31 Temmuz 2021 Cumartesi

31 Temmuz 2021 23:30 Cumartesi CORONA GÜNLERİ.........................Ülkemizin salgın ve felaketlerle imtihanı

Felaket üstüne felaket

Coronavirüs salgını ülkemizde 505.ncigününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 584 gün geçti. Bir buçuk yıldır pandemi bir türlü bitmezken sevgili ülkem ard arda sel ve yangın felaketleri ile boğuşuyor. Son yüzyılda iklim normallerinin değişmesi pek çok şeyi de etkiledi. Seller, artan sıcaklıklar, kuraklık ve yangınlar tabiattaki doğal dengenin bozulmasından kaynaklanıyor.

Ancak son yangınlarda tabii olmayan bir şey var. Türkiye'nin güney ve batı kıyılarında neredeyse aynı anda başlayan orman yangınları konusunda hemen herkesin aklında aynı şüphe var: "Bu bir sabotaj mı?" Bir taraftan koronavirüsün artan tehdidi ile uğraşırken bir de "ciğerlerimizin yanması" tehdidi ile mi karşı karşıyayız? Dahası bu bir tür şekil değiştirmiş terör olabilir mi?

Hiç kuşkusuz yanan ormanlarımız, yitirilen canlar, orada kavrulan börtü böcek hayvan varlığı millet olarak hepimizin yüreklerini dağladı. Bunun telafisi zor. Diğer yandan yangınlar söndürülecek, afetin verdiği kayıp ve zararlar da tazmin edilmeye calışılacak elbette. Akabinde yanan orman varlığının yenilenmesi için çalışmalar başlayacaktır. Ancak bu yangınlar birer kundaklama, hatta hatta bir terör saldırısı ise bu şüphelerin en kısa zamanda ve muhakkak aydınlatılması gerekiyor. Yapanlar bunun cezai sonuçlarına en ağır şekilde çarptırılmalılar.

Bu konuyu takip edip zaman zaman edindiğim bilgileri yazacağım. Bugün ve yarın ülkemizdeki diğer felaket coronavirüs hakkında Temmuz ayı sonu itibariyle son durumu paylaşmak istiyorum. Önce vaka sayılarındaki artışla başlayalım. Yarın da aşı ile ilgili gelişmeleri ele alırız.


Yukarıdaki tablodan (*) görülebileceği üzere 30 Temmuz itibariyle toplam vakalar 5.704.713’e ulaşmış durumda. Bir ay önce 30 Haziranda 5.425.652 idi. Demek oluyor ki “normalleşme”nin yürürlükte olduğu son bir ayda 279.061     vaka tespit edilmiş. Bu da 30 Hazirana göre sadece bir ay içinde %5,1 artış olduğunu gösteriyor. Ortalama bir güne 9302 vaka düşer. 30 Temmuz vaka sayısı 22.083, bir ay önce 30 Haziranda 5.496 idi. Bir aydaki farka (16.587) bakıldığında günlük vakalarda 3 misli artış olduğu anlaşılıyor.

Vakaların yapılan test içindeki oranı bugün itibariyle %8,6 oranında. Bu oran bir ay önce 30 Haziranda %2,4 idi. Yani 30 Temmuzda geçen aya göre her yüz testte 6 kişi daha fazla pozitif çıkmış görünüyor. Bu artış özellikle 20 Temmuzdan (%4,4) itibaren son on gün içinde görülüyor.

30 Temmuz itibariyle toplam vefat sayısı 51.253’e ulaşmış bulunuyor. Halbuki bir ay önce 30 Haziranda bu sayı 49.732 idi. Demek son bir ayda 1.521 can kaybı gerçekleşmiş. Bu da 30 Hazirana göre sadece bir ay içinde %3,1 artış olduğunu gösteriyor. Ortalama bir güne 51 vefat düşüyor. 30 Temmuzda günlük vefat sayısı 69, bir ay önce 30 Haziranda 45 idi. Bir aydaki farka (24) göre günlük vefatlarda %53,3 artış söz konusu.

Yine 30 Temmuz itibariyle toplam iyileşenler 5.449.253’e ulaşmış. Bir ay önce 30 Haziranda bu sayı 5.294.285 idi. Bu son bir ay içinde 154.968 iyileşme olduğunu gösteriyor. Demek ki 30 Hazirana göre sadece bir ay içinde %2,9 artış olmuş. Bir günlük ortalama iyileşme 5.166. 30 Temmuzda bir günlük iyileşme 5.752, bir ay önce 30 Haziranda 7.191 idi. Bu da gösteriyor ki (1.439) Temmuzdaki iyileşme 30 Hazirana göre günlük bazda %20 düşük.

İyileşmelerin toplam vakalar içindeki oranı bugün itibariyle %95,5 oranında. Bu oran bir ay önce 30 Haziranda %97,6 idi. Yani 30 Temmuzda geçen aya göre her yüz vakadan 2 kişi daha az iyileşmiş. Bu eksilişin de özellikle 23 Temmuzdan (%97,1) itibaren son bir hafta içinde olduğu görülüyor.

-----------------

(*) Kaynak: https://covid19.saglik.gov.tr/TR-66935/genel-koronavirus-tablosu.html

Covid yangınına aşı uygulama

Coronavirüs salgını ülkemizde 506.ncı gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 585 gün geçti. Bu günlerde hızlı aşı uygulamasına rağmen yeniden artan vakalar gündemde.  Bir yandan da ülkemizin Akdeniz ve ege kıyılarında felaket boyutuna ulaşan orman yangınları ile başımız dertte.

28 Temmuz'da Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve ardından 26 farklı ilde çıkan yangınlara müdahale devam ediyor. Manavgat'ta beş, Muğla'nın Marmaris ilçesinde ise bir olmak üzere toplam 6 can kaybımız var. Ayrıca binlerce hayvan telef oldu, çok miktarda orman ve tarım arazisi ile bölgedeki sera alanları küle döndü. Yangınların tehdit ettiği köy ve diğer yerleşim yerleri tedbiren tahliye edildiler.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli 28-31 Temmuz tarihleri arasında 26 ilde çıkan 98 yangının 81'inin kontrol altına alındığını ve 10 yangının ise devam ettiğini açıkladı. Ancak bu açıklamadan sonra Samandağ ve Bodrum gibi yerlerde yeni yangınlar çıktı. Sokaktaki sade vatandaştan Cumhurbaşkanına kadar hemen herkesin aklında aynı şey var: "Bu ormanları pkk mı yaktı?"

