6 Haziran 2020 Cumartesi

06 Haziran 2020 Cumartesi 12:00 CORONA GÜNLERİ.........................Yazlık günleri

Evimizin halleri

Bugün 5 Haziran. Corona günleri 90. gününü doldurmak üzere. Haziran ayı yazın da başı kabul edilir. Aynı zamanda 1 Haziran itibariyle de salgında yeni bir döneme girdik. Alınan kararlar duyuruldu ve normalleşmenin 'Yeni normal' adıyla ilk adımları atılmış oldu. Biz de şehirler arası seyahat kısıtlaması kaldırınca körfezdeki yazlığımıza geldik.  Üç gündür evimizdeyiz.

Yolculuğumuz sırasında herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Siteye girişte ateşimizi ölçtüler, adlarımızı ve ev numaramızı aldılar. Alınan karara göre 14 günlük karantina süremiz başlamış oldu. Bundan şikayetçi değiliz. Ankara'da da bir iki zorunlu çıkış dışında iki aydır evimizden çıkmamıştık. Burada zaten evde yapılacak çok işimiz var. Benim bahçede, hanımın evde işlerimiz çok. Sağlık olsun, güvende olalım da bir iki hafta daha evden çıkmayalım, ne olur ki? Çok şükür kendimizi buraya attık ya, bundan sonrası nasip kısmet.

Arka bahçemde biz gelmeden meyva ağaçlarımızı ilaçlattırmıştık. Bu yıl ne olacağı belli olmadığı için sebze ektirmemiştim. Yine de otların temizlenmesi, etrafa çeki düzen verilmesi, çiçeklere bakım yapılması gerekiyor. İki gündür ben bahçede hanım evde işleniyoruz. Her gün biraz biraz ot temizliği yapıyorum. Ankara'dan getirdiğim üç dört şeftali fidanı diktim bir kaç yere. Kendiliğinden çıkmış karpuz ve kavunların boğazlarını doldurdum. Güllerin bakımlarını yaptım. Sardunyalarım iyi görünüyor. Martta diktiğim lavantalar tutmuş. Yasemin çiçeğimiz bembeyaz gelin gibi olmuş. Balkonumuza gerdiğim ipe boydan  boya salkım saçak, beyaz oyalı çember gibi yayılmış. Akşamları mis gibi kokar. Bir de melisa diktim ön bahçeye. Tutturabilirsem o da çok güzel kokar yaz akşamları. Ön taraftaki begonvil kurumuş ama arkadaki gayet iyi durumda. Yerini sevmiş görünüyor. Onu da arka balkonumuzun üstündeki perguleye sardıracağım inşallah. Yaz boyu pembe pembe açar, görüntüsünü çok severim. Egenin simgesidir adeta.

Önümüzdeki günlerde arka bahçeyi bitirip ön bahçeyi de elden geçiririm. Çapalarım, yeni çiçekler ekerim. Akşamları yemek için ön balkonu yıkadığımda, sabahları da kahvaltı için arka balkonu yıkadığımda sularım çiçeklerimi, meyvelerimi. Hanımın da temizlik işi çok. Önce tüller perdeler yıkanır. Halılar yıkamacıya gider. Kap kacak elden geçer. Buzdolabı doldurulur, kahvaltılıklar tamamlanır. Kendini çok yorduğu, sonra da bir hafta kendine gelemediği için ev temizliği için bir kadın tuttuk. Şu anda evde hummalı bir faaliyet var. Erkenden kahvaltımızı yapmıştık. Onlar içerde çalışıyor, ben balkonda yazımı yazıyorum.

Küçük misafirler

Yazlıkta 4.günümüz. Dünya hancı biz yolcu misali senede bir kaç ay buradayız. Son yıllarda torunlar sebebiyle öyle uzun kalamadık. Ama yine de malınız varsa derdiniz de var demektir. Her yıl Mart veya Nisanda bahçenin ve meyva ağaçlarımızın bakımını yaptırmaya geliyorum. Bazen de tadilat işlerim olur. Çocuklar gelmeden o işleri yaptırmaya gelirim. Burası körfez, hazirana kadar serin olur evler fazla kalınmaz. Normalde Haziranda gelip Ekim başında döneriz. Ancak üç yıldır parçalı bulutlu oldu buradaki günlerimiz. Torun beklemek, bebekliğini kaçırmamak, dede ve nene olarak vazifelerimizi yapmak önceliğimiz oldu tabi ki. Şimdi küçük torunlarımızın biri 2 yaşını doldurdu, diğer de 7 aylık.  Yine de plan ve programlarımız onlara göre ayarlı.

