29 Ocak 2014 Çarşamba

125 30 Ocak 2014 Perşembe 09:19 ŞİİR VE TÜRKÜ..........................Sevda olmasaydı da, gönüle dolmasaydı

Sevda olmasaydı da, gönüle dolmasaydı


Sevda olmasaydı, gönüllerimiz aşkla dalgalanmasaydı ne olurdu acaba dünyamız ? 

“Dünya neye yarardı da / Güzeli olmasaydı”  [1] diyor ya türkülerimiz. 

Yaradan bizi çift yaratmış, gönlümüze de aşk ateşini düşürmüş. Önce yaradanımızı sevmişiz, sonra da Ademi/Havvayı. İyi ki sevmişiz, iyi ki yarimiz, sevdamız hep olmuş/var/olacak. Ya olmasaydı halimiz nice olurdu ? Can susuz kalır, kurur çorak olurduk. Çöllerde ışıksız, leylasız kalan mecnunlara dönerdik.

Tıpkı şu türküde olduğu gibi:

“Dağlar duman olur / Çayır çimen olur / Ben yari görmezsem / Halim yaman olur” demiş Köroğlu. [2] Sevdası olmayanı da “Yaz görmemiş kışa, Dert görmemiş başa” benzetmiş.

Sümer Ezgü “Ay battı bulunmaz mı da bu sevda sorulmaz mı, Gözlerimin içinde de sevdiğim görünmez mi ?” diyor “Şeker almaya geldim” [3] adlı türküsünde. Gözlerime bak anlarsın diyor yani, aşığın hali bu kadar açık. Yar ay gibidir, bazen hilal olur bazen dolunay, ama bazen de görünmeyiverir işte. Sevda olur da ayrılık olmaz mı ? O zaman da yanar, pişer Rabbine yönelir aşık.

“Ay batar bedir Allah / Bu sevda nedir Allah / Ayrılık yaman oldu / Çaresi nedir Allah ?”

Onden sebep “Dünyada yardan tatlı var m'ola” demiş Neşet usta. Bir yar daha başka nasıl anlatılabilir ki ? Tabi ki yar deyince, sevda deyince Neşet Ertaş unutulmaz. Hem de onun muhteşem sazı, kendine has avazıyla  güldür güldür dinlemek lazım yâri, sevdayı.

“Dane dane benleri var yüzünde / Can alıcı bakışları gözünde / Bin bir tad var edasında nazında / Dünyada yardan tatlı var m'ola ?”

“Aşkınan Bakışan Göze, Doyulur mu Doyulur mu ?” Yunus Emre'nin dediği gibi, “Ölür ise ten ölür/Canlar ölesi değil.” O kendini garip görmüş, öyle de öldü. Ancak, Neşet ustanın güldür güldür çağlayan sesi, ilelebed bu gök kubbede çınlayacak.[4]

“Garibim Geldik Gitmeye / Muhabbetimiz Bitmeye / Yar İle Sohbet Etmeye / Doyulur Mu Doyulur mu ?” [5]

Şu sözlere bir bakınız:

“Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler / Buna karşılık canımı alıp sevgiliye verdiler.” [6] “Leylâ ve Mecnun” yazarı Fuzuliye boşuna büyük şair dememişler.

Aşk, Mevlana’da farklı renklere boyanır. Önce “Demek sen böyle salına salına bensiz gidiyorsun ey canımın canı / Ey, dostlarının canına can katan / Gül bahçesine böyle bensiz gitme istemem” [7] der. Sanırsınız ki bildik bir sevdadan, yârden bahsediyor.

Hatta “Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin / Ben bir geceyim, sen bir aysın madem / Gökyüzünde bensiz gitme, istemem.”  beytindeki aşkına imrenirsiniz.

Ama, şu dizeler ayıltır sizi:

“Onlar sadece aşk diyorlar sana / Oysa aşk sultanımsın sen benim / Ey, hiç kimsenin düşüne sığmayan dost / Bensiz gitme, istemem” dediği halin senin benim bildiğim aşktan çok daha öte bir şey olduğunu fark edersiniz.

