir kutlama. Sebebi basit; kültürümüzde "anne" zaten çok önemli ve değerli. Onun hatırlanması, aranması ve ziyaret edilmesi için özel bir güne ihtiyaç yok. Belki bu yüzden onu yılda bir güne indirgemek bize ters gelmiş olmalı. Bizim için anne aileden ayrı bir kişi değil. Büyük aile kültüründe zaten iç içe yaşamışız. Ayrıca bizde hediyeleşme de sünnettir, karşılıklıdır ve böyle günlerle sınırlı kalmaz.

Yine de çağımız tüketim ekonomisinin köpürttüğü, popüler kültürün yaşattığı; yılbaşı, doğum günü, sevgililer günü, kadınlar günü, babalar günü vs. türünden insanların alışverişe yönlendirildikleri özelleştirilmiş günlerden birisi bu anneler günü. Sıralı olarak kutlanan hediyelişilen günlerden. Artık kimse nereden çıkmış, aslı nedir diye merak etmiyor. Hele hele annelerin sahiplendiği bir konuda aykırı düşünmek boşuna zahmet.

Evvelki zamanların altından üstünden çok sular geçti. O artık kabullenmiş olduğumuz, kendimize uydurduğumuz hediye günlerimizden herhangi biri. En çok da onu çiçekçiler, giysi, zinet ve hediyelik eşya satıcıları gözlüyor. Bu da çok normal, nihayetinde bu vesile biraz para kazanacaklar değil mi? Yanlış anlaşılmasın karşı olduğumdan değil, ben kelimeler gibi böyle şeylerin de aslını, kökenini merak ederim.  Annelere adanan bu özel gün nasıl ortaya çıktı, ne zamandır kutlanıyor biraz araştırdım.

Bu nevi günlerin kaynağı diğerleri gibi batı kültürü. Ama bu günün kökenleri taa antik yunan mitolojisine kadar dayanıyormuş. Meğerse mitolojiye göre pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verilen yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlamış. Antik Romalılar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden beri ana tanrıça Kibele onuruna kutluyorlarmış.

Bir de 1600’lerin İngiltere’sinde “Anneler Pazarı” kutlaması var. “Lent” adı verilen ve Paskalya’nın 40 gün öncesinden başlayan sürecin dördüncü pazarında kutlanılan “Anneler Pazarı” ile bütün İngiliz anneler onurlandırılırmış. O zamanlar yoksul İngilizler’in çoğu, varlıklı ailelerin yanında hizmetçilik yapmakta olduklarından ve çalıştıkları evler çoğunlukla kendi evlerinin çok uzağında kaldığından, işverenlerinin yanında yaşamasına izin verilirmiş. 

İşte bu “Anneler Pazarı”nda o hizmetçilere izin verilir, evlerine gidip günü annelerinin yanında geçirmeleri teşvik edilirmiş. “Anneler Pastası” denilen özel bir pasta da bu kutlamanın olmazsa olmazıymış.

Hristiyanlığın Avrupa’da yaygınlaşmasıyla kutlama biçim değiştirerek “Kilise Ana” gününe dönüşmüş. Kendilerine hayat veren ve kötülüklerden koruyan gücün “Kilise Ana” olduğuna inanıldığından zamanla kilise festivali ile “Anneler Pazarı” kutlamaları birbirine karışmış. Böylece Avrupa'daki insanlar, kiliseyle birlikte annelerine de şükranlarını sunar olmuşlar.

ABD’de ise Anneler Günü ilk defa 1872’de Julia Ward Howe tarafından, barışa adanan bir gün olarak önerilmiş. Bayan Howe her yıl Boston’da Anneler Günü kutlamaları organize etmiş. Derken 1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis adında bir kadın, ulusal bir Anneler Günü için kampanya başlatmış. Bayan Jarvis, West Virginia eyaletinde annesinin bağlı olduğu kiliseyi, annesinin vefatının ikinci yıldönümü olan mayısın ikinci pazarında, Anneler Günü’nü kutlamaya ikna etmiş. Böylece ertesi yıl Anneler Günü, bütün Philadelphia’da kutlanmaya başlamış. 1908 yılında başlatılan bu uygulama 1914 yılında Kongre'nin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişlemiş. İşte bugün bütün dünyaya yayılmış bulunan "Anneler günü" nün hikayesi böyle.

Neyse ne, nihayetinde bizim de kabullendiğimiz bir gün bu. Ben biraz farklı kutlasam ne olur ki? Bugünün ve yarının annelerini Yavuz Bülent BÂKİLER’in üç şiiriyle selâmlıyorum: 

Anam namaza durur günde beş vakit / Bir serinlik duyarız, ondaki büyük huzurdan

Aydınlanır içimiz, odalarımız / Yüzündeki ince, mübarek nurdan...

