NEDEN OLMASIN?
Değişim rüzgârları bizi rahat bırakmıyor,
bırakmayacak. Elbette ki Orjan'da pek çok iyi gelişme var. Yeni yönetim taze
bir heyecanla işine sarılmış vaziyette. "Ne olacak şimdi?" dediğimiz
kaos hali sona erdi. Onlara güveniyor ve başarı diliyoruz. Geçtiğimiz üç
senenin hesabı kapatılıyor, kalıntıları da süratle gideriliyor. Önce
kanalizasyon, sonra yağmur suyu kanalları yapıldı. Ardından doğalgaz işi geldi.
Doğal olarak da bozulan üst yapının yeniden yapılması gerekiyordu. Sonunda
hepsi yapıldı, bitti. Bu büyük bir başarı.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu peş peşe gelen alt ve
üst yapı projeleri bize göre oldukça ağır ve sorunlu işlerdi. Bu arada bir de
sel felaketi yaşadık. Yollarımız ve kaldırımlarımız yapılırken yılların
getirdiği ağaç ve yeşilliklerin de sökülüp atıldığını gördük. Her biri bir
evlat gibi yüreğimizi yaktı. Arkaya baktığımızda Orjanın bu üç sene zarfında
büyük sıkıntılar yaşadığını, birçok olumsuzluğa sabırla katlandığını hatırlıyoruz.
Şimdi umut zamanı. Hepimiz çok daha güzel bir Orjan umuyor ve
bekliyoruz. Tabi orada huzur içinde, birlik ve dirlik içinde yaşayabilmeyi.
Ama hayat ne yazık ki bu kadar romantik değil.
Başımızı biraz yukarı kaldırıp önümüze baktığımızda gelecek için kaygılanacak
pek çok kötü işaret olduğunu da görebilmek mümkün. Yeni yapılan alt ve üst
yapıları nasıl koruyacağız, ortaya çıkacak bakım, onarım, işletme ve yenileme
sorunları nasıl göğüslenecek? Orjanda huzurlu bir ortam nasıl sağlanacak?
Sosyal yaşam nasıl renklenecek? Toplu yaşam kuralları nasıl hayata geçirilecek?
Komşuluk hukukumuz ne hale gelecek? Orjanlılık aidiyetimiz bugünden yarına
nasıl şekillenecek? İyi yönetilecek miyiz? Güven sorunumuzu giderecek mi,
arttıracak mı önümüzdeki günler?
Evet, Orjanın deli esen rüzgârları meşhurdur. Zaman
içinde değişim rüzgârları da hiç eksilmiyor. Mesela, kooperatifimizin ömrünün
üçüncü 20 yıl için suni olarak uzatılması önümüzde çok büyük bir sorun.
Neticede yıllar geçiyor. İşte 7 yıl çarçabuk geçti bile. Hem de 634 sayılı
yasanın zorunlu kıldığı site yönetimine geçme gibi, 1163
sayılı kooperatifler yasasının amaç olarak öngördüğü ferdileşmeyi
tamamlamak gibi önemli konularda ele avuca sığar hiçbir şey yapmadan.
Bu arada birdenbire karşımıza KOOPBİS sistemi
denilen teknolojik değişime uyum gösterme sorunu çıktı. 2021 yılında
gerçekleşen bu kanun değişikliğinden bu yana üç yıl geçti. Şimdi uzatmaları
yaşıyoruz. Ama neredeyse ciddi bir ilerleme sağlamadan. Bunu kooperatifin hala
ortaklardan nüfus bilgilerini istemesinden anlıyoruz. Halbuki ortaklar
listesinin dijital ortama alınması bu işin sadece başlangıcı. Kanun bu
değişikliğe uyum sağlamayan kooperatiflerin fesh olmuş sayılacağını amir. İşin
ciddiyetini anlayabiliyor musunuz?