Çok daha yakınlardan, rahmetli  Erdem Beyazıt’tan da bir örnek:

“Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde / Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde.” [8] Şair sanki yârinin yeşil, serin ve sonsuz derinliğinde yüzüyor. Sevdası o kadar hoş ve etkileyici. 

Ancak devam edince sevda tasviri farklılaşıp değişiyor.

“Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar / Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım / Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden / İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar, / Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın, / Sesin ne kadar sıcak, sesin ne kadar yakın.”

İşte o an anlıyorsunuz ki bu aşk, bu sevgili başka bir şeydir. Belli ki bir rehberden söz ediyor, bir pınar gibi besleyen, bir ışık kaynağı gibi aydınlatan birinden.
--------------------------
[1] Nar Tanesi (Sevda Olmasaydı) türküsünden, Neşet Ertaş, Kırşehir. 29.02.1972 tarihinde İstanbul Radyosu Arşivi tarafından derlenmiştir. Rept. No: 1749 Kaynak <http://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=2763>
[2] “Pınar Başından Bulanır” türküsünden. Bazı kaynaklarda, kaynak olarak Edip Demir gösteriliyor. Seyfettin Sığmaz tarafından derlenmiştir. Rept. No: 2340. Sözlerin aslı Köroğlu'na aittir. Kaynak <http://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=2709>
[3] “Şeker almaya geldim” türküsünden. Söz / Müzik : Sümer Ezgü, Kaynak <http://www.sumerezgu.com/turku.php?id=64>
[5]“Tatlı Dile Güler Yüze” türküsünden, Neşet Ertaş. Kaynak <http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=1054
[6] Adsız, Şair Fuzuli. Kaynak <http://www.antoloji.com/adsiz-21-siiri/>
[7] Gitme İstemem, Mevlana. Kaynak <http://www.antoloji.com/gitme-istemem-siiri/>
[8] Bulmak,Erdem Beyazıt. Kaynak <http://www.antoloji.com/bulmak-siiri/

28 Ocak 2014 Salı

124 28 Ocak 2014 Salı 17:34 NE DÜŞÜNÜYORUM ?.........................Bu bir savaş !


Bu bir savaş !

Bu demokrasi falan değil. Hiç bir kuralın olmadığı, mertçe, uygarca mücadelenin yerini yalan ve iftiranın aldığı bir savaş.

Gemi azıya almış hırs ve kin dolu duyguların at koşturduğu günler yaşıyoruz. 
 
Seçimler yaklaşıyor ya, dosyalar, operasyonlar, skandallar, komplolar ardarda patlıyor. Birileri yememiş içmemiş kurmuş, biriktirmiş. Kafası ne yapılmalı, nasıl olsa daha iyi olur yerine tencere dibin kara, seninki benden kara didişmesine çalışıyor. Demokratik kurallar ve hukuk içinde adam gibi mücadele etmek varken belaltı vuruşmalarına zaman harcıyor.

Bakıyorsunuz ki ülkenin orta yerine fitne kazanları kurulmuş, ateşi harlanmış, fokur fokur kaynayan katran eriyikleri içine düşecek insan etlerini bekliyor. Ortalık toz duman, insanlar boğaz boğaza, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamak zor.

Akılların tutulduğu, vicdanların kilitlendiği acımasız bir mücadele bu. Ufkumuzun karardığı, göz gözü görmez bir dumanla zehirlendiğimiz günlerden geçiyoruz. Büyülenmiş gibiyiz, fitne ateşleri kalpleri közlüyor, gönülleri dağlıyor ama yine de odun taşımaya devam ediyoruz yangına.

Okumuş olmak, sözde çağdaş ve aydın olmak kalplerdeki düşmanlık duygularını gidermeye yetmiyor. Aksine içlerini katılaştırmış, ağzından tükürükler saçan bilgisayar kullanan tetikçilere, silahşörlere dönüştürmüş onları. Sanırsınızki bu ülkede bir tek onun gibi düşünenler var, bir tek onlar doğru.

