Susurluk İçin Bir
Stratejik Plan Önerisi
Yıllardır
‘sıla’mdan uzakta yaşıyorum. Yatılı okul, üniversite, gurbette memuriyet
ve nihayet emeklilik dönemim doğduğum yerden uzaklarda geçiyor.
Elbette
sıla-i rahim sebebiyle alâkam hiç kesilmedi. Her geçen yıl benden büyük
akrabalarım giderek azalsa da köklerimin orada olduğunu biliyorum.
Akranlarımın
çoğu hayat mücadelesi nedeniyle benim gibi gurbetteler. Yeni gençleri ise
neredeyse hiç tanımıyorum. Bu yüzden gittiğimde kendimi yalnız ve yabancı
hissetsem de nihayetinde oraya ait olduğumun farkındayım. Bu yüzden
“Nerelisin?” diye soranlara “Susurlukluyum” demeye devam ediyorum. Orada
olmasam da kalbim Susurluk’la beraber.
Bu
kitap memleketim Susurluk'la ilgili. 2020 yılı başından bu yana yaklaşık olarak
2,5 yıl boyunca "Susurluk için ne yapılabilir?" sorusuna
cevap olmak üzere yazılar yazdım. Amacım 'en az beş yıllık
orta vadeli, Bölgesel bir alt plân' yapılmasını sağlamaktı.
Politik bir hedefim asla olmadı. Geleceğe uzanan yolu tanımak, aydınlatmak ve
Susurluğu buna hazırlamak lazım diye düşünmüştüm. Amacım bu çalışmayı
sonuçlandırıp çocukluğumun şehrinin geleceğine katkı sunmak, kendimce ona olan
vefa borcumu ödemekti.
Elbette
bu çalışma önerimiz olan STRATEJİK PLAN’ın kendisi olmayacaktı. Onu
bizzat Susurluk yapacak. Ama bu yazılarla ona giden yolu gösterecek; aynı
zamanda eğiterek anlamayı, benimsemeyi, inanmayı, destek ve katkı vermeyi
kolaylaştırmaya çalışacaktım. Kişisel olarak Susurluk'ta birlikte yürünebilecek
bir zemin var mı yok mu merak ediyordum elbette. Fark şu ki: olmasa da Allahın
izni ve yardımıyla yazacaklarımı bitirmeden vazgeçmeyecektim.
Bu
çalışma süreci aynı zamanda Corona salgınıyla geçti. Öyle ki “Susurluk
için bir stratejik plan önerisi” çalışması corona günleri içinde
pişti denilebilir. Kuşkusuz iki konu birbirinden çok farklı, ancak hayat da
böyle bir şey değil mi? Yaşadıklarımız illa ki birbirine uyumlu denk şeyler
olmuyor. Salgın süreci genelde acı, korku, tedirginlik ve belirsizliklerle
sürüyordu. Böyle bir ortamda Susurluk’la ilgili yazdıklarımız daha çok bir
'umut yolculuğu' na dönüşmüş oldu.
Zira
Susurluğun sahip olduğu 'Güçlü' yönlerin daha da gelişmesi,
"zayıf" taraflarınsa en azından (0) noktasına getirilerek, sonra da
güçlüye doğru evrilmesi lazımdı. Ayrıca mevcut ve gelecek fırsatlarının
değerlendirilmesi, tehditlerden sakınılması gerekiyordu. Bunun için de
stratejik nitelikte adımlar atılmalıydı.
Stratejik
plan yönteminin ilk, yani 'Neredeyiz?' aşamasında. Susurluklu
bazı değerli dost ve arkadaşlarımı yazılarımdan ve görüşlerimden haberdar
etmek, destek ve katkılarını almak üzere eş zamanlı olarak bir WhatsApp grubu
kurmuştum. Grup üyeleri elbetteki değişik siyasi görüşlere sahip insanlardı.
Çıktığım yolda acaba yol arkadaşı bulabilir miydim? Bu arayışla “Susurluk için
ne yapılabilir?” sorusu üzerinde düşünmeye ve Stratejik Plan önerimizi
şekillendirmeye başladık.
Bu
öneri sadece benim aklım, fikrim ve görüşüm olmayacaktı elbette. Zaten pek çoğu
akademik yayınlarda ya da internet ortamında yer alan kurumsal bilgi ve
belgelerden yararlanılmış şeylerdi. Bazıları da Whatsapp grubumuzdan, az bir
kısmı da özelden gelen katkılarla gelişti. Kuşkusuz benim de bu alanda bilgim,
uzmanlığım, tecrübem, görüş ve değerlendirmelerim vardı. Böylece bir yıl kadar
tümünün belli bir akış ve üslup içinde editörlüğünü üstlenmiş oldum.