Beyaz başörtüsüyle savrulur gider sanki / Yakalar büyük sırrı, her yeni ezan sesinde...

Kehribar tespihinde sabır boynunu büker / Şükür, çiçek açar seccadesinde...

Üçleri, Yedileri, Kırkları mı düşünür? / Bir gariplik çöker üzerine her akşam.

Hem ağlar iplik iplik, sessiz sedasız / Hem namaz kılar anam.

Anamın duaları üzerimde olmasa / Yıkılır sırtımı verdiğim duvar.

Kopar, elime gelir uzandığım dal / Kapımı çalmaz bahar...

Ne şikâyet, ne kin, ne şüphe biraz / Sessizliği, yüreğinin niyazındandır...

Elinin bereketi, iffeti, merhameti.../ Kıldığı sonsuzluk namazındandır.

(ANAMIN NAMAZLARI/ Yavuz Bülent BÂKİLER)

Ne güzel hayatı analarla yaşamak / Yürekleri temiz, alınları ak

Duyguları bile haramdan uzak / Sıcak analar bilirim.

Yurdumuzun, yuvamızın orta direği / Dünyadaki varlıkların en mübareği

Elimize diken batsa yüreği, / Yanacak analar bilirim.

Bendedir öksüzlerin çektiği çile / Gözyaşımı oya yaptım mendile.

Ağlasam sesimi yattığı yerden bile, / Duyacak analar bilirim.

(ANALAR BİLİRİM / Yavuz Bülent BÂKİLER)

Bütün odalar sessiz, dualarda adım yok. / Sabrım bir dirhemden az, çilem kırk batmandan çok / Senden sonra tadım yok, Kolum yok, kanadım yok!

Bilmiyorum şimdi kim duyar beni, /Bir çıkmaz yoldayım gel uyar beni.

En yakın dostlarım kırdılar beni / Bas bağrına, sar beni.

Gün değil, ay değil, böyle her sene / Tenha sokaklara savruluşum ne?

Seni arıyorum deli divâne: / -Anne! Anne! Anne!

(SENİ ARIYORUM DELİ DİVÂNE / Yavuz Bülent BÂKİLER)


Bütün annelerimizi kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum. 

Vefat etmiş olanlara da gani gani rahmet olsun inşallah. 

10 Mayıs 2025 Cumartesi

10 Mayıs 2025 Cumartesi 14:00 NE DÜŞÜNÜYORUM?.........................BAHÇE İŞLERİM

BAHÇE İŞLERİM

Uzun yıllar boyu toprakla uğraşmak, fidan ekmek, onları büyütüp yetiştirmek en önde gelen hayallerim arasındaydı. Belki de köy çocuğu olarak doğmamın genlerime işlemiş etkisi vardır. Hep yeşil bir bahçem, renk renk çiçeklerim, zamanı geldiğinde eğilip koparabileceğim mis gibi domateslerim olsun istemiştim. 

Emekliliğimde de olsa Rabbim nasip etti hamdolsun. Daha genç yaşta elim gücüm yeterken olsun isterdim. Ama nankörlük edemem, hayatımın sonbaharında da olsa  işte o hayalim gerçek oldu. Şükründen acizim.

Şimdi çok şükür bir değil iki bahçemiz var. Biri Burhaniye'deki yazlığımızda, diğeri de memleketim Susurluk'ta. Yazlığımız körfezde, kazdağlarına bakan bir sahil yerleşkesi. 1803 dubleks konut var.  Hepsi bahçeli. Geçen yıl doğalgaz da geldi, kışın bile 500 aile yaşamakta. Yazları çok daha kalabalık oluyoruz tabi. Marketler, havuz, çay bahçeleri, cami, iskele, yürüyüş yolları ve spor alanları dahil her şeyimiz var. 

1991'den beri gidiyoruz. Üç nesildir öyle böyle hayatımızda var.  Çocuklarımız orada büyüdü, şimdi sıra torunlarımda. Çalışırken iş yoğunluğundan uzun süreli kalamıyorduk. Çok defa okullar kapanınca önce ailemi gönderiyor, ben ancak hafta sonları yada tatillerde gidebiliyordum. Oradaki bahçemiz evimizin önü ve arkasındaki 40-50 metre karelik küçük bir toprak parçası. Böyle az bir yere bile zaman geldi 10-12 tane meyve fidanı sığdırdım. Bu arada kendiliğinden çıkıp büyüyen "Hüdaverdi" dediğimiz ağaçlarımız da oldu. Bazı yazlar sebze de yetiştirdik. Güllerim, sardunyalarım, yasemin ve melisalarım oldu bol bol. Böylece her yıl şekilden şekile girdi bahçemiz. Diktiğim her fidan bizi kendine bağladı, kesmek zorunda kaldığım her ağaç ise sanki ailemden bir parça gibi üzdü bizi.  

