8 Şubat 2019 Cuma

08 Şubat 2019 Cuma 17:00 SÜRGÜN.....................................................Zor günler


Zor günler

İlk gün geçmek bilmedi. İnsanların gözleri üzerimdeyken ve yapış yapış temmuz sıcağında dakikalar saat gibiydi. Salondaki saatin tik takları sanki beynime çekiç gibi iniyordu.

Diğer memurlar öğle yemeğine gittiklerinde oturduğum yerde biraz nefes alabildim. Çektiğim eziyet açlığımı bastırmıştı. Tuvaleti buldum ve elimi yüzümü yıkadım. 

Abdest alayım mı almayayım mı diye düşünürken arkamdan "Selamünaleyküm !" diyen bir sesle irkildim. Esmer, yüzünde güney doğululara özgü bir yara izi olan otuz yaşlarında biriydi. "Aleykümselam" dedim soran gözlerle. "Abdest almak istersen mescidimiz var, orada alabilirsin" dedi gülümseyerek. "Sağol, gösterirsen olur" dedim kısaca. "Hoşgeldin, benim adım Abdurrahman, yemek yedin mi ?" "Aç değilim" dedim gözlerimi kaçırarak. "Ben de oruçluyum, hadi gidelim" dedi. Koluma girdi, dışarı çıktık.

Mescitte biraz oturup vakti bekledik. Urfa fabrikasında personel şefiymiş. Buraya göndermişler. Kalender olgun biriydi. Biraz dertleştik. Sürgündeki ilk arkadaşımdı. Az konuşuyorduk ama konuşmasak bile lisanı hallerimiz çok şey anlatıyordu. Küskün, kırgın ve kızgındık.

Ezanlar okununca içeriye üç kişi daha girdi. Onlar da bana hoş geldin dediler. Biri güleç beyaz yüzlü, yapılı ve konuşkandı. Adı Ekrem'miş. Veznedar olduğunu söyledi. Diğeri benim akranımdı. Sabah onu serviste görmüştüm. Karadenizli bir aksanı vardı ve adı Dursun Ali'ydi. Namaz kıldıranın da adı Mustafa'ymış. Oldukça asabi birine benziyordu. Söylediğine göre o da İskenderun'dan sürgün gelmiş.


Mesut abi




Hatice abla




Bülent bey



Anarşik olaylar








5 Şubat 2019 Salı

06 Şubat 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı97....................................Renk-ahenk


Renk-ahenk

Güzel bakıp güzel şeyler görmek varken neden iğretiliklere takılıp kalayım ki ? Rabbimize hamd edecek, şükredecek o kadar çok şey var ki hayatımızda. 

Bir çiçeğin nasıl olup ta bu kadar güzel renklerle donanmış olduğunu görmeyeyim mi ? Arının bıkıp usanmadan doldurduğu bal peteğinin lezzetini almayayım mı ? 

Bir annenin evladına sevgisini, yavrularını ağzından besleyen kuşları görüp hislenmeyeyim mi ? Adalet duygusunu, bir işçinin anasının sütü kadar temiz emeğini, bir esnafın helal kazancını yüceltmeyeyim mi ?

Soluduğumuz havayı, içebildiğimiz suyu mübarek bilmeyeyim mi ? Kendimizi içeriye attığımızda "evim evim güzel evim" dediğimiz o sıcacık yuvayı, bize hoş geldin diyen sevgi dolu gözleri, illa ki bacaklarımıza dolanan çocuklarımızı, torunları sevmeyeyim mi ? Elleri öpülesi anneleri, neneleri, dedeleri anlatmayayım mı ?

Renk-ahenk renklerin uyumunu ifade eden bir kelime. İngilizcede color-harmony denilen şey. Renklerin birbirine uymasından meydana gelen ahenk anlamında. Bakarsak renk ayrı ahenk ayrı iki kelime. Ama birlikte çok daha hoş tek bir anlam kazanıyorlar. Adeta ‘rengarenk’ kelimesine “sen de bir şey misin ?” diyecek kadar da güzel bir manâ bu. 

Renk-ahenk; işte bu benim ülkem, benim insanım !