Geçtiğimiz 10 yılda ramazanlar yaza denk gelmişti. 11 ayın sultanını burada geçirmek hoşumuza gidiyordu. Ayrıca  iki bayram da yaza denk gelince çocuklarımız izinlerini ona göre ayarlıyorlardı. Öyle olunca yaz ayları dolu dolu geçiyordu. Birlikte vakit geçiriyor, çevrede gezilere çıkıyorduk. Artık ramazan mayısa ilk bahara döndü. Bundan sonra ancak bayramdan sonra gelebiliriz. Sadece kurban bayramı burada geçecek. Bir 5-6 yıl da böyle geçer. Bir daha yaza gelmeleri 33 sene ister. Geçen geçti gülüm, artık bir daha o günleri görür müyüz Allah bilir. Hoş görsek de yaş 90 olunca bizden ne köy olur ne kasaba. Mühim olan yaşarken, elimizdekinin kadrini kıymetini bilebilmekmiş.

Bu yıl ilaveten önce annemin rahatsızlığı, ardından corona musibeti hayatımızı allak bullak etti. İşte corona günleri üç ayı doldurdu, annemi toprağa verişimiz de 40 gün oldu. Hayat devam ediyor. Zaman durmuyor ve devran dönüyor biteviye. Herşeyin bir yaradılışı, bir eceli var. İnsanların ömrü gibi bu salgın da bir gün bitecek elbet. Ancak ardında derin izler bırakacağı muhakkak. İnsanlık böyle çok bela görmüş geçmişte. Bizim nasibimize de bu imtihan düştü işte. Her ne olursa olsun günümüzü hamd ile yaşamak, olanlardan ders almamız gerekiyor. Bu şiiri benzer duygularla dün yazmıştım.

Ögretti / bize bu günler /Etrafımızdaki /Selsebil güzellikleri
Bildik / Evlere kapanınca /Harcanan özgürlükleri
Düsünce can telasına /Bir nefes ne kadar / Mühimmis, anladık
Hamd olsun sana Rabbim / Suçluyuz, affeyle bizi

Dün küçük oğlum İstanbul'a döndü. Ondan iki saat sonra küçük kızım, damadım ve en küçük torunum geldiler. Bir hafta sonra onlar gidecek inşallah büyük kızım, damadım ve büyük iki torunum gelecekler. Daha sonra da gelebilirlerse büyük oğlum, gelinim ve 3 numara torunumu bekleyeceğiz. Önümüzde kurban bayramı var; Herkes durumuna, iznine ve vaktine göre gelip gidecek. Yani onlar misafir biz hancı konumundayız. Bu ev üç kuşağa böyle hancılık etti 1990'dan beri. Şimdi üçüncü nesil en küçük torunlar da burayı görüp yaşayacaklar. Onlar bizim canlarımız, şimdilik misafirler. Ancak buraların gerçek sahibi onlar, biz emanetçiyiz.

Bu evin bir de çok minik misafirleri var. Onlar da neneden toruna her sene birkaç ay bizimle yaşıyorlar. Kedilerden söz ediyorum. Şu anda geçen sene elimizde büyüyen 'Panda' kediciğimiz gelip gidiyor. Annesi 'Boncuk' da arada sırada gelenlerden. Martta hamileydi, doğurmuş olmalı. Yavruları daha küçük olduğu için saklıyordur. Biraz ayaklanınca onları da görürüz. Anne Boncuk da bu evin yavru kedisiydi. Geçen yıl Panda ile birlikte iki yavru daha doğurdu. Ancak ilk doğumu olduğu için onlara bakamadı. Sadece Panda hayatta kaldı. Boncuktan bir önceki kedimiz 'Çikin'di. İki yıl baktık sonra bir daha göremedik. Ondan evvelki kedilerimizin adları 'Meraklı', 'Şımarık' ve 'Yaramaz' dı.

Daha evveli de var ama bu kadarı kafi. Bunlar özgür bahçe kedileri. Belli bir alanda bahçeden bahçeye ev ev dolaşıp yaşıyorlar. Herkes balkonuna, bahçesine mama, su bir şeyler koyuyor onlar da canları hangisini isterse onu yiyorlar. Kışın da burada kalanlar olduğu için tamamen aç kalmıyorlar. Yine de kış şartları ve hastalık sebebiyle bazıları yaza çıkamıyor. Bu yüzden her sene acaba görebilecek miyiz diye geliyoruz. Görünce de çok mutlu oluyoruz tabi ki. Bana öyle geliyor ki evleri ve insanları hatırlıyorlar. Onlar için vefasız derler ama tam olarak öyle değiller galiba. Olmadığımızda hayatta kalmak için başkalarıyla da iletişim içinde olmaları normal. Ama onlarsız bir yazlık, yazlıkçılar olmadan kediler olmaz. Onlar bizim minik misafirlerimiz. Yerine göre evlerimizin tadı tuzu ve rengi oluyorlar. Kucağımıza hopladığında biz mutlu oluyoruz, başını okşadığımızda onlar mest oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder