17 Ocak 2019 Perşembe

17 Ocak 2019 Perşembe 22:30 SİNEMA YAZILARI................................Samanyolu

Samanyolu

1967 yapımı 'Samanyolu' adlı yeşilçam filmi, başrollerini Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit'in paylaştığı unutulmazlardandır. 

Yönetmeni Orhan Aksoy, yapımcısı Hürrem Erman'dı. Senaryo Orhan Aksoy ve Ahmet Üstel imzasını taşıyordu. 

Filmin diğer oyuncuları; Önder Somer, Nedret Güvenç, Uğur Kıvılcım ve Mine Sun'dur.

Ünlü romancı Kerime Nadir'in aynı adlı eserinden uyarlanan ilki 1959 yılında yapılmıştı. Başrollerini Belgin Doruk ve Göksel Arsoy oynamış, yönetmeni ise Nevzat Pesen'di. 

Romanın ve filmin en vurgulu sahnesi Nejat ve Zülal'in gece gökyüzüne bakıp söyledikleri olmalı:

Zülal - “Nejat, sen yıldızların isimlerini bilir misin? Şu sayısız yıldızlardan meydana gelmiş beyaz enli şeridin adı ne?”
Nejat - “Samanyolu.”
Zülal - “Nereye gider bu Samanyolu?”
Nejat- “Öyle bir ülkeye ki orada yalnız saadet vardır.”

1967 yapımı Samanyolu hatırımda kalan en sevdiğim filmlerden biri. İlki hatta çok sonraları yapılan dizisine oranla romana en sadık film budur sanırım. 

Eserin kendine özgü güzelliği bir yana, Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun çiftçinin oyunculukları unutulmayacak bir performans.

Filmin duygu yoğunluğu oldukça fazla. Genç oyuncularının bu roman tadındaki bu dramatik yapıya uyumu gayet iyi. Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit birbirine çok yakışmışlar. 

Özellikle Ediz Hun'un ürkek ve mahçup aşık rolü son derece inandırıcı. 

Filmde, birbirlerine akraba iki kuzenin gizli ve derinden süren aşk hikâyesi anlatılıyor. 

Annesini küçük yaşta kaybeden Nejat teyzesinin yanında Zülal'le birlikte büyümüştür. Önceleri başarılı, çalışkan bir çocukken büyüdükçe durulmuş, okula olan ilgisini yitirmiştir. Şiir ve roman yazma hevesindedir. 

Kuzeni Zülâl ise, sosyal ve şımarık bir kızdır. Çocukken çok iyi anlaşsalar da son zamanlarda daha çok tartışır olmuşlardır. Hatta Zülâl, Nejat’a karşı giderek daha da zalim davranmaktadır. Oysa Nejat, yıllardır içten içe Zülâl’i sevmektedir. Ancak bunu ona söyleyememiştir. 

Okulunu bitiren genç kız Namık’la evlenmeye karar verir. Nejat bütün ümidini yitirmiştir. Artık tek gayesi Zülâl’in mutluluğudur.

Ses dergisinin düzenlediği bir yarışmada Ajda Pekkan'ın ardından ikinci olan Hülya Koçyiğit yönetmen Metin Erksan'la anlaşma imzaladığı bir filmde oynama şansına sahip olmuştu. Aynı yarışmada erkekler arasında birinci olan kişi ise Yeşilçam'ın büyük oyuncusu Ediz Hun'du.

Oynadığı ilk film olan Metin Erksan'ın yönetmenliğini yaptığı Susuz Yaz, 1964 yılında Berlin Film Festivali ve Meksika Film Festivali'nde en iyi film ödülünü alarak dünya çapında büyük bir başarı gösterdi

Daha sonra zamanın büyük oyuncuları ile ve yönetmenleri ile birlikte yüzlerce filmde başrol oyuncusu olarak çalıştı.

Hülya Koçyiğit, yerli romanların sinemaya uyarlanması için çok çaba sarf etmiş ve Kerime Nadir, Muazzez Yahsin Berkant, Esat Mahmut Karakurt, Halide Edib Adıvar ve Peride Celal gibi sanatçıların eserlerinin sinemaya uyarlanmasında katkıda bulunmuştur. Romanlardan sinemaya uyarlanan filmler çok iyi neticeler elde etmiştir.

Genellikle Orhan Aksoy ile çalışıyordu. Roman uyarlamalarını ve aşk filmlerini onunla birlikte çekiyordu. Farklı filmlerde farklı roller almak isteyen Koçyiğit, sinemada on yıldan sonra senaryo ve yönetmen çekme özgürlüğüne sahip olacaktı. 

Erman Film'in lokomatif oyuncusuydu. Başka firmalarlada çalışıyordu fakat yılda sadece altı film çekiyordu. Ömer Lütfi Akad ile çalışmayı çok istemesi sonucunda yönetmen ile Düğün (1973), Gelin (1973) ve Diyet (1975) üçlemesini çekmiştir. Birde Gökçe Çiçek (1972) filmini çekmiştir. 