2012'de emekli oldum ama yine de uzun süreli gidip kalamıyoruz. İlk 4-5 yıl Haziranda gidip Ekimde dönebildik. O dönem bahçelerim de renkli ve canlıydı. Ramazanlarda ve iki bayramda da oradaydık. Bu bereketli dönemde hem meyvelerimizden hem ekip yetiştirdiğimiz sebzelerimizden bol bol yedik. 
Son yıllarda su sıkıntısı nedeniyle artık sebze ekemiyoruz. İki yıl önceki deniz kabarması sebebiyle tuzlu su 4 meyve ağacımızı kuruttu. Pandemiydi, torunlardı, altyapı ve üst yapı inşaatları derken bir beş yıl da öyle geçti. Yine de arada bir iki günlüğüne bile olsa Orjan'a gelip mevsime göre bahçeme bakım yapıyor yada yaptırıyorum.  

En son geçen hafta  yine Orjan'daydım. İşimizi gören bahçevan kadın sağolsun arka bahçemizi bellemiş. Her yıl olduğu gibi yine bazı kayıplar var. Geçen yıl hastalandığı için kesmek zorunda kaldığım emektar vişne ağacımızın bu kez çocukları da kurumaya yüz tutmuş sanki. Şeftalimizin yeni sürgünü de aynı akibete uğramış. Pembe güllerden biri ve sardunyalar da kurumuş maalesef. Muhtemelen geçen haftalarda yaşanan don olayı buna neden olmuş olabilir. Zeytinimizde, narımızda, asma üzümümüzde ve limonumuzda sorun yok gibi. Kalan güllerimiz pembesiyle, kırmızısıyla  daha yeni açıyorlar. Begonvilimiz bile bu kışı atlatmış görünüyor. Gidenlere üzüldüm, kalanlara sevindim. Bu haliyle bile arka bahçem oldukça güzel ve haziranda bizi görmeye hazır durumda. 

Bulvara bakan ön bahçemi de çabucak birini bulup temizlettim. Bahar yağmurlarından sonra tabi ki otlanıyorlar. Temizlenip bellenince güzelliği ortaya çıkıverdi. Kapıdaki sarmaşık gülümüz yaşlanmasına rağmen hala kırmızı kırmızı açmaya devam ediyor. Ne yazık ki ön taraftaki yasemin ve melisalar bu kışı atlatamamış. Bir on yıl var ki onların varlığına, kokusuna alışmıştık. Neyse ki çok sevdiğim hanımeli, zambaklarım ve lavanta çiçeğim gayet iyi durumda. Geçen yıl kestiğimiz eriğin ve çok sevdiğimiz elmanın yerine de tohumdan yeni sürgünler çıkmış. Bunlar da "Allahverdi" türünden nasiplerimiz. Büyütürüz inşallah.

Orjan'a zaten 6 aydır üzerinde çalıştığımız ÇALIŞTAY için sadece iki günlüğüne gelmiştim. Pazartesi günü saat 16.30 da yönetimle toplantı yapıp RAPORUMUZU ve EYLEM PLANIMIZI da teslim edince dönme durumu ortaya çıktı. Neticede arka bahçem zaten bakımlıydı ve ön bahçeyi de ben hallettirmiştim. Balıkesir'den beraber geldiğim arkadaşım hadi seni de götüreyim deyince  Orjan'dan aynı günde ayrılmış oldum. Çarşamba günü gelmeyi düşündüğüm Susurluğa daha pazartesi gecesinden ulaşmıştım.

Salı günü sabahı oradaki bahçemin işlerinde hep bana yardımcı olan yaşlı dostumla birlikte çalışmaya başladık. İlk işimiz neredeyse adam boyuna yaklaşmış otları temizlemekti. Çarşamba öğleye kadar otlar temizlenmiş, atıklar da tel çitin kenarlarına yerleştirilmişti. Perşembe günü o belleme yaparken ben de damlama hortumları döşedim. Gün gün bahçem çok daha güzel bir görüntüye kavuşmuştu. İki senelik 12 meyve fidanım dondan fazla zarar görmemişti. Çiçekleri yanmış, kiraz olmayacak. Ama bu sene şeftali ve nektarinden tadımlık yiyebileceğiz inşallah. Ayva da meyve yüklü. Nar, Hünnap, elma ve döngeli de görebiliriz. Zeytinleri  çok merak ediyorum.  Geçen sene  aldığımız ürünü bakalım bu sene alabilecek miyiz?