Zira geçen yıl pkk tarafından yapılan bir açıklamada açık açık ülkede orman yangınları çıkaracakları tehdidinde bulunmuşlardı. Eğer böyle ise yeni bir "terör çeşidi" ile karşı karşıyayız demektir. Bugün Antalya'dan Marmaris'e geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada da bu konuya değinmiş: "Orman yangınlarında terörle ilgili bir irtibat tespit edersek ki şimdiden bazı emarelere ulaşıldı, sonu nereye giderse gitsin takip edecek, gereğini yapacağız."

Kuşkusuz ülkemiz büyük, devletimiz güçlüdür. En yetkili ağızdan, Cumhurbaşkanından "Yanan her karış orman toprağını çok daha fazlasıyla yeniden fidanlarla buluşturacak, orman varlığımıza tekrar kazandıracağız" sözleri duymak istediğimiz şeylerdi. İlaveten: "Bu bölgeleri Afet bölgesi ilan ettik. Can kayıplarını telafi edemeyiz ama yangınlardan doğan her türlü maddi zarar karşılanacaktır. Uçak sayımızı çeşitli ülkelerden desteklerle artırdık. Başta Rusya olmak üzere İran ve Ukrayna'dan gelenlerle yangın söndürme uçaklarımızın sayısı 16'yı buldu. 45 helikopterimiz noktasal söndürmeyi gerçekleştiriyor. 9 insansız hava aracımızla etkin bir şekilde sahadayız" şeklindeki beyanları yönetimin sorumluluğunun idrakinde ve iş başında olduğunu gösteriyor.

Bu konu her yönüyle gelecek günlerde de takipte olacak. Şimdi, bir diğer mücadeleye; coronavirüse karşı aşı uygulamalarında gelinen noktaya bir bakalım. Çünkü 1 Temmuzda itibaren başlayan  normalleşme süreci aşı kampanyasının da hayli hızlandığı bir dönem oldu. Ancak son bir ay özellikle kurban bayramının da etkisiyle vakalarda hızlı bir yükseliş de getirdi. Delta varyantının neden olduğu bu kabarmanın yeni bir dalgaya dönüşmemesi aşılamanın toplumsal bağışıklığı sağlamasına bağlı. Bu nedenle aşı uygulaması şu aşamada oldukça stratejik bir konu.

31Temmuz itibariyle en az bir doz aşı olmuş 18 yaş ve üstü nüfus 1.doz Türkiye ortalaması % 66,03'e ulaşmış durumda. Ayrıca 2.doz ortalaması da % 43,93 olmuş. Bu çerçevede 1.doz uygulanan 40.982.884, 2.doz uygulanan 27.269.936 ve 3.doz uygulanan 4.885.070 olmak üzere bugün itibariyle Toplam 73.137.890 doz aşı yapılmış bulunuyor.

30 Haziran saat 19.45 itibariyle 34.628.166 kişiye ilk doz, 15.084.144 kişiye de ikinci doz olmak üzere toplamda 49.712.310 doz aşı uygulanmıştı. Böylece o gün itibariyle toplam uygulanan doz sayısı 50 milyona yaklaşırken bir ay sonra 31 Temmuzda bu rakam 73 milyonu geçmiş bulunuyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 30 Haziranda son 24 saatte 640.116 doz, son bir ayda da  20.456.646 doz aşı uygulanırken 31 temmuzda son 24 saatte 617.245 doz, son bir ayda da  23.425.580 doz aşı uygulanmış.

Son bir aylık veriler; 1.dozda 6.354.718 aşı yapılarak 30 Hazirana göre %18,4 artış, 2.dozda 12.185.792 aşı yapılarak 30 Hazirana göre %80,8 artış,3.dozda 4.885.070 aşı yapılarak 30 Hazirana göre %100 artış gösteriyor. Toplamda ise bir ay içinde 23.425.580 doz aşı yapılmış. Bu rakam geçen ay sonu 30 Hazirana göre %47,1 artış demek oluyor.

29 Temmuz 2021 Perşembe

29 Temmuz 2021 19:30 Perşembe CORONA GÜNLERİ.........................Ülkeler kıyaslaması

Corona devler ligi

Coronavirüs salgını ülkemizde 503.ncü gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 582 gün geçti. Yine artan koronavirüs vakaları ve yükselen tedbir çağrıları arasında kaldık. Herkesin umudu hızlanan aşı uygulaması.

Bugün itibariyle tüm dünyada covid-19 teşhisi konmuş vakalar 196 milyonu aşmış (196.220.928) durumda. Bunların %89,8'si (176.123.881) iyileşirken %2,1'i (4.197.283) de ölmüş bulunuyor. Toplam 15.899.764 kişi (%8,1) ise halen aktif hasta olarak tedavi görüyor.

Dünya üzerindeki ilk 20 ülkenin; Vaka sayıları, Can Kayıpları, İyileşme ve tedavi görenler açısından bir tabloda topluca değerlendirildiğinde ilginç sonuçlar çıkıyor. Rakamların dilini biliyorsanız adeta bir "corona devler ligi"  izleyebiliyorsunuz. Ayrıca ülkemizin diğer ülkelere nazaran durumu da daha net değerlendirilebiliyor.


Tablodan görüleceği üzere dünyada toplam vaka sayısı açısından ilk 10 ülke; Amerika, Hindistan, Brezilya, Rusya, Fransa, İngiltere, Türkiye, Arjantin, Kolombiya ve İspanya olarak sıralanıyor. Türkiye bu listede 7.nci sırada. Hemen hemen aynı nüfusa sahip olduğumuz İran ve Almanya ise peş peşe 12.nci, 13.ncü durumdalar.

İlk 20 ülkede yaşanan vakalar tüm dünya vakalarının %78,3'ü. Diğer ülkelerin toplam vaka sayısı ancak %21,7'ye ulaşabiliyor. Vakalar açısından ilk 10 içinde bulunan 3 ülke ise dünyadaki toplam vakaların %44,1'ini oluşturmakta. Bunlar Amerika (%18,0), Hindistan (%16,0) ve Brezilya (%10,1). Diğer ülkelerin toplam vakalar içindeki ağırlıkları %3 ile %2 arasında değişiyor. Türkiye toplam vakalarının tüm dünya içindeki payı ise %2,9.

