8 Ekim 2024 Salı

08 Ekim 2024 Salı 19:00 ORJAN POSTASI III......................................ORJAN SİTESİ YÖNETİM PLANI

ORJAN SİTESİ YÖNETİM PLANI

45 yıldır Orjan kooperatifi yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Bu süre zarfında “Kooperatif, 1163 sayılı kanun, Ana sözleşme, Ortak, Genel Kurul ve Yönetim Kurulu” kavramlarıyla tanımlandık ve iş gördük. Bu süre belki 5-6 yıl daha sürebilir. Neticede öyle ya da böyle 2038’de bitecek 3.ncü 20 yıllık süre içindeyiz. Eninde sonunda SİTE YÖNETİMİNE geçmiş olacağız. Bu sebeple artık elimizin altındaki YÖNETİM PLANINA bakmaya ve anlamaya çalışmalıyız.

Çünkü karşımızda “634 sayılı kanun, Yönetim Planı, Ana gayrimenkul, bağımsız bölümler, kat maliki, Kat Malikleri Kurulu, Yönetici ve Yönetim Kurulu” kavramları var. Elbette iki farklı dünya ve iki farklı düzenlemeden bahsediyoruz. Bir mecburi istikamet üstündeyiz ama yine de bilmek, anlamak gerekiyor. Geçiş bu geceden sabaha, bugünden yarına, hiçbir emek sarf etmeden olmayacak.

Yönetim planının 34, 35, 36 ve 37.nci maddeleri herhangi bir başlığı olmamasına karşılık GENEL HÜKÜMLER içeriyor. Bunlardan 36.ncı madde çok genel bir kaide. Yönetim planında bulunmayan veya yazılmayan hususlarda 634 sayılı kanun hükümleri geçerli:

Madde-36) İş bu yönetim planında bulunmayan veya yazılmayan hususlar kat mülkiyeti kanununda belirtilen hükümlere uyulur.

Bir alt madde yönetim planının bu şekliyle 25.03.1985 tarihinde düzenlendiğini gösteriyor. Doğal olarak aradan geçen 39 sene zaten güncellenmesini yani yeni baştan yazılmasını gerektiriyor. Ama paniklemeye de lüzum yok. Çünkü bu aradaki yıllarda değişikliklere uğramış 634 sayılı ana kanun zaten herhangi bir boşluk bırakmıyor.

Yönetim planının son maddeleri birer beyan ve “TAAHHÜTNAME” niteliğinde:

Madde-37) 25.03.1985 Tarihinde düzenlenen iş bu yönetim planının metin ve muhtevası yazılı taşınmaz malın bütün maddeleri ile okunarak arzularına uygunluğunu imzalarıyla kabul ve beyan ederler.

Madde-38) …….. Kooperatifimizin genel kurullarında alınacak bütün kararlara uyacağımı ve bu kararların yükleyeceği bütün vecibeleri yerine getireceğime mülkiyetimin devri halinde kooperatif yönetim kurulunun muafakatını alacağımı şartsız taahhüt ederim.

Özellikle maddenin son cümlesi oldukça önemli ve bir kez daha vurgulanmış. Ortaklar bu yönetim planıyla, kooperatif genel kurullarında alınacak bütün kararlara uyacaklarını ve bu kararların yükleyeceği bütün vecibeleri yerine getireceklerini ve mülkiyetin devri halinde de kooperatif yönetim kurulunun muvafakatını alacaklarını şartsız taahhüt etmiş oluyorlar.

Son olarak hatırda kalması için şu 6 temel sonucu paylaşarak yazımızı bitirelim:

1.  Yönetim planı [1] 25.03.1985 tarihinde yani neredeyse 37 yıl önce düzenlenerek Tapu kayıtlarında -Balıkesir İli Burhaniye İlçesi Çoruk Köyü Çiftlik mevkiinde tapunun 1303 parselde kayıtlı 499176 m2 yüz ölçümündeki arsa üzerinde yaygın stil 1803 bağımsız bölümlerden ibaret OR-JAN Turizm ve Yapı kooperatifi adlı ana gayrimenkul- kat mülkiyeti kütüğünün (Beyanlar) hanesinde gösterilmiş ve kat mülkiyetinin kuruluş belgeleri arasında bu güne kadar saklanmış.

2.  Yönetim planı SİTENİN yönetim tarzını, kullanma maksat ve şekli ile yönetime ait diğer hususları düzenleyen, bütün yönetici, denetici ve kat maliklerini bağlayan bir ana sözleşme hükmünde. Yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde ise, 634 sayılı kanun [2]ve genel hükümlere göre hareket ediliyor.