Dünden bu yana depoya su verdim. Döşediğim damlama sistemini kontrol ettim ve peyderpey suladım. Gerisi sağolsun bana haleflik eden akrabamız İbrahime kalmış. Zaman zaman  gelip sulasın. Yeni ektiğim gülleri kurutmasın. İstiyorlarsa yine geçen seneki gibi sebze de ekebilirler. Yazın geldiğimizde bizim de yüzümüze gülerler. Bahçemizin bakımlı haline evimizin penceresinden bakıp bakıp hamd ediyorum. 3-4 senelik masraf ve emek boşa gitmedi. Olanlardan yedik, yiyeceğiz. Yeniler de her yıl biraz daha serpilip büyüyorlar.  Nisandan Kasıma kadar ürün verecek çeşitlilikte meyvemiz var. 

Bu yıl asma üzümlerimizin arasındaki boş yerlere üç tane de yeni cins üzüm ektim. Birisi kokulu misket üzümü. Diğerleri çekirdeksiz manisa üzümü ile kara parmak üzümü. Zaten 10 tane askıya alınmış asma üzümüm var. Çoğu çekirdekli kara üzüm, sadece iki tanesi beyaz. Geçen sene maşallah o kadar ürün verdiler ki doğrusu şaşırdım kaldım. Doğrusu böyle olursa ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Allah kabul etsin bol bol komşulara, akrabalara dağıttım. Bu sene dondan dolayı daha az ürün alsak da bize yeter. Yetiştirdiklerimizi dalında görmek, uzanıp yemek daha büyük keyif. 

Bu bahçemiz 250 m2. Yıllardır bakılmamış, gürlük olmuş bir yerdi. Zamanında ekilmiş ağaçlar büyümüş, asma sürgünleri her yere dal budak salmış durumdaydı. İçine girip ağaca çıkmış bir asmanın salkım salkım el değmemiş kara üzümlerini gördüğümde buraya aşık olmuştum. O günden bu yana 4 yıldır burayı gönlüme göre bakıyor, ıslah ediyor ve geliştiriyorum. Selma hanımın pek bu işlerde hevesi yok. Ne yazık ki çocuklarımın da öyle. Ama bana da engel olmuyorlar. Ürünleri toplayıp getirdiğimde eşimin de sevindiğini, hoşuna gittiğini gözlerinin ışıltısından anlıyorum.  

Senede iki bazen üç kez kışın geliyorum Susurluğa. Biri ilaçlama için, diğeri budama için bazen de aşı yapmak üzere. Rahmetli annem 2020'de vefat ettiğinden bu yana sadece buradaki evimiz ve bahçemiz için geliyoruz. Eşim de kendi evinin hevesine bazen bana takılıp geliyor. Zaten yazın Orjan'a giderken, Ankara'ya dönerken, ayda bir de yazlıktayken beraber gelip bir hafta bazen on gün kalıyoruz. Benim için büyük yorgunluk ve masraf kapısı. Ancak buradaki işleri isteyerek ve severek yapıyorum.

Gelmeden önce telefon edip Halil İbrahimi ayarlıyorum. O da sağolsun geliyor. 2-3 gün içinde birlikte çalışarak işlerimizi hallediveriyoruz. Ben özellikle belleme gibi ağır işleri yapamıyorum. Aynı yaşta olmasına rağmen bu işleri hep Halil İbrahim hallediyor.  

Neticede bu bahar da Susurluk'taki bahçe işimizi tamamlamış oldum. İnşallah haziranda geldiğimizde önce dut bulacağız. Şeftali ve nektarin de olabilir. Temmuz ayında varsa sebzeler olmuş olur. Domatesin o dalındaki mis gibi kokusuna bayılırım. Salatalık, biber de varsa kebap neymiş, bana domates salatası yeter. Ağustos bu ürünlerin en bol olduğu zaman. Fasulyesi, mısırı, börülcesi de çıkar. Ekilmişse karpuz kavunları da görebiliriz. 

Fakat ağustos ayının en özlediğim mahsulü "kara incir"dir. Çok tatlı bir incirim var. Kazdağlarının dağ incirini aratmıyor. Çok sevmeme rağmen ne yazık ki fazla yiyemiyorum. Ama onu dalında görmek, bir kaç tanesini de olsa koparıp yemek ne büyük nimet bilemezsiniz.

Eylül ayının şampiyonu üzümdür. Armut ve elma dahil her meyve ve sebze boldur ama üzümün yeri bir başka.  Geçen sene anladım ki aynı domates gibi üzümün de fazlasını kış için değerlendirmek gerekiyor. Çocukluğumun geçtiği köyden dostlarım üzüm pekmezi yapıyorlarmış. Bize de teklif ettiler. Geçen sene olmadı ama bu sene düşünebiliriz. Zaten domatesin bol olduğu günlerde hemen her aile menemenlik domates yapar. Biz de yaptık, nasip olursa yine yaparız. 

Ekim ayı geldiğinde bizim Ankara'ya dönüş vaktimiz de gelmiş demektir. Fakat aksine zeytin olsun, nar olsun daha dalındadırlar. Zeytinin toplama zamanı Kasımdır. Nar da ekimin sonunda toplanabilir. Çaresiz iki yıldır vaktinden evvel topluyoruz. Narı kaynatıp suyunu çıkarmaya çalıştım ama henüz tam tatlanmamıştı. Pek istediğimiz gibi olmadı. Ama zeytin pekala iyi sonuç verdi. Hem Orjan'daki ağacımızdan hem de buradaki üç zeytin ağacımızdan yeşil çizik zeytin yaptım. Başlangıçta 3-4 defa suyunu değiştirip öyle kurunca gayet iyi oldu. Aradan kış geçti gelip bakınca renginin, lezzetinin, diriliğinin yerinde olduğunu gördüm. Sabah kahvaltılarımda o var. Yazın da geldiğimizde elimizin emeğini keyifle yiyebileceğiz inşallah. 

Hünnap, döngel yada muşmula daha geç oluyor. Ayva ise tam bir kış meyvesi. Kısaca bahçemizde altı ay boyunca toplanabilecek her türlü meyve var Allaha şükür. Rabbim sağlık ve hayırlı ömür versin yeter ki.  

7 Mayıs 2025 Çarşamba

07 Mayıs 2025 Çarşamba 22:30 ORJAN POSTASI III............................ÇALIŞTAY ÖNERİLERİ (I)

ÇALIŞTAY ÖNERİLERİ (I)

Hatırlanacak olursa ORJAN SİTE YÖNETİMİ ÇALIŞTAYI ile ilgili çalışmalar geçen yılın Kasım ayında başlamıştı. Hazırlık grubunun oluşumu ve üzerinde durulacak soruların belirlenerek katılımcılara dağıtılmasından itibaren altı ay içinde toplam 373 sayfalık bir ÇALIŞTAY RAPORU ortaya çıktı. Süreç nihayet 5 Mayıs 2025 Pazartesi günü Orjan’da yapılan final toplantısı ile de sonuçlandı ve EYLEM PLANI önerimizle birlikte yönetime teslim edilmiş oldu.

ÇALIŞTAY RAPORUMUZUN sonucunda 7 yıllık bir yol haritası öneriliyor. Ayrıca bu süreçte yapılması gereken önemli ve öncelikli işler var. Bunlar:

  1. KONUT YAPMA AMACININ SONLANMASI,
  2. KAT İRTİFAKLI TAPULARIN KAT MÜLKİYETİNE DÖNÜŞMESİ VE FERDİLEŞME-NİN (FERDİ MÜNASEBETE GEÇİŞ) TAMAMLANMASI,
  3. ANASÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İLE 7339 SAYILI KANUNA İNTİBAK VE KOOPBİSE UYUM,
  4. KOOPERATİFİN SONLANMASI İLE İŞLETME VE YÖNETİM KOOPERATİFİNE DÖNÜŞÜMÜN GERÇEKLEŞMESİ,
  5. KONUT YAPI KOOPERATİFLERİNİN SİTE YÖNETİCİLİĞİ YAPAMAYACAĞINA DAİR YASAL SINIRA UYUM GÖSTERME,
  6. SİTE YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİNİN BAŞLATILMASI, ETKİN YÖNETİLMESİ, TAMAMLANMASI VE YÖNETİM PLANI İLE ANASÖZLEŞMEYE DAYALI YASAL UYGULAMA TEMELİNDE İŞLER HALE GETİRİLMESİ,
  7. YÖNETİM PLANINI UYGULAMA, KOMPLE GÜNCELLEME VE TOPLU YAPILARA İLİŞKİN ÖZEL HÜKÜMLERE UYUM SAĞLAMA,
  8. TOPLU YAŞAM GEREKLERİ, ORJAN SİTE KURALLARI OLUŞUMU VE UYGU-LANMASI,
  9. İFRAZ-TEVHİD, DEVİR VE TAKAS DAHİL ORJAN MEVZİ İMAR PLANININ GÜN-CELLENMESİ GEREĞİ,
  10. SİTE YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİNİN YÖNETİLMESİ,
  11. TOPLU YAPI (SİTE) YÖNETİMİNİN İŞLER HALE GELMESİ VE UYGULAMA, 

şeklinde 11 MADDELİK BİR GÜNDEM LİSTESİ oluşturuyor.

 

ÇALIŞTAY RAPORUMUZ belirlemiş olduğu 104 SORUN, 104 HEDEF VE 104 STRATEJİ İLE özet olarak işte bu 11 maddelik son derece ciddi ve önemli gündem için 2025’te başlayıp 2031’de sona erecek 7 YIL SÜRELİ ÜÇ AŞAMALI BİR GEÇİŞ SÜRECİ öneriyor. Bu detayları önümüzdeki günlerde internet üzerinden herkesin okuyabileceği bir platformda paylaşıma açmayı düşünüyorum. Dolayısıyla ÇALIŞTAY RAPORUMUZA ve içeriğine her Orjan’lı kolayca ulaşıp okuyabilecek.