Can kaybı açısından baktığımızda sıralamanın bu defa; Amerika, Brezilya, Hindistan, Meksika, Peru, Rusya, İngiltere, İtalya, Kolombiya ve Fransa olarak değiştiğini görüyoruz. Türkiye bu listede 19.ncu sırada. Almanya ve İran'ınsa yine aynı pozisyonda (12,13) ancak yer değiştirdikleri görülüyor.

İlk 20 ülkenin can kayıpları tüm dünyadaki ölümlerin %81,1'ini oluşturuyor. Diğer ülkelerin toplam can kaybı da %18,9 ağırlıklı. Sadece ilk üç ülke; Amerika (%14,9), Hindistan (%10,1) ve Brezilya'nın (%13,1) oransal ağırlığı %38,2'e ulaşmış.  Diğer ülkelerin toplam vakalar içindeki ağırlıkları %3 ile %1 arasında değişiyor. Yalnızca Meksika (%5,7) ve Peru'nun (%4,7) farklı ağırlıkları var. Türkiye'deki can kayıpları toplam ölümler içinde %1,2 kadar yer tutuyor.

Can kaybı/Toplam Vaka'dan hesap edilen ölüm oranlarına baktığımızda vakalardan en çok can kaybı yaşanan ülkeler; Peru (%9,31), Meksika(%8,63), İtalya(%2,96), Güney Afrika(%2,94), Brezilya(%2,79), Endonezya(%2,70), Polonya(%2,61), Rusya(%2,52), Kolombiya (%2,52) ve Almanya (%2,44) olarak sıralanmış. Türkiye bu açıdan %1'in altında (0,009) 20.nci sırada bulunuyor. İran %2,37 ile 11.nci sırada. Diğer bazı ülkelerden; %2,25 ile 13.ncü sırada İngiltere, %2,14 ile 14.ncü sırada Arjantin, %1,86 ile 15.nci sırada İspanya, %1,85 ile 16.ncı sırada Fransa, %1,77 ile 17.nci sırada Amerika ve  %1,34 ile 18.nci sırada Hindistan var.

İyileşen covid hastalarının sayıları sıralandığında ilk 10 listesinin bu defa; Hindistan, Amerika, Brezilya, Fransa, Rusya, Türkiye, Kolombiya, Arjantin, İngiltere ve İtalya olarak şekillendiği anlaşılıyor. Bu listede Türkiye 6.ncı sırada görülüyor. Almanya ve İran'ın yerleri yine (12,13) değişmemiş.

Tabloya göre iyileşme oranı (İyileşenler/Toplam vaka) en yüksek 10 ülke şöyle görünüyor: Hindistan (%97,4), Ukrayna (%97,1), Almanya (%96,9), Türkiye (%96,4), İtalya (%95,4), Kolombiya (%95,3), Fransa (%94,3), Brezilya (%93,5), Arjantin (%92,7) ve Polonya (%92,1). Türkiye bu listede Almanya'nın hemen ardından 4.ncü olurken İran %87,3 ile Rusya'nın (%89,5) ardından ancak 14.ncü olabilmiş. İspanya(%84,7), Amerika(%83,6), Endonezya (%80,3), Meksika(%78,3) ve İngiltere (%77,8) onların ardından geliyor.

Aktif hasta sayılarında; Amerika, Peru, İngiltere, Brezilya, İspanya, Endonezya, Rusya, Hindistan, İran ve Meksika ilk 10'u oluşturuyor. Almanya 19.ncu sırada. Türkiye ise aktif hasta bakımından 15.nci durumda gözüküyor.

--------------

(*)https://www.trthaber.com/koronavirus-verileri

En büyük kampanya

Coronavirüs salgını ülkemizde 504.ncü gününde. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 583 gün geçti. Dünya genelinde şimdiye kadar görülmüş en büyük aşılama kampanyası devam ediyor.Şu ana kadar 180 ülkede 4 milyara yakın (3.980.229.033) doz aşı uygulanmış durumda. 

Bloomberg verilerine (*) göreAşılamada ileri gelen ülkeler arasında; Çin 1 milyar 583 milyon dozla ilk sırada yer alırken, Avrupa Birliği ülkeleri 460 milyon dozla ikinci, Hindistan ise 450 milyon dozla üçüncü sırada yer aldı. A.B.D 343 milyon doz aşı ile onu takip ediyor. Türkiye bu güne kadar 69.759.371 doz aşı uygulayarak ülkeler listesinde 9.ncu görünüyor.

Dünyada 86 farklı aşının geliştirilme çalışmaları devam ediyor. Ancak dünya genelinde bu zamana kadar sadece 12 aşı onay alabilmiş durumda. Ülkeler için milyonlarca doz aşıyı tedarik etme ve dağıtmanın, şimdiye kadar üstlenilen en büyük lojistik zorluklardan biri olduğu düşünülüyor.

Dünya nüfusunun yüzde 26,8'i en az bir doz aşı oldu. Küresel olarak, en son günlük aşılama 37,7 milyon doz olarak kaydedildi. Ülkeler arasında büyük farklılıklar gözlemleniyor. Düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 1'lerde kaldı. Bu hızla ilerlenmesi durumunda iki doz olarak uygulanan bir aşı tipi ile dünya nüfusunun yüzde 75’inin aşılanması tahmini olarak 5 yıl alacak gibi.

Nüfusu yüz binlerle ifade edilen Cebelitarık, Seyşeller, Butan ve Falkland Adaları gibi küçük devlet ve yönetim birimleri halkın çoğunluğunu ya da tamamını aşılayanlar listesinde başı çekiyor. Daha kalabalık ülkelere bakıldığında ise İzlanda, Kanada, İsrail, Bahreyn ve Uruguay halkın yüzde 60'ından fazlasının en az bir doz aşılandığı ülkeleri oluşturuyor.