Vatanı da onlar kurtarmış zaten. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Alevisi, Sünnisi el birlik olup kıyama kalksın, canını verirken sen ben demesin. Sen üstüne ucuz kahramanlık yap, bu ülkeyi seven sade sen ol ! Üstelik bir de efelen. Ağzından küfür, hakaret, tehdit, iftira eksik olmasın.

Diğerleri mi ? Onlar zaten cahil, hırsız, satılmış, hain öyle mi ? Elini sıcak sudan soğuk suya sokma, sonra da vatanı parselleyip satıyorlar, yiyorlar, bölüyorlar, olmadı batırıyorlar diye ciyak ciyak öt he mi ? İnsaf be insaf !

Olup biteni herkesi içine alan üç boyutlu bir aksiyon filmi gibi farzedin. İçinde kan, kin, intikam ve komplo eksik değil. Otuziki kısım tekmili birden 30 Marta kadar bu filmi izleyeceğiz, kaçış yok. Korkarım bu filmi vizyona sokanlar yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri de düşünerek II, III' ünü de düşünmüşlerdir.

Düşünün, iki ordu karşı karşıya gelmiş. Öncü birlikler sürekli birbirlerine baskın veriyor. Karşılıklı taciz ateşleri açılıyor. Bazen uzun menzilli bir silah sesi, ardından makineli tüfek tarrakaları duyuluyor. Yeri geliyor uçaktan, yeri geliyor topla karşı tarafın mevzileri yumuşatılıyor (!) gümbürtüyle. Süvariler, tanklar, füzeler devreye giriyor ardından. Piyonlar sürülüyor acımasızca savaş alanına, birbirlerini boğazlasınlar diye. Öte yandan bayraklar, flamalar süslüyor mağrur savaş generallerinin karargahlarını. Ellerini oğuşturuyor fitne, fesat baronları.


Aynen böyle bir film izliyoruz televizyonlarımızın, gazetelerimizin sayesinde. Farkı şu ki bu savaş sanal dünyada da sürüyor kıyasıya. Öyle paylaşımlar, öyle ifadeler görüyorum ki o kişinin aynen böyle düşünüp, bu şekilde inandığını kabullenmek çok zor. Şeytan sanki insanlara maske dağıtmış, bizimkiler de kapış kapış etrafa pislik saçıyorlar. 


Şeytani oyunlar, vesveseler, imalar, mış mışlar birbiri peşi sıra dökülüyor bir yerlerden. Berikiler de bu doğru mudur, eğri midir demeden daldırıp daldırıp dolduruyorlar küplerini. Sonra da sağa sola sıçratıyor, döküyor saçıyorlar bu pislikleri. Sade kendileri zehirlenmiyor, kime rast geldilerse bulaştırıyorlar bu şeytan kusmuklarını.

Daha önce hangi partiye oy vermiş olmanın hiç önemi yok. Hangi lideri seviyor olmanız da. Gördüğüm manzara, takınılan maskeler, etrafa saçılan şeyler o kadar itici, o kadar kırıcı ki ! Söylenen ya da yazılanın aslında ne olduğunun önemi kalmıyor. Kin, nefret ve düşmanlık tavrı, yüzlerdeki maskeyi aydınlatıyor ancak. Haklı olduklarına nasıl inanacağız ? Bu kadar alacakaranlık, etrafımızda vızırdayan tezvirat arasında yanlışı, doğruyu nasıl anlayacağız ?

Peki sizin ne geçecek elinize ? Demokrasi adına, oy adına, sandık adına ne derseniz deyin değer mi ? Aldığınız oyun temelinde yalan ve hile olacak. Üstüne huzur ve güven nasıl inşa edeceksiniz ? İster inanın ister inanmayın bu film insanları korkutuyor. Bu savaş her yaştan seçmeni, özellikle gençleri ürkütüyor.

İnanın bu hal doğru yanlış ne bulduysanız saldırmakta olduklarınız etrafında daha da kemikleşmeye yol açar. Beklediğiniz zafer size hayal kırıklığı olur. Ama en çok da hepimizin sevdiği bu vatana, bu millete, onun değer ve kaynaklarına zarar verir.

Gel arkadaşım, düşmanlık duygularından kurtul. Sen ben hissiyatını bırak, aklını başına topla. Bu seçimler ilk değil, son da olmayacak. Daha önce de ne seçimler ne karabasanlar yaşadık. Bu da gelip geçecek. Keskin sirke olmanın alemi yok. Kazanma hırsıyla hepimizin içinde olduğu gemiye zarar vermek istemezsin değil mi ?

Unutma ki iyilik kadar kötülük de hayatın bir parçası. Şeytanın da vazifesi var. Ne ki iyiliği tercih etmek, şeytanın askeri olmamak insan olarak bizim elimizde. Kalbimiz hala çalışıyorsa, orada içerlerde bir yerde vicdan diye bir şey var. Seyrettiğimiz film ne kadar korkutucu olsa da neticede sanal bir durum. O bitecek biz hayatımıza devam edeceğiz. İşimize, ailemize, çocuklarımıza, ülkemize sarılmaya ihtiyacımız var. Onların da bize.

Ama sağlam olmak, bu illüzyondan mümkün olduğunca az yaralı çıkabilmek ve bu savaş ateşini göğsümüzde söndürmemiz gerek.



 

26 Ocak 2014 Pazar

123 27 Ocak 2014 Pazartesi 08:51 SİTE YÖNETİMİ............................Ada Denetim Kurulu

Ada Denetim Kurulu 

Ada Denetim Kuruluna ilişkin hususlar [1] Park Eymir Toplu Konutları Toplu Yapı Yönetim Planının “Ada Yönetimi” başlıklı 2. Bölümünde yer almaktadır. 

Bu bölümdeki 31. Madde “C-Ada Denetim Kurulu, Seçimi ile Görev, Yetki ve Sorumlulukları” nı düzenlemektedir.

Buna göre Ada Deneticileri en geç iki yılda bir Ada Temsilciler Kurulunun Haziran ayı olağan toplantısında seçilirler. Kurul esas itibariyle kendi üyeleri arasından oluşmakla birlikte gerekiyorsa kurula yardımcı olacak şekilde uzman kişiler de görevlendirilebilir.

Ada Denetim Kurulu, Yönetim Kurulunun karar, işlem ve hesaplarını üç ayda bir denetleyerek gerekli gördüğü uyarıları yazılı olarak kendilerine bildirir. Yönetim Kurulunca verilecek cevaplar yetersiz bulunur ve denetim sonuçlarının Ada Temsilciler Kurulunca bilinmesi istenirse Ada Başkanından Kurulun toplantıya çağrılmasını isteyebilirler. Bu takdirde Ada Temsilciler Kurulu söz konusu denetim raporunu görüşmek üzere toplanır.

Ada Denetim Kurulu ayrıca, Temsilciler Kurulunun olağan toplantısında değerlendirilmek üzere Yönetim Kurulunun aklanması veya sorumlu tutulması önerisini de içeren bir denetim raporu hazırlar. Bu rapor toplantıdan önce üyelere ulaştırılır ve Karar Defteri gibi devir teslim edilir.

Ada Denetim Kurulu bu faaliyetleri sırasında noterce onaylanmış Ada Denetim Kurulu Karar Defteri tutar. Bu defter eski ve yeni üyeler arasında tutanakla devir teslim edilir. Bu defterin, her takvim yılının bitmesinden başlayarak bir ay içinde notere kapatılması yasal bir zorunluluktur.

Denetim konusu 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun  “5.Bölüm E) Yönetimin denetlenmesi” ortak başlığı ile ve 41.Maddede [2] düzenlenmiştir. 

Buna göre yönetimin denetlenmesi hususu Kat malikleri kurulunun sorumluluğundadır. Haklı bir sebebin çıkması halinde yönetimi değiştirme yetkisi de. Bu konuda kurula, bizzat kendi içinden seçilen ve görevlendirilen denetçiler yardımcı olacaktır.

Kanun denetçi veya denetim kurullarının yönetim planında yazılı zamanlarda, eğer zaman yazılmamışsa, her takvim yılının birinci ayı içinde kat malikleri kuruluna verecekleri denetim raporlarıyla denetim sonucunu ve yönetim tarzı hakkındaki düşüncelerini bildireceklerini öngörmektedir. 