Hadi diyelim bu sorunu da aştık. Dijital ortamda genel
kurula katılma ve oy verme işleminin bizim gibi bir kooperatif için ne büyük
bir değişim olacağını düşünmek bile zor. İşte böyle bir rüzgârdan öbürüne
devrile devrile günler, yıllar geçiyor. Birdenbire 2038 de gelip çatacak. Hala
yapılmamış üç beş su basmanı bahane edip süreyi bir 20 yıl daha uzatmanın
peşine mi düşeceğiz? Bakanlık bu ipe un serme alışkanlığımıza bu defa kanar mı
dersiniz? O zaman ne yapacağız? Neden hep yumurta kapıya gelince işin
vahametini anlıyoruz? Önceden hazırlıklı olmak aklın yolu değil mi?
Farkında mısınız Orjan için artık "kooperatif" diyenimiz
çok az. Çoğunluk “site” demeyi doğal bir refleksle yapıyor.
Ama bu arada talepler de kooperatif amaçlarını aşmış vaziyette. Sosyal sportif
faaliyetlerden temizliğe, çevre düzenlemesinden güvenliğe, yabancılardan
duyulan rahatsızlıktan trafik sorununa, sokak hayvanları meselesinden toplu
yaşam kurallarına, iletişim sorunlarından işletmelerdeki fiyatlara kadar ortada
tartışılıp duran pek çok konu var. Geçtiğimiz üç yılda gerçekleşen alt ve üst
yapı yatırımlarından sonra bu taleplerin çok daha yoğun bir şekilde üstümüze
geleceğinden emin olabiliriz. Bir şeyleri yanlış yaptığımız belli ama,
hala çözüme gidecek radikal adımları atmaktan ürküyoruz. Bu arada zaman
geçiyor, görmek bilmek istemediğimiz ötelenip duran o devasa sorunların
maliyeti daha da büyüyor.
Genellikle bugünle o kadar meşgulüz ki geleceği
düşünmeyi hep ıskalarız. Bazen de günün sorunlarından uzaklaşmak için geçmişe
sığınırız, nostalji ararız. Bu arada ötelediğimiz sorunlar büyüdükçe
büyür. Hâlbuki bugün geçmiş olmadan var olmaz. Gelecek de bugünden
yarına ince ince dokunan bir olgudur. Ne geçmişe takılıp bu günü, ne de bugüne
fazla dalıp yarını ihmal edemeyiz. Hepsi yerli yerince ve kararıncadır. Hayatın
oluşum sarmalı geçmişten gelip, bugünü yaşayarak geleceği şekillendirir.
Bu insan hayatında olduğu kadar kurumlar, şehirler
hatta devletler için de böyledir. Bir işe kalkıştığımızda bugünün şartlarında;
ne, niçin, nasıl ve nerede yapacağımızı düşünürüz. En iyisini amaçlar ve
tamamlarız. Ancak genellikle yaptığımız işlerin gelecekteki halini göz
ardı edebiliyoruz. Oysa zaman çok çabuk geçiyor, kısa zamanda pek çok
şey değişiyor ve şartlar farklılaşıyor. O gün geldiğinde bir de bakıyoruz ki
yaptıklarımızın bir anlamı kalmamış. Unutmamamız gereken şey şu: “Gelecek
biz ona hazır olmasak da kendi günceli ve dayatmalarıyla bir gün karşımıza
dikiliverecek”.
O yüzden “Ne durumdayız, sorunlarımız nedir,
ne yapmalıyız?” kadar “Nereye ulaşmak istiyoruz?” sorusu
da hayati önemde. Bu tür bir bakış açısı geleceğin neye benzeyeceği üzerine
düşünmeyi gerektiriyor. Böylelikle geçmişten gelen ve bu gün için
güncellediğimiz temel görevimiz kadar nereye doğru gitmekte olduğumuzu da
dikkate almış oluyoruz. Bugünden hareketle gelecekteki “temel görev’imizi algılayabiliyoruz. Yarınımızın neye
benzeyeceğini tasvir eden bir vizyonumuz olmadan arzu ettiğimiz herhangi bir
geleceğe yürüyemeyiz.