Daha sonra Şerif Gören ile birlikte ağırlıklı olarak çalışmıştır. Şerif Gören ile birlikte Evlidir Ne Yapsa Yeridir (1978), Almanya Acı Vatan (1979), Firar (1984), Kurbağalar (1985) gibi önemli filmlerde çalışmıştır. 1970'li yıllarda Kadir İnanır, Tarık Akan ve benzeri dönemin yeni oyuncularıyla perde karşısına geçmiştir. 

Filmin müzikleri de dikkat çekici. Nejat'ın okul arkadaşı Namık küçük bir çayevinde ‘Celine’ (1966) (Mort Shuman / Buggy&Aufray) melodisiyle ona iş bulacağına söz veriyor. 

Bir gün Nejat, babasından bir mektup alıyor. Yaşlı adam hasta ve onu son bir kez görmek istiyor. Bu sahnede de ‘Mr. Noll’ (1965) (Hadjidakis) melodisi var. Babası ile konuşurken Saba Makamında ve içimizi parçalayan bir Tambur Taksimi var.

Cenazeden sonra Yalı’ya döndüğünde Namık’ın onu aradığını öğrenir. Ona eniştesinin fabrikasında iş bulan arkadaşı, kırmızı güller ve ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens) melodisi ile geliyor. İşe alınmasını ‘Perfidia’ (1939) (Alberto Dominguez) melodisini dinleyerek kutluyorlar. 

Ancak Namık bu sırada, Zülal’le evlenmek istediğini söylüyor. Nejat'tan istediği de bu konuda ona yardımcı olması.

Günler sonra Zülal’in nişanı. Konuklar Fausto Papetti’nin ‘Misty’ (1966) albümünde yer alan “Let’s Face the Music and Dance” (1936) (I. Berlin) melodisi ile geliyorlar.  Nejat ise Juanito’nun söylediği (1967) ‘Arkadaşımın Aşkısın’ (‘La Femme de Mon Ami’) (1962) (Macias) la manen ölmekte.

96 dakikalık filmde ancak 10 dakika, o da Berkant’ın sesi olmadan bir ‘Samanyolu’ (Metin Bükey / Teoman Alpay) dinleyebiliyoruz. Şayet bu şarkının ilerde unutulmaz bir klasik olacağını bilebilselerdi filmin fon müziği tamamen bu şarkı olabilirdi.

16 Ocak 2019 Çarşamba

16 Ocak 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı94......................................Sıra sende olacak

Sıra sende olacak 
Ama işte sadece talip olmak, hatta seçilmek yetmiyor. Adayın daha sonrası için öncelikle iyi bir stratejik planı olmalı. Bu da, örgütün/kurumun iç ve dış çevresindeki değişimi tümüyle dikkate alarak misyonun ne şekilde gerçekleşeceğini gösteren bir yol haritası içermeli.

Bu anlamda amaca ve hedeflere ulaşabilmek, hizmetlerde etkinlik, etkililik, kalite ve sürekli gelişimi sağlayabilmek için bazı somut proje ve faaliyetler gerektiriyor. Ancak, unutulmamalıdır ki başlangıçta öngörülen projeler listesi hiçbir zaman işlerin nasıl yapılacağını söylemez. Hatta strateji veya planlar da kendi başına bir anlam ifade etmezler.

İyi çalışılmamış, temeli sağlam olmayan ve detaylandırılmamış projeler süslü bir yalan olmaktan öteye geçemezler. Daha da önemlisi projelerin ne olduğu ve ne kazandıracağı kadar nasıl uygulanacağı da önemlidir. Yani maslahat.

Sevgili adayım. 

Öyle ya da böyle, inşallah elbet sonunda muradına nail olup seçileceksin. Ama cicim günleri çabuk geçer, şaşırmamalısın. O zaman sıra sende olacak. Bir davan, ufkun, projen yoksa işin zor olur. İnsanlar sözlerini tutmanı bekler. Yapamadığın her iş, havada kalan her proje ilmek ilmek boğazını sıkar.

Vurdumduymaz davranıp, ‘dün dündü bugün bugündür’ deyip vaziyeti idare ile günleri yılları tüketmek kolay görünebilir. Ancak, beldene, şehrine ülkene çok büyük zararın olur. Belki kameralardan, insanların dilinden, kapındaki, peşindeki insanlardan kaçabilirsin ama kendinden kaçamazsın.

Her aynaya baktığında burnun daha fazla uzamış olacak. Zira söylediğin her yalan başka yalanları üretmiş, nihayetinde kendini çirkin politikanın içinde dönüp duruyorken görüyor olacaksın.