Avrupa Birliğinde toplam doz 460.169.307'u geçti. Bu miktar ilk dozda toplam nüfusun %58,3'ü demek, İkinci dozda da %48,2'e ulaşmış durumdalar. Birlik içinde son bir günde 2.929.712 doz aşı uygulandı. Geçtiğimiz aylarda nüfusa göre sıralamada listeye giremeyen Fransa, Almanya, Polonya, Macaristan İspanya ve İtalya sıçrama yaparak nüfuslarının yarısını ilk doz aşı yaptırmış durumda. Avrupa'da koronavirüsten en çok etkilenen ülke olan İngiltere'de ise aşılananların nüfusa oranı yüzde 70'e ulaştı.

Çin küresel bazda yapılan aşının %39,8’ini (1.583.361.000) uygulamış durumda. Onu %11,6 ağırlıkla (460.169.307) Avrupa Birliği izliyor. Hindistan’ın uyguladığı doz %11,3 (450.255.460). ABD %8,6 ağırlıkla (343.361.524) dördüncü sırada. Brezilya, Almanya, İngiltere, Japonya ve Fransa onun ardından geliyor. Ağırlık oranları %3 ile %1 arasında değişiyor. Türkiye de bu sıralamada %1,8 oranı (69.759.371) ile Fransa’dan sonra 10.ncu durumda.

İlk 21 ülke arasında yalnızca Şili ilk dozu %72,1 oranında tamamlamış. İkinci dozda da birincilik (%63,2) ona ait. Kanada %70,6 ile onu takip ediyor. Onların ardında; İngiltere (%69,9), İspanya (%67,4), Fransa (%62,8), İtalya(%62,5), Almanya (%61,2), ABD (%57,1), Arjantin (%54,1), Suudi Arabistan (%54,1), Brezilya (%48,3) var. Türkiye bu sıralamada Brezilya’nın peşinden 12.nci olarak (%48,3) geliyor.

Bir günde yapılan aşı miktarında önde giden ülkeler: Çin (14.836.882-%39,4), Hindistan (4.656.958-%12,4), Avrupa Birliği (2.929.712 - %7,8), Brezilya (1.566.382 - %4,2) ve Türkiye (1.077.627 -%2,9). Bizi Japonya (1.007.035 - %2,7) takip ediyor.

--------------

(*)https://www.bloomberght.com/kuresel-asi-gunlugu-2272325

28 Temmuz 2021 Çarşamba

28 Temmuz 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı224..........................Str.2.4.1 Hedefleri (II)

Str.2.4.1 Hedefleri (II)

‘Susurluk için bir Stratejik Plan önerisi’ kapsamında Yeşilelma’ vizyonumuzun temel ayaklarından ikincisi olan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ la ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Geçen hafta ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ stratejik amacı yolunda ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisine ait 11 hedefin ‘NASIL GERÇEKLEŞEBİLECEĞİNE DAİR’ önerilerimizi okumuştunuz. Şimdi sırada söz konusu stratejinin  ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle ilgili 19 hedefinin ilk 10 adedi  var. Yine belirtelim ki; şayet temel amaçlarımızdan biri ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ise onun olmazsa olmaz Stratejik Amaçlarından biri ‘‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ ve onun da araçlarından önde geleni ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisidir. O nedenle bu istikamet üzerindeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde genel ortak ‘NASIL? elbette ki bu stratejimizin uygulanmasıyla gerçekleşecek. Burada da genel kuralımız; güçlü yönlerimize dayanmak, zayıf taraflarımızı onarmak, fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden sakınmak olacak. Bir başka deyişle Susurluk orta vadede diğerleriyle birlikte; ‘Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisi uygularsa var olan güçlü yönlerini daha güçlü yapmış, zayıf taraflarını da gidermeyi başarabilecek. Bu arada dış fırsatlardan yararlanıp, tehditlerden de sakınabilirse neticede ‘Kalkınmayı başarmış üretken bir Susurluk’ vizyonuna ulaşabilir.

                Bu hafta yazımızın da başlığı olan ’Str.2.4.1’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörü ile ilgili hedeflere giriyoruz. Daha önce bu sektörde dikkate alınması gereken; ‘FRS.09.4-Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeli’, ‘FRS.09.5-Mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri’,‘FRS.09.6-Damızlık koç-teke üretim merkezleri’,’FRS.09.12-Ülkemiz seracılığında iddialı hedefler’ve’FRS.09.16-Tıbbi ve aromatik bitki potansiyeli’   gibi önemli fırsatlar olduğu değerlendirilmişti. Ayrıca; ‘THD.09.4-Kuraklık’ ve ‘THD.09.5-Pahalı sulama’ gibi tehditlerle karşı karşıya olunacağı da varsayılmıştı.  Neticede bu konularla ilgili olarak; ‘StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisi çerçevesinde; ‘HDF.2.4.1.07-Hayvancılıkta Yerli Üretim oranını %70in üzerine çıkarmak’, ‘HDF.2.4.1.08- Mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri uygulamasını Susurluk için de değerlendirmeye almak’, ‘HDF.2.4.1.09-İlçemizde damızlık düve, koç-teke üretim merkezleri kurulmasını sağlamak’, ‘HDF.2.4.1.10-İlçemizde verimli ve çevreye zarar vermeyecek bir seracılık uygulaması için farklı tip projeler geliştirmek’,’HDF.2.4.1.11-İlçemizde jeotermal ısıtma yöntemli seracılıkta bölgede söz sahibi olmak’,’HDF.2.4.1.12-Yaygın Sera üretimi yapılan ilçelerle belirli ürünlerde rekabet edebilecek seviyeye ulaşmak’, ‘HDF.2.4.1.13-Tıbbi ve aromatik bitki potansiyelimizi tespit ederek Proje kapsamında pilot uygulamalar yapmak’, ‘HDF.2.4.1.14-Kuraklık tehlikesine karşı kullanılabilecek yeraltı suyu depolama tesislerini yatırım programına aldırmak’, ‘HDF.2.4.1.15-Tarımsal üretimde damla sulamanın yaygınlaştırılmasını sağlamak’ ve ‘HDF.2.4.1.16-Çiftçiye havzaya, ürüne ve en uygun maliyete göre sulama seçenekleri sağlamak’  şeklinde 10 hedef öngörülmüştü.