Ancak ÇALIŞTAY RAPORUMUZ, evvela Orjan yönetimine ışık tutması açısından bu hususları içeren bir EYLEM PLANI ekinde sunulmuş bulunuyor. Zira söz konusu öneriler Orjan’ın mevcut gündemlerini ve içinde bulunulan güncel sorunları aşıp geleceğe uzanan bir vizyon oluşturmakta. Öte yandan bu liste pratikte bugüne kadar ötelenmiş ama daha fazla ERTELENMEMESİ GEREKEN STRATEJİK ÖNEMDE ÖNCELİKLİ İŞLERİMİZLE ilgili. Onları özetleyip vurgulayarak da yakın (2025-2027), orta (2027-2029) ve uzun vadede (2029-2301) önümüzü aydınlatıyor.

Bildiğiniz üzere önümüzdeki 29 Haziran 2025 tarihinde seçimli bir Genel Kurul var ve seçilen yönetim kurulu da 2027 Haziranına kadar iki yıl görev yapacak. Bu nedenle ÇALIŞTAY RAPORUMUZDAN alınan özet bilgilerle yeni seçilecek yönetime yararlı olması dileğiyle 2025-2027 dönemini kapsayan İKİ YILLIK KISA VADELİ BİR EYLEM PLANI sunmuş olduk.

Ne var bu eylem planının içinde? Ayrıntıya girmeden şöylece özetleyebilirim:

İlk olarak; 2025 YILI GENEL KURULUNA KADAR YAPILMASI GEREKEN İŞLER listelenmiş:

  1. 2025 Genel kuruluyla birlikte SİTE YÖNETİMİNE GEÇİŞİ başlatmak üzere bir YETKİ KARARI gündem önerisi, 
  2. 2025 Genel Kurulu için FERDİLEŞMENİN TAMAMLANMASINA DAİR bir gündem önerisi, 
  3. Yine 2025 Genel kurul gündemi için ORJAN SUYUNUN İYİLEŞTİRİLMESİ önerisi,  

İkinci olarak; ALINACAK YETKİ KARARLARINA DAYANILARAK 2025 YILI GENEL KURULU İLE 2026 GENEL KURULU ARASINDA YAPILMASI GEREKEN İŞLER:

  1. 2025 yılı yaz aylarında gerek ÇALIŞTAY RAPORU, gerekse başlatılan SİTE YÖNETİMİNE GEÇİŞ, FERDİLEŞMENİN TAMAMLANARAK KOOPERATİFİN SONLANDIRILMASI ile İŞLETME KOOPERATİFİNE DÖNÜŞÜM süreçleri hakkında Orjan ortaklarının bilgilendirilmesine yönelik birden fazla GENİŞ KATILIMLI BİLGİLENDİRME TOPLANTILARI yapılması, 
  2. Yönetim Planının uygulanmaya başlanması ile aynı zamanda KONUT YAPI KOOPERATİFLERİNİN SİTE YÖNETİCİLİĞİ YAPAMAYACAĞINA DAİR YASAL SINIRA DA UYUM sağlanması,
  3. Yönetim planı güncelleme komisyonu kurulması ve Güncelleme çalışmalarının başlatılması,
  4. Geçici Blok temsilcilerinin atanması ve atanan blok yöneticilerinin blok yönetimlerini kurmasına yardımcı olunması,
  5. Orjan suyunun kullanılabilir olması için karar verilen projenin ek ödemeleri ile projeye ilişkin ihale ve satın almaların yapılarak 2026 Genel kuruluna kadar gerçekleştirilmesine çalışılması,
  6. Ferdileşmenin (ferdi münasebete geçişin) tamamlanması,       

FERDİLEŞME meselesi 1163 sayılı yasanın 81.madddesi ile anasözleşmenin 64.maddesinini gereğidir bu nedenle de kooperatif için en önemli ve öncelikli yasal görev durumundadır. Bu nedenle öncelikle yarım subasmanların bitirilmesi için alınmış genel kurul kararlarına istinaden yasal görev ve yetkilerin tavizsiz kullanılarak konutların yapılmasına yönelik her türlü işlem ve tedbirin yerine getirilmesi gerekiyor.

Ayrıca, yılların birikmiş sorunu olan Kat irtifaklı tapuların kat mülkiyetine dönüştürülmesi için öncelikle Belediye ve Tapu müdürlüğünden gerekli bilgilerin alınması ve ortakların bilgilendirilerek yönlendirilmeleri kaçınılamaz bir zorunluluk. Ama bu sürecin ilerlemesinde Belediye, Tapu müdürlüğü ve anlaşmalı Tapu Kadastro mühendislik büroları ile birlikte hareket etmek, onların destek ve işbirliğini almak da şart.