Önerilen
stratejik plan; mevcut durum, misyon ve temel ilkelerden hareketle geleceğe
dair bir vizyon oluşturulması, bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı
mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmesi, ölçülebilir kriterler
geliştirerek performansın izleme ve değerlendirilmesi yöntemine dayanıyor. Bu
tarz bir yönetim yaklaşımı, öncelikle; “Neredeyiz?, Nereye
ulaşmak istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı
nasıl değerlendiririz?” şeklinde ifade edilebilecek dört temel
soruya cevap aranarak işe başlıyor. Sonuçta bir stratejik plân ortaya
konulmasıyla da olgunlaşıp sonuçlanıyor.
Bunlar
Susurluğun geleceği olan gençler ve önderleri tarafından sahiplenilmesi gereken
adımlar. Bunun için de kesinlikle katılımcı ve esnek bir yönetim yaklaşımına
ihtiyaç var. Bu yaklaşıma kısaca ‘STRATEJİK YÖNETİM’ diyoruz.
Bu hem yönetim bilimi hem de 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanununa
uygun bir teknik. Bu yaklaşım, planların katılımcı bir yöntem ve süreç yönetimi
ile yapılmasını, paydaşlığın önemsenmesini, farklı fikirlerin zenginliğinden
yararlanılmasını, çözümcülüğü ve geleceğe odaklanmayı teşvik ediyor. Güncelle
değil, gelecekle ilgili bir yol haritası olarak şekilleniyor. Böyle olunca da
bu amaç için birlikte olanların 'adanmış yol arkadaşlığı' çok değerli.
Tüm
yol arkadaşlarımın fikir ve katkılarından az çok istifade ettim. Öte yandan
elinden bir şey gelmediğini, konuya ehil olmadığını düşünerek en azından dua
edenlere de müteşekkirim. Sonuna kadar devam etmese de yazım sürecinde onlarla
yol arkadaşlığı etmek güzeldi. Hepsinin Susurluk için iyi ve olumlu birer örnek
olduklarını düşünüyorum.
Bazıları "Seni
bu çalışmadan dolayı şu an ilçemizde söz sahibi, seçilmiş ya da atanmış olan
idarecilerden kaç kişi arayıp ta teşekkür etti, yada katkı sağladı?" diye
soruyor. Tabi ki "teşekkür" edenler, "çok iyi gidiyor" ya
da "bize ne düşerse" diyenler oldu, olmadı değil. Ancak iş sadece
teşekkür etmekle bitmiyor ki. Aktif katkı vermeleridir esas olan. Bizim
yolculuğumuzdan, çalışmamızdan hiç haberi olmamış pek çok değerli insan var bu
Susurluk'ta.
Tabi
ki yazılanları okuyanlardan fikirlerini paylaşmalarını bekledim. Bize göre
doğru olan şeyler kimilerine yanlış gelebilirdi. Onlara göre olumsuz olan
noktalar yeri geldikçe bize hatırlatılabilirdi. Böylece bizde ortaya
koyduklarımızın yanlış/doğru mukayesesini yapabilirdik. Ama olmadı. Ya
sustular, değerli fikirlerini en sona sakladılar ya da hiç okumadılar bile.
Doğrusu yazılanları takip edip okuyamayacak kadar meşgul olanlar için
üzülüyorum. Ama elimden bir şey gelmez. Yalnız kalmama karşın inançla yazmaya
devam ettim. Allaha hamdolsun ki işin sonunda hayırlı ve Susurluğa faydalı bir
eser ortaya çıkmış oldu.
Birlik ve beraberlik içinde olmak,
birlikte çalışmak ve birlikte güzel şeyler ortaya çıkarmak gerçekten harika bir
yol arkadaşlığı. Özellikle de geleceğe yönelik plan yapabilmek için geleceğe
dönük düşünme becerisi kadar birlikte yol yürümeye inançlı ve kararlı insanlara
ihtiyaç var. Şayet Susurluk ilçemizin de geleceği ile ilgili bir plan yapılması
arzu ediliyorsa öncelikle entellektüel bir birikim oluşturulabilmeli. İlçeyi
yönetenlerin, iş adamlarının, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin,
medyası ve kamuoyunun bu çözüm etrafında güç ve iş birliği yapması sağlanmalı.
Ortak bir amaç belirlenebilirse birlikte de yürünebilir. Sonrası bu hareketin
liderlerinin elinde olacaktır.
Şayet
başarabilirse ilçe mülki idaresinin de bu yolculuğa bigâne kalması elbette
düşünülemez. Kaldı ki insanları ortak bir amaca doğru adalet ile yönlendirip
yönetebilmek idarecilerin hem görevi hem de en önemli meziyeti değil midir? Tüm
siyasîler ve yöneticiler "biz adiliz" diyerek adil olmuş olmuyorlar
ki. Bunun sözde kalmaması lazım. Şayet adalet ortalıkta gözükmezse yazıp
çizilenlerin kağıt üzerinde kalması da mukadder oluyor. Bu yüzden birikmiş
sorunlar varsa "yönetiyoruz" diyerek koltuk işgal edenlerin sık sık
aynaya bakmaları tavsiye edilir.
