Yeni Türkiye'nin seçimi
Çok önemli bir dönemece daha girdik. Türkiye 10 Ağustosta Cumhurbaşkanını seçecek. İlk bakışta alışık olduğumuz, ama aslında farklı bir kampanya devam ediyor. Bana kalırsa ilk turda sonuçlanacak bir yarış bu.
Milletimiz daha önce defalarca bu tür kritik seçimlerde hep "Helal olsun !" dedirtecek bir irade ortaya koydu. Yüksek sesle konuşmadı, kampanyalardaki şamataya çok zaman dönüp bakmadı bile. Ama sanki ince ayar tartmış biçmiş hesaplamış gibi sandıkta dedi diyeceğini. Taraflısı tarafsızı, kazananı kaybedeni parmak ısırdı sonuçlara. İnanıyorum ki, bu defa da öyle olacak. Şimdiden hayırlı olsun.
Bu seçimler bence iki açıdan farklı ve ilk. Bu konuda adayların kim olduğu önemli değil. Sonuçları itibariyle de ilk ve farklı bir döneme girmiş olacağız. Öyle ki neticede kim kazanırsa kazansın bu değişmeyecek.
Öncelikle Türkiye ilk defa halkın oyuyla bir Cumhurbaşkanı seçecek. Geçmişte cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan krizleri hatırlarsanız bu yöntem çok farklı. Adeta büyük İskenderin kılıcıyla bir vuruşta kördüğümü kesip atmasına benziyor.
Kabul etmeliyiz ki millet her defasında başını ağrıtan bu sorunu birinci elden çözmüş olacak. Bu arada işin felsefesini yapan, olur mu olmaz mı diye tartışan, sade yorum üreten ükelalar yine var. Ama, kördüğümleri onlar çözemiyor işte. Sonuç, sorunun içinden değil bambaşka bir açıdan gelebiliyor.
İkinci ilk ve farklılık aday olanların 1982 Anayasasının değişmeyen Cumhurbaşkanlığı ile ilgili maddeleri çerçevesinde görev yapmaya talip olmaları. Yani Cumhurbaşkanının seçimi ile ilgili usul değişti ama yetki, görev ve sorumlulukları değişmedi. Bunu bilerek aday oldular.
Bakmayın Başkanlık, yarı başkanlık tartışmalarına. Kişiye göre bu konuda tavır alanlar gerçekleri görmezden geliyor. Olmaz ya, söz gelimi Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanı olsa ben bu yetkileri kullanmayacağım, köşemde uslu uslu oturacağım mı diyecek ? Tabi ki de hayır !
Bu şu demek oluyor; hangi aday seçilirse seçilsin Kenan Evren'e göre yazılmış bir Anayasal konuma sahip olacak. Bir örnek vereyim; Turgut Özal, Süleyman Demirel ve A.Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığı yaparken yetkilerini kullanmadılar mı sanıyorsunuz ? Bal gibi kullandılar. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı o kadar.
Ha, farklı tarafı ne ? Farklı olan şu; şimdi seçilecek cumhurbaşkanının arkasında kendisini birinci elden seçen milyonlar olacak. Parlamentoda bir uzlaşma veya oy çokluğuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanından elbette farklı bir durum bu. Arkasında halk oyu, önünde Kenan Evren'e göre yazılmış yetki. Aday olanlar, ya da siyaset piyasasının kurtları bunu bilmiyorlar mı ?
Peki, seçim ister birinci turda ister ikinci turda neticelensin, hatta hangi aday kazanırsa kazansın bizi neler bekliyor ?

Değişmeyecek şey iktidar içinde T.Özal-M.Yılmaz, muhalifseler S.Demirel-T.Özal örnekli ikili yapının kaçınılmaz olması. Demek ki, gelinen noktada ve şartlarda kim olursa olsun artık İstese de silik bir cumhurbaşkanı olamaz.
İkincisi, artık Türkiye yepyeni bir döneme adım atıyor. Pek çok açıdan eski Türkiye yerini yeni Türkiye'ye bırakıyor. Üstelik hem içerdeki değişim dönüşüm süreçleri hem de çevredeki ve dünyadaki farklı oluşumlar çok daha fazla dikkat ve özen istiyor. Böyle bir ortamda elbetteki ülke yönetim potansiyelinin ufalanıp dağılmadan, belli bir noktada odaklanıp sinerji yaratması iyi olur.
Cumhurbaşkanlığındaki güçlü siyasal kişilik şayet önderlik niteliğinde olursa bu, ülke birliği ve gelişimi için büyük şans olacaktır. Fırtınalı bir siyasal ortamda tabi ki güçlü bir kaptan, temsil kabiliyeti ve deneyimi yüksek bir cumhurbaşkanı yararlı olur. Bu durum sanıldığının tam aksine Başbakana, hükümete ve diğer devlet organlarına da olumlu katkı yapar.
Diğer taraftan lider kumaşı olmayan cumhurbaşkanlarının fren ve engel olma durumunu da göz ardı etmemek gerek. O yüzden doğal olarak halkın önüne çıkan ve cumhurbaşkanlığına aday olanların bundan böyle yönetsel kariyerleri dolu, siyasi güçlerinin de yüksek olması kaçınılmaz olacaktır.
Şimdi adaylardan biri on iki yıldır ülkeyi yöneten güçlü bir Başbakan. Diğeri "çatı aday" formülüyle ona karşı olanların, yani muhaliflerin gösterdiği bir isim. Üçüncüsü ise çözüm sürecinin geldiği noktayı gösteriyor. Hepsi birbirinden ilginç ve farklı. Hepsi de ilkleri temsil ediyor.
Başbakan kendi deyimi ile "usta" lıktan "lider" liğe çıkmaya hazırlanıyor. Çizgisi, davası, huyu suyu belli. Yaptıkları, başarıları hatta zaafları ve güçlü yönleri ortada. Adeta çatır çatır, bileğinin gücüyle her seferinde biraz daha güçlenerek zirveye doğru yürüyor.
Çatı aday tam olarak solcu değil, milliyetçi değil, islamcı değil, tam anlamıyla bir muhafazakar bile değil. Ayrıca politika ve siyaset geçmişi de yok. Ama hepsinden ortaya karışık yapılarak sunuluyor. Parlamentoda A.Necdet Sezer gibi pek çok anlaşmalı cumhurbaşkanı seçimi olmuştu. Ama böylesine bir "çatı aday" formülü ilk defa yaşanıyor.
Üçüncüsünün farklı oluşu sadece kürt asıllı olmasından değil. Mensup olduğu çizgi bu güne kadar ayrılıkçı bir iz bıraktı. Öcalan'ın siyasi izdüşümü olduğu iddia edilen bir politikacıydı. İlginç olan bunlar değil, ilk ve farklı olan o çizginin açıkça ülkenin birliğini temsil eden bir makama talip olması.

Öte yanda varlığının sebebi sadece "o seçilmesin" den ibaret olan, gücü ve yetenekleri meçhul ama yetkisi bol bir cumhurbaşkanı. Beri tarafta da cizgisini korumaya ve geliştirmeye çalışan, kendisi de çözüm/barış süreci ürünü ama şapkası içinde kaybolacak kadar mümkünsüz bir cumhurbaşkanı. Buyrun seçin !
28 Şubat ikliminin nasıl olup ta 2003 baharına dönüştüğünü anlayamayan, on iki yıllık iktidarı bir türlü kabullenemeyen, üstüste yapılan onca seçim sonucunu hala hazmedemeyenlerdenseniz valla işiniz çok zor. Bu seçimlerde de büyük hayal kırıklığı yaşamanız kaçınılmaz gibi görünüyor. Doğrusu sizin yerinizde olmak istemezdim.


Sonucu kendisine göre çantada keklik görenlere de bir çift sözüm olacak. "Gülme komşuna gelir başına" denilmiş. Hatırlayın ki Abdullah Gül seçilmesin diye çıkarılan onca gürültüye, yapılan onca saçmalığa rağmen kıyamet kopmadı. Tersine bu güne kadar çok da güzel bir cumhurbaşkanlığı yaptı. Muhalifleri bile neredeyse "Tayyip olmasın da o olsun" noktasına geldiler.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile ilgili Anayasa değişikliği de o günlerin ürünü değil miydi ? Bakın işte, neye niyet kime kısmet oluyor bazı şeyler. Demek aklı olan işin aslını esasını düşünür, ona göre hareket eder. Uzun yol yolcuları nefeslerini kontrol etmeyi öğrendikleri gibi, ektiklerini biçeceklerini de bilirler. Kimse vazgeçilmez değildir. Bu millet doğruyu eğriyi ayırdedebiliyor. Yanlış olanı sittin sene başına geçirmediği gibi, yanlış yapanı da eşekten düşmüşe çeviriyor. Benden söylemesi.
-------------------------
Not: Politika ile Siyaset kelimelerini farklı anlamlarda düşünür ve kullanırım. Aynı sebepten bu yazımın güncel politika ile ilgili olmadığını belirtmek isterim. Bilenler bilir, zaten bu benim tarzım ve üslubum da değildir. Bilir bilmez paylaşan, sağa sola sataşan sanal alem silahşörlerinden değilim. Ancak ülkemin yönetimi ve genel siyaseti her seçmen gibi tabi ki benim de ilgi alanıma giriyor. Bu nedenle lütfen yazımı samimi düşünce ve kanaatlerim olarak değerlendiriniz. Teşekkür ederim.
Not: Politika ile Siyaset kelimelerini farklı anlamlarda düşünür ve kullanırım. Aynı sebepten bu yazımın güncel politika ile ilgili olmadığını belirtmek isterim. Bilenler bilir, zaten bu benim tarzım ve üslubum da değildir. Bilir bilmez paylaşan, sağa sola sataşan sanal alem silahşörlerinden değilim. Ancak ülkemin yönetimi ve genel siyaseti her seçmen gibi tabi ki benim de ilgi alanıma giriyor. Bu nedenle lütfen yazımı samimi düşünce ve kanaatlerim olarak değerlendiriniz. Teşekkür ederim.