Orta vadede ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ için önümüzde yukarda sayılan oldukça önemli fırsatlar değerlendirilmeyi bekliyor. Meselâ MİLLİ TARIM PROJESİNİN BİR AYAĞI; ‘KENDİ KENDİNE YETEN HAYVANCILIK VE TARIM PROJESİ’. Bu bağlamda Türkiye’de hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeline geçilmiş durumda. KIRMIZI ET ARZIMIZDAKİ AÇIĞI KAPATMAK, ARTAN TALEBİ YERLİ ÜRETİMLE KARŞILAMAK, DAMIZLIK ÜRETİMİNİ GELİŞTİRMEK, HAYVAN HASTALIKLARIYLA ETKİN MÜCADELE ETMEK VE HAYVANCILIKTA KENDİMİZE YETER HALE GELMEK İÇİN UZUN DÖNEMLİ ÖNLEMLER İÇEREN BU MODEL İLE HAYVANCILIKTA YERLİ VE YETERLİ ÜRETİM AMAÇLANMIŞ. Proje ile ithalata dayalı hayvancılık anlayışının ortadan kaldırılması ve hayvancılık sektöründe yapısal bir değişim düşünülüyor. Neticede ihtiyaçların yerli üretimle karşılanması ve ihracat potansiyelinin artırılması hedeflenmiş. PROJE KAPSAMINDA; SAĞLIKLI SÜT PROJESİ, BÜYÜKBAŞ BAKIMI PROJESİ, KÜÇÜKBAŞ HAYVAN DESTEĞİ, HAYVAN BESLEME PROJESİ, ANAÇ SIĞIR DESTEĞİ, BUZAĞI DESTEĞİ, ANAÇ KOYUN DESTEĞİ, SÜT PRİMİ, ARILI KOVAN DESTEĞİ, KOVAN ALTLIĞI DESTEĞİ GİBİ ÖNEMLİ PRİM VE DESTEKLEME UYGULAMALARI DA VAR. Konu bu olduğuna göre Susurluk olarak biz de; HAYVANCILIKTA YERLİ ÜRETİM ORANINI %70’İN ÜZERİNE ÇIKARMAK hedefine odaklanabiliriz. Böylece önümüze somut bir hedef koyarak StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ stratejik amacımız ve ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisi çerçevesinde; doğan fırsatı değerlendirmiş, kendimizi Milli Tarım Projesine eklemleyerek, üretkenliğimizi bir kalkınma modeline dönüştürebiliriz.

Aynı MİLLİ TARIM PROJESİ HAYVANCILIKTA YERLİ ÜRETİMİ DESTEKLEME MODELİ ÇERÇEVESİNDE FARKLI İLLERDE MERA HAYVANCILIĞI YAPMAK İÇİN ÖZEL BÖLGELER KURULMASINI DA ÖNGÖRÜYOR. Bu kapsamda 30 ilde oluşturulacak Mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri sonuçta ithalata dayalı hayvancılık modelini ortadan kaldırmayı ve üretim maliyetlerini düşürmeyi hedefliyor. MERA VARLIĞI, YETİŞTİRİCİ KÜLTÜRÜ VE İKLİM YAPISININ UYGUN OLDUĞU İLLERDE HAYVANCILIĞA YÖNELİK YATIRIMLARI DESTEKLİYOR VE BÖLGEYE UYGUN HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİNİ TEŞVİK EDİYOR. Bunun için meralar hayvancılık yapmak ve ıslah etmek şartıyla uzun süreli kiraya verilecek. Ahır ve ağıl yapımına %50, düve alımına %30 hibe verilecek. BU YURDUMUZDA VAR OLAN BAKIMSIZ MERALARIN ISLAHI, DAHA VERİMLİ KULLANILMASI İÇİN FAYDALI OLABİLECEK BİR YÖNTEM.  Ancak, AÇIKLANAN MERA HAYVANCILIĞI YETİŞTİRİCİ BÖLGELERİ ARASINDA BALIKESİR YOK. Bu iller; Yozgat, Ağrı, Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Çorum, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Giresun, Gümüşhane, Iğdır, Kars, Kastamonu, Kayseri, Malatya, Muş, Samsun, Sivas, Şırnak, Tunceli ve Van olarak açıklanmış. İLÇEMİZDE GELECEKTE ŞAYET BÖYLE BAKIMSIZ, SAHİPSİZ VE YARARLANILAMAYAN MERALAR İÇİN ŞİMDİDEN KAPSAMA ALINMA TALEBİ YAPMAK YERİNDE OLUR. YOKSA BİLE BU YÖNTEMİN EN AZINDAN MEVCUT MERALARIN KORUNMASI VE BAKIMI İÇİN DE DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. O yüzden MERA HAYVANCILIĞI YETİŞTİRİCİ BÖLGELERİ UYGULAMASINI SUSURLUK İÇİN DE DEĞERLENDİRMEYE ALMAK  yararlı olacaktır. Ancak bunun için ilçemizde ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisi çerçevesinde hareket etmelidir.