Eylem planının üçüncü adımı 2026 YILI GENEL KURUL GÜNDEMİ VE ALINACAK KARARLARI ile ilgili:

1.  2025 Genel kurulunda alınan yetki kararları çerçevesinde; Yönetim planı güncelleme çalışmalarıyla oluşan I.taslağın, Blok yöneticilerinin atanmasında gelinen noktanın, Orjan suyunun kullanılabilir olması için uygulanan projenin, Subasmanlar konusunun ve Kat irtifaklı tapuların kat mülkiyetine dönüştürülmesi ile ilgili süreçlerde bir yıllık süre sonunda gelinen aşamanın GÜNDEM YAPILARAK 2026 yılı Genel Kuruluna bilgi verilmesi, görüşülüp değerlendirilmesi ve icap eden konularda YETKİNİN BİR YIL DAHA UZATILMASI ile ilgili karar alınması söz konusu olacaktır. 

2.  Orjan’ın sosyal yaşamı için önemli bir ihtiyaç durumundaki KÜLTÜR MERKEZİ YAPIMINA yönelik olarak Genel kurul gündemine bir gündem maddesi konulmalı ve gereken karar alınmalıdır. 

3.  KOOPERATİFLER KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR 7339 sayılı KANUN 21/10/2021 tarihinde yasalaştı. Bu kanunun 3, 4, 15 ve 18.maddeleri “Kooperatif Bilgi Sistemi (KOOPBİS)” ile ilgilidir. Ancak 7339 sayılı kanun KOOPBİS dışında Genel kurullar, yönetim ve denetim kurulları ile Dış denetime ilişkin hükümler de ihtiva etmektedir. Özellikle MADDE 11 ile ciddi önemde bir düzenleme yapılmış ve 1163 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri değiştirilmiş. Bu maddenin anasözleşmemizdeki karşılığı ise 64.madde oluyor. Genel olarak ve özetle bu madde FERDİLEŞME VE KOOPERATİFİN AMACINI GERÇEKLEŞTİREREK SONLANMASIYLA İLGİLİ.

Ayrıca bu değişiklikler son derece ciddi bir UYARI da getiriyor. Çünkü söz konusu madde ile; 1163 sayılı Kanuna eklenen GEÇİCİ MADDE 9 “Kooperatifler ve üst kuruluşları, anasözleşmelerini en geç üç yıl içinde bu Kanun hükümlerine intibak ettirmek zorundadır. Anasözleşmelerini intibak ettirmeyen kooperatif ve üst kuruluşları dağılmış sayılır” hükmünü amir. Bu husus gayet açık ki; kanun 2021’de çıktığına göre süre 2024’de dolmuş olup uzatmalarla birlikte en son 2026 GK’da anasözleşme değişikliği ile istenen uyumun gerçekleşmesi kaçınılmaz.

Bu nedenle 2025 te de devam eden KOOPBİS’e uyum çalışmaları 2025 genel kurulunda, olmazsa 2026’ya kadar tamamlanarak KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ DİĞER HUSUSLARLA BİRLİKTE en geç Haziran 2026 GK için hazırlanacak anasözleşme değişikliğinin gündeme getirilmesi ve onaylanması gerekiyor.

ÇALIŞTAY HAZIRLIK GRUBU olarak bizler bugün verdiğimiz sözü tutmuş, ekli ÇALIŞTAY RAPORUMUZU ve EYLEM PLANI ÖNERİMİZİ yönetime teslim etmiş bulunuyoruz. Böylece üstlendiğimiz emaneti yönetimimizin emin ellerine tevdi etmiş olduk. Biz görevimizi altı ay gibi bir sürede tamamladık ama Orjan için süreç devam ediyor. Üstelik pek çok ertelenmiş/ötelenmiş iş de bizleri bekliyor. Adeta yeni bir dönemin eşiğine, adeta bir yol ayrımının başına gelmiş bulunuyoruz.

Şayet “Geleceği inşa etmek bugünden başlar” diyerek bu işleri gündeme alıp müşterek sorumluluk ve mutlak bir koordinasyon içinde daha fazla gecikmeden halledebilirsek hep birlikte ve kendi çabamızla GELECEĞİMİZİ OLUŞTURMUŞ OLACAĞIZ. Umarız bütün bu işler 60 yıllık sürenin bittiği 2038’e kalmaz, panik yaşamadan, karmakarışık olmadan vakitlice başlanıp bitirilir. 2027 yazından itibaren Orjanda SİTE YÖNETİMİNİN faaliyet yıllarını sağlıkla görmüş ve yaşamış oluruz.

Aksi halde 2025’te başlayıp ancak 7 yılda ve 2031’e kadar sorunsuz olarak bitirebileceğimiz bir süreci 2038’in önüne yığmış, kendimizi zora sokmuş oluruz. Umarım aklıselim galip gelir ve ertelene ötelene birikmiş sorunlarımızı emrivaki bir yasal düzenleme yada bir mahkeme kararı gelmeden halledebiliriz. Aklın yolu da bu değil midir?

1 Mayıs 2025 Perşembe

01 Mayıs 2025 Perşembe 11.30 NE DÜŞÜNÜYORUM?........................OĞUZHAN

OĞUZHAN

Doğum günün kutlu olsun oğlum.

Rabbim bahtını ömrünü açık etsin. Eşinle, doğacak yavrunuzla sağlıklı mesut olun. Eviniz bereketle dolsun, her türlü kazadan beladan şerden uzak olun inşallah.


1 Mayıs 1995

Oğuzhan 30 Nisanı 1 Mayıs bağlayan gece 00.30'da Adapazarı Devlet hastanesinde doğdu.

O gün ve izleyen günler evimizde


Oğuzhan'ın kundaktaki ilk günleri ve 

Banyo keyfi




1995 yılı yazında 
bebek Oğuzhanla Orjan'dayız.






Yilmaz Yalcıno

Bugün ve yarın Üniversiteye Giriş Sınavları var. Herkesin evladına ve sevgili oğlumuz Oğuzhan'a başarılar diliyorum. Allah muvaffak etsin... 

Bir şiir:r

Yilmaz Yalcın
Yüreğimin sesi-I- albümü.

1 Mayıs 2015


Yalnız bir ağaç gördüm; Ulu haşmetli,
Eteğinde bir fidan, pek te küçük, sevimli.
Ana gibi açmış kanatlarını, sarmış yavrusunu,
O ise daha tazecik, bilmez, eğrisini doğrusunu.

Ey genç fidan ! Bugün;
Sinmişsin gövdesine, gün görmüş o yaşlı ağacın,
Masumsun, ne derdin ne tasan, yok ki bir sancın.
Güvenli limandasın, çıksa fırtına sana ne gam,
Hafifçe salınıp bakıyorsun, yağsa da kar boran.
Bir gün kesilecek, yıkılacak belki, dayandığın duvarlar,
Taze bedenin serpilip büyüyecek ve doğacak yeni canlar.
Sen de yalnız kalacaksın; ana gibi yar, baba gibi ulu çınar,
Oğulsa yeni dünya, işte böyledir devran, döner yarına uzar.

1918 yılı


Yilmaz Yalcın


Bu yıl yoğundu ama bizi mutlu etti. Torunumuz Ece Mercan doğdu, Yağız torunumuz okula Nazlı'mız liseye başladı. Galatasaray şampiyon ve Oğuzhan'ımız da ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi bölümünden mezun oldu.

Hamd ediyoruz. Rabbim bahtlarını ve yollarını açık etsin. 

2018 yılı ve bir ayrılık şiiri 


Ankara/27 Eylül 2018 Perşembe 19:00


SELAMETLE GİT OĞLUM…

Biliyorum ayaklandın

Hazır çünkü kanatların

Bir gün pırrrr..gitmeye

Belliydi, illa uçacaktın

Bulutlar üstündeydin

İnip yürümekti dileğin

Eşikteki yolcu gibi

Kabarmıştı yüreğin




Yuvadan kalkan kuşlar

Selametle uçarlar

Rızkı veren Allahtır

Er geç yuva yaparlar

 Yolun açık olsun kuzum

Rabbim seninle olsun

Bahtının çağrısına

Selametle git oğlum

 


Yilmaz Yalcın
Kitaplarım albümü

1 Mayıs 2019


İkinci kitabım bir şiir kitabı. O da canım oğlum Oğuzhan'a adandı.





Kitabımın ilk şiiri yine Oğuzhan'a


CANIM EVLÂDIM

Yolun, bahtın hep ık olsun

Gönlün, kalbin mutlu olsun

Elin, yuvan bereketle dolsun

Canım Evlâdım

Sen, ikinci baharın müjdecisi

Sancılı günlerin minik tesellisi

ğsümde uyutup büyüttüğüm

Canım Evlâdım

Yüzünü asık görsem yerindiğim

Derdini büyütüp dertlendiğim

Her yanlışı kendimden bildiğim

Canım Evlâdım

Eğrilmesin yolun, bükülmesin belin

Saçının teline ağyar değmesin

Rabbim esirgesin, hakta eylesin

Canım Evlâdım

Sen göz aydınlığımız, neşesiydin evin

Gözümüzdeki yaş, gönlümüzün yası idin

iki cihanda ak olasın; dilimizde duasın

Canım Evlâdım


-----

Ankara/ 19 Mart 2019 Salı 12:00

Yilmaz Yalcın

Düğünümüzü yaptık. Son mürüvvetimizi de gördük. Allaha hamd olsun. Rabbim bahtlarını açık etsin, iki cihan saadeti versin evlatlarımıza.