3.  Bu güne kadar uygulama imkânı bulamayan Yönetim Planı geçen 37 sene zarfında bir güncelleme zorunluluğu ile de karşı karşıya. Bunu da elbet teşekkül edecek ilk kat malikleri kurulu yapacak. Bunun için de bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şart.

4.  Yönetim planı ile getirilen kural ve yasaklara tüm kat malikleri uymak zorunluluğunda. Ayrıca bütün kat malikleri ile onların varisleri veya o bağımsız bölümü sonradan iktisap edenler yahut o bağımsız bölümde kiracı veya başka nedenlerle oturanlar veya faydalananlar ile yönetici ve denetçiler kat malikleri kurulu kararlarına da uymakla yükümlüler.

5.  Yönetim planı kooperatif arşivinde yıllardır muhafaza edilen önemli bir belge. Tapuya da tescil edilmiş bu kıymetli evrak aynı zamanda gelecekte uygulanacağı günü bekliyor. Gerekli adımlar atılmadığı için “KOOPERATİF ORTAKLIĞINDAN” ferdi mülkiyet sahibi “KAT MALİKLERİ” aşamasına geçememişiz. Doğal olarak da yönetim planının içerdiği “yöneticilik/Yönetim kurulu” ve de “kat malikleri kurulu” teşekkül etmemiş. Nihayetinde elbet bir gün kooperatif işlevini yitirip dağılacak. Ama Orjan bu YÖNETİM PLANI VE SİTE YÖNETİMİ yapılanması ile yoluna devam edecek.

6.  Tapular alınırken her birimizce de imzalanan bu belge Orjan’ın geleceği. Bir tercih değil, kaçınılmaz yasal bir zorunluluk. “NE GETİRİR NE GÖTÜRÜR?” sorusu boşuna zahmet. Odaklanılması gereken konu site yönetimine geçiş süreci.

Geçiş süreci kolay olmayacak elbet. Önceden epey ciddi bir hazırlık yapmak gerek. Fakat geçişi ertelediğimiz, süre uzatıldı bahanesiyle oyalandığımız her sene yükümüzü daha da arttırıyor. İşte YAPILMAMASI GEREKEN ŞEY DE BU!

Önümüzdeki haftaya kadar sağlık ve esenlikle kalın. Orjan postası III devam edecek.

6 Ekim 2024 Pazar

07 Ekim 2024 Pazartesi 08:00 NE DÜŞÜNÜYORUM..............................DEĞİŞEN BİRŞEY YOK

 

DEĞİŞEN BİRŞEY YOK

Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi "Kolomb Günü"dür. Şenliklerle, şölenlerle kutlanır..Tıpkı bizim "İstanbul’u Fetih Günü" gibi..

Peki kutlanan ne?..

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb’un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..

Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..Yüzerek selamladılar..Mısır, patates ikram ettiler..Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..İşte o altınlar sonları oldu..

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..

"Bu insanlar o kadar yumuşak başlı, barışsever ki, yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerinizin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar; gerçi çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer"

Seyir defterine de şunları eklemişti.

"Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok… Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar." Bir de not düşüyordu. "Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım"

Ardından katliam başladı..Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı..Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..Kadınlara tecavüz ettiler..Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.

Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..Ardından akın akın geldiler..Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..Katliamlara papazlar da katıldı..Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..

Kolomb Amerika’ya vardığında dünya nüfusunun 5’te biri kızılerili idi..Sayıları 70 milyonu geçiyordu..1492’den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

"İspanyollar istilacılar her geçen gün daha kibirli oluyordu..Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı..İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu.. birgün ikisi de birer papağan taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk olsun diye çocukların kafasını kestiler. Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı… Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu… bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum." Las Casas

"Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi" "Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop

"Kızılderilileri yakıyorduk..Onları böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer tatlı bir fedakârlık gibiydi..Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer bahşeden Tanrı’ya şükranlarımızı sunarız." Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

"Kızılderililerin hamal olarak kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane öldürüyordu. 4 Kızılderili’ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu. Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililer’e taşıtan birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız hayvanları öldürmekte birdi. " Cieaze de Leo

"Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu." Papaz Motolinia

"Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm. Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar." Bartolome de Las Casas

"Askerler pek çok Kızılderili’yi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı..Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu." David de Vries

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir..Çünkü beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir..Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

Kolomb’tan bu güne 524 yıl geçti..524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi..Bir kültür yok edildi..Beyaz adamın bu eğlencesi(!), kızılderililerin sonu oldu..

http://www.ozelburoistihbarat.com/.../soykirimlar...