Yine aynı proje kapsamında Damızlık koç-teke üretim merkezleri de planlanmış. Zira yerli ve yeterli üretim için öncelikle damızlık hayvan sayımızın arttırılması gerektiği açık. BUNUN İÇİN 38 İLDE EN AZ 500 BAŞ KAPASİTELİ DAMIZLIK GEBE DÜVE ÜRETİM MERKEZLERİ, 31 İLDE YİNE EN AZ 500 BAŞ KAPASİTELİ DAMIZLIK KOÇ VE TEKE ÜRETİM MERKEZLERİ, 14 İLDE DE EN AZ 150 BAŞ KAPASİTELİ DAMIZLIK MANDA ÜRETİM MERKEZLERİ KURULUYOR. Damızlık düve üretim merkezlerinin kurulacağı şehirler ise şöyle: Yozgat, Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Aydın, BALIKESİR, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Edirne, Erzurum, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Konya, Malatya, Manisa, Muğla, Muş, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tokat ve Trabzon.  En az 500 baş kapasiteli ‘damızlık koç-teke üretim merkezleri de şu illerde oluşturulacak: Afyonkarahisar, Ağrı, Antalya, BALIKESİR, Bursa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Hakkâri, Iğdır, Kırklareli, Konya, Mardin, Mersin, Ordu, Siirt, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ ve Van. Yine en az 250 baş kapasiteli ‘damızlık manda üretim merkezleri ise Afyonkarahisar, Bitlis, Diyarbakır, İstanbul, Kayseri, Muş, Samsun ve Tekirdağ'da kurulacak. BU MERKEZLERİN YER ALACAĞI İLLERİN TAMAMINDA ‘AHIR-AĞIL YAPIMI’, ‘DAMIZLIK HAYVAN’ VE ‘ALET EKİPMAN ALIMI’ İÇİN YÜZDE 50 HİBE VERİLİYOR. Üreticilerin hayvan almak istediğinde rahatlıkla kredi kullanabilmeleri sağlanıyor. HAYVANCILIK YAPMAK İSTEYEN VATANDAŞLAR DAMIZLIK İHTİYAÇLARINI ARACISIZ BU MERKEZLERDEN ALABİLİYORLAR. Bu çerçevede, 4 ayını doldurmuş, tüm aşıları zamanında ve düzenli yapılmış buzağılara 750 lira destek, düve alımına ise yüzde 30 hibe uygulaması var. DAMIZLIK ÜRETİM MERKEZLERİ ÖNCELİKLE ÜRETİCİLERİN DAMIZLIK İHTİYAÇLARINI KARŞILAYARAK HAYVAN VARLIĞIMIZIN İHTİYAÇ ÖLÇÜSÜNDE ARTMASINI HEDEFLİYOR. BU BAĞLAMDA ÖZEL SEKTÖR VE KAMU TARAFINDAN SÖZ KONUSU İLLERDE DAMIZLIK ÇİFTLİKLERİ KURULDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Böylece hayvancılık ile uğraşmak isteyen vatandaşlarımız ve hangi cins ve ırktan hayvanı almak isterse, vatandaşlarımız için hayata geçirilen bu proje sayesinde kamu ve özel sektörün birleşerek kurmuş oldukları çiftliklerden hayvan almaları mümkün. BÖYLECE HAYVAN İTHALİ YAPAN DEĞİL HAYVAN ÜRETİMİ YAPAN BİR SİSTEM KURULMUŞ OLUYOR. O halde İLÇEMİZDE DAMIZLIK DÜVE, KOÇ-TEKE ÜRETİM MERKEZLERİ KURULMASINI SAĞLAMAK neden mümkün olmasın ki? Bu hedefin gerçekleşmesi kuşkusuz hayvancılıkta bize özgün ve güçlü bir altyapı sağlayacaktır.

Ülkede modern seracılığın giderek daha da büyümesi bekleniyor. Bu alanda teknoloji kullanımı arttıkça verimlilik de yükselecek. Seracılık ülkemizin tarım sektöründeki iddialı hedefleri arasında. BU KAPSAMDA SERACILIK İÇİN DE CAZİP TEŞVİKLER VAR. Seracılıkta en önemli konulardan bir de ısıtma sistemi ve İLÇEMİZDE DE BUNA UYGUN ATIK ISI VE JEOTERMAL KAYNAKLAR VAR. Örneğin Şeker fabrikasından çıkan sıcak atıklar ANKARA ŞEKER FABRİKASINDA TOPRAKSIZ SERA PİLOT UYGULAMASINDA KULLANILDI VE BAŞARILI SONUÇ ALINDI. SUSURLUK’TA DA YAPILABİLİR. Genelde seralarda kullanılan termal su sıcaklıkları 40-80C.arasında. Yıldız termal suyu 47C, Kepekler suyu da 60C.sıcaklığında. BU VERİLER BÖLGEMİZDEKİ TERMAL KAYNAKLARDAN DA SERACILIKTA FAYDALANMA İMKÂNIMIZIN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR. Öte yandan bu kaynağı kullanan bazı yörelerde kirlenmeden şikâyetler de var. Bu da bir gerçek. Elbette ÇIKARILAN SU GELİŞİGÜZEL DOĞAYA BIRAKILIRSA ZARARLI. Ayrıca TERMAL SUYUN BELLİ BİR MESAFEDEN SONRA ISISINI KAYBETTİĞİ BU YÜZDEN DE SERACILIK İÇİN UYGUN OLMADIĞI SÖYLENSE DE ARTIK 60KM MESAFEYE KADAR ÇOK AZ 2_3 DERECE ISI DÜŞÜMÜYLE BUNUN MÜMKÜN OLDUĞU BİR SİSTEMLER VAR. Aynı şekilde ATIK SUYUN BİLİMSEL YÖNTEMLERLE TEKRAR REENJEKSİYONLA TOPRAK ALTINA GERİ BASILMASI HALİNDE ZARARIN MİNİMUMA İNDİRİLEBİLDİĞİ DE BİLİNİYOR. YALNIZ BİRAZ PAHALI BİR İŞLEM. AYRICA SUYLA ÇIKAN HİDROJEN SÜLFÜR GİBİ ZARARLI GAZLAR İÇİN DE ÖNLEM ALINMASI GEREKİYOR. Bu yüzden ilçemizdeki jeotermal kaynakların değerlendirilmesini istiyorsak PİLOT UYGULAMALAR YAPMAK VE ÇIKAN ATIK SU VE GAZLARIN NE OLACAĞINI DA ÇÖZÜMLEMEK GEREKİYOR. Bu nedenle ilk hedef İLÇEMİZDE VERİMLİ VE ÇEVREYE ZARAR VERMEYECEK BİR SERACILIK UYGULAMASI İÇİN FARKLI TİP PROJELER GELİŞTİRMEK olursa bu konuda daha dikkatli davranmış oluruz. Sonunda kazanacaksak neden olmasın? Daha sonra bu alanda başarılı olmuş denemeler çoğaltılarak İLÇEMİZDE JEOTERMAL ISITMA YÖNTEMLİ SERACILIKTA BÖLGEDE SÖZ SAHİBİ OLMAK  hedefi uygulanabilir. Şayet bu hedefte de başarılı olunursa üçüncü aşamada YAYGIN SERA ÜRETİMİ YAPILAN İLÇELERLE BELİRLİ ÜRÜNLERDE REKABET EDEBİLECEK SEVİYEYE ULAŞMAK  düşünülebilir. Kaldı ki bu hedefler ‘Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma’ stratejisi uygulanarak gerçekleştiği takdirde ilçemize hayvancılıkta ciddi bir hamle yaptıracaktır.