Yine bu raporların çoğaltılarak kurul toplantılarından önce kat maliklerine ulaştırılması,  bu raporların, verecekleri kararların ve gerekli gördükleri diğer hususların her sayfası noter mührüyle tasdikli bir deftere geçirilip tarih konarak altının imza edilmesi aynı kanunda açıkça belirtilmiş diğer hususlardandır.
---------------------------------
[1] C-ADA DENETİM KURULU, Seçimi ile Görev, Yetki ve Sorumlulukları Madde 31-

  1. Ada Temsilciler Kurulu en geç iki yılda bir Haziran ayındaki olağan toplantısında görev yapmak üzere kendi üyeleri arasından 3 asıl 1 yedek Denetim Kurulu üyesi seçer. Bu seçim ilk iki turda her üye için en az toplantıya katılanların salt çoğunluğu kadar oy ile yapılamaz ise üçüncü turda en çok oy alanlar seçilerek yapılır. Tutanak düzenlenir. Ada Denetim Kurulu ilk toplantısında aralarından bir üyeyi Başkan seçer. Aynı kişiler sonraki yıllarda yeniden seçilebilir.
  2. Ada Denetim Kurulu ile birlikte çalışmak üzere uzman kişiler de görevlendirilebilir. Denetim Kurulu üyelerinin ve uzman kişilerin ücretlerini Ada Temsilciler Kurulu belirler. İşletme projesine karşılığı konulur.
  3. Ada Denetim Kurulu, Yönetim Kurulunun karar, işlem ve hesaplarını üç ayda bir denetleyerek gerekli gördüğü uyarıları yazılı olarak bu Kurula bildirir. Yönetim Kurulunca verilecek cevapları yetersiz bularak denetim sonuçlarının Ada Temsilciler Kurulunca bilinmesini uygun görür ise bu Kurulun Başkanından Kurulu toplantıya çağırmasını isteyebilir. Ada Temsilciler Kurulu söz konusu denetim raporunu görüşmek üzere toplanır.
  4. Ada Denetim Kurulu noterce onaylanmış Ada Denetim Kurulu Karar Defteri tutar. Bu defter eski ve yeni üyeler arasında tutanakla devir teslim edilir. Bu defterin, her takvim yılının bitmesinden başlayarak bir ay içinde notere kapatılması mecburidir.
  5. Ada Denetim Kurulu, Temsilciler Kurulunun olağan toplantısında değerlendirilmek üzere Yönetim Kurulunun aklanması veya sorumlu tutulması önerisini de içeren rapor hazırlar. Bu rapor toplantıdan önce üyelere ulaştırılır ve Karar Defteri gibi devir teslim edilir.

[2] E) Yönetimin denetlenmesi: Madde 41 Kat malikleri kurulu, yöneticinin bu görevdeki tutumunu devamlı olarak denetler ve haklı bir sebebin çıkması halinde onu her zaman değiştirebilir.
Hesapların denetlenmesi için yönetim planında, belli bir zaman konulmamışsa; bu denetim her üç ayda bir yapılır; bununla beraber haklı bir sebep çıkarsa, hesap denetlenmesi her zaman yapılabilir. Kat malikleri kurulu denetim işini, kendi aralarından sayı ve arsa payı çoğunluğuyla seçecekleri bir denetçiye veya üç kişilik bir denetim kuruluna verebilir; bu halde denetçi veya denetim kurulu yönetim planında yazılı zamanlarda, eğer zaman yazılmamışsa, her takvim yılının birinci ayı içinde kat malikleri kuruluna verecekleri bir raporla denetimin sonucunu ve anagayrimenkulün yönetim tarzı hakkındaki düşüncelerini bildirir; bu rapor çoğaltılarak birer örneği taahhütlü mektupla kat maliklerine gönderilir. Denetçiler bu raporu ve verecekleri kararları ve gerekli gördükleri diğer hususları, (1) den başlayıp sıra ile giden sayfa numaraları taşıyan ve her sayfası noter mührüyle tasdikli bir deftere geçirip tarih koyarak altını imza ederler.