Ortak
amaçları bulup çıkarabilmek toplum olarak bizim en büyük eksikliklerimizden
biri. Ortak bir amaç belirlenemezse, birlikte yürümek ve yol arkadaşlığı etmek
de mümkün olmuyor. Konuşulan bir amaç birine dar gelirken, öbürüne bol
gelebiliyor. Neticede ortak bir paydada buluşulamıyor. Şöyle olmalı, böyle
olmalı diyenlerin kahve ağzından çıkıp etraflarına kulak vermeleri, okumaları,
düşünmeleri ve ortak akıl için biraz çaba göstermeleri gerekiyor.
Dertlenerek,
sızlanarak ve bilhassa sadece başkalarını eleştirerek ortaya güzel bir iş ya da
eser koyanı görmedim bu güne kadar. Yapabiliyorsak kollarımızı, gönlümüzü ve
aklımızı ardına kadar açarak kucaklayıcı olmamız gerekiyor. Düşünecek,
araştıracak çok şey var. Canımız yansa, içimiz burkulsa da şöyle diyebiliriz:"..
Görecektir, duranlar yürüyeni..." Sağımıza solumuza gereğinden
fazla takılmamak lazım.
Bu
eserim, bu yolda fiili bir davettir. "Susurluk için ne
yapabiliriz?" derdi olanlar içindir. Duymak, görmek, bilmek
istemeyene ise ne yapsak boştur. Niyetimiz hayır olursa, inşallah da hayra
çıkacaktır. "Que sera sera!" Ne olacağı bellidir. Merak etmek bu
akıbeti değiştirmez. Önemli olan nasıl yürüdüğümüzdür.
Taklid
ve kopya en kötü stratejidir. Özgün bir hareket için biz sadece olabilir bir
yol gösterdik. Anlaşılmasını, inanmayı, destek ve katkı verilmesini
kolaylaştırmak istedik. Amacımız bu süreci Susurluğa mal edip
benimsetebilmekti. Duymayan kulaklara, okumayan gözlere, umutsuz gönüllere
ulaştırabilmek. İnanın ki sonrası üç kişiyle de olur, yedi kişiyle de, on
kişiyle de.
Sonuçta
odaklanılmasını önerdiğimiz şey; "Susurluğun geleceğine yönelik
makro bir bölgesel / stratejik plan yapılması"dır. Bunun için
radarlarımızı biraz daha geniş bir çapa ayarlamamız gerekiyor. Yetişmiş pek çok
Susurluk değerinin bu tür bir makro plan çalışmasına katkısı olabileceğinden
eminim. Ancak, böyle bir zemin oluşabilecek mi, Susurluk bunu başarabilecek mi,
ya da ne kadar geç kalarak yapacak göreceğiz.
Niyetim
halisti ve “Allahın izniyle akıbet de halis ola!” diye yola çıkmıştım. Rabbime
hamdolsun ki sonuçta dört aşamalık tüm çalışma için yaklaşık iki yılı aşkın
emek verilerek 4 ana bölümlü 450 sayfalık işte bu eser ortaya çıkmış oldu.
Çalışmayı 96 hafta boyunca her Çarşamba yayınlayan, ama şu an mevcut olmayan
SUSURLUK REİS GAZETESİ’ni de şükranla anıyorum.
Çok istememe rağmen bir yayınevinde
basılmasına imkânım olmadı. Ama, birkaç nüsha ciltletip birini Hakan Beytur’a,
diğerini de İlçe kütüphanesine verilmek üzere bizzat
kendisini ziyaret ederek sayın Kaymakam Muammer KÖKEN'e verdim.
Ayrıca
dileyenler ona internet üzerinden
https://yzyorum.blogspot.com/2021/12/29-aralk-2021-carsamba-susurluk-icin.html
linkinden
de ulaşabilecekler.
Artık
66 yaşındayım, ne kadar ömrüm olacağını ise ancak Rabbim bilir. Bütün emeğimi,
bilgimi, uzmanlığımı, tecrübe ve yeteneğimi kullanarak memleketime vefa borcumu
ödediğimi sanıyorum.
Susurluk
gençlerine ithaf ettiğim bu öneri ne kadar benimsenecek, ne kadar hayata
geçecek onu da bilemem. Ama Susurluk’tan umutsuz bir şekilde göçüp gitmek te
istemiyorum.
“SUSURLUK
OYALANMA ARTIK, HAYDİ DAVRAN, AYAĞA KALK VE YÜRÜMEYE BAŞLA! YARINLAR SENİN
ELLERİNDE.”
Yılmaz
Yalçın
TBMM
E.Müdürü, Kamu Yönetimi Uzmanı, Bir Susurluk evladı