İLÇEMİZDE ORGANİK TARIM İÇİN UYGUN ARAZİLER VAR VE BU ALANDA YÜKSEK BİR POTANSİYEL BULUNUYOR. Bu durum tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği için de söz konusu. İlimizin tarımsal potansiyelini geliştirmek ve alternatif geçim kaynağı sağlamak amacıyla 2016 yılı içerisinde BALIKESİR TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜ İLE YAPILAN PROTOKOL KAPSAMINDA; 13 İLÇEDE, 42 DA ALANDA, 36 ADET ÇİFTÇİYE VE İKİ ADET KOOPERATİFE TIBBİ AROMATİK BİTKİ FİDESİ (EKİNEZYA, SAHLEP, LAVANTA, KEKİK VE ADAÇAYI) DESTEĞİ YAPILMIŞ. AYRICA BURHANİYE ÇİFTÇİ EĞİTİM MERKEZİNE DEMONSTRASYON AMAÇLI TIBBİ AROMATİK BİTKİ ÜRETİMİ YAPMAK ÜZERE ÖRNEK BAHÇELER TESİS EDİLMİŞ. Karesi ve Sındırgı ilçe Belediyelerine 5+5=10 da alana dikilmek üzere lavanta fide desteği olmuş. Çiftçi Eğitim ve üretim Merkezi bünyesinde düşünülen TIBBİ AROMATİK BİTKİ MERKEZİ PROJESİYLE; ZENGİN FLORAYA SAHİP İLİMİZDE YETİŞEN TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, ÜRETİCİLERE ALTERNATİF EK GELİR KAYNAĞI SAĞLANMASI, ÜRETİCİLERİN YAŞAM STANDARDINI YÜKSELTİLMESİ, KATMA DEĞERİ YÜKSEK OLAN BU BİTKİLERİN EKONOMİYE KAZANDIRILMASI, ÜRETİM VE PAZAR POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ, SABİT VE UÇUCU YAĞ ELDE EDİLMESİ AMAÇLANMIŞ. Ancak bunlardan bildik usullerle yararlanamayız. KENDİMİZE AİT BAZI YENİ FİKİR VE ÖZGÜN MODELLERLE HAREKET EDEBİLİRSEK GÜCÜMÜZ DAHA ADA ARTAR. Bu yüzden öncelikle TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ POTANSİYELİMİZİ TESPİT EDEREK PROJE KAPSAMINDA PİLOT UYGULAMALAR YAPMAK hedefimiz olmalı.

‘Kuraklık’ ve ’Pahalı sulama’gibi tehditlere karşı StrA.2.4-Özgün, ileri ve Güçlü olmak stratejik amacımız ve Str.2.4.1-Özgün bir model ortaya koyma stratejimizle mücadele edebiliriz. Örneğin suya artık bir mücevher gözüyle bakmamız lazım. Çünkü ARTIK SU KISITI YAŞAYAN ÜLKELER ARASINDAYIZ ANCAK YARIN KURAKLIK YAŞAYAN ÜLKELER ARASINA GİREBİLİRİZ. BU NEDENLE TASARRUF, VERİMLİ KULLANIM GİBİ ÖNLEMLERİN SADECE EVLERDE, İŞ YERLERİNDE DEĞİL, TARIM VE HAYVANCILIKTA DA ALINMASI GEREKİYOR. Tarımsal kuraklık meteorolojik kuraklıktan daha farklı. ÇÜNKÜ TARIMSAL ÜRETİMDE YAĞIŞLARIN BİTKİ BÜYÜME DÖNEMLERİNE GÖRE DÜZENLİ DÜŞMESİ GEREKİR. KÖK BÖLGESİNDE YAĞIŞIN İSTENEN ORANDA BULUNMASI GEREKİR. BU OLMAZSA TARIMSAL KURAKLIK VAR DEMEK. Tarım sektöründe olanlar ve çiftçilerimiz bunu en çok hissedenler. 10 yıl önce, 20 yıl önce 1 Ekim'de tarlaya tohum atılırken, son yıllarda 15 gün sonra, belki bir ay sonra ekilebiliyor. Çünkü YAĞIŞLAR ARTIK 15 GÜNLÜK, 20 GÜNLÜK YA DA BİR AYLIK GECİKMELERLE DÜŞÜYOR. Öte yandan TÜRKİYE YAĞIŞ AZLIĞI OLAN BİR ÜLKE AMA YERALTI SU POTANSİYELİ AÇISINDAN BAKTIĞIMIZDA BUNU DEPOLAYAN DOĞAL SİSTEMLER MEVCUT. Meselâ Konya ili yarı kurak bir bölge olmasına rağmen yeraltı su potansiyeli ile sulu tarım yapılan kapalı bir havza. Bu rezervler şimdiye kadar depolanmıyordu. Ancak TARIM VE ORMAN BAKANLIĞININ KURAKLIK EYLEM PLANI'NA GÖRE, 2023 YILINA KADAR 150 YERALTI BARAJI YAPILMASI ÖNGÖRÜLÜYOR. Su sıkıntısı yaşanmaması için yatırımlar kadar tasarruf da önemli. BU EYLEM PLANI SUYUN DAHA TASARRUFLU KULLANILMASINA DA YARDIMCI OLACAK. DAMLA SULAMANIN YAYGINLAŞTIRILMASI DA ETKİN TASARRUF YÖNTEMLERİNDEN BİRİ. BÖYLECE YÜZDE 40 TASARRUF SAĞLANACAK VE KURAK BÖLGELERİN TARIMA KAZANDIRILMASI DA MÜMKÜN OLACAK. İlçemiz genelde sulu tarım yapılan bir havzada yer alıyor. Ancak bu hiç kuraklık olmayacak demek değil. Bu sebeple ÖNCELİKLE SUYU İSRAF EDEN, TOPRAĞI VERİMSİZLEŞTİREN SALMA GELENEĞİNDEN KESİNLİKLE VAZGEÇMEK GEREKİYOR. Bu arada geleceğe yönelik KURAKLIK TEHLİKESİNE KARŞI KULLANILABİLECEK YERALTI SUYU DEPOLAMA TESİSLERİNİ YATIRIM PROGRAMINA ALDIRMAK hedefi tedbirli davranmak adına çok uygun olur. Ayrıca uygun arazilerde salma su geleneğinden vazgeçilerek TARIMSAL ÜRETİMDE DAMLA SULAMANIN YAYGINLAŞTIRILMASINI SAĞLAMAK  hedefi hem suyun tasarruflu kullanımına hem de verimlilik artışına fayda sağlayacaktır.

GELECEKTE TARIM VE HAYVANCILIKTA BİR BAŞKA TEHDİT DE ARAZİLERİN YÜKSEK MALİYETLE SULANMASINDA YAŞANACAK. Pahalı sulama tarımsal üretim açısından oldukça hassas bir nokta. Ürün maliyetlerinde giderek ağırlığı artıyor. SUSURLUK DERE HAVZASI SULU TARIM AÇISINDAN MÜMBİT BİR ALAN. Ayrıca ilçemizin Merkez Sulaması, Çataldağ Göleti, Gürece Sulaması, Söve ve Karapürçek Göletleri gibi tarımsal sulama tesisleri bulunuyor. YİNE DE SUYUN FİYATLANDIRILMASI, TOPLUMUN EKONOMİK, ÇEVRESEL VE SOSYAL HEDEFLERİNİ DENGELEYEN BİR MEKANİZMA. BİR BAKIMA SUYU İSRAF ETMEMEYİ, VERİMLİ VE TASARRUFLU KULLANMAYI GÜVENCEYE ALIYOR. Kuşkusuz su fiyatı ödeme gücünü de dikkate almalı. Fakat ETKİN BİR SULAMA YÖNETİMİ İÇİN GEREKLİ İŞLETME, BAKIM VE YÖNETİM GİDERLERİ KADAR SULANACAK ALANA VERİLECEK SUYUN MİKTARI ÜZERİNDE DE ÖNEMLE DURULMASI GEREKİYOR. Yine genel su dağıtım şebekelerindeki sızıntılar, kaçak ve kayıpların önlenmesi de şart. Öte yandan bütün önemine karşın suyu doğru kullanmadığımız ve koruyamadığımız bir gerçek. Kaldı ki SULAMA SUYU FİYATININ UCUZ OLMASI BİLİNÇSİZ KULLANIMA VE DRENAJ SORUNLARINA DA NEDEN OLABİLİYOR. Bu itibarla öncelikle etkin sulama sistemleri ve yöntemlerinin kullanılması gerekiyor. Meselâ SU AZLIĞI BULUNAN BÖLGELERDE ISRARLA SU YOĞUNLUKLU ÜRÜN YETİŞTİRME ÇABASINDAN KAÇINILMALI. YETİŞTİRİLECEK ÜRÜNLER VE SULAMA YÖNTEMLERİ KONUSUNDA BİRLİK VE ÇİFTÇİLERİN EĞİTİM PROGRAMLARIYLA DESTEKLENMESİ TARIMSAL SU VERİMLİLİĞİNİ ARTIRABİLİR. Arıtılmış atık su, gri su ve toplanan yağmur suyu gibi alternatif su kaynaklarının daha fazla kullanımı teşvik edilebilir. MALİYETLERİN DÜŞÜRÜLEBİLMESİ İÇİN SULAMA ALANLARININ KAPALI SİSTEME ALINMASI BİR BAŞKA ÇÖZÜM YOLU. BÖYLECE ÖNEMLİ BİR MALİYET OLUŞTURAN MAZOT VE ELEKTRİK TÜKETİMİ OLMADAN ÇİFTÇİLERİMİZ VANAYI AÇTIKLARINDA TARLA VE ARAZİLERİNİ SULAYABİLİRLER. Bu sebeple Tarımsal üretimde ileri ve güçlü olmak için örneğin; ÇİFTÇİYE HAVZAYA, ÜRÜNE VE EN UYGUN MALİYETE GÖRE SULAMA SEÇENEKLERİ SAĞLAMAK şeklinde ÖZGÜN BİR MODEL ortaya koyabiliriz.

2023 yılından itibaren orta vadede ilçemizin geleceği için ‘Özgün, ileri ve Güçlü olmak’ la ilgili yapılacak çok şey var. Ancak bunu yaparken geçmişten gelen değerlerimizi unutmamak gerektiğini de biliyoruz. Meselâ bir ‘Önce Vatan’ şehri olarak ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’imiz böyle bir değer. Ayrıca içerde ve dışarda; alanında deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlarımız var. ‘Özgün bir model ortaya koyma’ konusunda onlardan niçin yararlanmayalım ki? Ayrıca sahiplenmesi gereken ‘DEĞ.6-Yöresel ürünlerimiz’ ve ‘DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’ de bu alanda özel bir yere sahipler. Yine orta vadede KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK için ‘DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ve ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’  da ilçemiz için mutlaka değerlendirilmesi gereken avantajlar. Öte yandan ‘DEĞ.11-Bozulmamış doğal çevre’mizi her şeye rağmen korumak ve bu emaneti gelecek nesillere taşımak mecburiyetindeyiz.  Ancak bu yolculuk kesinlikle ortak amaçlara dayalı etkin bir yaklaşım birliği ve temel ilkelere sarsılmaz bağlılıkla yürümeyi gerektiriyor. Nitekim bu amaçla tabloda da görüldüğü gibi; Bazen İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM), Ziraat Odası (ZO) ve Kaymakamlık (K) liderliğinde hareket edilmesi gerekebilir. Onlara da yerine Siyasi Partiler (SP) destek verip Susurluk için üst seviyede Siyasi güçten(SG) yardım almayı sağlayabilmeliler. Uygulamalar Stratejik Plan Ekibinin (SPE) sekretaryasında yürütülürken, ihtiyaç duyulduğunda; Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA), Tarım Orman Bakanlığı(TOB), Balıkesir İl Tarım Müdürlüğü (BİTM), DSİ Genel Müdürlüğü DSİ) ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığına (ETKB) başvurulması gerekebilecek. Ancak bütün bu çalışmalarda olduğu gibi Stratejik Plan Uygulamasının her alanında; ‘İLK.1-Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, İLK.2-İstikamet üzere olma, İLK.3-Amaç Birliğine riayet, İLK.4-Planlı değişim dönüşüm ve İLK.5-Birlikte başarmak’ yolculuğumuzun temel ilkeleri olmak durumunda. 

yyalcin3@gmail.com