Ne zaman acaba rotamızı doğru istikamete yöneltip,
belli bir vizyon için gerekli stratejik adımları atıp normale gireceğiz?
Yıllara yayılmış bir türlü bitmek bilmeyen ferdileşme amacımızı ne
zaman sonlandırabileceğiz? Site yönetimi için belki 15 yıldır
atamadığımız, sürekli geciktirdiğimiz adımları hangi yıl hangi genel kuruldan
itibaren atabileceğiz? Halbuki bugün karar alsak bile, bir yandan yeni site
yönetim sisteminin hayata geçirilmesi, öbür yandan kooperatifin işletme
kooperatifine dönüşerek görevini tamamlaması nereden bakarsanız bakın en az 5
yıl alır.
Her adımın bir bedeli olur, ancak korkunun ecele
faydası yok. Olması gerekenin bir an evvel olması en doğrusu değil mi? Çünkü
tek derdimiz de bu değil. Sitemiz artık 45 yaşında. Kanalizasyonumuz yenilendi,
doğalgazımız geldi, yollarımız kaldırımlarımız yapıldı, peyzaj işleri de
nihayetinde tamamlanır. Ancak su sistemimizin ne olacağı belli değil,
son yıllarda onun da tadı kaçtı. Hiçbir aile artık onu içme suyu
olarak kullanmıyor. Kullanım suyu olarak bile zaman zaman yetersiz kalıyor ve
ekstra sorunlara yol açıyor. Altımızda neler oluyor uzmanların konusu ama sanki
orada da yolun sonuna geldik gibi. Bu yıl kuraklığın da etkisiyle belki daha
fazla hissedeceğiz kıymetini. Daha ne kadar idare eder onu da bilemiyorum.
Plan dışına çıkılarak kırk yamalı hale gelen evlerimiz,
bahçelerimiz sorun olmaya başladı. Evlerimiz maalesef sulu bir zemin üzerine
dolgu toprakla inşa edildi. Önemli bir kısmında rutubet var. Demirlerde, demir
su borularında ve elektrik tesisatlarında çürümeler var. Su, doğalgaz,
kanalizasyon bağlantıları dahil evlerimizin alt yapısı ciddi şekilde elden
geçirilmeyi bekliyor. Geciken her iş bizi daha masraf ödemek
mecburiyetinde bırakacak.
Gelecek için düşünülmesi gereken bir mesele de doğal
felaketler. Geçtiğimiz yıl yaşanan deniz taşması Orjana oldukça fazla zarar
verdi. Tedbir gerekiyor. Dahası, evlerimiz birbirine bitişik vaziyette. Allah
göstermesin bir yangın halinde sonuç ne olur? Kaldı ki deprem kuşağı
üzerindeyiz. Meydana gelebilecek 7 üzeri bir depremin vereceği zararı düşünmek
bile istemiyorum.
Amacım insanları korkutmak değil. Rahatsız
edici şeyler söylüyorum farkındayım. Ancak geleceği de görebilmemiz gerekiyor.
Popülist söylemler hoştur ama bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Önümüzde
zamanın dayattığı önemli kararlar, büyük işler var. Kaçınılmaz işleri ertelemek
geleceğimizi boğmak demek. Site yönetimine geçmeyi başarmamız gerekiyor. Kolay
olmayacaktır biliyorum ama o zaman Büyük şehir, belediye ve genel olarak kamu
idaresi ile birlikte hareket etmek çok daha mümkün.
İnanın bana zor günlerin arefesindeyiz. Ancak şahsi
inancım şu ki, Orjan bu güne kadar çok şeyi başardı. Bunları da yapabiliriz.
Önce geleceğe dair bir öngörümüz ve vizyonumuz olmalı. Ona inanırsak
başarabiliriz. Neden olmasın?
Önümüzdeki haftaya kadar sağlık ve esenlikle kalın.
Orjan postası III devam edecek.